bildirgec.org

yeşilçam hakkında tüm yazılar

Aşk Üzerine Söylenmiş Herşey

sinemasever | 13 July 2009 09:42

Türk Sinemasında Afişlerde rastladığımız içinde Aşk sözcüğü geçen yazımı adı altında yayınlanan “Türk Sineması” web sayfasında yayınladığım için burada yayınlama imkanı yok. Bu nedenle Aşk ile ilgili girişi bu web sayfasından izleyebilirsiniz.

Burada 1922 yılında çekimi yapılan “İstanbul’da Bir Facia-ı Aşk” ve 1948 yılında çevrilen “Efe Aşkı” filmlerini görebilirsiniz.

Daha sonraki üçüncü ve dördüncü “Aşk” filmlerini gene aynı web sitesinin sayfalarında yer almaktadır.

AŞK ÜZERİNE (1)

admin | 06 July 2009 13:53

Türk Sinemasında “Aşk temasını işleyen filmler oldukça fazla. Ancak ben burada afişlerinde Aşk sözcüğü geçen filmlere değinmek istiyorum. “

“AŞK ÜZERİNE SÖYLENMEMİŞ HER ŞEY” 1996 yılında, Sevgi ve Hoşgörü üzerine kurulu 5 kısa öyküden meydana gelmiş bir film. Bunlar sırasıyla şunlar:

1.Buluşma (Ömer Kavur), 2. Monte Kristo (İrfan Tözüm), 3. Çünkü Onu Seviyorum (Yusuf Kurçenli), 4. Ay Hikayeleri (Erden Kıral), 5. Hep Aynı (Zeki Ökten)

Bu uzun metrajlı, bu türk filminin yapımcısı ise Sinema Vakfı’dır.

Şimdi bu filmi bir bütün haline getiren 5 hikayeyi ve kadrosunu sırasıyla tanıyalım.

SUSUZ YAZ’DA BİREYCİLİK VE YALNIZLIK

admin | 06 July 2009 11:55

1960’LAR METİN ERKSAN SİNEMASINDAN MODERNLİK GÖRÜNTÜLERİ: SUSUZ YAZ’DA BİREYCİLİK VE YALNIZLIK
Kahraman Çayırlı

Yardımlarından dolayı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü Sinema Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doçent Dr. S. Ruken Öztürk’e çok teşekkür ederim..

1990’lı yıllarda Türkiye’de bir toplumsal/kültürel aktivite olarak film izlemenin anlamı ve izleyici profili kökten değişime uğramıştır. Eğitimli, orta sınıflara hizmet eden bir sanat biçimine dönüşen sinema, özellikle 1960’larda alt ve orta sınıf ailelere hitap eden bir eğlence türüdür. Artık yılda iki elin parmağını geçen sayıda film yapılamazken, bahsettiğim Yeşilçam döneminde bu rakam 200’ü, hatta 70’lerin başında 300’ü bile bulmuştur. Fakat nicelik gözümüzü boyamamalı, zira bol bol çekilen bu filmlerin büyük kısmı birbirlerinin kopyası gibidir ve sinemamıza yeni hiçbir şey getirmemişlerdir.Yeşilçam, 1950’li ve 60’lı yıllarda tam anlamıyla altın çağını yaşamış; 70’li yılların ilk yarısına dek “aile eğlencesi” olma özelliğini korumuştur. Salon komedilerinin, genellikle kan davası temalı köy filmlerinin ve melodramların yaygınlaştığı 1950’li yılları, Gecelerin Ötesi (Metin Erksan,1960) filminin öncülüğünü yaptığı “toplumsal gerçekçilik” akımına mensup filmler izler. Bu akımın filmleri, sinemanın eğlendirici işlevine hizmet etmek yerine halkın yaşadıklarını olduğu gibi, sade bir üslupla beyazperdeye yansıtır.Bu makalenin temel iddiası ağırlıklı olarak 1960–65 yılları arasında varlığından söz edilen toplumsal gerçekçi sinema akımının bir parçası olarak Metin Erksan sinemasının “bireycilik” ve “modern bireyin yalnızlığı” temaları etrafında biçimlenmiş olduğudur. Bu çerçevede makale, Metin Erksan’ın 1963 yapımı Susuz Yaz’ının modernlik ve modernliğin görünen sonuçları temelinde kültürel çözümlemesini yapmayı hedeflemektedir. Yazının ilk bölümü, “modernlik” ve “bireycilik” kavramlarının Türkiye’de geçtiğimiz yüzyılda yaşanan toplumsal dönüşüm bağlamında tartışılmasına ve 1960’lı yıllardaki Metin Erksan Sinemasının bu bağlantı çerçevesinde genel hatlarıyla tanımlanmasına ayrılmıştır. Susuz Yaz’da suyu ve tarladaki korkuluğu “bireycilik” kavramı etrafında irdeleyen ikinci bölümün ardından son bölüm bir toplumsal kurum olarak aileyi tanımlamakta, modernliğin mahremiyeti ve aileyi nasıl dönüştürdüğünü ele almaktadır.

