bildirgec.org

haupbahnhofstr[pilli_silinen_hesap]

11 yıl önce üye olmuş, 4 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

Irz-talep.

haupbahnhofstr[pilli_silinen_hesap] | 26 September 2009 19:15

Çoluk çocuk, kitap okumuyor diyorlar; bütün gün göt üstünde oturup, internette geyiyapıyorlarmış. en yakınımdakilerden biliyorum..Yaparlar tabi..şu ülkede halkın “tiksindiği” tek bir kitap yayımlanabildi mi?Neye yazılmadı? çünkü halkın kutsal saydığı şeylere dokunamazmışsın..Hastir ordan! Bugüne kadar halkın kutsal saydığı şeylerin hangisi yerli yerinde duruyor? bi tanesi daha taptaze ortada iken ; milletin paralarını güpleten kutsallar neredeler?

Kavgalarımız bile “orospu” kavgasına dönmüş; yok senin anan orospu, benimki lady! senin götün göt değil çünkü ibinesin!eee! senin ki? benimki göt kardeşim, dört başı mamur bir göt hemde..icraatıyla, cazibesiyle tam bir göt..Yani benimki kutsal, seninki kayıt dışı !.Nerden geldik lan buraya unuttum, dağıldım yine..Ha! Brezilya da radyo zonaadıyla, genelev kadınlarının sesini duyuran bir radyo açılmış. okuduğum haber böyle.Bizde de benzer bir girişim varmış. engellenmiş.cemiyet tiksinirmiş!..Açın lan açın, cemiyet niye tiksinsin?Bunun kürt açılımından farkı ne?Bırakın düzenle-düzülen biraraya gelsin. n’olur? gözetleyenle-gözetlenenden ne varkı var bunun?Farz-ı mahal, radyo yayında ne konuşulacak ?sen yayına bağlanacan soracan.ya abla nasıl düştün oraya?
” sorma be kardeşim,evden bakkala diye çıktım biraz da merak vardı işte.. ailem de çelme taktı, toplum arkadan iteledi, saolsun devletim fiş kesiyo..katma değer yaratıyoruz işte.”ya da biri çıkıp ” sana ne lan, idealist biriyim ben.. ırz- talep meselesi ” diyecek.konuşmalar bu minval üzerine devam edip gidecek. olacağı bu.sonuçta iki kelam da onlar edecek, 10 dak. sonra kerhanesine dönüp nüşterisine hizmet etmeye devam edecek.Bunda korkacak çekinecek bişey yok. açın şu radyoyu açın..
hazır açılım mevsimi başlamışken bir el de şu radyoya atın.

Üç “hakiki” adam..

haupbahnhofstr[pilli_silinen_hesap] | 24 September 2009 09:45

Kafamı, meşgul eden üç adamdan birincisi, Tuncan okan; Bana ve benim kuşağıma sinemayı sevdiren adam.. yıllarca milliyet gazetesinde sinema eleştirmenliği yapan , zor beğenen, filmleri “yıldızları” ile değerlendiren ama popüler filmlere tek yıldız vermekle de şimşekleri üzerine çeken ve hiçbir lobinin adamı olmayan ” adam”..

Tuncan Okan; sinametek’in kurulmasına önemli katkılar vermiş, sinema eleştirmenliğinin duayeni. Unutuldu gitti..

Bir diğeri, Naki Turan Tekinsav.. Hakkında bilinen şeyler o kadar az ki; Yeşilçam filmelerinde, ikinci derece roller almış, bir sinema heveslisi olarak tanımlanıyor..

River of no return..

haupbahnhofstr[pilli_silinen_hesap] | 18 September 2009 09:54

Seksen’li yıllarda sinema günlerinin, yönetmen haftaların da, yönetmenin en iyi filmleri gösterilirdi..

