bildirgec.org

blackjack38

11 yıl önce üye olmuş, 10 yazı yazmış. 10 yorum yazmış.

GLADIO

blackjack38 | 22 November 2009 12:06

Günümüzde hızla yayılan bir söylem var ‘Gladio’. Aslında bu kavram veya örgüt çok eskilerden bugüne kadar gelebilmiştir. Biz yazımızda bu ‘Gladio’ nun tarihini araştırca, tabi ki Türkiye açısından.Gladio II. Dünya Savaşı sonrasında Batı Avrupa’da gelecekte olması beklenen bir Varşova Paktı işgaline cephe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla İtalya’da NATO tarafından gizli olarak örgütlenen Kontrgerilla (stay-behind) operasyonunun kod adıdır ve İtalyanca daki kelime anlamı kısa kılıçtır. aslında anlaşılır bir dilde açıklamak gerekirse bu oluşum o dönemde Komünizme karşı Nato ülkelerini korumak amaçlı kurulmuş olan gizli örgütlerdir ancak isim olarak İtalyadaki örgütün adı Gladio dur. ilk olarak İtalyada ortaya çıkarılan bu örgüt aslında artık Komüniz e karşı değil bulundukları ülkelerin kendilierini geliştirip, kendilerini yetiştiren ve para ödeyen güçlere karşı durabilcek kadar güçlenmelerine yönelik faaliyetlerde bulundukları anlaşılmaktadır çünkü artık dünya üzerinde Komüniz gibi bir tehlike kalmamıştır. Türkiye de darbelerle beslenen bu örgüt kendine en verimli yaşama alanı olarak askeri birimleri ve rütbeleri görmüştür. son dönemlerde bu örgüte karşı bir araştırma, tutuklama gerçekleşse bile İtalya da olduğu gibi bu örgütlerin liderleri ve yönetildikleri güçler hep sır olarak kalacak gibi görünüyor. kendilerine güç olarak gördükleri her alanda yer almışlardır. milliyetçi kesim, sol kesim, sağ kesim, komünist kesim…Türkiye bu tehdite karşı hep konusulur ancak birşey yapılmaz bir ülke iken bunun konusulması ve bir takım hukuki eylemlerin gerçkeleşmesi gelecek açısından gerçekten umut verici.

BOSNA SOYKIRIMI

blackjack38 | 20 July 2009 16:41

Yıl 1992. Avrupa’nın ortasında Sırplar Bosna-Hersek topraklarına giriyor ancak bu giriş savaş veya toprak için değil KAN için. Öncelikle konuya öncelerden başlayalım. Bosna-Hersek Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden altı cumhuriyetten biridir. 1 Mart 1992 tarihinde halk oylaması ile bağımsızlık kararlaştırılmış ve bağımsızlık adımları atıyordu ancak Sırp Milisler lideri Radovan Karaciç “Bağımsızlığı kabul etmeyeceğiz. Eğer Bosna bağımsız olursa, Müslüman, Sırp ve Hırvatların çatışmasından kaçamayız. Umarım bu bir uyarı olur. Aksi takdirde, Kuzey İrlanda, Bosna-Hersek’in yanında bir tatil merkezi gibi kalır” sözleri ile Sırpların ne planların içinde olduğunu ilk adımlarda göstermiştir. Sırp orduları ve katliamları bu adımdan sonra hızlı bir şekilde Bosna-Hersek’in üzerine yağmur gibi yağmaya başladı. Peki herkesin düşündüğü ve kızdığı Türkiye’nin Bosnalılara yardım konusu nereden geliyor veya biz kendimizi durduk yere mi buna mecbur hissettik. Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzet Begoviç’in görevlendirdiği başbakan yardımcısı Muhammed Cengiç 19 Mart 1992 tarihinde Türkiye’ye yardım istemek için geldi ancak Türkiye bu yardım talebine birkaç ihtiyaç malzemesi dışında yardımda bulunmadı ancak Türkiye’den askeri ve siyasi yardım bekleniyordu. Türkiye’nin yardım etmemesi Sırpları daha da çok cesaretlendirdi çünkü Avrupa’da ve dünyada Sırplar bu operasyon sırasında sadece Türklerin karşı çıkacağını düşünüyorlardı. Bunun üzerine katliamlar arttı ve Bosna Katliamı simgesi olan Srebrenitza Katliamı yani Srebrenitza olayları yaşanmaya başladı. İnsanlar evlerinden alınıp kurşuna dizildiler, genç yaşlardaki kızlar kamplara götürülüp ‘savaştan’ yorulan Sırp askerlerinin tecavüzüne uğradılar. Bu sözlerin gereği kadar beyninizde somut olabilmesi için sayı vermek istiyorum. 312 bin Bosnalı öldürüldü ve 50 bin kadına tecavüz edildi. Bu katliamın dünyanın gözü önünde hatta bazı televizyon kanallarının canlı yayınla verdiği kurşuna dizilme olayları katliamın aslında sadece Sırplar tarafından değil birçok devlet tarafından istenildiğini gösteriyor. Katliamdan sadece bir yıl sonra küçük bir kızın şu sözü bu katliamın çocuklar üzerindeki etkisini en güzel şekilde anlatıyor. Srebrenitza’da annesinin kollarında ve evinin altında saklanan küçük bir kız çocuğu annesine ” Anne çocukları küçük mermilerle öldürüyorlar değil mi?” sorusu bu çocuğun ölümü kabullendiği ancak büyük kurşunların canını acıtacağını düşündüğünü gösteriyor. Bir savaş (tabi öyle diyebilirsek) bu kadar mı acımasız olur?
Bu katliamın sorumlularını okuyan herkesin lanetleyeceğini düşünüdüğüm için veriyorum;
Sırp Partisi Lideri: Radovan Karadzic
Sırp Ordusu Komutanı: Radko Mladiç
Bosnalı Sırp Komutan: Vujadin Popoviç
Genelkurmay Başkanı: Ljubisa Beara
Güvenlik Şefi: Drago Nikoliç
Özel Polis Müdürü: Ljubomir Borovcanin
Genelkurmay Başkan Yardımcısı: Radivoje Miletiç
Tugay Komutanı: Vinko Pandureviç
21 Temmuz 2008 yılında Sırbistan da düzenlenen bir operasyonla Radovan Karadzicyakalanmıştır. Ve Radovan Karadzic ‘in bir resmini ekliyorum ki beynimizdeki ve kalbimizdeki nefret ona ulaşabilsin…