AŞK ÜZERİNE

admin | 05 July 2009 14:15

Sevgili Blog okurları;
uzun süredir sizlerden uzak kaldım, tek satır bile yazamadım (tabi bu arada dolar da kazanamadım. Neyse bundan böyle ciddi konulara el atmaya ve Türk Sinema severlere hizmet etmeyi amaçlayarak, AŞK TEMASINA değinmek istiyorum “Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey” isimli filmi tanıtmadan önce Aşkın ne olduğunu kelime anlamıyla aşıklamaya çalışayım.

Aşk, Yunanca “filla, eros, agape”; Latince “amor, carito”; Almanca, “liebe”; Fransızca “amor”, İngilizce “love”, kelimeleriyle ifade edilmekteyse de, aşkın özünde karşı cinse yoğun, derin ve içten bağlanma vardır. Bu bağlılık tutkulu bir bağlılıktır. Aynı zamanda cinsel ve ruhsal doyumu amaçlamaktadır. Bu bağlamda aşkı, birbirine önem veren kadınla erkeğin, tinsel, duygusal-cinsel birlikteliği olarak tanımlamak olanak dahilindedir. İnsanın temel duygularından biri olarak, insan mutluğunda özel bir yeri olan aşk kavramı; cinsel psikolojik, antropolojik, ideolojik, toplumsal ve tarihsel bakış açılarından ele alınarak açıklanması gereken bir olgudur.

Hakiki Tosun Paşa kim? : ”Tosun Paşa”

gorcun | 29 May 2009 11:48

Tosun Paşa
Tosun Paşa

Türk sinemasının komik ve başarılı örneklerinden biri olan Tosun Paşa 1976 yılında Kartal Tibet tarafından çekilmiş. Yazarı ise Yavuz Turgul. 19.Yüzyılda İskenderiye’de geçen filmde birbirleriyle yıllardır mücadele içinde olan Tellioğulları ve Seferoğullarının komik hikayesi anlatılıyor.
Neredeyse her konuda kavga edebilecek potansiyelde olan iki ailenin son kavgaları Yeşil Vadi üzerine olur. Yeşil Vadi iki aileninde kendisine ait olduğunu iddia ettikleri cennet gibi bir yerdir. Bu sırada devletin üst kademelerinden Daver Bey’in güzel kızını alanın Yeşil Vadiye sahip olacağını düşünen aileler kızı istemek için Daver Bey’e giderler.

Kızın, Seferoğullarından Suphi’yi seçmesiyle tutuşan Tellioğulları bir plan yapıp evlerinde uşaklık yapan Şaban’ı Kahire’nin en kıdemli paşası olan Tosun Paşa kılığına sokarlar. ”Hakiki Tosun Paşa” ortaya çıktığında ise hem Daver Bey, hem Seferoğulları, hemde Tellioğulları için işler hiç kolay olmayacaktır.

Tosun Paşa
Tosun Paşa

Filmin oyuncu kadrosunda Şener Şen, Kemal Sunal, Adile Naşit, Ayşen Gruda, Müjde Ar, Bilge Zobu, Zihni Göktay, Ergin Orbey gibi usta oyuncular bulunuyor.

Gulyabani yoktur, olamaz! Ama olabilirde! : ”Süt Kardeşler”

gorcun | 26 May 2009 12:53

Süt Kardeşler
Süt Kardeşler

Gemide, bahriyeli olarak görev yapan Şaban ve Ramazan iyi arkadaşlardır. Bir gün Şaban’a süt annesinden bir mektup gelir. Şaban’ın okuması olmadığından mektubu açıp okuması için Ramazan’a verir. Ramazan mektubu açtığında Şaban’ın sütkardeşinin resmini görür ve aşık olur. Ona ulaşmak için Şaban’ı kandırıp onun yerine geçer ve sütannesinin büyük konağına gider.
İşler en başta normal gitsede daha sonra eve, asabi kumandan Hüsamettin ile Şaban ve Bayram’ın ayrı zamanda gelmeleri işleri karıştırır. Bundan sonra kalabalık evde kimin kim olduğunu anlamak bir yana bir de ‘Gulyabani’ meselesi ortaya çıkacak ve durum iyice komik bir hal alacaktır. Türk sinemasının en komik filmlerden biri olarak da görülebilecek Süt Kardeşler 1976 yılında Ertem Eğilmez tarafından çekilmiş.
Kadrosunda Şener Şen, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Ayşen Gruda, Adile Naşit, Hale Soygazi, Dinçer Çekmez ve Ali Şen gibi birçok başarılı oyuncuyu barındıran film Osmanlı döneminde geçen diğer iki aynı tarz filmlede (Tosun Paşa, Şabanoğlu Şaban) benzerlik gösterir.

