bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

ÇOK İŞLİLİK

il mare | 02 November 2009 14:31

Kalın hatlar yoksunuyum…Belirli renkler yoksunu,sabit fikirler ve de bilinirliğin yoksunu…

İnce ince,her an üzerinden taşılmaya müsait belirsiz çizgilerden yürüyorum,kastıkça dengesizleşiyor,aşağı baktıkça korkuyorum…Başladığım yerden sonuca varamamak ise; işim…

İnce çizgiler arasında gidip gelirken de,denge konsantrasyonundan arta kalan zamanda mavili kırmızılı birşeyler takılıyor gözüme,denge sağlama sebebim gibi oluveriyor,mutlu ediyor,biraz düşüyorum üstlerine,kurcalıyorum ellerimle,çok geçmeden boyaları akıyor,ucundan kıyısından kara bana bakıyor…Gülümsüyorum,renksiz ve gerçekçi çizgilerimden iyisi mi kaymıyorum…Hayalkırıklıkları,benim işim…

O – 3

Colpadan | 02 November 2009 12:57

Şehrin ışıklarından kurtulmuştu. Günlerdir yağan yağmur da dinmiş, yerini pırıl pırıl sakin bir geceye bırakmıştı. Kumsalda uzunca bir süre yıldızları seyretti. Zihnindekilerin tamamı boşalmıştı. Evrenin sonsuzluğuyla karşılaşınca, düşüncelerindeki harflerin her biri yıldız olmuştu sanki. Kelimelerse takımyıldızları oluşturuyordu. Tüm gökyüzü büyük bir hikayeydi adeta. Tüm yapması gereken, bu hikayedeki rolünü bulmaktı. Şehirden uzaklaşınca tüm dünyadan kurtulmuş, uzaydaki boşlukla hayat bulmuştu. Az önceki haykırışını durduran da işte bu derin boşluktu.

Pazar Senfonim…

| 02 November 2009 12:13

files.myopera.com
files.myopera.com

Bugün bir uğultu var, kulaklarımda. Hayır, mecâzi anlamda değil. Gerçekten rüzgârın uğultusu. Bir süre sessizliğin içinde sadece bu doğal müziği dinledim. Ara ara ritmin yükselmesi ve ardından ince ritimlerle birleşerek daha da artmasının ardından, ufacık bir ara ES; derken tekrar aynı ritim. Hayır, aslında aynı ritim de değil, önceki ritmin sanki farklı notalarla çalınması gibi.
Evet, bugün ben hafif fırtınalı bir havada, rüzgârın sanki sadece bana özel verdiği bir konserdeydim. Bana özel, çünkü ben bunun farkındaydım. Bir ara kayda almayı düşündüm ve aldım. Fakat kayıt cihazım sanırım iyi değildi, çünkü kulaklarımdaki uğultunun senfonisi çok farklı idi. Öyle bir senfoniydi ki yüreğimdeki heyecan ile birleşti. Yok yok bu senfoni bambaşka idi. Belki de içimde yeni bir ufuk çizgisinin belirmesiydi.
Bu benim Pazar senfonimdi. Rastlarsanız eğer, rüzgârın senfonisini dinleyin, eminim herkes için farklı çalacaktır.
Ve bir de bu senfoninin ardından pulp fiction film müziği geldi, aklıma.
İŞTE BÖYLE…

Neden İncilden Sonra En Çok Okundular?

| 02 November 2009 11:25

KAPİTAL (Das Kapital) : Karl Marx‘ın en önemli yapıtlarından olup,toplam 3 koca cilt olarak okurlara armaganı…Bence en ilgi çekici olan yanı ise Marx’ın 3.cildi ilk sırada; sonra 1.cildi ve son olarak ise 2.cildi tamamlamış olmasıdır.
Dili ağır ve barındırdığı içerik bakımından da ilgi çekici olmasa da;bu kadar çok okunmasına bakılırsa insanlar sevmiş ve önem vermişler bu kitaba…

Benim için de başlarda okunması çok zor gibi geldiyse de sonrasında alıştım ve ilginç bir şekilde hoşuma da gitmiştir.

