bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Dünyayı Yürüyerek Dolaşmak

catlakpusula | 18 November 2008 12:17

Dave Kunst deneyimli bir seyyah. 1974 yılında dünyayı yürüyerek dolaşan ilk kişi. 12 haziran 1970 ‘da Minnesota’da geziye başlamış. 4 sene 3 ay ve 16 gün sonra seyahati aynı yerde bitirmiş. Sonra 23,120 km karşı tarafa farklı ülke ve kıtalara seyahat etmiş. Bu seyahatinde 21 çift ayakkabı kullanmış ve 20 milyon adım atmış.

Dave kısa gezisine kardeşi John ve bir katır ile başlamış. Onlar Amerika’nın diğer tarafına yürümüş sonra Portekize uçakla gitmişler. Her gittikleri yerde yeni bir katır almışlar. Kardeşinin Avrupa’da dil sorunu varmış ama bundan çok da etkilenmemişler. İran ve Afganistan’daki çölü geçmek için Türkiye’ye geldiklerinde bir vagon ve içine yeteri kadar su ve yiyecek almışlar. Asyadaki yolculukları daha da zorlaşmış. Çölün havası 53 dereceye uzanıyormuş. Sonra Kuş sıradağlarında trajedik bir dövüş olmuş. Hırsızlar vagonun içinde para olduğunu sanmışlar ve kardeşine saldırmışlar. Dave o saldırıdan sonra hayatta kalmayı başarmış ama kardeşi saldırıdan dolayı ölmüş.

A-film

NICKoldNICK | 18 November 2008 12:17

http://a-films.blogspot.com/2008/11/video-transitions.html

ATATÜRK’TEN KEMALİST OLUR MU ?