Filmi izlememizi, taksim-kadıköy dolmuşunda şöför salık varmişti; Adamın, sinema bilgisi dudak uçurtacak cinstendi. strapenteli 8’lik dolmuşta, sus-pus olup, yol boyunca adamın sinema konusundaki ahkamlarını dinledik. gerçekten inanılmazdı; Filmlerin senaristinden, görüntü

yönetmenine, kurgusundan bütçesine kadar her şeyi biliyordu.. nerdeyse set işçilerini sayacak!
Film yeni melek sinemasında oynatıldı “river of no return” dönüşü olmayan nehir. yüzyılın en iyi western’lerinden, diye kritik edilmişti.Belki de marilyn monroe, filme ayrı bir renk katmıştı.
Film, vahşi batı’da gelecek arayan baba-oğulun hikayesini anlatıyor. sonradan aralarına anne olarak monroe katılıyor vs.
Bu filmi hatırlatan neydi bana?
Son sel felaketi elbette; Tıpkı filmdeki gibi, adeta azgın bir nehirle boğuşan babanın bir benzeri, minik kızının sel sularında ellerinden kayışını yaşayan annenin dramı..
Bu çok hazin ve yürek yakıcı..Dila’nın, ne ölüsü ne dirisi bulunabildi.
Doğanın, asıl efendimiz olduğu bir kez daha belli oldu; Ancak bazen de bizler onu efendimiz olmaya zorlamıyor muyuz?işte o bölgede olup bitenler, can -mal kayıpları.. insana dayalı bir pervasızlığın neticesinde , gene insanların hırslarını gemleyememesi sonucu, alabildiğine büyümek hırsının bir tezahürü değil mi?

Zerzan’ın haşaratları ve muhasara..

haupbahnhofstr[pilli_silinen_hesap] | 15 September 2009 09:46

. İstanbul, sancağı’nın bir gün bir şekilde düşeceği belliydi.. Netekim, Allahın afatıyla düştü. 59 milyar doları güpleten güruhun, sosyal ve ekonomik ilişkilerle götgöte geçinip giden saltanatları muhasara altında.. ormanları yakıp yıkıp yağmalayan, kıyıları parselleyen, sit alanlarını talan eden, doğayı betonlaştıran çekirge-toplumu..
İstanbul’u kolpa cenneti yapanlar, sonunda felaket kapıyı çaldı arkadaş..
“Bize de bir götlük yer var mı abi” devri bitti;
Mülkiyet, insanların kendi aralarındaki paylaşım kavgalarında kendilerine yonttukları bir kavramdır. (Proudhon, kibarlığı da bir yana bırakarak, “mülkiyet hırsızlıktır” demiş..Ekoloji nazariyecileri; fiziksel çevreye derhal uyum sağlıycan, varolan kaynakları heba etmiycen sel, yangın, deprem; Bunlar, sana doğal olarak birşeyler sunuyorsa, bundan kaçınmıycan.. Meselenin sosyal boyutu böyle bir de dini ciheti var tabi;İslam dini, zorunlu ihtiyaçları karşılandıktan sonra, yılda 96 gram altın alabilecek kadar geliri olmayanı yoksul sayar.. Bugün, 96 gram altın kaç paraya tekabül eder? 5 milyar civarında bir para ediyor.. Bu kadar arttırabileceğin paran yoksa, biçare, muhtaç ve yoksulsun demektir.. işte fincana, tabaa, tencereye, üçbeş parça, çula çaputa meyledişin bundandır. Bu senin çileni tekmiller mi?Biçare’nin, idrak yeteneği proteinsiz kalmasından dolayıdır , yağmaya-çapula elverişli koşullardan yararlanma yeteneği yüksektir.. sağılabilme yeteneği iyidir.. sevk ve idare kolaylığı çok iyidir, yönetimi kolaydır. ırka özgü ayırıcı özellikler ırkın özel yetenekleri (hastalıklara direnç, çevre şartlarına dayanıklılık) kötü çevre şartlarına ve hastalıklara dayanıklıdır.. Bilhassa uzun mesafeleri yürüyebilme, aç kalarak ayakta kalabilme yeteneğine sahiptir, sağlam yapılı, kanaatkardır. yetersiz bakım, beslenme, farklı ve değişken iklim koşullarında yaşayabilir. İşte, bu sebepten sel mel dinlemez; Cenab-ı Hakkın, önüne yığdığı envai çeşit çula çaputa kendi malıymış gibi meyleder.. Buna düpedüz kent ekolojisinin bir tezahürü de diyebiliriz..Kent ekolojisi nedir? yaz sıcaandan nevrin döndü ise ve bu meyanda doğal bir afet mevzu ise derhal doğaya uyum sağlıycan.. Zerzan efendi de, ilkelliğin yalınlığına dönmemizi teklif eder, sikeyim uygarlığı, teknolojiyi der; İstanbul’u muhasara edenler böyle bir yalınlığın tezahürüdür.