bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Yeni Çağın Gençliği

| 14 May 2011 11:01

Günümüz modern insanının yaşadığı problemlerin en önemli nedeni yeni bir çağa girilmesiyle birlikte dünyanın artık eski dünya olmadığı ve bunun yaşamımızı derinden etkileyen teknolojiden kaynaklandığı düşünülmektedir. Kişilerarası iletişimimizin, ilişkilerimizin, hayata bakışımızın, dünyayı algılayışımızın, alışkanlıklarımızın, isteklerimizin, ihtiyaçlarımızın, yaşam tarzımızın, tüketim kalıplarımızın, hayatı anlamlandırışımızın, beklentilerimizin bize dair ne varsa her şeyin değiştiğine tanık olduğumuz bir çağı yaşıyoruz. Artık her şey yeni dünyanın, çağın, dönemin özelliklerine göre değişmekte ve şekillenmektedir. Yaşanan bu hızlı, köklü, değişim ve dönüşüm bizi ve tüm dünyanın zihinsel haritasını değiştirmiştir.

Kızın adı Asuman yani yengen…

zarifce | 13 May 2011 20:31

Değerli bir büyüğüm başından geçen ve hayatını değiştiren olayı anlatmıştı, hoşuma gittiği için bende aklımda kaldığı kadar aktarmak istedim.
“Sokaktan geçerken pencerelere yapışan gözleri hiç unutmam. Nasıl da şişerdim. “Heh,heh yine bana bakıyorlar vay bee”.Günlerden çarşamba, bizim oranın pazarı.Biraz meyve almak için indim.Aslında dışarısı buz kesiyor muhtemel meyveler donuk çıkar düşüncesi ile kaldırımdan ilerliyorum, o meşhur taşları olan kaldırımlardan, yeter ki birini gözünden kaçır ve üstüne bas, eyvah gitti canım eşofmanım. Kenardan, yani dükkanların önünden ilerlemeye devam ederken hızla dükkanın birinden çıkıp önüme fırlayan ve elindeki kesekağıtları yere düşen bayan hışımla “Kör müsün? Önüne baksana ne aval aval yürüyorsun” diye çıkıştı.Ben “ aval aval gitmiyorum hanımefendi bilakis daha dikkatliyim” dedim. Bir yandan elimle sağ kaşımı ve gözümü ovalayıp bir yandan kızın elinden yere düşen muhtelif gıdayı topluyorum ve aynı zamanda laf yetiştiriyorum. Bayan “belli ne kadar dikkatli yürüdüğün şuna bak her şey berbat oldu” diyerek hayıflanmaya devam ederken “evet dikkatliyim ama yine de taşın birini görmedim” diye savunmaya devam ediyorum, bayan “ne taşı be ne diyorsun?”Aynı zamanda ikimiz yere çömelmiş dağılanları topluyoruz, cevaben “kaldırım taşı, bak eşofmanıma, yanlışlıkla oynayan taşlardan birine bastım” bunun üzerine kızı bir kahkaha aldı ama nasıl gülüyor, “bu kadar hoşunuza gideceğini tahmin etmemiştim, yeter artık ama çok güldünüz” diye ikaz ettiysem de kafi gelmedi, olmadı tuttum kolundan bir kenara çektim ve neden sonra kendine geldi ama yine de gülerek,”ben, ben taşa gülmedim”, “ya neye güldünüz bu kadar?” İyice sakinleşti ve “iç çamaşırınız yok galiba, birde eşofmanın ortası yırtılmış, hem de çok fena!” Bilmiyorum, kırmızı pancar gördünüz mü? Aynen öyle bir hal alıp hemen oradan uzaklaştım. Bekar kalmanın zararını orada da gördüm, ne yapalım giyecek çamaşır kalmaz, dikecek makinen de olmazsa böyle kızarırsın. O olaydan sonra pencerelere bakmadım ve artık yırtık eşofman ve iç çamaşırsız gezmiyorum, haa unutmadan kızın adı Asumandı yani yengen…”
Sen çok yaşa İsmail ağabey…

Sarı Eylem

nazokiraze | 13 May 2011 18:13

Sosyal medyada son zamanlarda internetime dokunma, sansüre hayır vs. gibi protesto ve eylemlerin dışında başka bir eylem daha sık sık görülmeye başladı :Sarı Eylem.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “İzmirli 35 sarışın ile görüşme” adlı projesine karşı çıkan ve başörtülülerin niye bu tür bir projede yer almadıklarını sorgulamak amaçlı ortaya çıkan Sarı Eylem Manifestosu Twitter gündemini bir süredir meşgul ediyor.( “Sarı eşarp takarsak başımıza bizi de alır mısınız yanınıza?“)

