bildirgec.org

yeşilçam hakkında tüm yazılar

Orhan Pamuk kitabı beklerken fazlasıyla masummuşum….

MerakliKedi | 06 October 2008 13:00

Nobel adaylığı, ödülü alması ve sonrasında çok yazıldı çok çizildi hakkında… Orhan Pamuk benim için önemli bir yazardı. Klasik romanlardan farklı bir tarza geçişimi başlatan, bana farklı bir dünyanın kapısını açan yazardı. Lisenin ilk yıllarında önce Cevdet Bey ve Oğulları ile tanışmıştım onunla. Ardından Sessiz Ev ve tabii ki benim için bir başyapıt olan Kara Kitap ile devam etti tanışıklığımız. Öylesine etkilenmiştim ki kitaplarını bekler olmuştum. Her yeni çıkanı da hevesle alır, okur olmuştum.
Nobel ödülü dönemi özel bir dönemdi. O güne kadar hiç değinmediği konulara girivermişti Orhan Pamuk. Bu konudaki yorumum çok başka. Burası onun yeri değil. Ama şu bir gerçekti ki benim için Orhan Pamuk iyi bir yazardı ve nobel hakkıydı. (En azından ben onun kitaplarını okuduğumda aldığım hazlar nedeniyle kitaplarını yazdığı dönemde diğerlerinden farklı bir yazar olduğunu düşündürmüştü). Sonra kaçışı, gidişi edebiyatçı kişiliğini etkilememişti gözümde.
Masumiyet Müzesi çıktığında bendeki ilk izlenimi bu sefer aradığımı bulamayacakmışım gibiydi. Fazlaca popülerize olmuş, klasik Orhan Pamuk hedef kitlesinin dışına çıkmış bir kitap diye düşünmüştüm. Bir arkadaşım, kitabı özellikle almayı düşünmüyorsam kendisinin verebileceğini söylemişti. Tabi ya, sonra istersem kütüphanem için alabilirdim. Kitabı aldım, okumaya başladım. Geri verdiğim için tam olarak söyleyememekle birlikte kitabın ikinci ya da üçüncü cümlesindeki gramer bozukluğu küçük dilimi yutturuyordu bana. Ama neyse ben devam edeyim dedim. Ettim de… Beş günlük seyahatimde o koca kitabı ve Paul Auster’ın bir kitabını daha bitirdim. Yanlış anlaşılmasın, kitap sürükleyici olduğundan bu kadar çabuk bitmedi. Kitabı yarım bırakmama nedenim, Orhan Pamuk mutlaka bir yerinde Orhan Pamuk’luğunu gösterecek diye düşünmemdi. Onu bir sonraki sayfada bulma umuduyla kitabın son sayfasına kadar okudum. Son sayfayı da bitirdiğimde ise ne elimde, ne içimde hiçbir şey kalmamıştı. Hoş bir nostalji diyenlere Ayfer Tunç’un Müsaitseniz Annemler Size Gelecek kitabını tavsiye ederim. Herhangi bir Türkan Şoray, Hülya Koçyigit, Ediz Hun filmi de işinizi görür. Hem de oldukça kısa zamanda biter. Damağınızda bırakacağı lezzetin aynı olacağından endişeniz olmasın. Masumiyet Müzesi’nde edebi bir eser okuduğunuza dair eşsiz bir lezzet de bulamayacağınıza göre kendinizi kitabı bitireceğim diye paralamayın. Okumamış olmak bir kayıp değil.

Yeni Sezon Türk Filmleri

ifyess | 27 September 2008 10:00

Bu sezon beyazperdede, özellikle Türk yapımları açısından çok çeşitli filmlere denk geleceğiz.

İşte, çeşitli kaynaklardan bilgilerine eriştiğim, gösterim tarihleri belli olan ve olmayanları ayrı ayrı listelediğim filmlerin bilgileri ve tek cümlelik özet-yorumları…

# 1 GÖSTERİM TARİHİ BELLİ OLANLAR

3 EKİM

Çıngıraklı Top
Yönetmen:
Egemen Ertürk
Oyuncular:İlyas Salman, Burak Önal, İpek Özkök, Zihni Göktay
Görme özürlü bir futbol takımının Atina Olimpiyatlarına gitmek için girdiği mücadeleyi anlatıyor.

