bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Melatonin

Chocolateboy | 08 June 2009 09:17

Günümüz insanının hayatı, beyaz ve mavi yakalı toplumun yaşam tarzı, endüstrileşme ve hayatımızın teknoloji ile entegre olması, bunların da üzerine doğa dengesinin bozulması Beynimiz tarafından salgılanan ve çok üzerinde durulmayan bir konu da olsa Melatonin’in salgılanmasıni bi hayli azaltıyor. Özellikle gece vardiyasında çalısanlar bu hormondan çok yoksun

Işık ve Beyne Tepkisi
Işık ve Beyne Tepkisi

.

kişiden kişiye değiştiği de söylense genelde 23:00 ile 05:00 saatleri arasında salgılanan bir hormon. Görevi vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamak. Uyuduğumuzda biyoritmi yavaşlatıp uyurken dinlenmemizi yaşlanmamazı sağlamak. Jetlag sendromunun da sebebi bu hormondan kaynaklı..çünkü yaşadığın bölgenin saat düzenine göre salgılanıyor belirli saatlerde.. HKanserli hücrelere karşı koruma Daha yeni yeni yaşlanmayı geciktirici etkisi olduğu için bu hormonun üzerinde önemle durulmaya başladı. Önemli bir nokta da hormonun çocuklar üzerindeki tesiridir. Önemli olan çocukların mutlaka karanlıkta yatırılması, çünkü melatoninin güçlü biçimde salgılanmasının kanserden koruyucu etkisi olduğu biliniyor. Bu hormon ışığa duyarlı imiş. Uyuyan kişinin hormon salgısı izlenirken, ışık açıldığında hormonun azaldığı, karanlıkta ise yoğun biçimde salgılandığı tespit edilmiş.Yaşlandırmayı geciktirmesi de cabası. Ayrıca eşsiz de bir antioksidan. Karanlık, vücudumuzdaki melatonin üretimini tetikleyip ışık ise tam tersine baskıladığına göre bu durumda fazla salgılyamıyoruz bu hormonu. Heryer ışık, wireless internet dalgası, baz istasyonu, gece lambaları ile dolu. Günümüzde birçok markanın Melatonin ekstreleri mevcut, aratıp bulabilirsiniz..