Radovan Karadzic
Radovan Karadzic

TÜRK MİLLETİNİN GÜCÜ SOYKIRIMA KARŞI

blackjack38 | 13 July 2009 14:53

‘Soykırım’ sözcüğü son yüzyılda çok fazla kullanılır oldu. Bunun sebebini anlayabilmemiz için öncelikle bu sözcüğün anlamını bilmemiz gerekir. Soykırım; belirli bir coğrafya veya bölgede, bir ırk veya millete karşı düzenlenen planlı bir yok ediş hareketidir. Tarihte örnekleri çok oldu. Örneğin; Fransızların Cezayirlilere karşı soykırımı, Hitlerin Yahudilere karşı soykırımı, Rusların Çeçenlere karşı soykırımı gibi… Ancak anlaşılmayan ve tek bir millete mahsus bir örnek var ki anlamak mümkün değil. Tarihte ve 21.yy da zaman zaman dünyanın belirli bölgelerinde Türklere karşı düzenlenen soykırım hareketlerinde nedense kimse bunun bir soykırım hareketi olduğunu söyleyemedi ve ilginç olan bazı Türk liderlerininde soykırım olmadığını söylemesiydi. Başka milletlere karşı soykırım oluyor da neden Türklere aynı uygulamalar yapılınca soykırım olmuyor? Dünya da Türk nüfusu fazla olduğu için mi? Türkler birbirinden uzak olduğu için mi? Veya böyle bir olay yaşandığında ve karşı diplomasi atağında bulunduğumuzda bize “Türkler güçlüdür, asildir” vb şımartıcı sözler söylendiğinde neden bizim liderlerimiz bu ataktan vazgeçiyor.
Bugünlerde Çin de yaşanan Uygur Türklerine karşı yapılan “Soykırım” hareketine tüm Türkiye tepki gösteriyor ancak bu olay 25-30 yıl önce yaşandığında hükümette yer alan bir siyasi lidere (isim veremeyeceğim) “Uygur Türklerine yardım da bulunacak mıyız?” diye sorulan soruya “Ben teröristlere yardım etmem” diye cevaplamıştı. Şu an bu sözler neden unutturuluyor? Yoksa artık Türk Milleti’ni uyutmayı başaramıyorlar mı?
Türk Milleti tarih boyunca en uyku da olduğu dönemlerde bile bir kükremesi ile dünyayı ayağa kaldırmayı başarmış bir millettir. Kimse kuşku duymasın, kimse bu milleti savaştan mücadeleden soğuttuk artık birşey yapamazlar demesin, kimse bu toprakları, bu milleti, bu düzeni bozmaya çalışmasın sadece tarihe baksınlar ve anlasınlar neler olacağını…İngiltere ve Türkiye’nin devlet olarak anlaşmazlık yaşanan bir dönemde, İngiliz haber muhabirlerinden birinin Süleyman Demirel’e “Türk Milleti’ni çözmek çok zor bir dönem dünyayı yönetiyorlar, bir dönem açlık içinde yaşıyorlar ancak açlıktan bir anda mükemmel bir devlet ortaya çıkarıyorlar. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorusuna Demirel’in saçma gibi görünen cevabı herşeyi açıklar aslında. işte o cevap: “Türk Milleti de kendini, kendi gücünü, neler yaptıklarını anlamış değil ama en güzeli sizin anlamamış olmanız.”