Cinnetin Perde Arkasını Anlamak

| 13 May 2011 17:45

Son yıllarda ülkemizde yaşanan şiddet olgusu toplum tarafından normalleştirilen, olağan bir davranış olarak görülmeye başlandı. Gazetelerde, televizyon programlarında kısacası yazılı ve görsel basında sık sık şiddet içeren olaylarla karşılaşmaktayız. 3. Sayfa Haberleri adıyla popüler olan şiddet haberleri kanımızı donduracak cinsten. Bu haberleri sizlerle paylaşıp kendime ve size eziyet etmek istemiyorum. Ancak aklımızı, mantığımızı, vicdanımızı ve empatik düşünme yeteneğimizi kullanıp şiddete başvuran ve şiddete meyilli olan bu insanların ruh hallerini, iç dünyalarını, bu tür davranışları sergileme nedenlerini, bu kişilerin gözünden, kendimizi onların yerine koyup, durup bir düşünelim ve bu olayları bu şekilde değerlendirelim. Şiddeti yaşamın bir parçası olarak benimseyenler ve bu yaptıkları davranışın haklılığını savunanlar, şiddet olgusunun altında yatan nedenleri bilerek veya bilmeden yaşamlarına devam etmektedirler.

Aşk Cimrisi..

pillibebekkuyuda | 13 May 2011 17:07

Genç kadın ağlarken gözlerinden yere dökülen incilerini toplamak için eğildi, o kadar cimriydi ki, onları toplayıp kolye yapar, her yolculuga çıkışında takardı..

Bavullarını yetkiliye verdiğinde çok ağır gelmiş, yetkili üzerine para ödemesi gerektigini söylemişti. Dedim ya öyle cimriydi ki, önce sorgulamayı çıkardı bavulunun içinden, sonra aşkına duyduğu sadakatını, sonra sorumluluklarını ve bağlılığını.. Yük bakımından rahattı artık.
Zaten sevilmediğini anlamış, büyük bir üzüntüyle uçağının gelmesini bekliyordu.
Anons duyuldu..
Sevgilisine ”Hoşçakal” demek için son bir defa açtığı telefon cevapsız kalmış, daha fazla şansını zorlamak istememişti. O şansını zorlamayı hiç sevmezdi, aynı zamanda sevgi cimrisiydi.

Şebnem Ferah

queennothing | 13 May 2011 09:22

Queen, Heart gibi grupların şarkılarını çalarak Türkiye’nin ilk kadın rock gruplarından Volvox’un kurucusu olan Şebnem Ferah, Türkiye’de rock müzik denilince akla gelen sayılı isimlerden. Müzikal kariyerini basit ve net bir şekilde “15’imdeyken gitar çalıp şarkı söylemek benim her şeyimdi. O heyecanımı hala kaybetmedim” cümleleriyle tanımlayan ve hala müziğini icra etmeye devam eden Ferah, kariyerine altı stüdyo albümü, bir konser DVD’si, sayısız düet ve yüzlerce konser sığdırdı.

Makedonya’nın başkenti Üsküp’ten Yalova’ya göç eden Ferah Ailesi’nin son üyesi olarak 12 Nisan 1972 senesinde dünyaya gelen Şebnem, babasının ve ablasının müzikle ciddi anlamda ilgilenmesinden etkilenerek solfej derslerine; kendince şarkı söyleyip, mandolin çalmaya başladı. O zamanlar eğlenmek için yaptığı bir şey olan müzik, Bursa’daki Namık Sözeri Lisesi’ne yazılıp yatılı okumaya başlayınca hayatının amacı haline geldi. İlk defa ailesinden uzak kalan genç kız, seneler sonra hislerini “…Ailem beni öyle bir güven içinde büyüttü ki, bir adada yalnız başıma kalsam bile hayatta kalacağıma inanırdım.” diye ifade etti.

Rüya

| 12 May 2011 09:52

Derin bir sessizlik tüm evreni kuşatmıştı. Gökyüzünde tek bir kıpırtı yoktu. Kapkara bulutlar, göğü esir almış sanki yeryüzünün tadını çıkarıyorlardı. Doğa soluğunu yitirmiş gibiydi. Yeryüzü bir nefes arıyordu. Güneşe dair küçücük bir parıltı bile yoktu. Doğanın devinimi durmuştu. Yaşamın varlığına ilişkin en küçük bir ize rastlamak mümkün değildi. Yerle gök iletişim dilini yitirmişti sanki. Evrendeki tüm varlıklar birbirine yabancılaşmış, tepkisizleşmişti. Canlılar kendi varoluş nedenlerini unutmuşçasına şuursuzca varlıklarını devam ettiriyorlardı. Farklı bir güç onları yapmaları gerekenden uzak tutuyordu sanki. Bir kaosun başlangıcı mıydı yoksa? Ne oluyordu böyle? Kıyametin habercisi miydi bu yaşananlar?

Yeryüzü farklı bir kişiliğe, kimliğe bürünmüştü. Evren, o eski evren değildi. Sanki ruhunu yitirmişti. Her şey hızlı bir değişime ve dönüşüme uğramıştı. Dünya o kusursuz, mükemmel ahengini kaybedecek miydi?

Yeryüzünü derin bir endişe ve dayanılmaz bir korku sarmıştı. Belirsizlik ve bilinmezlik tüm bedenleri etkisi altına alarak, karamsarlık ve çaresizlik içinde kıvrandırıyordu. Evren, büyük bir açmazın kucağında yaşama tutunmaya çalışıyordu. Aniden kulakları sağır edecek kadar yüksek bir ses, bir patlama yaşandı.