on yedi pazar öğleden sonrası

kahramancayirli | 07 June 2009 23:57

1.Sertab Erener Beyaz Showda yeni şarkısını söylüyor. Nerede bu kadının eski şarkıları? Lal, Sertab Gibi nerede?..Kenan Doğulu’nun yeni şarkıları…Patron..Bu yaz deli gibi çalınır her yerde vs ama ne kadar da kötü şarkılar..Her yerde bunlar çalındığı için insanların çoğu sanıyor ki bu şarkılar güzel. Maalesef..Alternatif müzik yapanlar kenara köşeye sıkışıyor.
2.Yeryüzünde çok çok az da olsa iyi niyetli emlakçılar da varmış. Birine ben denk geldim.
3.Genel olarak tüm kitaplar, özellikle de şiir kitaplarının çok pahalı olduğunu düşünüyorum. 60 sayfalık şiir kitabına 8 tl – 10 tl etiketi yapıştırırsanız, tabii yıllarca raflarda bekler. Nasıl bir çözüm bulunabilir bu duruma…
4.Her lafı edebiyata getiriyorum. Şu sıralar tanıştığım yeni bir arkadaşımla, malum ekonomik krizin etkilerinden söz ederken konuyu kitaplara çektim. Ne okudun en son dedim 26 yaşındaki yüksek lisans öğrencisi arkadaşıma. “Bu yaşımızda Ayşe Kulin okuyacak değiliz ya.” dedi. Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları isimli kitabı okuyormuş. Ben tabii takıldım kaldım “Bu yaşımızda Ayşe Kulin okuyacak değiliz ya” kısmına..Çok satanlar listelerindeki kitaplar, Üstün Dökmen vb. yazarların kitapları okunmasın istiyorum. Mesela Metis’ten çıkan şiir kitapları ya da Ayrıntı Yayınlarından Yer altı Edebiyatı serisini önerelim bir kez daha.
5.Bir de hiç şiir kitabı okumayıp, hiçbir şair bilmeyip, şiir yazdım ben diye ortalığa düşenler oluyor. Upuzun, bambaşka bir yazı konusu.
6.Pazar günü, Radikal İki günü. Bu hafta sadece Cenk Özbay’ın Seyyal Taner yazısını sevdim, bir de Serkan Zihli’nin yazdıklarını. Sıcakta insan gazeteyi bile zor okuyor.
7.İnsanın her şeyden sıkıldığı anlar oluyor. Küçücük kağıt parçaları nasıl değiştiriveriyor herkesi. Ne fena. Küçücük kağıt parçalarınız var diye, normalde yüzünüze bakmayacak biri sizinle evleniyor, hürmet ediyor, sevgi gösterilerinde bulunuyor. 2001 krizinde işsiz kalan bankacıları önce karıları terk etti.
8.Hunger’ı izledim. Bir de Kırık Bir Aşk Hikayesi’ni. Selim İleri ve Ömer Kavur iyi bir iş çıkarmışlar. Hümeyra’nın oyunculuğunu da sevdim. Tipik Türk filmi. Pazar öğleden sonrama yakıştı.
9.Pazar öğleden sonralarında rahatsız edici bir şeyler var. Yeni bir haftanın eşiği. İşin eşiği.
10.Ömer Kavur’un Karşılaşma’sı da güzeldir epey. Hele ki İsmail Hacıoğlu’nun oyun kesişi, nefistir. O da başka bir pazara artık.
11.Hayatımızın en güzel günü hangisi? Yaşadık mı, geçti mi yoksa önümüzde mi? Bu pazar günü olmadığı kesin. Hayatımızın en güzel gününde ne yapıyorduk, ne yapıyor olacağız?
12.Her evden bir sürü göz, sokağı izliyor. Perdenin ardında ya da önünde. Tüm hayatları, sokak.
13.Pazar gününü betimleyecek bir renk? Özellikle de pazar öğleden sonralarını.
14.Sezen Aksu, Düş Bahçeleri-2 ile geliyor. 30 şarkıyla. Diğer popçulara verdiği şarkıları bu kez kendisi seslendiriyor, üç tane de yeni şarkı. Bakalım nasıl olacak.
15.Cumayı cumaertesini ne kadar seviyorsam pazarı o kadar sevmiyorum.
16.İnsan dönüp dolaşıp yine çocukluğuna geliyor.
17.Kör pazar.

yarın geç olmadan

polat1991 | 07 June 2009 17:05

bazen fırtına çıkar
türkün aziz yurdundan
atatürke küfür edenler
yezidin yezit soyundan,

an meselesi tetikçi olur
vatan haini soysuz yabanı
türk milletinin askerinin
polisin vatanı düşmanı,

yezitler kan akıtırlar
vatanın her bucağında
milliyetçi türkiyeyle
birleşelim yarın geç olmadan,

ozan arif haykırır
sesi çıkmaz kulaklardan
bu vatan nice destanı
yazmış asil türk kanından.

