Son günlerin en önemli konusu malumunuz Oreneral İlker Başbuğ’un yaptığı o “çok sert” konuşma ve verdiği mesajlar…Ve tabii son günlerde en çok gündemde olan gazetede de Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptığı konuşmada isim vermeden “suçladığı” ve “tehdit ettiği” algısı yaratılan Taraf Gazetesi.Evet, fark ettiyseniz “suçladığı” ve “tehdit ettiği” algısı yaratılan diyorum.Çünkü bence ortada dönen müthiş bir dolap var…Şimdi Taraf Gazetesi’nin kurucularına şöyle bir bakalım…Ahmet Altan, Alev Er ve Yasemin Çongar… Tabii bu isimleer bile daha gazete çıkmadan önce kamuoyunda “İşte Sağlam bir 2. cumhuriyetçi gazete geliyor” izlenimi uyandırmaya yetmişti.Bu isimler gazetenin yayın çizgisini belirleyen yazı işleri kadrosunun temel taşları.Ama işin bir de finansal boyutu var…Gazetenin sahibi Alkım Yayınları olarak “gözüküyor”…”Gözüküyor” diyorum çünkü basın sektörünün içerisinde olan birisi olarak Taraf Gazetesi’nin bu şirket tarafından çıkarılma ihtimali %1 bile değil..Taraf Gazetesi şu anda iddia ediyorum 1 ay bile bilançosuna kar yazamadı ve sürekli zararda…Ayrıca gazetenin tüm bunlara rağmen sürümden kazanmak için fiyatını ucuz tutarak, bayi satışından kar sağlamayı, çok sattığı için reklam pazarından da fazla pay almayı düşünmek bir yana fiyatını bilinçli olarak yüksek tutması ise bir garip tuhaflık, ticari bir çılgınlık, mali bir strateji hatası….Peki kim böylesine pahalı ve sürekli zarar eden bir gazeteyi finanse ediyor…?İşte dönen dolabın müthiş cevabı burada yatıyor…Bugüne dek gazetenin finansmanı noktasında medya dünyasında kafalarda oluşan soru işaretlerine ne gazete yöneticileri, Alkım Yayınevi sahipleri tatmin edici bir yanıt veremedi….Tabii ortaya pek çok iddia da atıldı hal böyle olunca.Bunladan en ilgi çekeni ise gazetenin Fetullah Gülen tarafından finanse edildiği iddiasıydı…Bunlar işin bu zamana kadar olan ve herkesin bildiği kısmı…Ama benim hipotezim doğruysa -ki doğruluğuna cidden inanıyorum- bu gazetenin finansmanını sağlayan Fetullah Gülen Cemaati falan değil bizzat “GENELKURMAY BAŞKANIĞI”DIR…Evet yanlış okumadınız hipotezime göre Taraf Gazetesi bizzat Genelkurmay Başkanlığı tarafından kurdurulmuş ve kurucu kadrosu bile özenle Genelkurmayla seçilmiştir…Şimdi bu yazıyı okyan hemen herkesin “Saçmalama ya. Bir kurum, hem de Genelkurmay gibi bir kurum kendisini yıpratacak yayınlar yapacak bir gazeteyi niye çıkartsın ?” dediğinizi duyar gibiyim.Aslında ilk bakışta gerçekten “kendi ayağına kurşun sıkmak” gibi gözükse de aslında Taraf’ın kuruluşu çok akıllı, dahiyane ve tam da askere yakışak ustalıkta bir stratejik hamledir…Gelelim niye böyle bir hipotezi ortaya attığıma…Askeriye, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu unsuru olduğu için bir kaç yıl öncesine kadar kendisini hep Türkiye’nin “Gerçek ve vazgeçilmez” sahibi olarak gördü…Sadece görmekle kalmadı, iç hizmetler kanununun meşhur maddesini kullanarak 3 kez fiili 1, kez post modern olarak yönetimi ele aldı.Devleti yöneten siyasetçiler bir-kaç yıl öncesine kadar sadece vitrindeki isimlerdi, ama