10 EKİM

Vicdan
Yönetmen:
Erden Kıral
Oyuncular: Nurgül Yeşilçay, Murat Han, Tülin Özen
En yakın arkadaşının kocasına aşık olan bir pavyon yıldızının yaşadıklarının konu alıyor.

Orhan Günşiray vefat etti 1929-2008

gungorayca | 29 August 2008 09:00

orhan günşiray
orhan günşiray

1929 yılında doğan, ilk yerli James Bondumuz, aktör Orhan Günşiray vefat etti.
Taksim Lisesinden gizli bir evlilik yaptığı öğrenilince atılan aktör,Tophane Sanat Okulu’na devam etmiştir.. Sekiz kez evlenmiştir.

Bir süredir akciğer kanseri tedavisi görüyordu.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Mahir Günşiray’ın babasıdır.

fosforlu cevriye afiş
fosforlu cevriye afiş

Sinemaya ilk olarak 1959 yılında Leyjon Dönüşü adlı filmle adım atmıştır. Sinemadan önce eniştesiyle birlikte müteahhitlik yapmıştır.
Sinemaya oyunculuğu haricinde yapımcı olarak da katkısı bulunan sanatçı, 1960 yılında Atıf Yılmaz ile birlikte “Yerli Film” adlı şirketi kurmuştur.
Herkesin hatırlayacağı, en ünlü filmi Fosforlu Cevriye’dir.

8 Nisan 2002 tarihinde, Hürriyet Gazetesine verdiği röportajda, Milli İstihbarat Teşkilatı adına çalıştığını itiraf etmişti.

Yeşilçam’dan bir yıldız daha kaydı.

iphone’da numarayı çevir çevir konuş ! (video)

pasacocugu | 03 July 2008 21:42

iphone’u ObjectGraph tarafından geliştirilen uygulama sayesinde numaraları çevire çevire arma yapabileceğiz. birçoğumuzun sadece yeşilçam klasiklerinde gördüğü çevirmeli telefon keyfini artık iphone’la da yaşayabileceğiz.
iRetroPhone uygulaması yakında iphone app store’da satışa çıkacak ve ses efektleri mükemmel. eskiyi özleyenler için gayet hoş bir uygulama, dedeme bir tane almayı düşünüyorum.

kaynak

Canım Kardeşim

cabbarov | 24 May 2008 13:00

Sanırım 70’lerin Türkiye’sini tüm gerçekliğiyle ve olanca sadeliğiyle bize aktaran en önemli filmlerden biri diyebiliriz Canım Kardeşim için. Dramatik yapısı, kullanılan anlatım teknikleri, belgesel tadında kimi dış çekimleriyle beraber Türk sineması için yeni bir tarzın da habercisidir. Dönem sinemasına hâkim Klasik Yeşilçam melodramlarının yanında, Arzu Film ekolünün mühim bir parçası olan; Ertem Eğilmez’in elinden çıkmış 1973 yapımı bu film özel bir yere sahiptir. Hikâye, İzmir’in varoşlarında yaşayan son derece çaresiz ve türlü zorluklarla boğuşan yoksul insanların, tam manasıyla hayatta kalabilme mücadelesini anlatır. Murat, babası ve kardeşi Kahraman’la beraber güç bela yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Ancak babasının ölümü ve ardından kardeşinin kan kanseri olduğunu öğrenmesiyle birlikte her şey daha da zorlaşır. Bu süreçte Murat, can dostu Halit’le beraber kardeşinin tüm sorumluluğunu üstlenir. Öte yandan Kahraman’ın en büyük hayali, evlerinde bir televizyonlarının olmasıdır. Tabii ki sayılı günleri kalan kardeşini mutlu edebilmek için Murat ve dostu Halit her şeyi göze alarak zorlu bir mücadelenin içine girerler; ancak beş parasızdırlar ve tıpkı bugünkü gibi düzen acımasızdır!

