İnsanın tarihsel süreç içinde mağara resimleriyle, destanlarla, söylenceler ve efsanelerle, kutsal ya da kutsal olmayan kitaplarla kültürünü ve hayatta kalma tecrübesini sonraki kuşaklara aktarması sayesinde bilgi giderek yükselen bir kıymete sahip oldu.
İnanç sistemlerinin kitabı kutsallaştırması aslında bügün yaşadığımız bilgi devrimini muştuluyordu. O zaman ben de bugünün kutsallarına bakarsam gelecekte neler olabileceğine dair bir fikir yürütebilirim diye düşündüm. -Her ne kadar bu aralar kolayca ihlal ediliyor olsa da- insan ve hayvan hakları ve internet bugünümüzün en kutsalları.Yıl 2158,
Internet’in yeni platformu insan beyinleri arasında kurulan bir iletişim ağı olmuş, adı Brainetwork (ingilizce bir adı var çünkü kimse kendi yerel dilini unutmamış da olsa herkes ortak dil olarak İngilizce’yi konuşabiliyor). Brainetwork müthiş bir sıçrama yaratmış ama beraberinde bazı sorunlar da getirmiş. Kişisel beyinlere yapılan sanal ataklar, bilgi teknolojisi hırsızlıkları, beyinlerdeki spam ağrıları, dezenformasyon fırtınaları gibi. Herkes kendi kişisel brainwall’larını oluşturmak zorunda kalmış. Brainetwork’ten sorumlu bir pillikomite mevcutmuş ve en etkin faaliyet alanı insan veya hayvan hakları ihlal alarmlarını ilgili pillibirimlere ileterek önlenmesini sağlamakmış.Sizin kısa ütopya ya da distopyalarınızı alabilir miyim?
yorumlar
Yaw herkes ütopyalarını kendine mi saklıyor?
Güzel konu başlığı sayın serdarsabri. Türkiye Bilişim Derneği’nin geleneksel “Bilim-kurgu Öykü Yarışması” geldi aklıma.
Hımm anladım yarışmaya saklıyorsun fikirlerini. Şaka bir yana @zabun, keşife yazsana bunu.
Arama yaptım hafif’te konu ile direkt yada alakalı bir çok yazı yazılmış. Bide ben yazıp okurları bunaltmayayım. Katılım tarihi geçmiş üstelik (1 Ağustos 2006). Yazıyı hatırlatmak amacıyla seneye yarışma katılım tarihleri arasında yazmak daha iyi olacak sanırım. Ama bilim-kurgu severlere bir link vereyim yine de.
Eheh, benim boktan bir ütopyam var. Bu bok mühendisliğinde geldi aklıma. Baktım burda daha uygun bir başlık var, burada paylaşayım dedim. İleri teknolojinin Bok Mühendisliğine getirmiş olduğu etkiler de var elbet. Mesela insan nüfusunun aşırı artması sonucu, biyolojik çıktımız, yeryüzü koşullarını zorlayıcı miktarlara ulaşacak. Onun yerine sevgili Bok Mühendislerimiz geliştereceği bir çipi, insan bedenine yerleştirilecek ve kıçımıza sokulan ufak diske bu çipler sayesinde boklarımız, diskin kapasitesi yettiği kadar depolanacak. Atıyorum, “A” bünyesi 1000 biyolojik çıktı da bir, yeni disk takacak.