onlar hiç bir zaman ipleri askeriyenin elinde olan kuklalar olmaktan öteye geçemediler…Ama ne zamanki AB Uyum süreci gereği önce MGK Genel Sekreteri sivilleştirildi, sonrasında da askerin söz hakkını kısıtlayacak düzenlemer hayata geçirildi,işte o zaman asker altındaki o muhteşem “nüfuz” ve “kudret” zeminini kaybetmeye başladı.Kara ve Hava Harp Okulları’nın açılış törenleri ve 30 Ağustos’lar da olmasa kamuoyuna mesaj verecek zemini kalmayan askeriye bir strateji geliştirdi.Buna göre önce bir düşman yaratılacak ve bu düşmanın üzerinden de gerekli mesajlar verilecek, hem “Biz hala en güçlüyüz” mesajı iletilirken, bir yandan da düşmanın orduya karşı olan “hasmane” tavırları satesinde kamuoyunun TSK’ya olan bağlılığı daha da artırılacaktı.KamuoyununTSK’ya olan bağlılığının daha da artmasının yarattığı bu baskı da siyasetçilerin yeniden kontrol altına alınmasını sağlayacaktı.Sıra yaratılacak “düşmanı” şekillendirmeye gelmişti…Düşman kurumsal bir yapıda olmalı, orduyu yıpratıcı “hasmane” tavırları “kitlesel” etki yaratmalı ve bu “düşman” aynı zamanda bir demokrasi havarisi kesilerek “Taraflar” yaratmalıydı.”Taraflar” yaratmalıydı ki; Genelkurmay kendi yarattığı bu düşmanla mücadele ederken herkesi kendi tarafında olmaya zorlayabilmeliydi.E hal böyle böyle olunca yaratılacak “düşman” tanımlandı:Bir GazeteBir gazete Genelkurmay Başkanlığı’nın istediği bütün bu işlevleri rahatlıkla görebilirdi. Ve düğmeye basıldı…Şimdi sıra kadrodaydı…Medyadaki ulusalcılarla bu proje yürütülemezdi, dinci, “yandaş” olanlara da ideolojik saplantılarından dolayı TSK sıcak bakmadı.Ama 2. Cumhuriyetçi, oprtünist, “ölümüne” liberaller bu iş için biçilmiş kaftandı.İşte Mehmet Altan, Alev Er, Yasemin Çongar bu stretejik yapılanma için “özenle” seçildiler.Bu “2. cumhuriyetçi, -kullanmayı sevmesem de- liboş” tayfanın güç kimdeyse onlar için kul köle olacağını çok iyi bilen Genelkurmay, bu stratejik projeyi işte bu isimlere emanet etti.Ha bu arada kağıt üzerinde bir sahip bulmak gerekiyordu. Bu da bulundu. Alkım Yayınevi, Fetullah Cemaati ile ilişkileri bakımından şüphe çekebilecek bir şirketti. Onlar da künyede “sahip” sıfatıyla yer alınca işlem tamamlandı. Böylece şüpheler Fetullah Gülen Cemaati’ne çekilecek bir taşla 2 kuş vurulacaktı.Ve Taraf Gazetesi 15 Kasım 2007’de yayın hayatına başladı…Gazetenin çıktığuı gün “Dağlıca” baskınını manşete taşıdı.Bu tarz haberlerini bir süre devam ettiren gazete baskında orduyu hatalı olmakla suçladı.Peki sonrasında ne oldu ?Genelkurmay Başkanı, o zaman tezkere çıkmasına rağmen Kuzey Irak’a girmek için çekimser davranan Başbakana giderek “Bak biz baskı altındayız, bir an önce bu tezkereyi çıkarın bu işin sonu iyi değil” dedi.SonuçEkim 2007’de teskere kararı alınmasına rağmen, K.Irak’a girilememişken Taraf’ın Kasım 2007’de başlayan ve Dağlıca odaklı “orduyu yıpratan” haberleri ile birlikte eline koz geçen TSK, bunu hükümet üzerinde baskı aracı kullanarak K.