bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Kara Gün Dostu:Türk Kızılayı

powerbyfi | 24 September 2009 12:39

Muharebe ve savaş alanlarında yaralanan ya da hastalanan askerlere yardım etmek amacıyla 11 Haziran 1868 yılında “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kurulan Türk Kızılayı, “Kızılay” adını Atatürk’ten almıştır.

1877 senesinde “Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti” adı alan kurum Cumhuriyetimizin ilk yılında “Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti” adı almıştır. 1935 yılına gelindiğinde Atatürk tarafından “Türkiye Kızılay Cemiyeti” adı verilmiştir. 1947 yılında Dernek statüsü ile yönetilmesi kararı alınarak “Türkiye Kızılay Derneği” ismi ile faliyetlerini yürütmeye devam etmiştir. Kızılay her zaman ihtiyaç anında dayanışmanın ve kardeşliğin, ıstırap zamanında eşitliğin, felaket anında ise uzanan şefkat eli, savaş alanında insancıllığın, tarafsızlığın, barışın simgesi olmuştur.

Türk Kızılayının Ters Ayı Uluslararası Devletler hukukunda Savaş alanlarında tarafsızlığın, dokunulmazlığın simgesi olarak kabul edilmiştir.
Türk Kızılayının Ters Ayı Uluslararası Devletler hukukunda Savaş alanlarında tarafsızlığın, dokunulmazlığın simgesi olarak kabul edilmiştir.

beni affet

massay | 24 September 2009 10:46

beni affet olemp! yoksa gidemem hayatından. kalırım ayıbımla…
bu bahçe,
günahların afaki gömüldüğü,
tam ortasında bir kuyu,
etrafında çocuklar kana kana su içerler
ve fakat dudak çizgilerini boyayan
kan damlaları…
çığlığımdan ecelleri geçer.
kuyunun dibindeyim olemp!
beni bir daha,
son defa affet.
yoksa çıkamam hayatından
kalırım……… alışmış, kudurmuş
bir jilet keser sesimi

Üç “hakiki” adam..

haupbahnhofstr[pilli_silinen_hesap] | 24 September 2009 09:45

Kafamı, meşgul eden üç adamdan birincisi, Tuncan okan; Bana ve benim kuşağıma sinemayı sevdiren adam.. yıllarca milliyet gazetesinde sinema eleştirmenliği yapan , zor beğenen, filmleri “yıldızları” ile değerlendiren ama popüler filmlere tek yıldız vermekle de şimşekleri üzerine çeken ve hiçbir lobinin adamı olmayan ” adam”..

Tuncan Okan; sinametek’in kurulmasına önemli katkılar vermiş, sinema eleştirmenliğinin duayeni. Unutuldu gitti..

Bir diğeri, Naki Turan Tekinsav.. Hakkında bilinen şeyler o kadar az ki; Yeşilçam filmelerinde, ikinci derece roller almış, bir sinema heveslisi olarak tanımlanıyor..

RÜYA ROMAN VE SCHNITZLER

massay | 23 September 2009 17:24

Issız yol, Büyük ülke, Profesör Bernhardi adlı oyunların yazarı Schnitzler, 1920′ lerde yazdığı Rüya Roman adlı eseriyle büyük tartışmalara yol açmıştır.
Yıllarını psikanalize vermiş, insan ruhu denen gizemli labirentte yıllarca dolaşmış bir tıp doktoru olarak, rüyaların sadece bir rüya olmadığını, en olmayacak insan hayallerinin bir anda nasıl gerçeğe dönüşeceğini çok iyi bilen Schnitzler bu eserinde, kendi yaşamından da izler taşıyan bir öykü anlatır.
Eserde, Doktor Fridolin ve karısı Albertine’in, katıldıkları bir maskeli balodan döndükten sonra o güne kadar bastırmış oldukları cinsel arzularının farkına varmalarını tüm açıklığıyla yazar. Fridolin ve Albertine’ in ” üçüncü kişilerce ” her an baştan çıkarılabileceklerini anlamaları, üstelik bunu yıllardır arzulamakta olduklarını ansızın keşfetmelerini anlatır.
Erkeğin, böyle bir durumda karısının üzerindeki etkisini, baskısını kaybetme korkusunu işlemesi de yankı uyandırır.
Schnitzler, daha önceden de kadınlarla erkeklerin “matematiksel” olarak eşit olamayacaklarını, erkeklerin doğuştan sahip oldukları bazı özellikler nedeniyle daha yukarıda olduklarının bir gerçek olduğunu savunur.
Aşık olduğu ve birlikte yaşayıp ” Mizi” adını taktığı aktris Marie Glümer, bir turnede kendisine ihanet ettiğini açıklayınca, kadına günlerce hakaret eder ve sonunda onu hastanelik edinceye kadar döver. Üstelik bundan en küçük bir vicdan azabı bile duymaz ve günlüğüne ” bütün bunları yaparken apaçık bir tatmin duygusuna kapıldım ” diye yazmaktan çekinmez.

Hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı Rüya Roman, yıllar sonra ünlü yönetmen Stanley Kubrick tarafından Eyes Wide Shut ( Gözleri tamamen kapalı ) adıyla filme çekilmiştir ve bu filmde en az roman kadar tartışma yaratmıştır.
Çok iyi bildiği psikanaliz ve iç konuşma tekniğini usta edebiyatçılığıyla birleştirerek çarpıcı eserler veren Arthur Schnitzler, ünlü Paracelsus oyununda doktorun ağzından, ” Bu bir oyundur. Başka ne olabilir ki? Bu dünyada her ne yaparsak yapalım hepsi bir oyundur. Birileri paralı vahşi askerler sürüsüyle oynar, öbürleri kudurmuş batıl inançlı et yığınlarıyla. Bazıları da belki güneşle, yıldızlarla” demiş ve ardından eklemiştir: ” Ben ise insan ruhuyla oynuyorum.”

brugge belçikanın venedigi

taha3045 | 23 September 2009 14:58

Avrupa’nın en romantik kentlerinden biri olarak tanınan Brugge (Bruges) kuzeyin Venedik’i olarak bilinir.Söylenenlere göre orası Paris’ten bile daha romantikmiş, burası çikolata kokan şehir olarak ta adlandırılıyor.Filmi de yapıldı bunu belirteyim.( Bayram tatilini burada geçiren kuzenim bana yazı yazmak için parlak bir fikir vermiş oldu kendisinie teşekkür ediyorum)

Brugge Venedik şehrinde oldugu gibi kanallarla çevrelenmiş ,buradaki ulaşım gondol yerine canot denilen kayıklarla yapılıyor.Zamanında bu şehre aşık olup şehrin üçte birini satın alan İngilizler şehrin pek çok yerini korumaya almışlardır ve bu yüzden bu şehirde yaşayanlar İngilizlere minnet duymaktadır.2000 yılında Unesco tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınan bu kent ortaçağ mimarisini yansıtmakta gidenler ise en çok küçük kafeleri, çikolata dükkanlarını ve canlı heykelleri anlata anlata bitiremiyor.

Tam bir ortaçağ şehri olan kentte küçük bir şapelde Michelangelo’nun Madonna’sını görmek mümkün (her ne kadar eserlerinin İtalya’nın dışına çıkmasını istemeyen sanatçının buna nasıl izin verdigi anlaşılamasa da)

Pencerelerindeki dantel perdeleri ve bunları örmeye yarayan ilginç aletleri, el yapımı oyuncak satan dükkanları, en yenisi 100 yıllık olan insana gelecekten gelmiş hissi veren tarihi yapılarıyla, (neredeyse köşeden bir şövalye bekliyormuş insan o kadar masalsı yani) Belçika’ya giden insanların görmezse zavallı damgası yiyebilecekleri bir yer. Evet mutlaka Belçika’ya yolu düşenler bu kenti görmeli , görmeliymiş, ben demiyorum gidenler diyor.(Brugge: Kültür Başkentliğini Nasıl Yansıttı?)

Brugge evleri genellikle Amsterdam evlerine benzer buranın insanları Flaman oldugu için dogal olarak konuşulan dil de Flamanca. Bu kente gidilince mutlaka çeşitli çikolatalardan, özellikle midye ve patates kızartması yenilmeli , işeyen heykel görülmeli , sandal turu yapılmalı diye anlata anlata bitiremiyorlar. Bu arada ünlü çizgi film kahramanı Tenten’in dogduğu kent burası dantel ve çikolata şehri.

Gece Uyurken

yunus93 | 23 September 2009 13:19

Bence aklımıza en iyi fikirler gece uyurken oluyor,
Herşey aklımızdan çok hızlı ve derin bir şekilde geçiyor,
Bazen felsefi konularda oldukça derine inebiliyor insan,
Boyut atlamış gibi oluyoruz sanki,
Herşeyi sorgulamaya başlıyoruz,
Birden kendimize geliyoruz,
Ve hiçbir şey olmamış gibi devam ediyoruz uyumaya çalışmaya.