bildirgec.org

ütopya hakkında tüm yazılar

Bilim Kurguları – 2

emsvizyon | 29 January 2009 14:50

bir dönem etkisinde kaldığımız ve izlediğimizde bize görsellikte ilkleri yaşatan filmlerimize devam ediyorum… bu sefer görece biraz daha yeni yapımlar. hemen herbirinin mutlaka sıkı hayranları vardır diye tahmin ediyorum 🙂

Total Recall

bizi mars’a taşıyan, orda hayat kuramamızı sağlayan film… hatırlarım da trt haber’de bu filmde kullanılan efektlerden bahsetmişti, hatta o sahne şeydi hani arnold abimiz‘i kovalıyorlar ve bir dedektör gibi birşeyin içinden geçiyor… x-ray cihazı olan bu dedektörden geçenlerin kemikleri yansıyordu ve eğer bir yerinde silah taşıyorsa o bir uyarıyla renklendiriyordu… o sahneyi göstermişti haberde, hatta arnold abimiz o dedektörü parçalayıp içinden geçip kaçıyordu… sadece o mu? mars’ın görselliğinden bahsetmeme gerek bile yok, hani burnundan vericiyi çıkardığı sahne ya da robot sürücülü taksi şöförü… peki sanal tatil için gittiği recall firmasında olanlar vs baş döndürücü 🙂 hatta marsdaki insanların tipleri, bardaki o 3 memeli hatun.. ne detaylar öyle, 90’lar’ın o günkü acemileri olan bizler için en iyi efekt dalında oscar almış bu film bir başyapıtdı…

Zamanda Yolculuk Üzerine

afs | 16 September 2008 11:57

Büyük Hadron Çarpıştırıcısı
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı

CERN’de bir şeyler oluyor. En basit özetiyle bilimadamları bize kütle özelliği kazandırdığı inanılan taneciği, Higgs Bozon’unu bulmaya çalışıyorlar. Çünkü şu anki bilimin temeli teoride var olduğu inanılan ve tüm taşları yerine oturtulan bu Higgs Bozon’unun üzerine kurulu. Higgs taneciğinin Big Bang olayından sonra meydana geldiği düşünülüyor. Bu sebeple deney ortamında ufak bir Big Bang yaratılarak yine ilk anda olduğu gibi Higgs bozonunun ortaya çıkması beklenecek.

Peter Higgs
Peter Higgs

Eğer tahminler doğru ise ala, fakat doğru değilse bu sefer bilimi ya başka temellerin üzerine oturtmak gerekecek, ya da Higgs bozonunun başka bir yolla ortaya çıktığı tezi ortaya çıkacak.

Big Bang’e duyduğum merak zaten hat safhada iken CERN deneyi ile daha da arttı. Tabi bu olayın sırlarına erişmek için ya zamanda yolculuk yapmak gerekiyor ya da ilahi bir kuvvete erişmek gerekiyor. Peki ya zamanda yolculuk mümkün olabilir mi? Teoride mümkün mü? Mümkün olsa ortaya çıkabilecek durumlar neler olabilir?

einstein
einstein

Ufak bir çocukken de, büyüyüp adam olduğumuzda da hep düşümüz olarak kalmayı başarmış önemli bir konu. Pişmanlıklarımızı hatırladıkça, ikinci bir şansımız olsa geçmişe gidip pişmanlığımıza sebep olan şeyi ortadan kaldırmayı arzuladıkça daha da gerçek olmasını dilediğimiz hayalimiz.

Bilim dünyası zamanda yolculuk konusuna biraz temkinli yaklaşıyor. Ama yolculuğun mümkünlüğünü hiç de reddetmiyor ve bunun için sorular soruyor. Konuyla ilgili soruları ciddi şekilde ilk yanıtlayan pek de garip olmayan şekilde Einstein’ın Görecelik Teoremi. Einstein bu teoreminde hiçbir cismin ışık hızını geçemeyeceğini ve bu sebeple zamanda yolculuğun mümkün olmadığını belirtiyor. Bu noktada ‘ışık hızı’ önemli bir yer tutar.