ırak’a girme yetkisini aldı…Şimdi burada kazanan kim oldu? Tabii istediğini alan TSK.Bunun gibi sayısız örnekte Taraf, orduyu suçladı. Ordu’da doğal olarak kendisine söz hakkı doğduğu için cevap hakkını kullandı ve yeniden mesaj verecek, yönlendirme yapabilecek, gündem yaratabilecek zemin kazandı.Son Aktütün olayının ardından da özedllikle iktidara mesaj verilmek isteniyordu. Askerden alınan bazı yetkilerin geri verilmesi talepleri vardı. Talepler karşılanmıyordu. Hükümet iktidarı paylaşmamak konusunda direniyordu.Taraf birden orduyu eleştiren yayınların dozunu arttırdı. Hatta işi “Hesap verin”e kadar getirdi…İşte ondan sonra istenilen ortam oluştu.Orgeneral Başbuğ 12 Eylül’den beri ilk kez kuvvet komutanlarını da yanına alarak o meşhur açıklamayı yaptı.Verilen mesajlar da sanılanın aksine Taraf Gazetesine değil direkt hükümete gitti.Ne oldu ? Açıklamadan bir gün sonra bizim Kasımpaşalı, asan kesen esti mi mangalda kül bırakmayan Başbakan baktı mesaj sert, durum ciddi, esas duruşa geçti ve “Biz doğru taraftayız”dedi, “Paşasının Başbakanı” oldu.Kim kazandı ? Aaa ne tesadüf bak yine TSK kazanmış.Bu noktadan sonra TSK artık oyunun kurallarını belirleme avantajını eline aldı. İstediğini hizaya sokma gücü olduğunu kanıtladı ve istediğini istediği tarafta ilan etme hakkını da de facto olarak elde etti.Bundan sonra dolaylı veya dolaysız olarak OHAL’in geri getirilmesine, Ergenekon Davası’nda Genelkurmay’ın “özel olarak” General düzeyinde ziyaret ederek detek mesajı verdiği Tolon ve Eruygur Paşa’nın beraatına ve klasikleşen YAŞ kararlarındaki muhalefet şerhlerinin birdenbire ortadan kalkmasına ben şahsen şaşırmayacağım.Bu yazdıklarım belki çoğunuza gerçekten uzak gelebilir.Ama ben bu yazdıklarımın %100 gerçek olduğunu iddia etmiyorum zaten. Benimki sadece bir hipotez, bir beyin cimnastiği.Ama ya bu hipotez doğruysa…Amerika’nın Afganistan’a girmek için 11 Eylül saldırısını kendisinin planladığına ve gözünü kırpmadan 3000 vatandaşını öldürdüğüne pek çoğumuz -ben de dahil olmak üzere- inanırken, söz konusu bizim Genelkurmay’ımız olduğunda bir gazete çıkartarak yapılan pisikolojik harekat niçin bu kadar gerçekten uzak olsun ki…Eğer bu hipotez doğruysa, gözümüzün önünde her gün çok büyük bir dolap döndürülüyor demektir.Acaba ?”Acaba” nın altını siz doldurun…
yorumlar
Gerçekten düşünce boyutu olarak takdir edilecek bir hipotez.Uzun uzun yazmak isterdim fakat içimden gelmiyor. velev ki derin devlet ( eğer böyle birşey varsa genelkurmayın kendisi bile haberdar değildir;) böyle bir girişimde bulunsun; o zaman ben takdir ederim ki bu derin devlette gerçekten güven tavan yapmış ve kendisine bu kadar açık, alçakça, kalleşce, kahpece saldırabilecek bir yapıyı kurmuş olsun çünkü bu saldırının altından (suni de olsa?) kalkmak pek de öyle dağda, meydanda savaşmaya benzemez.başarısız olursa intihardır bu.Ben muhabbetlerimde hep söylerim; bu kadar alçakça bir tezgah parayla olsa kimseye yaptırılamaz. Ama bu fikir hiç aklıma gelmemişti.Devlet, ebed müddet!
Bence asker dağlıca baskını dahil pkknın bu eylemleri yapmasına izin veriyor ama sebebi daha başka ne bilmiyorum ama daha başka dolaplar dönüyor. On sene sonra gerçek sebebleri öğreniriz.
