bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Antony Frank Hawk; Pro Skater

you will understand | 10 August 2009 15:15

Tony Hawk
Tony Hawk ve çocuğu

Tony Hawk, 12 Mayıs 1968 Kaliforniya doğumlu dünya çapında üne sahip ABD’li kaykaycıdır.

Lakabı “birdman” olan Tony Hawk bir halfpipe içerisinde 2,5 kere dönmeyi başaran ilk sporcudur. 14 yaşında Pro Skater mertebesine ulaşmıştır. İsminin kullanıldığı birçok oyun üretilmiştir. Birdhouse Skateboards isimli bir firması vardır.

izmir-istanbul V

kahramancayirli | 10 August 2009 14:17

İstanbul’dan Edirne’ye günübirlik gidip dönmenin çok kolay olacağını tahmin ediyorduk. Öyle olmadı.
Sıcak hava ve çok hız, motora yaramıyor.

edirne.bel.tr adresinden alınmıştır.
edirne.bel.tr adresinden alınmıştır.

İstanbul – Edirne otoyolu sürüş için çok iyi ama yol üzerinde sadece bir tane benzin istasyonu var.
Edirne deyince önce Selimiye Camii, tabii. Yıllar öncesinden inşa edilen böylesine görkemli bir yapı ayakta, bizim yaptığımız küçücük apartmanlar, otuz yıl zor dayanıyor.
Bütün gün odak noktası Edirne olunca, sürekli şehrin içinde turladık, bir şehir böyle tanınabilir herhalde. Her yerde tava ciğerleri, badem ezmeleri …
Edirne’den Yunanistan sınırına dek geldik. Toprağın sınırlarla bölüşülmesi ne ilginç aslında. Biraz ilerisi Yunanistan, biraz berisi Türkiye. Köylerde iki dilli tabelalar hep, Rumca ve Türkçe..Yunan sınırına çok yakın bir köyde patatesli mantı yiyoruz, ağaçlar altında, çok keyifli. Koskoca, yemyeşil, derin Meriç kıyısında çay içtik, hava karardı, daha İstanbul’a dönülecekti.
Sözde aklımız başımıza gelmişti, uzun kollu sweatshirtler, kalın eşofmanlar, artık asla üşümeyeceğimizi planlıyorduk; ama o da ne, Edirne’den 10 km çıkabildik ki donmak üzereyiz. Trakya’da tepe, dağ yok fazla, bu yüzden deli gibi rüzgar esiyordu ve motorun sıcaktan / soğuktan koruyan hiçbir şeyi yok, malum.
Üşümemek için yavaş gittik, ikide bir mola verdik, otoyoldan Tekirdağ-Çorlu kavşağında çıktık; Çorlu’da bir çorba içecek yer arıyoruz, gecenin 4’ü. Sonunda kapanmak üzere olan köhne bir yerde kokoreç yedik. Çorlu’dan direkt İstanbul’a yönelen yolu bulamadım, köpekler kovaladı derken, 36 km’lik Çorlu-Tekirdağ karayoluna girdik. Tek bir yerleşim yeri yok, gecenin körü, dar bir yol, sadece kocaman kamyonlar geçiyor. Ürkünç tabii.
Marmaraereğlisi, Silivri, derken İstanbul’a yaklaşıyoruz, saat 7ye geliyor sabah oluyor yavaş yavaş.

