Kalın hatlar yoksunuyum…Belirli renkler yoksunu,sabit fikirler ve de bilinirliğin yoksunu…İnce ince,her an üzerinden taşılmaya müsait belirsiz çizgilerden yürüyorum,kastıkça dengesizleşiyor,aşağı baktıkça korkuyorum…Başladığım yerden sonuca varamamak ise; işim…İnce çizgiler arasında gidip gelirken de,denge konsantrasyonundan arta kalan zamanda mavili kırmızılı birşeyler takılıyor gözüme,denge sağlama sebebim gibi oluveriyor,mutlu ediyor,biraz düşüyorum üstlerine,kurcalıyorum ellerimle,çok geçmeden boyaları akıyor,ucundan kıyısından kara bana bakıyor…Gülümsüyorum,renksiz ve gerçekçi çizgilerimden iyisi mi kaymıyorum…Hayalkırıklıkları,benim işim…Fikirlerimi seriyorum,uzun uzun bakıyor,toplayıp bölüyorum.Her topladığımda azalıyor,her böldüğümde çoğalıyorlar;manzarayı görüyorum,korkuyorum…Çok bilmek istediklerim var,ne kadar istersem bilmek,o kadar değersiz kılıyorum;peşlerinden koşmuyor onları şımartmıyorum,hepsini,bir yerlerden topladığım mahremiyetliklerle boğuyorum;can yelekleri olmak,benim işim…Bilmek ölmektir çünkü…Bilmek acı çekmek…Kulaklarımı tıkıyor,gözlerimi kapıyor,pedalları durmandan çeviriyorum.Sevgilerime laf olsun diye verilen karşılıklardan ve onların farkındasız suçsuz sahiplerinden,hiç istemesem de nefret ediyorum.Severek nefret etmek çünkü; benim işim…