şimdi aklıma geldi:işin bir yanı var ki o da abd!böyle bir tezgah abd gibi psikoterör ve psikoharekat üstadı bir devletin gözünden kaçmaz bilhassa kendi de bu tezgaha destek verir ki ondan sonrası tufan…tezgahın başarızlığından ziyade tezgahın başına abd gibi bir ustanın geçmesi ihtimali göz ardı edilemez.derin devlet mevlet ucunu tutamaz bu ipin. bu nokta benim nazarımda hipotezinin doğruluk payını sıfıra çekiyor.
gerçekten takdir ettim, emek verilmiş bir yazı olmuş. içerisinde F.gülen teşkilatının böyle aklaştırıldığı belki ilk “net-komplo” yazısıdır. neyse, onu da bir ara ele alırsın.yalnız yazındaki şu alıntıyı okuyunca;
arşivime bakma lüzumu duydum. elimde taraf ın ilk nüshası var ve hakkaten dediğin gibi dağlıca manşette. helal…(gerçi nettede vardır herhalde. bunu düşünemedim.)ama bence hipotez yanlış kurulmuş, bence tsk içinde de 2. tsk cılar var. belki onların işi. çünkü üst mertebenin rahatsızlığı aşikar.doğuda asker ölmüş onlar için önemli değil. çağırırlar “manga takımı”nı iki yürür tören biter. bir ara “ser-hus” da yazmıştı, askerin kaşık kadar değeri yoktur diye hakkaten öyledir.bu bağlamda orada askerlerin ölüş şeklinin tsk nın ihmalinden olduğunun artık biliniyor olması bence işlerine gelmedi. ayağa kurşun hesabı.ama 2. tsk cılar için olay nedir bilemem.2. polisler geldi, 2. hakimleri bekliyoruz…bu arada 3. öğretmenler de yolda.dünya değişiyor herkes hazır olsun…not: siyasetten ümidim yok…
Ne çektin ehtiyar?Kompile teorilerini hep kıçımı çevirip okurum. Buna da öyle yaptım. Çünkü 100 tanesinden 95’i saçmalıktır ve sadece birkaçı hakikate işaret eder. Bu da 95. teori olmuş.Evvela Taraf Gazetesini bir gün dahi alıp okumadığına eminim. (Star’da yazan Mehmet Altan’ı da Taraf yazarı sanman işin cabası) Aksi halde bu yaklaşıma ulaşamazdın, çünkü bunlar piyasada dönen kulaktan dolma bilgilerden ibaret.Daha sonra, ABD’nin ikiz kule koyup 3 almak mantığı ile benzerlik kuruyorsan yine alakası yok. Çünkü Taraf’ın muhalefetinin toplumsal etkileri hakkındaki araştırmalardan da habersizsin anlaşılan. Bu liboş dediğin ve genelde ratingleri -savunduğu kitlenin genişliğine rağmen kaypak olması hasebiyle- düşük olan grubun bu hadiseler sonunda toplum tarafından hakverilme oranı %60-70’ler civarında çıkıyor. İnsanlar çocuklarının yoksa bir oyun uğrana mı ölüme gönderildiğini sorgular oldu. Paşa tiyatroculuğa özendiğinden değil, kaybolan itibarlarının kızgınlığından dolayı gazeteciler ve sivil camiaya karşı assı imişçesine kendini kaybetmiş tepki veriyordu.Şayet dediğin gibi bir durum olsa, dünyanın en salak stratejistlerinden kurulu bir askeri tepe yönetimine sahipiz demektir. Ancak bir salak general kendi ayağına değil, gövdesine hatta beynine böyle bir kurşun sıkar. Çünkü yapılan muhalefet toplumu ciddi halde infiale getirmiş durumda.Soru net: 9.5 saat süren ve istihbaratları daha önceden alınmış olan (pkk gibi bir örgüt içinde, 350 kişilik adeta bir ordu ile yapılacak operasyonunun istihbaratını alacak askeri muhbirlerin olmaması zannı da ayrı bir fecaat olur.) bir saldırıya neden müdahale edilmedi. Adamlar 9.5 saat karakolu eleğe çevirdikten sonra ellerini