bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

“noesis” gibi..

koza86 | 21 April 2009 14:41

Başka birşey söyleyeceğim sana;
kaçınılmaz olanı,
bundan böyle, “ikilidir ölümümüz” diyeceğim..
çünkü,
tıpkı “noesis” gibi.. sen olmadan,
her şeyin;
kışın, yazın,
yağmurun, yelin
bütün öteki şeylerin nefesi yoktu..
çünkü,
sen yokken,
küçük dünya düzenimde,
hayatlar bayramsız,
yollar hansız,
denizler limansız,
yaşanırdı sana hasret..

stendhal sendromu (sanat zehirlenmesi)

nazokiraze | 21 April 2009 13:56

Stendhal Sendromu hekimlerce kabul görmüş bir rahatsızlıktır,kişinin sanat eserlerinin aşırı ihtişamı ve güzelliği karşısında kendinden geçme halidir. Bu sendroma yakalanan kişilerde bayılma, halisülasyon görme,fenalaşma,kalp çarpıntısı halidir.

Kaynaklara göre bu tarz durumlar en fazla Floransa, Vatilan yada Louvre Müzesi gibi yerlere giden kişilerde görülüyor.

PABUCUNU AL da GEL!

serasu | 21 April 2009 13:08

Puslu ve paslı herşey adına

Yine yorgun,yine dalgın bir güne merhaba!
Yorulmuş yolcularla girdik gün doğarken sabaha.
İndik,bindik bazen de kederlendik.
Bezginmiyiz,gezginginmiyiz biz hiç bilemedik.
Yuttuk biz bazen en acımasız anları .Sindirdik.
Yoksa ,yoksalarlamı kandırdık bu anlamsız yaşantıyı..
Önce bezedik halka halka
Çalıştık yaşamaya.
Apansız saplantılarla boğuştuk,yorulmadık.
Her gün kirli perdelerle karşıladık.
Bir elimizde sigaramız,bir yanımızda hayaller.
Dağıldık durmadan,parçalandık.
Oysa biz değimliydik kibrit kutularıyla oynayan.
Hayallerimizi saklamadık mı ?Kibrit kutusunun içinde bir yere.
Kırk çöp.

İsrail’in Kuruluşu

blackjack38 | 21 April 2009 12:26

Şu anda İsrail’in tüm dünyaya hakim olduğu bilinmektedir. Peki bunu nasıl gerçekleştiriyorlar bunu hiç düşündük mü? Bu sorunun cevabı için öncelikle İsrail Devleti nasıl kuruldu o naktadan başlayalım.
Düşünüldüğü gibi İsrail 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya yahudilerini kurtarmak için kurulmadı veya o dönemde planlanmadı. İsrail Devleti’nin kuruluşunun planı 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yapıldı. Dİkkat edin 1. Dünya Savaşı’nı kaybeden ülkelere Osmanlı İmparatorluğu ve Almanya. Şimdi olayları düşünelim; Almanya’da Adlof Hitler yahudilere soykırım uyguladı, sonra Osmanlı toprağı olan Filistin’de İsrail Devleti kuruldu. Arada ki ilişkiye yönelelim. 1. Dünya Savaşı bitti ve Filistin yörelerinde İngiliz egemenliği başladı. İngiltere o dönemde süper güç ancak maddi yönden gücü azalmaktaydı ve dünyaca ünlü zengin ailelerin hepsi Yahudi kökenli aileler ABD’ye destek veriyorladı. Bu desteği kendine çekmek isteyen İngiltere Yahudilere toprak sözü veriyor ve Filistin yöresine Yahudileri çağırıyor. Daha sonra burada Araplar ve Yahudi Milleti’ni birbirlerini düşman olarak göreceği suikastler düzenleyip, bu suikastleri taraflara mal ediyordu. Böylece iki millet düşman olup çatışmaya başlamıştı. İngiltere bunun üzerine bu topraklardan çekileceğini söyleyip gizliden de Hitler’n soykırımı üzerinde durup Yahudilere çevre ülkelerden herhangi bir müdahale edilmesini engellemişti. İngiltere gibi süper gücü arkasına alan Yahudiler Araplara üstünlük sağlayıp İsrail Devleti’ni kurduklarını tüm dünyaya duyurdular. İsrail Devleti’nin dünya üzerindeki etkinliği aşikâr ancak İngiltere bu durumdan ne kazandı?
Çevre ülkelere yani Osmanlı’dan dağılan ülkelerin başına hedefleri büyük ve yıkım olan bir Devlet hediye(!) edip, bu ülkelerin gelişmesini engelledi. İngiltere maddi yönden yahudileri kendine müttefik yapmış oldu.
İsrail açısından düşünürsek; sonu gelmiş bir milletin tekrardan doğuşu gerçekleşti ve akıllarına bile gelmeyen yeni hedefler edinmiş oldular. Kendilerine bir merkez bulup, bu merkezden dünyaya hakim olmaya çalışacaklardı.