KOMÜNİZM’İN GERÇEK YÜZÜ

blackjack38 | 08 May 2009 12:58

Ele alacağımız konu gerçekten hassas ve tarafsız araştırılması gereken bir konudur. Komünizm; toplumda sınıfları yok etmek ve kapitalizme son vermeyi hedefleyen politik bir harekettir. Öncelikle Türk Toplumu üzerindeki etkisi üzerinde durmak gerekir. Türk Toplumu’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde var olan Fransa hayranlığı ve fransa’dan dünyaya yayılmış olan milliyetçilik akımı etkindi ancak Lenin döneminden itibaren Bolşevik Harekatıyla komünist rejimi tamamiyle benimseyen ve yaymayı hedefleyen Rusya, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk yıllarından itibaren kritik noktalara sahip Türkiye’yi de hedef alan Orta Doğu Komünist Projesini gerçekleştirmeye başladı. Evet gerçekten bu ülkeler üzerinde çok etkili oldu, özellikle bu akıma yeni tanık olan Türk gençleri etkilemeyi başardı ve “Anarşist Komünizm” politikasını uyguladı. 80’leri unutmak mümkün değil.Şimdi Komünizm gerçeklerini analiz edelim. Sınıfları kaldırmak ve herkesi eşit sayacak bir politikaya sahip olan Komünizm aslında sınıfları mı kaldırdı yoksa olmayan sınıfları mı yarattı(?) Türkiye’de patron, işveren, işçi sınıfları var mıydı daha önceden yoksa bu sınıflar Komünizmle mi abartıldı(?) Herkes hakettiği gibi yaşayacak, sınıflar kalkacak diye bu konular üzerinde duranlar acaba gerçekten hakkı olanı mı yoksa hakkından fazlasını istiyorlardı(?) Faşist rejime karşı çıktıklarını söyleyenler kendilerinin yönetime getirdikleri insanlar faşist politikasına sahip değiller miydi(?) Herkes eşit derken acaba liderlerinin kendileriyle eşit olmadıklarını göremediler mi(?)

SİGARA ALIŞKANLIĞI

blackjack38 | 05 May 2009 12:25

Tütün bitkisi yüzyıllardır üretilir ve ateşlenerek kullanılır. Ancak bu alışkanlığın nasıl yayıldığı hakkında fikriniz var mı?
Amerika’da bir firma sigara üretir, satışa sunar ancak kimse bu bilmediği ürünü almaz. Sigara hakkında sağlığa faydalı haberleri çıkar hatta “Veremin tek çözümü sigaradır” denir. Fakat hala bu ürün satılmaz. Birgün bir adam bu firmaya gelir ve firmanın kârının yarısı karşılığında sigarayı tüm ülkede satılır hale getireceğini söyler. Tabi firma sahipleri umutsuzca kabul ederler. Bu adam firma sahiplerinden bir milyon adet boş sigara paketi ister. Bu paketleri alır ve sokaklarda paketleri büküp, kırıp, ezip atar her tarafa kendi elemanları ile birlikte. Halk her tarafta bu içilmiş sandıkları paketleri görünce bu üründe bir şey var deyip sigara almaya başlarlar. Firma kısa süre içinde tüm stoklarını satar ve sigara dünya ekonomisinde büyük yer tutar.
Bu satışı sağlayan dahi insan kim dersiniz? Çok tanınan bir isim Philip Morris. Şimdi dünya üzerinde sigara ekonomi pazarının en büyük kâr sahibi.
Ancak sigara sağlığa zararlıdır ve alışkanlıktan kaçınılmalıdır.