Hey Mary, Bu Var Ya…

Kuduz maymun | 10 August 2009 13:43

En sevdiğim ev hayvanı: Mayt
En sevdiğim ev hayvanı: Mayt

Televizyonda… Doğrudan satış reklamları vardı. Hani gür sesli, aslında yaşamının her anında acayip enerjik ve neşeli olduğu görüntüsünü veren adamlar sunar, malı pazarlar ya, onlardan. Adam acayip neşesiyle ve gür sesiyle çıkıp “Merhaba Mary, bugün size çok yarayışlı bir alet tanıtacağız, gözlerinize inanamayacaksınız” kabilinden bir iki söz söyledi. Alet, ucundan buhar çıkan, bir hortumla omza asılabilecek minik bir tanka bağlanan bir aletti. Verdiği buhar da tazyikli değildi. Biraz çıkıyor işte ucundan. Ütü yapmaya yarıyordu. Mesela duvarda asılı perdeyi bile, hiç indirmeden, buhar tutarak ütüleyebiliyordunuz.Sadece bu kadar mı? Gel Mary, bak şimdi: Yatağımızda değil öyle bir-iki tane, milyonlarca “mayt” vardı ve bu maytlar örümcek familyasındandı. Bu sırada kadın adamın kaldırdığı yastığın altından bir mayt resmi çıkınca çok şaşırmış gibi iki elini yüzüne dayayıp çığlık attı.

Kadın, perde maytlarını öldürürken (ayrıca ütülenmiş de oluyor)
Kadın, perde maytlarını öldürürken (ayrıca ütülenmiş de oluyor)

Resim, gözle görülmeyen maytların milyon kez büyütülmüş haliydi. Stüdyoda ne kadar kadın varsa hayret ve korku nidaları koyverdiler. İşte bu alet verdiği buhar sayesinde maytların kökünü kazıyordu.

Farid Farjad: Kemanı Ağlatan Adam

powerbyfi | 10 August 2009 12:15

Kimi zaman hüzünleri vardır insanın melankolik ve kırgın hallerinde gözyaşlarını, söylenemeyen kelimeleri, kimseye açık edilmemişleri parmaklarıyla yüreğinden akıp gelen hisleriyle Fars kültüründe yüzyıllar önce Rebab diye bilen ve modern kültürde gelişip az da olsa değişen kemanıyla gam ve kederi harmanlayıp içinizi yakarçasına, kemanını inleterek nağmelerini gözünüzde bir damla yaşa, boğazınızda takılı kalan bir nefese, yüreğinizi yakan bir kora çevirir; sözün bittiği yerdedir, ezgileri tanıdıktır dinleyene onun adı: Farid Farjad’tır.

Türkiye'nin Farid Farjad için değeri ve anlamı çok özel. Kendisini artık hiç gidemediği ülkesinde gibi hissediyor buralarda.
Türkiye’nin Farid Farjad için değeri ve anlamı çok özel. Kendisini artık hiç gidemediği ülkesinde gibi hissediyor buralarda.

Farid Farjad 1938 yılında İran’ın Tahran kentinde dünyaya geldi. Rebab’ın evladı olan kemanla tanışması 4 yaşında olur ve kemanını bir daha sol elinden hiç ayırmaz. Eğitimini de yine müzik üzerine yapar. Tahran Müzik Konservatuarı’nda Klasik Müzik ve Batı Müzik Kültürü üzerine master yapar. Mezun olduktan sonra Tahran Senfoni Orkestrası’nda Başkemancı’lığa kadar yükselir. İran Müzik Tarihi’nde kendisinin çok önemli bir yeri vardır. İran Müzik kültüründen birçok derleme yapar ve akademik olarak da birçok faliyeti yürütür.

Adam Lambert için hazır olun!

neandertal | 10 August 2009 11:04

Adam Lambert, 1982 doğumlu bir müzisyen. Henüz bir albümü yok fakat twitter‘ın trending topic listesinden tutun da, rolling stone’un son zamanlardaki en çok ve hızlı satan sayısının kapağında ve yahoo news’te birinci sırada yer almasına varan bir şöhrete şimdiden sahip. Yakında isminin ülkemizde de çok duyulacağına inandığım Lambert’ı biraz tanıyalım:
Adam Lambert, çocukluğundan beri tiyatrolarda ve müzikallerde çalışmış bir sanatçı. Eski Pussycat Dolls üyesi Carmit Bachar‘ın bir projesi olan The Zodiac Show, Wicked ve Val Kilmer’ın da yer aldığı the Ten Commandants isimli müzikallerde sahnede yer almış. ABD’de ve diğer ülkelerde tanınmasının sebebi ise American Idol.
(American Idol, Amerika’nın en fazla izlenen tv programı. Bu yıl 8. sezonu yayınlanan programda final haftası için gönderilen sms oyları 100 milyonu geçmişti!)

yemek konulu

nazokiraze | 10 August 2009 10:37

Yemek içmek eskiden belki sadece sofraya ve mutfağa ait bir konuydu, artık hayatımızın her yerinde var, yemek yemediğimiz veya yapmadığımız zamanlarda da gerek yarışmalarla, ,internet yoluyla , filmlerde pek çok yolla artık bilim ve sanat haline gelen bu kavramlarla içiçeyiz.