vazgeçtim

there is no hope | 07 June 2009 15:06

insanlardan insanlıklarını kaybetikleri gün vazgeçtim
dağa taşa ota kuşa verdim kendimi sevdim onları saygı duydum attığım her adımda bastığım yerlere
yanlışlıkla basıtığım karınca yuvaları için ağladım saatlerce, her yağmurda sokaklara çıktım salyangozları topladım kimseler ezmesin onları diye,
yere düşen yaprakları topladım ölmüş olmaları çiğneme hakkı vermiyordu bize .evet kimileri yazık bu kız gittikçe sıyırıyor dedi desinler onlardan daha
insandım ben daha çok düşünüyodum herşeyi
kimseyle kavga etmemeyi öğrendim bunlarla uğraşırken cevap vermemeyi insanlara çünkü ne kadar konuşursan konuş derdini anlatırsan anlat
o gene bildiğini söylicekti bana, ben gene yanlış olacaktım gözümde ..
sevdiğim insanları kaybetmeye başladığım günden beri çokta ağlamıyordum artık .kalpsiz dediler ilgisiz dediler bu kızın dünya umrunda değil dediler
kendilerine göre haklıydılar belkide ama ben yaralarımın kanadığını biliyordum ağlamak çözüm değildi benim yaralarıma inadına susucaktım inadına yaşıcaktım
evime aldım çaresiz hayvanları baktım büyüttüm sevdim onları kimseyi sevmediğim gibi sevmek istemediğim gibi
geceleri onlara bakarken kanattım bütün yaralarımı içimde kimse görmedi duymadı beni
sessiz attığım her çığlıkta yeni bir çaresiz buldum kendime bakabileceğim bencillikmiydi bu bilmiyorum ama ben kendi bencilliğimde mutluydum
herşeyden uzaktaydım kapadım kendimi dünyanın çığlıklarına artık üzülmüyordum gidenlere sevinemiyordum yeni gelenlere geldikleri dünyayı sevmiyordum ben
kıskanıyodum her sabah camımda gördüğüm örümceği .evini yapıyordu camıma hiç düşünmeden keşke diyordum bu kadar rahat olabilseydim biri bozulursa başkasını
yapabilirim diyebilseydim ben yapamıyordum …her gece yenileri açılıyordu yaraların her gece daha bir kanar olmuştum uyumuyordum artık sabahlara kadar
bekliyordum hadi diyodum içimden bir tek şey lazım sana sabah kalk konuşmanı yap artık ve git …
intikam kötüdür herkese göre ama benim birikmişti yapılanlar yapılmayanlar en azından konuşmalıydım söylemeliydim ne varsa içimde
sustum bir tek benim yaralarım yeterdi kimseyi acıtmaya gerek yoktu
en iyi yaptığımı yaptım her sabah sanki uyanmam için sebep varmışcasına mutlu kalktım yatağımdan
etrafımdakiler ne istiyorlarsa onu yaptım hiçbir şey istemedim karşılığında benim mutluluğum yaşayan şeylerdi onlar mutluysa benim için sorun yoktu
uzun yürüyüşlere başladım sattlerce hiç durmadan içimden tutturduğum tek bir şarkıyla arşınladım her bir yerini sahil yolunun benim kimseyle konuşmaya ihtiyacım yoktu
benim kendime bile ihtiyacım yoktu aslında bu kadar birikmişlikti attığım adımlar .içime çektiğim her nefes aslında cümleler kuruyordu ama kimse duymadı beni kimse ağlarken görmedi kimseye cevap vermedim ben .hakkımı savunmadım karsımdaki belki kötü bir gün geçiriyordur diye haberleri seyretmez oldum gazeteleri okumaz…
dünyanın karşısında tek başıma yaşamaya çalışıyorum sadece .bütün dünyamı bana karşı? elbette hayır. bu dünya kendine karşı ben onun için sessizce ağlıyorum
bencilim ben benim olanı korumaya çalışıyorum kendimi yavaşca yokederek.ruhumun en ince ayrıntısında bile acılar var ortaya çıkan çıkmak için çabalayan haykırdığım zamanlarda sessizce aynı cümleler var ” lütfen yaşayanları incitmeyin” kimse farkımda olmayabilir benim yada kimse önemsemiyor olabilir
ama bende burdayım ve görüyorum duyuyorum hissediyorum. acılar içindeki insanların çığlıklarını duyuyorum katledilen hayvanların suratlarını görüyorum
kırılan ağaç dallarını hissediyorum ve sadece susuyorum kanıyorum yavaş yavaş kimse görmüyor beni kimse duymadı benim çığlıklarımı ben sadece yaşamaya çalışıyorum
bütün acılarımın en üstünde oturup.
bunları nedenmi yazıyorum? belki dedim en azından benim varolduğum ispatı olucaktır bu yazı bende bu dünyada yaşıyorum görüyorum ve herkes gibi nefes alıyorum .

İspiyoncu Melek

nacak | 07 June 2009 13:24

Merhaba küçük tatlı melek.Hoşgeldin evimize.Nasıl da masum masum bakıyorsun etrafa.Bir huzur geldi sanki evimize seninle beraber.Ben senin halanım tatlım.Seninle çok güzel günlerimiz geçecek.Sen çok şanslı bir bebeksin.

Her geçen gün daha da büyüyorsun.Aylar ne de çabuk geçip gidiyor seninle ilgilenirken.Hiç farkında olamıyorum.Ayaklarım yerden kesildi sanki senin sevginle.Sen benim dünyam oldun artık.Şımarma ama hemen. Tek kıymetlim sen değilsin Melek.Başka kıymetlim de var.