İnsanlık “rekombinant gen” teknolojisiyle gelecek nesillerin bedenlerini küçültmüş, dayanıklı kılmıştı. Öyleki bir insanın boyu bir kedininkini aşmıyordu. Hatta bu uzunluktaki biri gigantik olarak algılanır hale gelmişti. DNA kodlarında bu tür bir oynamanın gerekçesi başedilemeyecek halde çoğalan genetik hastalıklardı. Bu tür hastalıklara çare bulmak hem uzun, hem de maliyetliydi. Nüfus oldukça azalmış ve yok olma durumuna gelmişti. Genetik havuzun küçülmesi var olan nüfusta kalıtıma bağlı hastalıkların sık ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Gün geçtikçe, artan nüfus ihtiyaçlarını karşılamak için, daha fazla hammaddeye ve enerjiye talep oluyor, atıkların hammaddeye dönüşümü artık yeterli olmuyordu. Çevre iyon yayıcılar, kimyasallar, rekombinant materyallerle kirlenmiş ve bu kirlilik insanla beraber tüm dünyanın sonunu yaklaştırmış bir haldeydi. Küçülen bedenlerle, gereksinimler askariye inmişti. Ayrıca yapılan tarımsal üretim her bölgede gereken çeşitliliğe ve yeterliliğe izin verir hale getirilmişti. İnsan ömürleri artmış ve hasta olma riski % 0.1 gibi oranlara tekabül eder olmuştu. İnsanlar nitelikli besinlerden yeteri kadar alıyorlardı. Hijyen kontrolleri ve önlemleri tarihte görülmemiş sınırlara ulaşmıştı. Bedenlerin korunması için, travmalara, mikroplara, fiziksel, kimyasal etkenlere karşı zırhlar üretildi. Bu zırhlar; şeffaf ve his kaybını askaride tutacak, özel bakteri ve viruslardan oluşturuluyordu. Bu zırhla kaplananlar, özel kimyasal banyolama süreçleri geçirmeden zırhı çıkaramıyorlardı. Zaten kimsede çıkarmayı düşünmüyordu çünkü yaşama süresini dolaylı olarak artırıyordu bu zırhlar. Yaşam kalitesini bozmuyordu tek yan etkisi dışarıdan insan bedenini camdan yapılmış gibi göstermesiydi. İnsanlar küçülen bedenlerinin yapamayacağı ağır işleri robomekanik giysilerle yapıyorlardı. Bu robot bedenlerin içine giriyor ve bu robotların uzuvlarını kendi vücutlarıymış gibi kullanıyorlardı. Her doğan insana önceden, bir zırh ve bir robot beden hazırlanıyordu. Bunları kullanmaksa telekinezi ile mümkündü. Robotlar, morfolojileri itibariyle, sahiplerinin bedenlerinin, güçlendirilmiş steril birer kopyalarıydılar…zabun
@zabun, süper teknik bir ütopya olmuş, eline sağlık.
Gelecekte takım sporları karma oynanacak. Erkeklerin oynadığı takım sporlarını -futbol mesela- kadınlar da oynuyor artık. Bir sonraki adım, takımların kadın/erkek karma olması. Takımların sadece erkeklerden ya da kadınlardan oluşması sınıfçı-ırkçı bir bakış açısının sonucu değil mi?Orta sahada en az bir kadın olması lazım zaten, oyun kurucular çok fazla koşmasa da oluyor.
Evrende şu an için bilebildiğimiz en yüksek hız, ışık hızı, yani sn’de 300,000 km. Epey büyük bir hız değil mi? Galaksiler arası mesafeleri düşündüğünüz zaman pek de öyle değil maalesef. Radyo dalgaları ile yapılan haberleşme de aynı hızda gerçekleşiyor. Mars’la bir merhaba/merhaba demek için birkaç saat beklemek gerekiyor.Başka galaksileri düşünürseniz bir avatar göndermeye kalksanız on yıllarca beklemeniz gerekecek, belki ömrünüz bile vefa etmeyecek. Kurt deliğinden bile geçseniz bu hız yavaş oğlu yavaş.O zaman gelecekte bu hızın yerine başka birşey koymak gerekecek. Ben maddenin üst formu olan düşüncenin hızını koyuyorum, istediğim anda düşünebildiğim herhangi bir galakside olabilirim. Yalnız geliştirmek için biraz çalışmak gerekiyor, neyse geleceğe kadar vakit var daha.
güzel kardeşim her şeyle oynayın oynamasınanalütfen kadınla oynamayın dünyanın en tatlısı ve acısını kimsenin değiştirmeye hakkı yok sanırım?
öngörülen gelecek l e rgerçi e harfindekine benzer bir yaşam sürüyor olabiliriz 🙂 seç beğen al…
Tektonik hareketler (depremler) gelecekte enerji sağlamak için kullanılacak. Levha hareketleri sırasında ortaya çıkan muazzam enerji yakalanıp depolanabildiğinde dünyadaki enerji problemi ebediyete intikal edecek.
Bir canlı türünün sonunu getirebilecek en aptalca şey ürememektir, insan soyu bunu becermek üzere. Meteor çarpar, nükleer kış olur anlarım ama nüfus planlaması yüzünden dünya üzerinden silinmek ya da onunla birlikte yok olmak çok acı olur. Çoğalacaksın, dünyanın kaynakları yetmeyecek, dünyaya sığmayacaksın ki yeni çözümler üretmeye mecbur kalasın, dış uzayda koloniler kurulsun. Dünyaya sığar onunla yetinirsen, batar bi gün o dünya kalırsın açıkta.Neyse ki DNA çok uyanık, kendini aya kadar taşıdı.