kollarını sallayarak gidebildiler.Daha önceki soru daha da ibretlikti. Dağlıcada baskının istihbaratının aylar öncesinden verildiği, hatta saldırı yapılan yerin komutranının 3 ay öncesinde bir ergenekon zanlısına bu bölgeden gelecek olan saldırının stratejik noktalarının resimlerini maille gönderidiğini öğrendik Taraf sayesinde. Herşey bir yana, bir asker, kendi görevi için stratejik önemdeki bilgileri kimliğini şu an hiç önemsemediğimiz kişiler dahi olsa, birilerine neden verir? Bunun ceabını sordu. Ve istihbarattan gelen bilgilere göre yakın zamanda bir baskın olacağı bilinmesine rağmen o bölgedeki güvenlik tedbirlerinin artırılması bir yana, bu bahsi geçen ergenekoncularla irtibatlı olduğu anlaşılan general tarafından nöbetçi asker sayıları 4 iken 3’e indirilmesi ne gerekçe ile yapıldı. Güvenlik noktalarındaki nöbetçi sayıları tam aksine neden azaltıldı?Taraf bu soruları sordu. Şayet senin dediğin gibi bir şey yapıyorlarsa bu paşalar süzme salak olmalı. Fakat askerlerin astlarını karıştırıp sivil hayata da -darbe dönemlerinden hevesli- ast muamelesi çekmeleri olayın pek de öyle olmadığını gösteriyor. Dediğin gibi 1 koyup üç alamadığı gibi bahsi geçen Amerikan yavşaklarının da ekonomik olarak bu 1 koyup 3 alma macerasında 3’ün birini aldıklarını görüyoruz bugünlerde. Amerikadan icazet alıp GK başkanı olanlar mı alacaklar.. Pehhh…Kısacası oralarda kafasını kuma sokup kıçı havada ama kendisini derin sanan devlet görevlilerinin işi olabilir ama bu dahi senin komplo teorini doğrulayamaz.
Vay beee ne yazi ama.
valla bende petrol konusunda hep aynı teoriyi anlatıyorum çevreme, yoksa sınırın suriye tarafında fışkır fışkır fışkıran petrolün bizde niye hep üstü betonlansın? elbetteki devletlularımız bütün dünyada petrol bittiğinde bizdeki dokunulmamış rezervleri devreye sokacakta o sebepten. umut edelimde bu teori doğru olsun, değilse çok pis bi sivil itaatsizlik tadı alıyorum bu yemekten.tiz şol isyankarlar hizaya getirileler, tercihen diyarbakır cezaevinde, tek ayak üstünde, “türküm, doğruyum, çalışkanım”ı bin1 defa okutarak.
Sayın 321KSD..”TSK İÇİNDE 2. BİR TSK VAR” yaklaşımınız benim de uzunca zamandır katıldığım bir düşünce.Nitekim geçtiğimiz günlerde yaptığım tv. programına canlı telefon bağlantısı ile konuk olan eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, Ergenekon yapılanmasının asıl geniş bölümünün deşifre edilemediğini ve bu deşifre olmamış güçlerin özellikle TSK içerisinde çok etkin olduğunu ifade ederek bizler gibi düşünenleri adeta tescilledi.Buarada başka bir yazımda orduda komuta kademesinde yaşanan iktidar savaşını ve bir kanadın bir başka kanadı nasıl tasfiye ettiğini yazacağım.Sayın NEBILIM…Yazımda bu gazetenin kadrosunun özenle seçildiğini balirtmiştim. Apar topar Washington’dan getirilen Yasemin Çongar’ın eşine bir göz atmakta fayda var.Çongar’ın eşi CIA’de üst düzey bir görevli…Yani böylesi bir projeden ABD’nin haberdar olmaması mümkün değil.Bu konuda size katılıyorum.Bu arada yazımı saçma bulan arkadaşlara da yazımı okuma zahmetinde bulundukları için teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum…
yaz kardeş yaz…!