Mars Mürettebatından Gelen Son Veri

Culture Orange | 18 July 2008 09:53

Selam Dünya biz hedefimize ulaşmış durumdayız. İniş için düzenimizi almıştık ve yavaş yavaş iniyorduk Mars’ın yüzeyine. İçeri güzel bir koku yayıldı. Gemimizin ayakları yere deydi. Kokunun nereden geldiğini sordum mürettebata ama koku gitmişti artık. Motorları durdurduk bir 5 10 dakika Mars’a inmenin heyecanı ile yerimizden kımıldayamadan öylece camdan baktık. Güneş batmak üzereydi indiğimiz zaman. Ufuk mu,burda daha farklı ufuk Dünya’da ki gibi değil. Daha güzel diyemem ama daha farklı işte. Her neyse güneş tekrar doğunca indik aracımızdan ilk ayak izini Apdülhamit çıkartacaktı Mars’ın garip toprağında.
Adım attı ve 1 sn sonra döndü arkasına baktı hepimiz ondan bir tepki bekliyoruz gelin arkamdan benzeri. O korkuyla bize baktı ve attığı adımı geri aldı. Kapıyı kapattık kasklarımızı çıkartıp Apdülhamit’e neden geri döndüğünü sorduk. Verdiği cevap bütün mürettebatı korkutacak cinstendi.

Beyaz Perdenin En iyi 50 Distopyası

emsvizyon | 02 October 2007 09:29

37.sırada 1972 yapımı Slient Running var
37.sırada 1972 yapımı Slient Running var

bu listede başlığından anlaşılacağı üzere 50 adet “en iyi” distopya türünde filme yer verilmiş. listenin çoğunluğunda aşina olduğumuz filmlerin yanı sıra, kimimizin adını dahi duymamış olabileceği filmler de var.. bu günlerde ne izlesem diye düşünen bilim kurgu – ütopya severlere fikir vereceğini düşünüyorum. listenin 50. sırasında benim pek beğenmediğim Equilibrium var, 1. sıradaysa saygıdan olsa gerek( gerçi hak ediyor doğrusu) 1927 yapımı Metropolis var. listeye girmemiş ama değinilmiş , running man ya da avalon gibi yapımlar da unutulmamış…

beyin kimyasına dair

aydindil | 07 March 2007 14:15

Beynimizdeki ödül merkezimizi doyurmak için yapıyoruz her yaptığımızı. Amaç limbik sistemdeki bu merkezi gıdıklamak.

İnsan kendi kimyasını ne ölçüde kontrol edebilir bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki az ya da çok kontrol edebilir. Kimyasal destekler almadan veya tatmin edici eylemler, olaylar, övgüler, kazanımlar,…vs olmadan, belki ufak çaplı bir kontrol sağlayabilir insan. Diplere doğru yelken açmışken, yüzeye dönüş için nöron taşıyıcılarını yönetebilir sanki isterse ve farkındaysa olan bitenin. Başlangıç olarak şu mantıkla yola çıkılabilir; ‘mavi kuş yoktur, o sadece bir algıdır’. Beklide bu ütopik bir hayaldir. Yemeden, içmeden, sevişmeden, boşalmadan, uyarıcı almadan, koklamadan, aşkına kavuşmadan, ödevini bitirmeden, çok para kazanmadan, pasta çörek yemeden tüm bu somut gerçekleri kullanmadan ve en önemlisi pembe hayallere dalmadan gıdıklayabilir/mi acaba.

ISLOMANIA – 2- Kim “Kaçmak” İster?