Bakma ama bana sitemkar sitemkar.İçim burkuluyor sonra.Sen benim en gözdemsin.Ama onun yeri de ayrı. Sen başkasın o başka. Tamam mı halacım?

imparatoriçe sisi

nazokiraze | 07 June 2009 11:43

Kraliçe Sisi (Sissi) asıl adı Elisabeth Bavaria (Elisabeth Bavyera) olan tarih sayfalarında Sisi olarak bilinen Avrupa’nın en güzel kadınlarından biri olan Avusturya-Macaristan İmparatoriçesidir.Bazen hayatı asi, dikbaşlı oluşu, halka yakınlıgı ve mutsuzlugu yüzünden Prenses Diana ile benzetilir .

Elisabeth Baveria hayatı boyunca nevrotik huzursuzlukları yüzünden hiçbir zaman mutlu olmamamıştır, kaynaklar onun sürekli mutsuz oldugunu, hiçbirşeyden memnun olmadığını, güzelliginin, iktidarın ona huzur vermediğini yazar hatta bazı dönemler kilosunu muhafaza etmek için günde sadece 1 portakal yedigi bile belirtilir.Hatta adını taşıyan müzede onun kıyafetleri ziyaret eden çocuklara giydirilmeye izin verildigi için ,onun kıyafetlerinin ancak küçük bir çocuga oldugu belirtilir o kadar zayıfmış yani.

islamın şeytanı

polat1991 | 07 June 2009 10:25

gözlerinden kanlar çoşar
türk suyuna kanı koyar
güney doğuya kurşun sıkar
hafız esad islamın şeytanı,

hayatı almaya çalışır pis emellerle
hayra şer koyar teröristlerle
çocukları öldürür zevklerle
hafız ağa islamın şeytanısın bunu belle,

akıtır kanları türkün diyarlarına
terör kartlarını saklar yarınlara
islamdan konuşur göz diker silahlara
hafız esad şeytandır islamlara,

her gün şeytanla berabersin
şeytanın emirlerini ezberlersin
sen beterin beterisin
hafız ağa yezitlerin liderisin.

Osman Hamdi Bey ve Türk Müzeciliğine Katkıları

Galanthus | 07 June 2009 09:26

30 Aralık 1842’de doğan Osman Hamdi Bey’i bir çoğumuz eserleriyle tanıyoruz; hatta belki de en önemli eseriyle: Kaplumbağa Terbiyecisi.

Osman Hamdi Bey
Osman Hamdi Bey

Ancak Osman Hamdi Bey, sadece Türk resim sanatı açısından değil aynı zamanda Türk müzeciliği açısından çok önemli ve değerlidir. Kendisi ilk Türk müzecisidir ve Gülhane’de bulunan, ilk Türk müzesi olan “Arkeoloji Müzesi”ni kurmuştur. Bu bilgiyi üzülerek söylüyorum ki ben de biraz geç edindim, kimin kurduğundan habersizce gittiğim İstanbul Arkeoloji Müzesi gezisinde Osman Hamdi Bey’in büstü ve müzenin kuruluş ve kazı çalışmalarını sırasında çekilen fotoğraflardan oluşan panolar sayesinde öğrendim.

Hızır kimdir, ne iş yapar?

kaankisisi | 06 June 2009 19:47

Genelde Türk ülkelerinde, Orta Asya, Orta Doğu ve Şii ülkelerde kutlanılan Hıdrellez ve onun baş kahramanı olan Hızır hakkında, bir çok hikaye ve efsane anlatılır.

Bunlardan en bilinenleri, Hızır isimli kişinin bir peygamber olması, ölümsüz olması, kendisine ihtiyaç duyanların yardımına koşması, istediği zaman istediği kişinin veya hayvanın formuna bürünebilmesi gibi “süper kahramanvari” özelliklerdir.

Hızır’ ın bastığı kuru toprağı bile yeşerttiği (Hızır Arapça “yeşil” anlamına gelen bir kelimeden türemiştir ve bu isim ona bu özelliği nedeniyle verilmiştir.), bulunduğu yere bolluk bereket getirdiği, dilekleri kabul edip yerine getirdiği kendisine yakıştırılan özelliklerden bir kaçı…