bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

A – H – K – A – M

kelebeklerozgurdur | 20 October 2008 12:15

Hayatımız ahkam oldu. Ahkamsız hiçbir işimiz rast gitmiyor. Sabah kalkandan gece yatana dek herkese, her şeye ahkam kesiyoruz. Sessiz kalsak sanki ömrümüzden ömür gidecek…

Adama araba çarpmış, kafa göz kan revan içinde ambulansa bindirilirken burnuna dayanan mikrofondan “ olay hakkında ne diyeceksiniz” diyen sese adamın iniltileri karışıyor.
Yazıktır günahtır ya, adam can çekişiyor elinin körünü diyecek !

Hayatımızın geneline yayılan bu durumdan hafifte payını düşene alıyor haliyle.
“Atın iyisi alaydan, kabın iyisi kalaydan” demişler. Peki bloğun iyisini aşağıdakilerden hangisine göre değerlendireceğiz o halde ???

VATANINI SEVEN HERKESE BU YAZIM

aktifparanoya | 20 October 2008 11:17

Bir insan vatanını neden sever? Bunu hiç düşündünüz mü? Nedir bir toprak parçasını bu kadar özel yapan?

Şimdi bırakın okumayı da bir cevap bulana dek düşünün ve bulduğunuzda tekrar devam edin.

Bu toprak parçasını değerli yapan ne bu zamana kadar dökülmüş kanlardır ne de coğrafi konumu. Ne yer altındaki zenginlikleri ne de zeytini, inciri, narı.

Vatanı özel yapan; anandır, babandır. Kardeşin ve dost bildiklerinin bir arada huzurluca yaşamını sürdürdüğü bir sınırdır vatan. Kısmen aynı düşüncelerle yoğrulmuş, aynı dini benimsemiş, aynı dille selamlaşmışızdır.

Prehistorik 2 : eski oyun nostaljisi

Alpharabius | 20 October 2008 10:25

prehistorik 2
prehistorik 2

Çocukluğumda oynadığım o piksel piksel oluşturulmuş grafik üzerine programlanmış eski oyunlardan aldığım zevki nedense yeni nesil kocaman oyunlardan alamıyorum.

En beğendiğim oyun yukarda ekran görüntüsü de olan Prehistorik 2. Oyunda taş devrinden kalmış sevimli bir mağara adamı oluyorsunuz ve ailenize bakmak için yemek topluyorsunuz. Yemek toplama seyahatiniz pek kolay değil. Canavarlarla savaşırken engebeli yolları aşmak zorundasınız.

AŞK; TEN VE BEDENDEN İBARET DEĞİLDİR

keremx | 20 October 2008 09:48

AŞK; TEN VE BEDENDEN İBARET DEĞİLDİR

Diyelim ki çok seviyorsunuz. Âşıksınız. Nişanlandınız. Sıra geldi düğüne…Evleneceksiniz. Derken eş adayınız bir kaza geçirdi. Felç oldu. Veya sakat kaldı. Elini ayağını kaybetti. Burnu kulağı koptu mesela.

Tabiî ki Allah korusun. Hiç kimse için böyle bir şey istemeyiz. Ancak böyle bir durumun olduğunu var sayalım. Ne yaparsınız? Ben onun her şeyini seviyorum deyip, onu olduğu gibi kabul edip, yine de evlenir misiniz onunla?

Siz cevabınızı düşünün bakın ben sizle yaşanmış bir olayı paylaşacağım: İngiliz asker Martyn Compton iki yıl önce bir saldırıda ağır yaralanmış. Gövdesinin yüzde 70’i saldırı sırasında yanmış. Üç ay komada yatmış. Komadan uyandığında acı gerçeği öğrenmiş. Güzel yüzü ve gövdesi yüzde 70 oranında yanık. Göz kapakları da yanık ve içeriye doğru çökük… Kulakları, burnu ve saçları yok.

küçüklük hatalarımız

nazokiraze | 20 October 2008 08:39

Küçükken ya da büyümüşken yaptığımız irili ufalı saçma sapan zararlı zararsız pek çok hata, dalgınlık yada kötülük yapmışızdır. Büyüdükçe hatalarımız fazlalaşmıştır ama türü değişmiştir. Şimdi küçükken yaptığımız hatalar bize komik gelir ama hala ve aslında çok daha zararlı şeyler yapmaya devam ediyoruzdur.