ANNELER GÜNÜ

blackjack38 | 05 May 2009 11:01

Anneler günü üzerinde yıllardır televizyon veya basında her yıl önce kutlama haberleri sonra anneler günü hakkında birkaç söyleşi yer alır. Peki anneler gününün aslı nedir?
Amerika’da Jarvis isimli bir çocugun 9 Mayıs’ta annesinin ölmesi ve bu çocuğun annesine duyduğu dinmeyen özlem sonucunda halk arasında alışagelmiş bir gündür. Bu olay üzerinde durmak yerine ülkemiz açısından olayı incelemeyi tercih ediyorum.
Anneler gününe 2 açıdan bakmak gerek. İlk olarak herkesin düşünceli olarak söylediği bir şey var. “Anneler sadece birgün anılmamalı”. Evet haklılar anılmamalı ancak anneler her kadın gibi duygusal bir yapıya sahiptir ve hediye almak, kendilerini daha özel hissettikleri birgünlerinin olduğunu bilmek onları mutlu eder. Zaten bugün kutlanıyor olması diğer günlerde onları unuttuğumuz anlamına gelmez.

ERMENİ SORUNU

blackjack38 | 25 April 2009 10:38

ERMENİ TEHCİRİ (SÜRGÜNÜ)
ERMENİ TEHCİRİ (SÜRGÜNÜ)

Yıllardır millet olarak başımızı ağrıtan en büyük sorunlarımızdan biri Ermeni Sorunu’dur. Bu sorun 1915 yılında Omanlı İmparatorluğu’nun dogu vilayetlerinde gerçekleşen sözde(!) Ermeni Soykırımı diye adlandırılan Gerçeği Ermeni Tehciri olan olaydır. Şimdi bu olayın aslı hakkında konusalım biraz. 1890-1915 yılları arasında Osmanlı dışardan gelen tehlikelerle uğraşırken Rusya’nın ve batı ülkelerinin toprak vereceğiz diye kandırdıkları Ermeniler ayaklanır ve Türk köylerini hatta Türk vilayetlerini basıp buralarda Türk Kıyımı yaptılar. Omasnlı İmparatorluğu öncelikle bu ayaklanmayı bastırmak istedi ancak ordu savaş halinde olduğu için bu bela ile yeteri kadar uğraşamadı. Öyle ki erkek yaşları 18-15 arsında değişen çocuklar bile cepheye gitmişlerdi. Bu kıyımlara daha fazla seyirci kalamayan Osmanlı İmparatorluğu ve II. Abdülhamit Ermeni mal varlığını ve toprak kayıtlarını tutup bu olay çıkan vilayetlerde ki Ermenileri Suriye’de bir bölgeye Tehciri kararı aldı. Dikkat etmek gerekir Ermenilerin hepsi değil sadece olay çıkan vilayetlerdeki Ermeni vatandaşlar tehcir edilmiştir. Şimdi “Tehcir” kelimesi üzerinde duralım. Tehcir soykırım değil sürgün demektir ve tehcir olayı ilk defa ne Osmanlı’da ne de Batı ülkelerinde İlk kez duyulmadı.

İsrail’in Kuruluşu

blackjack38 | 21 April 2009 12:26

Şu anda İsrail’in tüm dünyaya hakim olduğu bilinmektedir. Peki bunu nasıl gerçekleştiriyorlar bunu hiç düşündük mü? Bu sorunun cevabı için öncelikle İsrail Devleti nasıl kuruldu o naktadan başlayalım.
Düşünüldüğü gibi İsrail 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünya yahudilerini kurtarmak için kurulmadı veya o dönemde planlanmadı. İsrail Devleti’nin kuruluşunun planı 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yapıldı. Dİkkat edin 1. Dünya Savaşı’nı kaybeden ülkelere Osmanlı İmparatorluğu ve Almanya. Şimdi olayları düşünelim; Almanya’da Adlof Hitler yahudilere soykırım uyguladı, sonra Osmanlı toprağı olan Filistin’de İsrail Devleti kuruldu. Arada ki ilişkiye yönelelim. 1. Dünya Savaşı bitti ve Filistin yörelerinde İngiliz egemenliği başladı. İngiltere o dönemde süper güç ancak maddi yönden gücü azalmaktaydı ve dünyaca ünlü zengin ailelerin hepsi Yahudi kökenli aileler ABD’ye destek veriyorladı. Bu desteği kendine çekmek isteyen İngiltere Yahudilere toprak sözü veriyor ve Filistin yöresine Yahudileri çağırıyor. Daha sonra burada Araplar ve Yahudi Milleti’ni birbirlerini düşman olarak göreceği suikastler düzenleyip, bu suikastleri taraflara mal ediyordu. Böylece iki millet düşman olup çatışmaya başlamıştı. İngiltere bunun üzerine bu topraklardan çekileceğini söyleyip gizliden de Hitler’n soykırımı üzerinde durup Yahudilere çevre ülkelerden herhangi bir müdahale edilmesini engellemişti. İngiltere gibi süper gücü arkasına alan Yahudiler Araplara üstünlük sağlayıp İsrail Devleti’ni kurduklarını tüm dünyaya duyurdular. İsrail Devleti’nin dünya üzerindeki etkinliği aşikâr ancak İngiltere bu durumdan ne kazandı?
Çevre ülkelere yani Osmanlı’dan dağılan ülkelerin başına hedefleri büyük ve yıkım olan bir Devlet hediye(!) edip, bu ülkelerin gelişmesini engelledi. İngiltere maddi yönden yahudileri kendine müttefik yapmış oldu.
İsrail açısından düşünürsek; sonu gelmiş bir milletin tekrardan doğuşu gerçekleşti ve akıllarına bile gelmeyen yeni hedefler edinmiş oldular. Kendilerine bir merkez bulup, bu merkezden dünyaya hakim olmaya çalışacaklardı.