Aşk Mutfakta Pişer çok sevdiğim Maeve Binchy romanlarından biridir. Catering şirketinde çalışan iki kişiyi ve çevresindekileri anlatır kalp kırıklıkları, aşk ve yaşama dair güzel bir romandır. Roman baş kahramanlarını sürekli tabak dizerken, et keserken veya sebze doğrarken görebilecegimiz bir eser yazar hayranlarına tavsiye ederim( İtalyanca Aşk Başkadır kadar güzel oldugunu söyleyemem)

Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan Bir Tutam Baharatadlı Türk-Yunan ortak yapımı bu film Yunanistan’da ödül almıştır.Yunanlı aşçı Fanis geçmişte ailesiyle uzaklaştırıldığı İstanbul’a çocukluk aşkını görmek için gelir. (Biber acı ve kavruktur, tıpkı güneş gibi,tuz, ihtiyaç duyulduğunda birinin hayatınına ekilebilir, tarçın acı ve tatlıdır, tıpkı bir kadın gibi)

2000 yapımı Çikolata filmi Vianne’nin çikolatalarını anlatır.Küçük bir kasabada çikolata dükkanı açan ve kiliseye gitmeyen birinin önce aldığı tepkiler sonrasında çikolatalarıyla herkesi etkilemesini anlatır.(Juliette Binoche- Johnny Depp)

Akkuyu Nükleer Santral Projesi’ne Neden Karşıyım? 3

nympheninpenceresi | 09 August 2009 17:19

NyMpHe
NyMpHe

Bu seferki “sıkılmayı sindirme” molamı biraz uzun tuttum galiba. Malum tablolar, grafikler, rakamlar, kaynaklar… Hazmetmek zaman alıyordur, diye düşündüm. Neyse kaldığım yerden devam ediyorum…

ABD’de 1990’lı yıllarda yapılan risk analizinin , nükleer santral taraftarlarının haklılıklarını kanıtlamak için sıkça başvurdukları bir kaynak olması nedeniyle ayrıca incelemesinde fayda vardır.

Tablo 1.1: ABD Risk Analizine Göre Belirlenmiş Olan Ortalama Ömür Kaybı (OÖK) Rakamları

Kaynak: Ş. Şenay- A. Biçer ,“Neden Nükleer Enerji?”,  Nüksem 2007 Nükleer Enerji Sempozyumu Bildiriler Kitabı, EMO Yayınları Selim Ofset Matbaacılık, Mersin, 2007, s. 31

Kaynak: Ş. Şenay- A. Biçer ,“Neden Nükleer Enerji?”, Nüksem 2007 Nükleer Enerji Sempozyumu Bildiriler Kitabı, EMO Yayınları Selim Ofset Matbaacılık, Mersin, 2007, s. 31Tablo 1.1’de ömür boyu bir nükleer santral yanında yaşamanın ve bir nükleer santralin bir yılda çıkardığı atığın riski bir insana yıldırım çarpma riskinden veya bir uçağın düşmesi riskinden bile küçük olarak belirtilmiştir. Şüphesiz bu çalışmada nükleer santralin “normal koşullar” da çalışacağı varsayılmıştır. İnsan yapısı bir reaktörün yine insanlar tarafından kullanıldığı bir nükleer santralde koşulların “normal” kalma garantisinin olmadığını, üstelik koşulların tabiat olayları ile “normal” olmaktan çıkmasının kuvvetle muhtemel olduğunu bir önceki yazımızda belirtmiştik. Şimdi ise “normal koşullar”dan sapmanın olası olduğunu gösteren bir kaç örneğe bakalım: