Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi’ni yayınlamadan önce başarılı bir tanıtım taktiği uyguladı, güncel basına (ve nedense magazin sayfalarına bile!) verdiği çok sayıda söyleşi ile kitabını okuyucuya fena halde merak ettirdi.
Merak edilmez mi?Aşk…Yaşayan herkes için, aslında (beş duyusuyla tam anlamıyla yaşayan herkes) demek daha doğru olur, aşk bir varoluş sebebi (raison d’être) öyle değil mi?Hele Orhan Pamuk eğer ‘aşkın anlamı tam olarak nedir? Kitabımda buna yanıt aradım’ demeye getirdiyse (*) herkesin kitapçılara koşup raflara dizi dizi sıralanmış olan kitaptan birer tane edinmesi gerekmez miydi sizce de? Hele benim gibiler, bir tane ile de kalmadılar, geçmiş olsun ziyaretlerinden, Büyükada buluşmalarına, ev hayırlamalarına, bayram beraberliklerine kadar pek çok vesileyle de arkadaşlarına kitabı ya götürdüler ya edindirdiler.

Kitap, aşkı yaşamış olanlar için, ya da aşkı yaşamakta olanlar için aslında tam bir ‘sağlama” niteliğindeydi bence, çünkü hüzünün, ya da daha doğru deyimiyle, kısacık mutlulukların peşinde çekilen eziyetin bir başka anlatımıydı. Hani, ‘insan insanın zehirini alır” derler ya…Bu kitap bir anlamda pek çok aşık için böyle bir işlevi de üstlenebilir diye düşünmek mümkün.Ama kitap üzerinde hala kafama takılan pek çok soru var.Örneğin, bakirelik kavramı gerçekten o yıllarda hele Istanbul’da sosyal yaşama bu kadar damga vurmuş muydu? Ben buna pek inanamadım doğrusu. Orhan Pamuk‘un çok sevdiği ve hepsi de çoktaaaan olmüş yazarların (**) romanlarında anlatılan aşklar çok mu istisnai durumları içeriyordu yani? (Bir örnek, Metres-Hüseyin Rahmi Gürpınar )Ayrıca Orhan Pamuk aşkı ve erotizmi anlattığını söyleşilerinde sıkca ifade etmiş ya…Bence kitapta erotizm ne yazık ki yok…Tamam, eziyetli bir aşk var, duygular var, hayaller var, eziyet var ama erotizm bence yok…Bazıları belki pornografiye düşmenin bir yazar için bıçak sırtında olmakla eşdeğer olduğunu düşünüyordur ama bence çağımızda aşkı erotizmden uzak saymak mümkün değil ve çok sevdiğim yazarlar olan Orhan Pamuk ve Selim İleri erotizmi kitaplarında ne yazık ki hiç veremiyorlar.
Daldan dala atlayacağım belki ama, bu kitabın 592 sayfa olması gerekiyor muydu? İyi bir editör elinde acaba kitap yarı yarıya eksilmez miydi? Ha, editör demişken kitabın giriş paragrafının ikinci cümlesi acaba Türkçe bakımından tam doğru muydu? “Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi?” (Masumiyet Müzesi, Sayfa 11)
Orhan Pamuk pek çok kitabında yaptığı gibi bu kitabında da kendisini roman kişilerinden biri durumuna sokmuş yine ama bu sanki biraz çalakalem olmamış mı? Hele Masumiyet Müzesinin fiziki olarak yer aldığı harita ve müzeye giriş bileti, deyim yerindeyse hiç hınzırca olmadığı gibi epey amatörce olmamış mı?
Kitabın kapağı acaba 592 sayfayı kaldıracak bir kapak mı yoksa 24 YTL ödenen yani hiç de ucuz olmayan bir kitap için biraz hafif kaçmamış mı? Acaba hardback olması imkansız mıydı?Sorular böylece uzar gider…Ama kafamdaki en önemli soru şu, bu aşk Orhan Pamuk‘un yaşamadığı bir aşk olsaydı böylesine yaşamışcasına anlatabilir miydi? Kendisi hayır dese de ben aksine inanmıyorum.
(*) “Anna Karenina, Tolstoy’un en iyi romanıdır. Evlilik, aşk, bağlılık gibi konuları büyük bir toplumsal çerçeve içinde değerlendirmiştir. Yani Tolstoy kendi zamanına ne yaptıysa ben de çağıma onu yaptım, diyebilirim… Orhan Pamuk (Sabah Gazetesi-Şirin Sever’le söyleşi.)(**) “Derin bir roman parçası beni her şeyden daha çok mutlu eder ve hayata bağlar. Yazarının ölü olmasını da tercih ederim.” Orhan Pamuk-Öteki Renkler.