Romanda Anlatıcı Kimdir?

kahvekokusu | 02 November 2009 10:27

Roman, modern zamanların anlatım tekniğidir. Roman sanatı esas itibariyle anlatılacak bir hikâye ve bu hikâyeyi sunacak bir anlatıcıya dayanır. O halde hemen şöyle bir soru sormak gerekir: Romanda bize olayları anlatan kimdir? Romanda ya da hikâyede olayları okuyucuya anlatan sese “anlatıcı” diyoruz. Anlatıcı destan, masal, hikâye, roman gibi epik karakterli metinleri okumaya başladığınız anda kulağınıza gelen ilk sestir.

Okuduğumuz eserlerde hangi anlatıcı tekniğinin kullanıldığı bilmemiz romanları daha iyi anlayıp, yorumlamamıza olanak verir. Anlatıcı türlerini kısaca tanımaya çalışırsak ortaya şöyle bir sınıflama çıkar:

Teraneler 3 – Beğenmeme Hastalığı

Yuzeysel Fikirler | 02 November 2009 09:47

bana anarşizm övgüsü yapıyorsun demişler. herkesin kör gözüme parmak yaptıkları olguların arkasında gizlenen, bilgi kirliliğinin varoluş nedeni arkasında gizlediği o yalın gerçekliği gösterme çabamı küçümsemişler. bu sefer açıklıyorum kimler mi onlar? içinde benim de dahil olduğum bir zümre. başlıca özellikleri:

sabah yatağın sol yanından doğrulup küfrederek uyananmak. birilerinden ya da ailesinden kaptığı düşüncelere dünyanın bugün de hazır olmadığını anlamak ve dünyayı anladığını sanmak. telefonuna baktığında çağrı bırakmış arkadaşını görüp o ve rehberindeki diğer hepsinin ne kadar aptal olduğunu düşünüp pis pis sırıtmak ve evden çıkmak. havadaki kirliliği ve sokaktaki tinerciyi görüp hükümete küfür etmek ve edenleri alkışlamak. sorunları bas bas bağırmak ama çözüme dair ufak bir fikri bulunmamak. bir fikri bulunmadığını iddia edenlere siyasal ideoloji isimleri verip işin içinden çıkmak ve hayatına kendi çizdiği sınırlar koymak. dinlediği müzikte kusur aramamak ama başkalarının yaptığını bir prodüktör ve ses mühendisi kıvamında sağda solda eleştirebilmek. mixajdan masteringe kadar siyaset ve felsefe alanında olduğu kadar bilgili olabilmek. akşam arkadaşlarıyla dışarı çıkmak fakat hayattan zevk almayı bilmemenin sonucu zamanını boşa harcadığını düşünüp arkadaşlarını dinleyen haline acımak. yatağa başını koyduğunda geçen gününe ve giden dününe yine küfürler sallamak ve uykuya dalmak.

hepimizde zaman zaman parçalı bulutlu nüksetmiyor mu?

Brigen’in Buluşu

Colpadan | 01 November 2009 16:46

Sabahleyin bir iyi bir de kötü haberle güne başladı Brigen. Kötü haber, artık Brigen’in hiç bir projesine destek verilmeyişiydi. Yıldızlararası seyahat projelerinin hepsi rafa kalkmıştı. İptal etmeyi düşündüğü ışık hızı gemileri projesi zaten çoktan tarihin tozlu sayfalarında kalmıştı. 26 yıl çok uzun bir süreydi ve aslında Brigen’in kendisi tarih olmuştu. Artık bir bilim adamı olarak kendisine sadece saygı duyulabilirdi. İşlevini yitirip oyun dışında kaldığını düşünerek hüzünlendi.

MASKE

maltoferfol | 01 November 2009 14:22

Bir maske takındığım suretime…
Rol alırken hayatta elimin altındakiler…
Gözyaşı gibi kanlı…
Günahlarım kadar acı…
Sevaplarım yok gibi…
Unuttum tüm ezberlerimi…
Düşledim ki yok olmayı…
Ben istemedim hiç…
Baş başa kalmak tanrının gözyaşlarıyla…
Dinlemedi, anlatmadım mı acaba…
Yok, yine gözyaşı var kalbimde…
Yine bir koku keskin kan kırmızı avuçlarımda…
Bak maskemi alırken avucuma, kalbimide almışım…
Alacak verecek hesabım kalmadı tanrım…
Sil timsah gözyaşlarını…