bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Akrep günlüğü, ya da yıllığı

winmaker | 07 October 2008 23:04

İlk karşılaşmam çocukluğumda olmuştu akreplerle. Sayıca çok fazla, süratçe çok hızlıydılar. Köyde, onlar geceleri kerpiç duvarlarda aksesuar gibi dururken, yorgan altında yusufçuk edasıyla uyumaya çalışırdım.

Şimdi büyüdüm. O günlerden geçen seneye kadar olan arada, akreplerle ilişkim burçlardan öteye gitmedi, ona da inanmadığım için öteyi bırakıp beriye bile gitmedi hatta. Ta ki geçen seneye kadar, evet. Bir haftalık yokluktan sonra eve dönmüş, duş almaya hazırlanırken küvette iki adet simsiyah akrep görmüş ve ışık hızıyla tekrar sırtıma çantamı takıp yola düşmüştüm. Ziraatçi bir arkadaşın “Siyah değilse korkma, hele ki kuyruğu 9 boğumdan azsa hiç korkma” demesi üzerine eve bir süre uğramamıştım. Gözümde akreplerin resmini canlandırdıkça 29 boğum sayıyordum, nasıl korktuysam. Günler günleri kovaladıkça (nasıl bir sapıklıksa günlerinki, işleri güçleri yok, birbirlerini kovalıyorlar) evin durumuna dair duyduğum meraktan biraz cesaret alıp zirai bir ilaçla evin yolunu tuttum. Işık hızıyla eve dalıp ilacı bastıktan ve kilolarca yoğurt yiyip litrelerce ayran içtikten (ilaçtan zehirlenip akreplere alay konusu olmanın manası yok tabi) 2 gün sonra eve girip burayı mesken olarak tutmuş 5 adet irili ve birçok adet ufaklı cesedi defnedip, ilaca dualar okudum. Nasıl bir ilaçsa, yaklaşık 6 ay boyunca kapının ve pencerelerin önü böcek mezarlığı gibi oldu.

son tohum

| 07 October 2008 23:00

Tevekkeli değil, vaktiyle ” la rahati fiddünya !” dememişler!,
Rahat yüzü sadece insanoğluna mı haram? gece yarısının bi vaktinde, bedenime musallat olan şu sineğe haram değil mi? Belli ki, yaşamak onun için de kuşkulu bir hal almış; Hergeleye bak! aklı sıra en yakınındakinin kanını emecek..gel lan gel! neye kime yapışırsan yapış, eninde sonunda ona benzersin. itikadında ahlakında meylettiğin şeye mahpus olur kalır.. senden dürüstük beklemiyorum. yaygara koparmadan yap işini sittir git..
Şu müşahade ettiğimiz ve içinde yaşadığımız hayatın, tedavi usulleri bilinse bile, ıslah çareleri anlaşılsa bile, işin ucunda nefisle çarpışma olduğu için meselelerin mahiyetini kavramak kolay değildir.hal beyleyken şu ibinetor sineğin kan emiciliğine , farenin kemirdiği bayat peynire neye kızıyoruz?..
Sivri ile kesişiyoruz; benzer taraflarımız öylesine çok ki, nefesi dötümüzden aldığımız müddetçe, şu muazzam insan, hayvan, nebat fabrikasının nakkaşını görebilecek hissin galatlarını tashih edecek kuvvei zinhar fark edemeyeceğiz..

