Sabahleyin bir iyi bir de kötü haberle güne başladı Brigen. Kötü haber, artık Brigen’in hiç bir projesine destek verilmeyişiydi. Yıldızlararası seyahat projelerinin hepsi rafa kalkmıştı. İptal etmeyi düşündüğü ışık hızı gemileri projesi zaten çoktan tarihin tozlu sayfalarında kalmıştı. 26 yıl çok uzun bir süreydi ve aslında Brigen’in kendisi tarih olmuştu. Artık bir bilim adamı olarak kendisine sadece saygı duyulabilirdi. İşlevini yitirip oyun dışında kaldığını düşünerek hüzünlendi.İyi haber ise Brigen’in geçmişinden geliyordu. İrili ufaklı yüzlerce projesi için aldığı patentler vardı. Ayrıca yolculuğa çıkmadan önce yaptığı bazı akıllı ve şanslı yatırımlar onu çok farklı bir noktaya taşımıştı. Tüm servetini hesapladığında Pladeba’nın en zengini konumundaydı. Fakat başlangıçtaki kötü haber onu çok etkilemiş olsa gerek iyi haberlere pek tepki veremedi. Yalnız birisiydi. Hep yalnız olmuştu ama ilk defa bu derece dışlanmış ve yalnız hissediyordu. Hem bundan sonra ne yapacaktı? Zenginlik içinde kendini Pladeba zevklerine kaptırıp hedonist bir hayat mı sürecekti, yoksa hobiler bulup onlarla mı oyalanacaktı? Heralde en büyük hobim gene bilim olur diyerek gülümsediğinde kararını çoktan vermişti; elindeki tüm imkanları kullanarak evreni keşfetmeyi sürdürecekti.Aylar sonra tesisini tamamlamış ve çalışmalarına başlamıştı. Çok kısa sürede büyük ilerlemeler kaydetti. Artık vakum enerjisini kullanarak yarattığı solucan delikleriyle evrenin en uzak köşelerine gidip, tekrar Pladeba’ya geri gelebilirdi. Bütün servetini buna harcamıştı ama karşılığını alacaktı. Gerçek anlamda evrenin kaşifi olacak, hayallerindeki gibi Pladeba dışı yaşamla ilk teması gerçekleştirecek ve belki de en önemlisi eski saygınlığını yeniden kazanacaktı.Sonraki yılllarını hep bu hayal uğruna harcadı Brigen. Yaşam barındırması muhtemel onbinlerce yıldız sistemini bizzat o sistemlerin yörüngelerindeki gezegenleri inceleyerek geçirdi. Hergün yılmadan usanmadan dört veya beş yıldıza seyahat edip akıllı yaşama rastlamayı umdu. Yirmi yılın sonunda ise artık tükenmiş bir haldeydi. Elde ettiği onca yüksek teknolojiye rağmen sonuç tam bir hayal kırıklığıydı. Kum ve kaya çölleri, bezen yeşil bitki örtüsü veya uçsuz bucaksız okyanusları olan değişik gezegenler keşfetmişti. Buralarda, kendi gezegeninde de bulabileceği türden birkaç ilkel yaşam formundan başka hiçbir şey yoktu.En büyük buluşa sahip olmanın verdiği güç ancak yirmi yıl yetebilmişti Brigen’e. Aslında hayalden de öte bir şeydi bulduğu. Gözlerinizi açıp kapadığınızda, kendinizi evrenin istediğiniz noktasında bulabiliyordunuz. Milyarlarca ışık yılı öteye gitmek saniyeden bile çok daha kısa sürüyordu. Fakat bu bile yeterli değildi. Daha evreni tanımadan, deyim yerindeyse sihirli buluşuyla her şeyi keşfettim zannetti Brigen. Bu büyük yanılgı onun, bir kez daha yirmi yıl gibi büyük bir zaman dilimini kaybetmesine sebep olmuştu. Evren o kadar büyüktü ki, mesafeleri sıfır zamanla aşmak bile yetmiyordu keşfetmeye. Eğer evren, içerisinde Pladeba dışında akıllı yaşam barındıran başka