Film adeta düzene yenik düşenlerin, bir türlü tutunamayanların acıklı ama gerçek anlatısıdır. Tüm karakterler ve hikâyeleri, öylesine yerli yerindedir ki ve 85 dakikada öylesine hakikatli işlenir ki; film izleyicide sarsıcı, rahatsız edici bir etki bırakır. Tabii kimilerince bu etki, fakir edebiyatına dayalı klasik bir duygu sömürüsü olarak algılansa da son derece kışkırtıcıdır ve hedefini bulur. Sokaklar, helâlar, dumanı tüten sıkış tepiş gecekondular, o puslu hava, etrafı çevreleyen çöp manzaraları, hep melodramlarda rastladığımız başarılı göz operasyonlarının icra edildiği ve Hülya Koçyiğit’in salınarak koştuğu boş koridorlara mukabil ağzına kadar dolu, leş gibi hastaneler ve daha nice görüntünün hepsi 70’lerin Türkiye’sinin bir panoramasıdır. Öyle ki, ölen babalarının cenazesini kaldırabilmek için eşeklerini satarlar hem de sucuk olacağını bile bile. Zira her şey satılıktır! Kan mesela; filmdeki çok vurucu konuların belki de en başında gelir. Ayrıca acı bir gerçek olduğu, fikrini aldığım dönemin insanları ve ebeveynlerim tarafından da teyit edilmiştir.

Erler film gururla sunar: şeytan

doxa | 23 May 2008 10:00

şeytanım dedim ya
şeytanım dedim ya

-lanetlenmiş şeytan, çık bu masum ruhtaaan!

-çekil karşımdan.sen ne biçim adamsın. şeytanım dedim ya sana.

-ben oynamak istiyorum da, kaptan lersen oynamak istemiyor.
….
(şeytan filminin orjinalini ya da türk yapımı olanı izlemediyseniz bir şey ifade etmez bu yazı size. ama gene de okuyacaksan bil ki, filmin sonunu da söyledim, ayrıntılarını da. darılmak gücenmek yok sonra….)

afişe gel be!
afişe gel be!

bu repllikler türk yapımı şeytandan… Metin Erksan’ın 1974 yapımı “Şeytan”ı, bildiğiniz “Exorcist”in olduğu gibi Türkçe’leştirilmiş hali!!
evet,evet tıpatıp aynısı. sadece bana göre komik hali. gene de şartlara ve türk sinemasına göre gayet iyi.

Tecavüz Ondan Sorulur(!)

fReewave | 22 March 2008 03:07

Yaşım küçüktü o zamanlar Daha cinsellik ne demek bilmezdik ki tecavüzden haberimiz olsun.Ama istisnasız her gün elinde içki şişeleriyle dolanan beni Freddy kruggerdan bile daha çok tedirgin eden bu şahıs çıkıyordu karşıma.
Sonraları artık dimamızı engelleyen yaş sorunu ortadan kalktı.Ama bu adam hala piyasadaydı.Hala değiştirmedi gülüşüyle film içinde bir sahnede gözüktümü o filmde çok ilginç şeylerin olacağını kestirmek zor değildi.Aslında o dönem aynı zamanda annelerimiz içeri gelir mi? acaba diye kapıları gözetlediğimiz döneme denk gelmekte.
Adı artık akıllara kazanmıştı kendisi Tecavüzcü Coşkun lakaplı Coşkun Göğen’di.
Aslında tamamen sapkınlık ve dengesizlik göstergesi olan “tecavüz” ün nasıl oluyorda bir fenomeni oluşuyordu.Bu hiç bir zaman yargılanmadı.

Coşkun Göğen sadece bir oyuncuydu aslında ama bu lakap onun üstüne kaldı.Kendisi başarılı sinema yaşamı boyunca da birçok yeşilçam Filmine imza attı.Bazı unultulmazları arasında ;

gibi filmlerde akıllarda yer eden ve bir dönem gençliğinin gönlünde çok farklı bir yerde bulunan insandır kendisi.1946 doğumlu olmasına rağmen bu enerjisinin nereden geldiğini tahmin etmek zor olmayacaktır.Özledik seni Coşkun Abi…

Hilary Duff, Sana diyorum “Sesini Duyur”

fReewave | 21 March 2008 03:44

Az önce boş zamanımı değerlendirmek için izlediğim “Sesini Duyur“(Raise Your Voice) aslında boş zamanımın ne kadar değerli olduğunu gösterdi bana.Yazının içinde spoiler sayılabilecek bir çok ibare bulunabileceği için filmi izlemeyenler okumayabilirler.(Film 2004 yapımı, izlenmeye ne kadar değer tartışılır)

Türkan Şoray ve Yeşilçam Şarkıları

Chat Noir 1 | 31 December 2007 08:14