bildirgec.org

yavru hakkında tüm yazılar

ÇAY YAPALIM MI?

il mare | 11 March 2010 09:41

“Çay yapalım mı?”

Hayat…
Ailece yenen bir yemekten sonra,sofrayı toplarken mutfakta buluştuğun annenin ağzından dökülen kutsal iki kelimelik soru cümlesi:

“Çay yapalım mı?”

Cevabın değişmeyeceğini bilerek gene de üzerine uzun uzun düşündüğüm soru. Sen de sorarken, alacağın cevabın değişmeyeceğinden emin olarak çok şey düşünüyor musun anneciğim?
Ben ağzıma dayayacağım her sıcak yudumda ;daha sıcak ellerini avuçlarımla sıkarken hissedeceğim sıcak kalbinden akan sıcak duyguyu ,beraberinde izlediğimiz dizinin repliklerine verdiğin tepkilerin aynılığını ama bende her seferinde uyandıran ve bu akşam da uyandıracak olan tonlarca farklı hissiyatı, belki de dizinin en heyecanlı yerinde kardeşimin okuldaki durumuyla ilgili şevkatlice yönelttiğin soruyla en varmış gibi gözüküp aslında en başka yerlerde olduğun halleri, gözlerinin dalgınlığını,sesinin çaresizliğini,kokunun tekliğini ve saflığını tekrar tekrar,bu akşam da yaşayacağımı düşünürken ve düşündükçe içim sıcacık olurken; sen de yarın beni bir başka eve yollamayacak olmanın rahatlığını,kimseye hesap ve haber vermeden ellerimi hiç bırakmayacakmışcasına sıkıca tutmanın keyfini,başka hiç kimseye sana ait olduğumdan daha fazla ait olmadığımı bilişinin verdiği beni içine içine sokası duyguyu, elinin tersi ile yanağımı okşarkenki tazeliği peşin peşin götürüyor musun dudaklarına, ince belli bir çay bardağıyla…???
Seni bilmem ama anneciğim, ben, sen her “çay yapalım mı” diye sorduğunda, içime tarifsiz bir huzur doluyor. Televizyonun karşısında ellerimizde buharı tüten bardaklar, üzerindeki mavi sabahlığa sarındığım an gözümün önüne geliyor, omzunu gıdıklayan kıvırcık saçlarından salınan koku seni bıraksam da beni bırakmayacağını içerime haykırıyor…Gevşiyorum suratımı yalayan buharla,rahatlıyorum.
Dizinin replikleri arasında olduğunu sanırken, annemin kanatları altında kayboluyorum.

torun sevgisi

nazokiraze | 05 November 2009 16:10

Oldum olası parkta çocuk oynatmaktan hazzetmem, sabredemem, sıkılırım. Eski oturdugum yerde parka ara sıra götürürdüm çocugu, ama şimdi öyle mi, sitede park nerdeyse bizim ev tam onun önünde, kaçarı yok onbeş gün öncesine kadar park bizim ikinci evimizdi. Zaten parka hava durumu nedeniyle gitmeyen oğlum enerji atamamak sebebiyle akşamları anamızı ağlatıyor. Koca yaz götürmüşlüğüm on kereyi geçmez, oğlumu hep babaannesi götürdü, sabahtan akşama kadar bekledi Rabbim bu ne sabır diyorum bazen ,eşime soruyorum bize bu sabır bu kadar yoktu diye anlatıyor bunun tek nedeni var: torun sevgisi.

manson artık bir anne!

mansonilized | 04 April 2009 14:27

– Birazdan tanışacaksınız…

Kalbim çarpıyor. Kalbim kulaklarımdan dışarı çıkmaya çalışıyor. İçimden çıkıp her şeyi yukardan izliyorum. Bir başkası gibi. Evet en iyisi bu. Dışardan sakince izlemek. Tıpkı bir seyirci gibi.

Aklımın dudakları öyle kurumuş ki düşünceler çatlaklara takılıp çıkmıyor. Uğultu.

Avuçlarım terliyor. Uyuşuyor. Felç oluyorum galiba.

yeni ev güzellerimiz

nazokiraze | 09 February 2009 08:46

Evimizde uzun zamandır baktıgımız, Cichlid cinsi yazıma bile konu olan balıklarımızı bu hafta itibarı ile akvaryumcu tanıdıgımıza verdik. Bunun sebebi balıkların çok fazla büyümeleri ve bakımlarının zorlaşmaları, dolayısıyla onlarında yaşam kalitelerinin düşme olasılıgıydı.

Artık evimizin yeni fertleri onlar kadar büyük değil, üzülerek te olsa yaptıgımız bu değişimden sonra akvaryumun dinlendiriciligini daha yeni anladım. Aymoli, lepistes, kılıç, neon,velifera ve silver shark cinsinden oluşan gayet renkli, göz dinlendirici ve neşeli bir akvaryumumuz var.

Oğlumun pis balık diye uyuz oldugu, çikletleri götürürken onu da götürürüz diye bir umut bekledigi, evde ne olsa suçu yüklediği kocaman vatozumuz ise bizimle. Bu yazıma şu an akvaryumun yeni halini ekleyemedim, ancak ahkamların arasına muhakkak koyacagım,her ne kadar çikletler çok popüler balık olsalar da, ufak balıkların bakımı daha kolay oluyor.

Ölüme Çare Bulamadılar Ama…

keremx | 21 October 2008 14:10

ÖLÜME ÇARE BULAMADILAR AMA…

3 yaşındaki biricik kızları hastalanınca doktora koştular. Doktorlar günlerce araştırdılar. Teşhis acı idi. Küçük kız amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Bu aşamada bu hastalığın tıpta çaresi yoktu. Doktorlara göre küçük kız bir çeşit beyin hastalığına yakalanmıştı. Minik yavru en fazla 12 yaşına kadar yaşayabilirdi.

Anne babanın, önce dünyaları yıkıldı. Sonra el ele verip toparlandılar. Madem biricik yavrularının dünyadaki ömrü sınırlı idi. Öyleyse bu sınırlı zamanı iyi değerlendirmeleri gerekiyordu. Geri kalan ömründe Onu çok mutlu etmeli idiler. Anne baba birlikte önemli bir karar aldılar. Dünyayı görmek için yeteri kadar ömrü olmayan kızlarına bütün dünyayı gezdirmeyi planladılar.

ne zamandan beri yarasalar sütyende yatıyor?

pasacocugu | 09 July 2008 15:18

ingiliz gazetesi telegraph’ın haberine göre 19 yaşındaki abbie hawkins adlı ingiliz otel görevlisi sütyenindeki 5 saattir süren titreşimlerin artması üzerine iç çamaşırında bakmış ve bir yarasanın orada saklandığını görmüş!

hawkins sabah 7.30 gibi üstünü giyinerek çalıştığı otele gitmek için evden çıkmış ve arabasıyla giderken üzerinde titreşen cismin telefen olduğunu zannetmiş, daha sonra otelde bu titreşmelerden sıkılıp sütyenine baktığında bir yarasa yavrusunun orada olduğunu görmüş.
sevgili hawkins artık sütyenini giyemeden kontrol etmeyi ihmal etmeyeceğini söylemiş.

tabi beş saat boyunca üzerindeki titreşimleri cep telefonu zannedip de telefona bakmayı akıl etmemek hangi akla sığar? neyse türk kızları var.

kaynak