tenedian | 04 October 2006 05:04

ISLOMANIA – 2- Kim “Kaçmak” İster?
Konu ile ilgili ilk yazıda tanımlarla uğraştık daha ziyade. Şimdi madem islomanyak olma durumu tıp kitaplarına girmemiş ruhsal bir arıza, öyleyse önce tanımı hatırlayalım:” Islomanyaklar adalarda karşı konulmaz bir çekicilik bulan ve adalarda dogmasalar bile, buralara ellerinde de olmaksizin katma deger ekleyen insanlardır.” Cunku islomanyaklar aslında kendi kafalarındaki cenneti yaratmaktadırlar…” Sonra da kim bu manyaklar ona bakalım…
Ne güzel köyler var yemyeşil, etraf bereket fışkırıyor. Fışkırıyor fışkırmasına da bizimkiler hiç heveslenmiyorlar oralara. Varsa yoksa kara kuru adalar.
Çünkü ada “dışarıdan” ayrıktır, anakaradan – gerçek dünyadan- kopmuştur. Dışarısı kalabalık, karmaşık ve kaotiktir. Halbuki adanın her anlamda sınırları bellidir. Yüzölçümü, nüfusu, ilişkileri,….Acele edenler dışarıdan bir sebeple geçici olarak gelenlerdir. Adada yaşayan aceleye gerek duymaz. Zaman boldur ve çok yavaş ilerler. İslomanyaklar, bilerek ya da içgüdüsel olarak adalara koşarlar. Çünkü yapmak istedikleri vardır ve dışarıda ideallerini gerçekleştirmeleri zordur; ya güçleri yetmez “dışarısı” ile uğraşmaya, ya vakitleri yoktur. Adalarda ideallerini daha kolay gerçekleştireceklerini düşünürler. Ve bu doğrudur ! Çünkü ada sanki dışarısı ile boğuşmaya gücü yetmeyenler ve idealleri olanlar için yaratılmıştır. Ya da şöyle de denilebilir: Güçlerinin çoğunu ideallerine kanalize etmek isteyenler için…Konusu adalarda geçen romanları, onların kahramanlarını düşünün: A.Huxley’in “Ada”’sı, L.Durrell’in “Reflections on a Marine Venus” (ki Durrell’in bir heykeli kavga kıyamet geçenlerde Korfu adasına dikilmiştir), Thomas More –Utopya, William Golding ve niceleri. Don Kişot’u hatırlayın: Sancho Pansa’nın efendisinden en büyük beklentisi hizmetlerinin karşılığı olarak ona bir gün bir ada bağışlaması değil miydi?
Madem ruhsal bir arıza bu islomania, elbet tedavisi de vardır. Tembellik etmek veya idealleri gerçekleştirmeye çalışmak değil tabi. Onlar olsa olsa sebepleri olabilir.
İlacı ise neredeyse bütün adalarda bol bulunan birşeydir: Şarap!

Tokmağına bayıldım!

| 26 September 2006 10:29

gelenek ile modernlik (alaturka bir modernlik tabii) arasında yalpalayan fertlerimizin tenakuz içeren hal ve gidişleri
(jean vigo’nun hal ve gidiş’i ile françois truffaut’nun dört yüz darbe’si muhakkak izlenmesi gereken filmler arasındadır!) için birçok hazin örnek bulmakta zorlanmayız.ramazan geldi hoş geldi, döneminde de bunlara yenilerini eklemekteyiz: ramazan davulcuları.

sahur vaktini davuluna indirdiği tokmağıyla haber vermeye kalkan davulcumuzun sağında solunda park halindeki ciplerden ve “moderen” arabalardan “türlü çeşitli” alafortanfonik alarm zillerinin yükselmesiyle davulcu, uyandırdığına uyandıracağına pişman…
mahalle sakinleri de sakinlikleri kelimede kalan uykulu halleriyle dinselliğin tavana vurduğu günlerde küfrü basma eşiklerinde ya sabır çekmekte… la havle ve la…

Gelecekte neler olacak?

serdarsabri | 07 September 2006 16:32

İnsanın tarihsel süreç içinde mağara resimleriyle, destanlarla, söylenceler ve efsanelerle, kutsal ya da kutsal olmayan kitaplarla kültürünü ve hayatta kalma tecrübesini sonraki kuşaklara aktarması sayesinde bilgi giderek yükselen bir kıymete sahip oldu.

İnanç sistemlerinin kitabı kutsallaştırması aslında bügün yaşadığımız bilgi devrimini muştuluyordu. O zaman ben de bugünün kutsallarına bakarsam gelecekte neler olabileceğine dair bir fikir yürütebilirim diye düşündüm. -Her ne kadar bu aralar kolayca ihlal ediliyor olsa da- insan ve hayvan hakları ve internet bugünümüzün en kutsalları.