Süt Kardeşler
Süt Kardeşler

Yılmaz Güney

pardus01 | 13 February 2009 09:47

Emir Kusturica‘nın;

” Çok önemli bir sinema adamıydı. Son 20 yılın Tarkovski ile beraber en önemli sinemacısı”

dediği Yılmaz Güney:

”Ben oyuncu olarak halkın giyiminden yaşamından farklı olmamaya çalışıyordum. Zaten olamazdım ki. Ben zaten kendimi oynuyordum. Şöyle bir durum var: Yaptığım bütün filmlerde benden bir parça vardır.”

diyerek sinemasını ve oyunculuğunu özetliyordu bu dört cümle ile.

Yönetmen, sinema oyuncusu, senarist ve öykü yazarı Yılmaz Güney 1 Nisan 1937 Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde yaşayan topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biri olarak Adana‘nın Yenice Köyünde doğmuştur. Doğumundan 6 yıl sonra Adana’da nüfusa kaydedilen Güney 9 Eylül 1984 yılında Paris’te ölmüştür. Önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmlere imza atmıştır. Gerçek adı Yılmaz Pütün olan Güney’in soyismi Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği analamına gelmektedir.

Yoksulluğun amansız pençesinden kurtulmak için daha 10 yaşındayken evden kaçarak Adana’daki akrabalarının yanına gelmiş ve yaşamına burada devam etmiştir. Hemen her türlü emek-yoğun işi yaparak geçinmeye ve okumaya çalışan Güney üniversite okumak üzere Ankara’ya gitmaden önce bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Ankara’da Atıf Yılmaz ile tanışan ve öğrenim görürken bir yandan da hikayeler yazan Güney, daha sonra Atıf Yılmaz’ın da desteğiyle sinema çalışmalarına başladı.

Ustalar Geçidi; Hicran Sokağı

nazokiraze | 08 January 2009 14:16

Bu hafta sonu bir film izledik ismi Hicran Sokağı afişinde Türkan Şoray, Cüneyt Arkın vardı. Son dönem filmlerinden ama hiç duymadım diye söylenerek izlemeye başladım filmi. Filmin gerek senaryosu gerek yonculuklar beni hiç tatmin etmedi sanki acele çekilmiş dizi tadındaydı, yalnız dikkatimi çeken şey başrolden en küçük role, seyyar satıcıdan, filmin kahramanına kadar hepsi Türk sinemasının emektarlarıydı. Selda Alkor’dan Yusuf Sezgin’e, Süleyman Turan’dan Ahu Türkpençe‘ye, Selma Güneri’ye, Ayla Algan‘dan Pelin Batu’ya Hülya Koçyiğit’e insanı şaşırtacak derecede ünlü oyuncu vardı.Rutkay Aziz, Ezel Akay bile vardı yalnız Türkan Şoray ve Cüneyt Arkın hariç duyan gelmiş gibiydi. O kadar ustayı bir arada görünce vardır bir hikmet diye izledim filmi. Sonuna yakın süpriz olarak Türkan sultan ve Cüneyt Arkın’ıda görünce tadından yiyemedik bu kötü ama iyi filmi.

Film sonrası yaptıgım araştırmalarda dünyada senaryosu en çok film yapılan senarist olarak rekorlar kitabına geçen Sefa Önal‘ın jubile filmi olarak çekildiğini ögrendim. O yüzden di vasat konulu bir filmde bu kadar iyi ustaların oynaması.
Eski Yeşilçam günlerini hatırlatan fakir zengin aşkını, mahalle esnaflarını, yardımı, iyiliği, sevgiyi, ümidi anlatan bu film bir çok sanatçıyı bir arada görmek adına izlenebilir. Müzikler ise Gökhan Kırdar ve Cahit Berkay’ ait.

Kınalı Yapıncak (1969)

behman | 23 December 2008 10:10

Kınalı Yapıncak
8/10
yapım yılı: 1969
yönetmen: Orhan AKsoy
Senaryo: Bülent Oran
oyuncular: Hülya Koçyiğit, Engin Çağlar, Aliye Rona, Hulusi Kentmen
Tür: Dram

Anne ve babasını yangında kaybedince dili tutulan kınalı yapıncak (hülya koçyiğit) bir de üstüne duymaz olur. yangın sonrası teyzesinin yanına gönderilir. fakat teyzesi hanımefendi (aliye rona) zengin ve kibirli bir kadındır. hiç gelemez böyle şeylere ki kınalı yapıncak adımını eve atar atmaz teyzesi tavrını alır. önce örgülü saçlarını bahçe makasıyla kesip atar ve bahçedeki kulubeyi kalması için ona verir. daha sonra kınalı yapıncağa hayvan muamelesi yaparak evde çalıştırmaya başlar. evin küçük oğlunun “asker arkadaşım” diye saçını okşaması kınalı yapıncağın kalbini çalar. teyzesinin dayaklarına maruz kalan kınalı yapıncak’ın tutunduğu tek şey aşkı olur.