antiemperyal | 18 November 2008 11:41

Son günlerde kamuoyunda en çok tartışılan şeylerden birisi “Mustafa” filmi.
“Filmi izledin mi ?” derseniz cevabım “Hayır”. Ama bazılarını “Ah Atatürk’ün insan tarafı da insan tarafı” diye tempo tuttuğu ortamda yüksek sesle şunu söylüyorum: ATATÜRKÜN İNSAN TARAFI BENİ HİÇ Mİ HİÇ İL-Gİ-LEN-DİR-Mİ-YOR!
Ya arkadaş banane Atatürk’ün insan tarafından…
O’da her insan gibi, doğmuş, yaşamış ve bu dünyadan göçüp gitmiştir.
Diğer insanlardan farkı siyasi ve askeri dehasıdır ve diğer insanlarla ortak noktası da “insani zaaflarıdır”
Ama benim içn önemli olan; farklılıklarının bize kazandırdıkları ve bize bıraktığı mirastır.
İnsani tarafı Atatürk’ün özelidir ve beni bağlamaz…
Olayın bu boyutunu bu şekilde bırakmak istiyorum…
Ama O’nun hakkında konuşulacak çok daha önemli tartışma konuları var diye düşünüyorum…
Atatürk nasıl bir siyasi liderdi ?
Atatürk pragmatist,realist ve rasyonalist bir devlet adamıydı.
Kurtuluş Savaşı’nda Rusya’dan aldığı silahlar karşısında kurdurduğu Komünist Parti’de de, Meclisi açarken yanında bulundurduğu sarıklı hocalarda da, her an için isyan etmeye hazır Çerkes Ethem’in kardeşi Reşit Bey’in milletvekili olmasında da atatürk’ün muhteşem pragmatizminin izlerini görmek için mümkündür.
Dinsizliğin en büyük ideolojisi sosyalizmi devlet rejimi ilan eden Rusya’dan aldığı silahlarla cephee savaşırken, hala “Allah, peygamber ve halife” kelimelerini dillerinden düşürmeyen hocalarla Meclis açabilmek, tam bağımsızlığı şiar edinmişken isyankar tavırları başgösteren Çerkes Ethem’in kardeşi Reşit Bey’i Meclis’te vekil yapabilmek muhteşem bir siyasetin, muhteşem bir denge startejistliğinin örneği değil de nedir ?
Peki Atatürk, Makyavelist’ti demek mümkün mü ?
Kurtuluş Savaşı’nda pragmatizmin yanında belli bir ölçüde Makyavelist bir Atatürk görmekte mümkün…(Sadece Kurtuluş Savaşı döneminde)
Şimdi bazı arkadaşlarımızın “Atatürk Makyavelist olsa manda ve himayeyi kabul edebilirdi” diyebilirler.
Tabii bu Kurtuluş Savaşı’na nasıl baktığınıza bağlı.
Atatürk Kurtuluş Savaşı’nın başarı ölçüsünü sadece “yabancı düşman askerlerinin Anadolu’dan çekilmesi” olarak değil, kültürel,sosyal,ekonomik ve siyasal olarak tam bir bağımsızlık olarak gördüğündendir ki “manda ve himayeye” başından beri karşı çıkmıştır.
Ancak bunların dışında bağımsızlık için evet;Atatürk için her yol mübah olmuştur…
Peki askeri olarak böylesi dehaya sahip, pragmatizmi siyaset sahnesinde böylesinde ustalıkla kullanılabilen bir büyük devlet adamının adı ile anılan “Kemalizm” bir ideoloji olabilir mi, olursa bu ideolojiyi bizzat Atatürk’ün oluşturduğu iddia edilebilir mi ?
Öncelikle şunu söylemek gerekir…
Hayatının her döneminde milletinin varlığı, bekası ve tam bağımsızlığı için pragmatizmi çok başarılı bir silah olarak kullanmış bir lider hali ile dönemsel olarak taktiksel siyasal esneklikler göstermiştir.
Peki liberalizm veya komünizm, sosyalizm, nazizm gibi “Kuramsal teoriye” dayalı ideolojiler en ufak bir esnekliğe müsaade edebilir mi?
(S.S.CB’de Kruşçev ile başlayan “özel mülkiyete” ılımlı yaklaşım hareketinin, Gorbaçov döneminde “Glasnost “ve “Presteroyka” uygulamaları ile zirveye varmasının sonucu ortadadır)
Keza Amerika gibi bir ülkede özel mülkiyet hakkının bırakın yasaklanmasını kısıtlanmasının dahi düşünülmesi mümkünmüdür ?
Bu soruların yanıtı tabii ki “Hayır” dır.
Peki o zaman Atatürk gibi konjonktürel esnekliğe sahip bir liderin bir doktriner ideolojiyi-“Kemalizm- kendi iradesi ile, planlayarak oluşturması mümkünmüdür ?
Bence hayır…
İşte bu nedenle bence bu nedenle Kemalizm bir ideoloji, bir doktrin olamaz, olsa olsa bir düşünce biçimidir…
Peki yıllardır “O Kemalizm’e aykırı, o ugun” diyerek hareketlerimize şekil verilmesinin nedeni nedir…
Çünkü Kemalizm, Atatürk’ün ölümünün ardından devlet içerisinde özellikle askeri bürokrasinin ağırlığını oluşturduğu, sayısı birkaç yüz kişiyi geçmeyen “elit yönetici kadronun” ,omurgası o dönemin CHP Programından oluşan, bolca Atatürk vecizesi ile soslanmış toplumu yönetebilme aygıtı olarak geliştirilen Türkiye’nin ilk “Derin Anayasasası”dır.
Bu “Derin Anayasa” dönemsel olarak yenilenmiş, makyajlanmış, konjonktürel şartlara göre uyarlanmıştır ancak önündeki Atatürk posteri hiç bir zaman kaldırılmamıştır.
Yani atılan “Kemalist gençlik”, “Kemalist toplum” ve bilimum Kemalist vesaire naraları bir slogan olmaktan bir adım öteye gidemez.
Pragmatist Atatürk “tam”bağımsız bir ülke bırakmıştır geriye. Ama ardılları sadece sanal bir “doktrin” ortaya çıkarabilmiştir.
Evet yazımın başında belirttiğim gibi Atatürk’ün insani yönünü fikri yönünü tartışmak daha önemli…
Bırakın “Mustafa” rahat rahat uyusun, biz “Atatürk’ü” tartışalım…