Şehitlerimiz

dimoedes | 07 October 2008 15:36

Hepimizin yüreğindeki acı çok büyük. Bugüne kadar birçok can kaybedildi lanet terör yüzünden ve ne yazık ki kaybetmeye de devam ediyoruz. Her şehitten sonra televizyonu gazeteleri doldururyorlar yok şu eksikyok bu eksik. Terörle mücadele için şöyle hareket etmek gerekiyor. Eksiklere bakıyorsunuz savunma yani silah eksik mücadeleye bakıyorsunuz dökülen kana karşı kan akıtmak. Hep bunlrdan bahsediliyor. Ölen askerlerimize bakıyorum geneli kürt öldürenlere bakıyorum onlarda kürt ölen vatandaşlara bakıyorum yine kürt. Hani bizde kürt sorunu var hep zaten bu olaylar bu sorundan dolayı çıkıyor. Ama dönüp baktığınız zaman kürt kürdü öldürüyor. Yapmayın böyle kanı kanla temizlemeye çalışmayın. Bizim ne öyle saçma bir sorunumuz var nede kan dökmeye gerek var. Eğitim tek sorunumuz bu. Askere ayrılan bütçe azmış ya gidin Allah aşkına hangi kuruma bu kadar çok para aktarılıyor. Ne oldu bizim avrupalılaşma merakımız bir gidin bakın bakalım eğitime ne kadar bütçe ayrılıyor askere ne kadar bütçe ayrılıyor. Önce bu sorunu çözün sonra var olmayıp da var olan gibi görünen kürt sorununu çözün ve dağdan indirin. İlla çözülmüyorsa başka çare yoksa kan dökün. Yapmayın lütfen ben kürt olan komşumla huzur içinde yaşıyorsam aynı sofrayı paylaşıyorsam ve bütün mahalle böyle bir sorun olmadan yaşıyorsa güzel vatanımın tüm toprağında insanlarda böyle yaşayabilir. Allah ölmüş olan bütün şehitlerimizin ruhunu şadeylesin ailesine ve yakınlarına sabır versin.

MASUMİYET MÜZESİNDE AŞK

hayalicindegecti | 07 October 2008 14:24

Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi’ni yayınlamadan önce başarılı bir tanıtım taktiği uyguladı, güncel basına (ve nedense magazin sayfalarına bile!) verdiği çok sayıda söyleşi ile kitabını okuyucuya fena halde merak ettirdi.
Merak edilmez mi?
Aşk…
Yaşayan herkes için, aslında (beş duyusuyla tam anlamıyla yaşayan herkes) demek daha doğru olur, aşk bir varoluş sebebi (raison d’être) öyle değil mi?
Hele Orhan Pamuk eğer ‘aşkın anlamı tam olarak nedir? Kitabımda buna yanıt aradım’ demeye getirdiyse (*) herkesin kitapçılara koşup raflara dizi dizi sıralanmış olan kitaptan birer tane edinmesi gerekmez miydi sizce de? Hele benim gibiler, bir tane ile de kalmadılar, geçmiş olsun ziyaretlerinden, Büyükada buluşmalarına, ev hayırlamalarına, bayram beraberliklerine kadar pek çok vesileyle de arkadaşlarına kitabı ya götürdüler ya edindirdiler.

Kitap, aşkı yaşamış olanlar için, ya da aşkı yaşamakta olanlar için aslında tam bir ‘sağlama” niteliğindeydi bence, çünkü hüzünün, ya da daha doğru deyimiyle, kısacık mutlulukların peşinde çekilen eziyetin bir başka anlatımıydı. Hani, ‘insan insanın zehirini alır” derler ya…Bu kitap bir anlamda pek çok aşık için böyle bir işlevi de üstlenebilir diye düşünmek mümkün.
Ama kitap üzerinde hala kafama takılan pek çok soru var.
Örneğin, bakirelik kavramı gerçekten o yıllarda hele Istanbul’da sosyal yaşama bu kadar damga vurmuş muydu? Ben buna pek inanamadım doğrusu. Orhan Pamuk‘un çok sevdiği ve hepsi de çoktaaaan olmüş yazarların (**) romanlarında anlatılan aşklar çok mu istisnai durumları içeriyordu yani? (Bir örnek, Metres-Hüseyin Rahmi Gürpınar )
Ayrıca Orhan Pamuk aşkı ve erotizmi anlattığını söyleşilerinde sıkca ifade etmiş ya…Bence kitapta erotizm ne yazık ki yok…Tamam, eziyetli bir aşk var, duygular var, hayaller var, eziyet var ama erotizm bence yok…Bazıları belki pornografiye düşmenin bir yazar için bıçak sırtında olmakla eşdeğer olduğunu düşünüyordur ama bence çağımızda aşkı erotizmden uzak saymak mümkün değil ve çok sevdiğim yazarlar olan Orhan Pamuk ve Selim İleri erotizmi kitaplarında ne yazık ki hiç veremiyorlar.
Daldan dala atlayacağım belki ama, bu kitabın 592 sayfa olması gerekiyor muydu? İyi bir editör elinde acaba kitap yarı yarıya eksilmez miydi? Ha, editör demişken kitabın giriş paragrafının ikinci cümlesi acaba Türkçe bakımından tam doğru muydu? “Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi?” (Masumiyet Müzesi, Sayfa 11)