İsrail Harekatı
İsrail Harekatı

Kendilerine ait oldukları toprakları geri alma ümidi doğdu ve bunun için kendilerine bir başlangıç noktası buldular. Hiç düşündünüz mü dünya üzerinde son bulup tekrar dirilen dilleri ve devletleri? Dünya üzerinde bu tip dil İbranice ve devlet İsrail Devleti. Bunların herhangi başka bir örneği yoktur.

Çek yazdırmakta acele etmeyin !

Deniz Kasakolu | 21 April 2009 11:44

– REKORA KOŞUYORUZ –

2009 yılının ilk 3 ayında karşılıksız çek sayısı 1 Milyon 56 Bin 806’yı buldu. Bu rakamlar yılın tamamı için en iyimser tahminle 4 milyon 250 bin karşılıksız çek demek. Konu ile ilgili haberi buradan inceleyebilirsiniz.

Karşılıksız çekler çığ gibi büyüyor.
Karşılıksız çekler çığ gibi büyüyor.

Karşılıksız çeklerin bu kadar artmasının ardından esnaflarda ve ticaret erbablarında çekin rızası dışında elinden çıktığına dair bildirimler arttı.Bu gerçek dışı bildirimlerden dolayı esnaf ve ticaret erbabının başının nasıl ağrıyacağını ” Esnafa Rus Ruleti “ isimli yazımda değinmiştim.

Okulun önündeki satıcılar

FEYZAN | 21 April 2009 10:59

Ben evimize yakın bir İlkokula giderdim. Bütün arkadaşlarım da öyleydi, kimse okula servisle gidip gelmezdi. Bu yüzden de okul çıkışı, okulun önünde istediğimiz kadar oyalanır, arkadaşlarla takılır ve tabi ki okulun önünde satılan çeşitli abur cuburdan alıp, daha sonra da çantamızı savura savura eve dönebilirdik. Okulumuzun çevresinde demir parmaklıklar vardı, daha son ders teneffüsünde satıcılar gelmeye başlardı da, bazı arkadaşlar o demir parmaklıklardan para uzatıp, okuldan çıkmayı beklemeden, bir şeyler alırlardı.
Neler neler satalardı bu satıcılar. Alıç diye bir meyve vardı, kışın başında çıkardı. Sarı malta eriğine benzerdi, çekirdekliydi, buruk bir tadı vardı, ama satıcı bunu kolye gibi bir ipe dizerdi herhalde o ilginç gelirdi onu alırdık. Bahar gelince, çağla satıcısı gelirdi minik minik kese kağıdında çağla satardı.
Turşucu gelirdi. Böyle cam bardaklara turşu doldurur, üzerine de kepçe ile turşu suyu koyardı bir de çatal verirdi. Plastik değil, normal çatal herkese yeterli çatalı olur muydu! Yoksa turşu suyu mikropları öldür müydü! bilmem. Minik plastik kaplarda tuhaf pembe renkli bir tatlı satarlardı, sanki pelteye benzerdi onu hiç yemedim ama, çok meraklısı vardı. Kabın içinden bir hediye filan da çıkardı sanki. Sonra tabi simitçiler vardı. Şimdiki gibi kapalı arabaları yoktu tabla da, açıkta dururdu simitler. Tablayı da kafalarının üstünde taşırlardı.Lahmacuncu gelirdi, koluna taktığı beyaz bir sepeti vardı .2 ayrı kapağı vardı sepetin. Herhalde kapalı kaldığı için yumuşardı o lahmacun. Lahmacunu rulo yapıp, kağıda sarar öyle verirdi çocukların eline. Kapalı sepette çıtırlığını kaybettiği için dik durmaz, çocukların ellerinin üstüne düşerdi lahmacun. Bir tatlıcı vardı . 8 e ( ya da yan durduğu için sonsuzluk işaretine) benzer bir şekli olan şerbetli bir tatlıydı, hala görürüm o tatlıları zamam zaman sokakta.Yine mevsimine göre kestaneci, mısırcı, dondurmacı da okulun önünde yerlerini alırdı.

suçlu profilleme

taha3045 | 21 April 2009 10:08

Herhangi bir olayda suçlunun kişiliği,yapısı ile ilgili tahminde bulunmaya suçlu profilleme denir. Bu profil kurbanla ilgili duruma,olayın yerine göre yapılır. Varsayımlar tam delil olarak algılanmaz ancak yol gösterici olarak kullanılabilir.

Suçlu profili failin kişiligini belirlemeye yardımcıdır, bu potansiyel şüphelilerin azaltılması buna bağlıdır.Her suç bir davranıştır tezinden yola çıkarak, yapılan herşeyin yapandan bir iz taşıdıgı söylenebilir.(suç psikolojisi)