KÜLTÜRÜMÜZDE KIŞ HAZIRLIKLARI

akoni | 18 November 2008 10:06

Yıllardan beri süregelen bir kış hazırlıkları vardır kültürümüzde… Daha çok köylerimizde titiz ve hummalı bir çalışma yürütülür kış hazırlıkları için. Bu çalışmalar kasaba ve çoğu şehirlerimizde de yürür tabii. Kışlık yiyecek hazırlıklarından söz etmek istiyorum. Her ne kadar sera ürünleri her mevsim bulunsa da kışlık yiyecek hazırlıkları önemini korumaktadır… Yaşayanlar bilecektir, ne tatlı bir telaş içinde geçer çalışmalar… Tarladan , bahçeden derlenen kuru yiyecekler; fasulye, nohut, mercimek, mısır, pirinç vb. kilerdeki yerlerini alır… Salça, reçel, marmelatlar özenle saklanır. Tarhana, bulgur, erişteler hazırlanıp koyulur. Biber, patlıcan, çeşitli meyveler kurutulup saklanır. Ben pekmez, reçel ve marmelattan söz etmek istiyorum.

Bu ayki favorim The Human Body

nazokiraze | 18 November 2008 09:38

Lord Robert Winston tanıyanlar tarafından bbc için yaptıgı belgeselleriyle bilinir. Kendisi aynı zamanda politikacıymış ta, bunu ekim ayında ülkemize gelecegi haberlerde çıkınca ögrendim.

Bu ay ki izlediğimiz favori dizimiz Human Body belgesel serisiydi.(aslında eski bir belgesel hafifte de yıllar evvel mim olarak verilmiş Yedi bölümden oluşan belgeselde insanın ana rahmine düşmesinden ölüm anına kadar aşama aşama anlatımı var. Hiç bu kadar gerçekçi bir belgesel izlememiştim. Mesela seçilen kadının hamile kaldığı günden doğum yapacagı ana kadar aşama aşama karnının büyümesi, fizilsel gelişmeleri an an gösteriliyor doğumuda sansürsüz şekilde veriliyor ki bu çalışmalar uzun zaman boyunca sınırsız emek verilerek hazırlanmış bu belli. Yada ölüm işlenirken seçilen ve kaydedilmeyi kabul eden karnında iki futbol topu büyüklügünde ur olan hastanın gün gün erimesi son saniyeleri, can verişi an an var.

bugün pastırma dedik

nazokiraze | 17 November 2008 17:08

Başlı başına yazıya konu edilecek lezzetler vardır, tıpkı tarhana gibi, ekmek gibi….Pastırma da üzerine yazı yazılmayı hakediyor diye düşündüm. Bana göre yenilesi, özlenesi, yazılar yazılası bir yiyecektir pastırma.Bana göre ne sucuk onun yerini tura ne salam ne de sosis

Tarihi Hun, Oğuz Türklerine kadar uzanan pastırma için tarihin ilk fastfood yiyecegi denilmesinin sebebi yemek pişirmek için vakti olmayan savaşçı yada yolcuların bu etlerden kolayca yemesiydi. Uzun ve ayrıntılı bilgi burada
Günümüzde pahalı besinler statüsünde olan ve kilosu 50- 60 ytl ye çıkan pastırma artık ramazanda sofraları süsler olmuştur.Yapımı zordur çok emek ister ama artık alması da çok zor.

Ben pastırmayı acaip severim çemen kokusu insanın vücudunu birkaç gün terketmese de laf ettirmem pastırmaya aslen çig yenen pastırmanın yagda pişmişinin tadına doyulmaz.

Annem tarafından böreklere de konulur pastırma, bazende omlete ama asıl kurufasülye ye çok yakışır.(çeşitleri burada)Hele güveçte yapılmış pastırmalı kurufasülyeyi insan hayatında bir kez olsun yemeli diye düşünüyorum. Gerçi o kadar pahalı bir yiyecek haline geldi ki güveçten vazgeçtik birkaç dilim olsa ekmek arasına doldurur yerdik diyenlerin de olması muhtemel.Bu da meraklısına saray yemeği kağıtta pastırma tarifi efendim.