Evleneceklerdir, belli olmuştur…Birbirlerini çok sevip sevmedikleri ile ilgili değilim anlatacağım kişilerin, yazıdaki bahis aşk değil zira…Herneyse; evlenecek olan çiftimiz adına ister mantık evliliği ister aşk evliliği desinler, kalan ömrün birlikte geçirilmesi yolculuğuna adım atmaktalar ..Kadın kariyerli, okumuş…Gün içinde muhakkak bir evraka imza atan cinsten…Artık o evrak; hasta muayenesi makbuzu olabilir, müvekkilinin kendisine verdiği vekalet neticesinde gördüğü işlemlerle ilgili bir evrak olabilir ya da bir holdingin işletme bütçesini hazırlayıp altına imzayı çakabildiği bir a4 kağıdı da olabilir ..Yani aslında kadının ne iş yaptığı ile ilgili de değilim; doktor, avukat, finans müdürü tariflerim sadece akla en kolay gelenlerdir, başka title’ lar üretmek konusunda serbestsiniz ..Adam da kadından aşağı kalan bir konumda değil, hemen hemen aynı seviyedeler hiyerarşide ve hatta belki kazanılan para miktarında…Bu iki arkadaş (!) evlenme kararı alıyorlar başlangıçta da belirttiğim gibi…İşteee, mesele burada başlıyor, en azından benim meselem…Her nevi eşya; mutfak robotu, mobilya, tel süzgeç vs. hatta odaların mobilyaları kadın tarafından mı erkek tarafından mı alınacak diye ayırt edilir itina ile…Aileler bu konuların mihmandarıdırlar zaten, onlara danışmadan hudut geçilip ‘’materyalin birini ben almayıvereyim sen al’’ denmez, kurallar ihlal edilemez….Şimdi burada konumuz eşyaların kız tarafı ya da erkek tarafı mı vesilesi ile alınacağı konusu değil aslen ama belirtmeden geçemeyeceğim; bu merhale, bu tür çiftlerin bunca mürekkep yalamışlıklarının sıfırlandığı, dünyaya açılan ufuklarının kapandığı ilk duraktır evlilik hazırlığı yolculuğunca….Bu konu bilahare incelenecektir…Şüpheniz olmasın…!Bu çift tüm hazırlıkları bitirdiğinde sıra devletten alınacak icazete geldiğinde, bam teline basıyoruz yazının!-Hayatım, ben kendi soyadımı da kullanmak istiyorum! Bir sürü kartvizit, matbuu işte biliyorsun…Hepsi benim kendi soyadımla, şimdi nasıl o soyadım hiç yokmuş gibi davranabilirim ki????Zaten kız böyle bir şeyi yukarıdaki veya benzeri bir cümle ile önermese de onun muhakkak surette öyle bir babası vardır ki; bu baba, kızını asker gibi yetiştirmiş, hayatta sadece okumanın HERŞEY olduğunu anlatmaya kalkışmış ve aşk-meşk gibi konularda fazlaca oyalanılmaması gerekliliğinin her daim üzerine basarak, yapılması gerekenin sadece bir yuva kurmak ve ‘’legal bir şekilde üremek’’ olduğuna kızını ikna etmiştir…Buna ek olarak aynı baba, kızının kendinden gelen soyadının sonsuz bekçisi olması gerekliliği hakkındaki düşüncelerini meşakkat ve itina ile kızına aşılamıştır… ‘’Kendi adın kızım bu, sahip çık, ‘’demiştir bir kere…Böyle bir babanın varlığından bahsetmeyecek olsak bile ‘’soyadımı illa alacağım yanıbaşceğecizime’’ demelerin bir çok odağı ortaya konabilir rahatlıkla…Bu tür sebepler çoğaltılabilir yani…Ama konunun en püfffff noktası bence; kadınları, yani elbette hepsini değil ama bazı kadınları bu hale getiren toplumsal ittirişlerdir…Bahsettiğim O baba, kim bilir hangi ezilmişlik hikayesi çerçevesinde kızına bu denli marjinal olmayı tavsiye eder hâle gelmiştir? Onların hain olmayan kızları da bu doğrulara (!) riayet ederek kadın olarak dik bir duruş sergileyebileceklerini düşünmektedirler elbette…‘’Kariyer de yaparım çocuk da’’ farkındalığı (!) kadında zorunlu bir erkeksileşme devrimi yaşatmış daha kötüsü kadın kadınlıktan neredeyse çıkmıştır…Sadece kendi ismini mutlak surette yaşatmaya bakan kadın, ‘’bende varım!’’ Demeye çalışmalar arasında, ‘’var olmaya çabalayan’’ bir cinse dönüşmüştür… Aslında kadın, zaten sırf kadın olduğu için çok özel ve güzeldi ya neyse…Çoktan unutulmuştur…İşte! Eşinin soyadını alıverip yola devam etmek yerine illa benim soyadım niye heba olcek? Diye panik duygusu işlenmiş bir kalp ile romantizmin doruklarına varmanın sonucu olarak çift soyadlı insanlar artmakta, tabela tabela…Bir evlilikte; aslolan aile olmak değil midir? İki soyadının da geçtiği bir aile çatısı nasıl bir şeydir? Bu bir çatı mıdır yoksa sadece kişilerin kendilerine ait kurdukları birer dünyalar bileşkesi midir?Hayır doğan çocuğa babasının soyadı verilmesi gerektiği konusunda herkes hemfikir! ‘’Anasının soyadını verelim madem’’ diyen birisi çıksa ortalık karışır, bundan eminim. Ama iş evin çok bilmiş ve okumuş kadın bireyine gelince onun kendi alanı var, ellemeyin!Yani bir kartvizite, tabelaya bir anonsa zor bela sığmaya çalışmaya ne gerek var?Aslanlar gibi erkeğinin soy adını alır bunun keyifli yanlarını yaşarsın… Bunu yaşamak bir insana kadınlığından kaybettirir mi?Yoka kazandıran bir çok şey mi olur?Bir isimde birleşebilmek, yıllar boyu bu isimle kurulan bu aileyi kemikleştirebilip o ocağı hep tüttürmek, itikatla, hanımefendilikle, çağdaşlıkla!Bunlar olmayacak şeyler ya da olmamış, tecrübe edilmemiş şeyler değil…Bir soyadına sığınarak kadın haklarından bahsetmek, evlilik denen kurumda söz hakkının ispatını böyle bir kelime marifeti ile sağlamaya çalışmak nafile bir mastürbasyondan başka bir şey değildir…