İsrail Harekatı
İsrail Harekatı

Kendilerine ait oldukları toprakları geri alma ümidi doğdu ve bunun için kendilerine bir başlangıç noktası buldular. Hiç düşündünüz mü dünya üzerinde son bulup tekrar dirilen dilleri ve devletleri? Dünya üzerinde bu tip dil İbranice ve devlet İsrail Devleti. Bunların herhangi başka bir örneği yoktur.

Atatürk ve Türk Bağımsızlığı

blackjack38 | 20 April 2009 11:26

Yıl 1919 Atatürk ve beraberindeki subayların canları pahasına yapmaya kalkıştıkları şey neydi bunu hiç düşündük mü? Bir macera mı, ölüm aşkımı, isyancılık mı? Kim canını bir macera, isyan için feda etmek ister veya bu riske girer ki? Atamız bugün bu topraklarda özgür, mutlu, huzurlu yaşayalım diye hayatını tehlikeye attı ve bu amacı için herşeyini ortaya koydu. O her zaman bir canın bir millet için feda edilebileceğini düşünürdü, bu kendi canı bile olsa. Bağımsızlık diyordu yüce atamız o kadar bağımlı meraklısı varken. Kendi toprağını kendi eken, kendi hayatını kendi şekillendiren bir millet için daha önemlisi ne olabilir ki? Bağımsız değil isen ne bir ailen, ne bir işin, ne bir eşin, ne de bir hedefin olabilir. Bize bu paha biçilmez hediyeyi veren Atamıza binlerce kez minnettarız ve bu topraklar hür olduğu sürece Atamız da huzurlu ve hür olacaktır. Hayatta çok az kişi birşeyleri kaybetden onların değerini bilir. İşte bizde kaybetden bağımsızlığımızın ve özgürlüğün değerini bilelim ve aynı Atamız gibi onun izinden gidip bağımsız olduğumuz için değil, bağımsızlık için yaşayalım.

Atam atının üzerinde
Atam atının üzerinde

HİTLERİN SS ASKERLERİ

blackjack38 | 18 April 2009 22:25

Bu yazımı hızlı ve kısa tutacağım çünkü uzun anlatılsa ciltlerce kitap olur ancak yeteri kadar meraklıları tatmin etmeye çalışağım. Adolf hitler 1938 den yani ülke yönetimini ele almadan önce kahve rengi gömlekliler diye adlandırdığı bir grup topladı. Bu grupla planlar yapıp düzeni bozucu eylemler yaptırıyordu. Daha sonra bozulan düzeni tekrardan sağlamak için alman meclisi tarafından kesin diktatörlük yetkileri Adolf Hitler’e verildi. Bunun üzerine Hitler askeri kanadını güçlendirip gücü ele alabilmek için “Kahve rengi Gömlekliler” grubuna son verdi ve SA Hitleri’n kendi deyimiyle yıkılmaz birliği kurdu. Bu askeri birlik ile bir süre ülke düzenini sağladı ve en son hamle olarak üstün yetenekli ve zeki olarak gördüğü genç subaylardan SS Birliğini kurdu. Bu birlik ile tüm Avrupa’ya hakim olup Büyük Alman İmparatorluğu’nu kuracaktı. SS birliği toplama kamplarında, şehir güvenlik birimleri (Gestapo) için komutanlık ve birçok kilit görevde yer aldılar. Daha sonra Gestapo, SA, ve hitlerin yakın arkadaşları hakkındaki yazılar yayınlayacağım..BlackJack