Paramparça bir şiir

adoxxoda | 07 October 2008 13:51

Bir yanımda bıraktığın bu yalnız kalbim
Bir yanımda hayalin var gittin sevdiğim
Gecelerim kabuslara mesken olalı
Seni daha çok özleyen bir haldeyim
Gelde sensiz şu halime bir bak istersen
Paramparça oldu ömrüm toparla beni
Yalnızlığın acısını ağzıma süreli
Hiçbir şeyden tad alamaz hale geldim
Bir daha gelemem ki dünyaya
Bir kere daha sevemem ki
Benim sonum sen olmalısın başlangıcımda
Senden başkasına can diyemem ki
Anlatırım seni daha bir çok cümleyle
Ben seni yaşamak istiyorum delice
Bir karar verdim biraz vahşice
Ya gelirsin sevdiğim yanı başıma
Ya da bu dünyaya hoşçakal derim

UnUt GiTsİn !!!

kelebeklerozgurdur | 07 October 2008 11:56

Kapıyı açar açmaz bir çift ağlamaktan kızarmış gözle karşılaştım. Aaa nooldu demeye kalmadan kollarıma atılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bi taraftan hüngürdüyor bi taraftan da ağzına geleni söylüyor.

Yok kızım erkek milleti değil mi, canları cehenneme. adam bi de ahlaktan mertlikten, dürüstlükten bahseder.e be terbiyesiz, e be şerefsizin hası, sende adamsın öyle mi !

Kızım anlatsana ne bu şiddet bu celal diyorum ııh nafile…

Kurulmuş makineli tüfek gibi saymaya devam ediyor, İnanamıyorum yaa, bana sevgilim, aşkım derken hayatına bir başkasını da dahil etmiş iyi mi? . Nasıl yapar ya nasıl. bende bunu bişey sandım, yurt dışında master yapıp bilmem kaç dili konuşmakla adam olunmuyomuş demek ki..Bir kadın biraz ilgi göstersin adamın gönlü anında o tarafa kayıyo, bir kaç ay önce de ufak çaplı bi kriz yaşadık geldi geçti. ama bu kadarını hiç ummuyordum doğrusu. Atı alan nice zaman önce üsküdarı geçmiş meğer, ben hala ayakta uyuyormuşum.Gel de ondan sonra bu erkek milletine güven!

Kadınların soyadı kanunu (!)

makaleci | 07 October 2008 11:34

Evleneceklerdir, belli olmuştur…

Birbirlerini çok sevip sevmedikleri ile ilgili değilim anlatacağım kişilerin, yazıdaki bahis aşk değil zira…

Herneyse; evlenecek olan çiftimiz adına ister mantık evliliği ister aşk evliliği desinler, kalan ömrün birlikte geçirilmesi yolculuğuna adım atmaktalar ..

Kadın kariyerli, okumuş…Gün içinde muhakkak bir evraka imza atan cinsten…Artık o evrak; hasta muayenesi makbuzu olabilir, müvekkilinin kendisine verdiği vekalet neticesinde gördüğü işlemlerle ilgili bir evrak olabilir ya da bir holdingin işletme bütçesini hazırlayıp altına imzayı çakabildiği bir a4 kağıdı da olabilir ..