İlkokul beşe giderken sokağımızın sonunda terkedilmiş bir ev vardı ve biz çocukların çogunun yaptığı gibi oraya perili, lanetli ev adını takıp kendimizce macera yaşıyorduk. Bu maceralarımız kocakafalı sarı bir kedinin oraya yavrulamasıyla daha hareketli bir hale dönüşmüştü. Gidip gelerek anne kedinin bizede alışmasını asğlayan biz yardımsever veletler evden cebimize Allah ne verdiyse yağlı sulu yiyecekleri cebimize doldurup sürekli lanetli evin yolunu tutardık. Bebeklerin gözleri yeni açılmışken biz onların bizim fasülye, pilav, köfte yememelerine kızar ve şaşırırdık. Nedense ben müthiş fikrilerimden biriyle! onlara süt vermemiz gerektiğini orta attım. Artık süt verecektik, yaşasın bitlenme tehlikesi kalmamıştı. Biz yemek götürmeyince tabi anne çere çöpe yemek bulmaya gitmeye başladı, biz de dadılık yapmaya iyiden iyiye başladık. Duvar boyası kapakları bulup onlara süt doldururken sevinçten zıplıyorduk bebeler iyice doyacaktı annelerinin sütü bizce yetmiyordu. Henüz gözleri yeni açılmış bir yavru kedinin hiç derin olmayan paslı boya tenekesi kapağından süt içemeyecegini anlamamız çok uzun sürdü eve bunu büyüyünce anladık. Biz yardım etmeliydik öyle ya biz onların dadısı olan acaip yardım sever iyi çocuklardık. Kafalarını, çenelerini süte batırmamıza ragmen tık yok, üstelik üstleri başları süt oldu hele benim kendime ayırıp özel ilgilendigim sarı kedi iyice süte bulanmıştı. Yıkamak gibi çok parlak fikir hemen aklıma geldi ve muslugun başında toplaşmamız uzun sürmedi.

“TARAF”IN OMZUNDA KAÇ YILDIZ VAR ?

antiemperyal | 19 October 2008 18:00

Son günlerin en önemli konusu malumunuz Oreneral İlker Başbuğ’un yaptığı o “çok sert” konuşma ve verdiği mesajlar…Ve tabii son günlerde en çok gündemde olan gazetede de Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptığı konuşmada isim vermeden “suçladığı” ve “tehdit ettiği” algısı yaratılan Taraf Gazetesi.Evet, fark ettiyseniz “suçladığı” ve “tehdit ettiği” algısı yaratılan diyorum.Çünkü bence ortada dönen müthiş bir dolap var…Şimdi Taraf Gazetesi’nin kurucularına şöyle bir bakalım…Ahmet Altan, Alev Er ve Yasemin Çongar… Tabii bu isimleer bile daha gazete çıkmadan önce kamuoyunda “İşte Sağlam bir 2. cumhuriyetçi gazete geliyor” izlenimi uyandırmaya yetmişti.Bu isimler gazetenin yayın çizgisini belirleyen yazı işleri kadrosunun temel taşları.Ama işin bir de finansal boyutu var…Gazetenin sahibi Alkım Yayınları olarak “gözüküyor”…”Gözüküyor” diyorum çünkü basın sektörünün içerisinde olan birisi olarak Taraf Gazetesi’nin bu şirket tarafından çıkarılma ihtimali %1 bile değil..Taraf Gazetesi şu anda iddia ediyorum 1 ay bile bilançosuna kar yazamadı ve sürekli zararda…Ayrıca gazetenin tüm bunlara rağmen sürümden kazanmak için fiyatını ucuz tutarak, bayi satışından kar sağlamayı, çok sattığı için reklam pazarından da fazla pay almayı düşünmek bir yana fiyatını bilinçli olarak yüksek tutması ise bir garip tuhaflık, ticari bir çılgınlık, mali bir strateji hatası….Peki kim böylesine pahalı ve sürekli zarar eden bir gazeteyi finanse ediyor…?İşte dönen dolabın müthiş cevabı burada yatıyor…Bugüne dek gazetenin finansmanı noktasında medya dünyasında kafalarda oluşan soru işaretlerine ne gazete yöneticileri, Alkım Yayınevi sahipleri tatmin edici bir yanıt veremedi….Tabii ortaya pek çok iddia da atıldı hal böyle olunca.Bunladan en ilgi çekeni ise gazetenin Fetullah Gülen tarafından finanse edildiği iddiasıydı…Bunlar işin bu zamana kadar olan ve herkesin bildiği kısmı…Ama benim hipotezim doğruysa -ki doğruluğuna cidden inanıyorum- bu gazetenin finansmanını sağlayan Fetullah Gülen Cemaati falan değil bizzat “GENELKURMAY BAŞKANIĞI”DIR…

Evet yanlış okumadınız hipotezime göre Taraf Gazetesi bizzat Genelkurmay Başkanlığı tarafından kurdurulmuş ve kurucu kadrosu bile özenle Genelkurmayla seçilmiştir…