gezegenlere sahipse bu oldukça seyrek olan bir şeydi. Artık çok iyi kavradığı bu gerçeği, geçirdiği son yirmi yılda yavaş yavaş kabullenmek zorunda kalmıştı. Akıllı yaşama rastlamak için evrenin çok büyük bir bölümünü taraması gerekliydi ama bu imkansızdı. Evet istediği an istediği yerde olabilirdi ama 150 milyar galaksinin her birinin içerisindeki yaklaşık 100 milyar yıldız sistemine tek tek bakmak ve buralarda hayat var mı diye araştırmak için tüm pladeba halkının ömrü bile yetmezdi. Yirmi yıl boyunca rastgele seçtiği elverişli noktalardan edindiği tecrübeyle anlamıştı ki evrenin her yeri birbirine benziyordu ve bize sunduğu “boşluk” dediğimiz bu devasa mekan, yaşam için hiç de misafirperver değildi.Onca buluşa, onca başarıya rağmen başarısızdı. Öyle görüyordu kendisini. Hedefine ulaşamamıştı. Bu yüzden kaybettiği yıllar ve umutsuzluk içini kemirmeye başlamıştı. Koskoca evrende sadece Pladeba mı var sorusuna şimdiye kadar kayıtsız şartsız verdiği cevap hayırdı. Mutlaka başka yerler de vardı Pladeba gibi. Aksini düşünmek dahi istemiyordu ve buna hiç bir zaman inanmamıştı. Fakat son zamanlarda içine bir şüphe düşmeye başladığını hissetti. Bunca yıl boş hayaller uğruna mı heba olmuştu? Söz uzaylılardan açılınca tuhaf ışıklı disk şeklindeki gemileriyle Pladeba’ya geldiklerini iddia edenlere kahkahalarla gülerdi. O kahkahalar sanki dönüp yakasına yapışmıştı. Belki de hiç var olmadıkları için gelmiyordu uzaylılar. Belki de evrenin başka bir köşesinde başka bir Brigen aynı kahkahaları atıyordu kendisi için. Sırf kendi gezegenini bulamıyor diye.Sonraki yıllarda evreni keşif projelerinden koptu Brigen. Kafasında zamanla çılgınca fikirler yeşertmişti. Evreni keşfedilmesi gereken bir alan olarak görmekten vazgeçmiş, artık aşılması gereken büyük bir engel, devasa bir problem gibi görüyordu. İçini hırsla doldurmuştu. Pladebadan da kopmuştu. Gözü hiçbir şeyi görmüyordu. En büyük olmak istiyordu. Sadece Pladeba’nın değil, kainatın en büyüğü olmalıydı. Bu konuda gerçek anlamda kendini ikna etmedikçe vazgeçmeyecekti. Fazlasıyla kişiselleştirmişti. Artık tüm çalışmaları evren ve kendisi arasında bir restleşme gibiydi.Oluşturduğu büyük ekiple canlılar arasında bilinç transferi konusunda çalışmalara başlamıştı. Bu çalışmalarla birlikte dönüşü olmayan tehlikeli bir yola da çoktan girmiş oldu. Çalışmalarını eskiden olduğu gibi Pladeba halkının geleceği için yapıyormuş gibi görünse de artık durum böyle değildi. Kendi hırsı, kişisel amaçlarını ön plana çıkarmıştı. Bilinci, kaydedilebilir veri formuna getirmeyi başardığında, elektromanyetik dalgaları bu veriyle kodlamaması için hiçbir sebep kalmamıştı. Birbiri ardı sıra, evrenin rastgele köşelerine zincirleme olarak açılan solucan delikleri planlıyordu. Bilinciyle kodladığı dalgaları bu solucan deliğinden yolladığı zaman evrende sonsuza kadar gerçekleştirecebileceği bilinç düzeyindeki seyahatine de başlamış olacaktı. Artık bir gemisi olmayacaktı. Bir bedeni bile olmayacaktı. Ta ki başka bir zeki yaşam formundan canlıyla karşılaşana kadar. Böyle bir şey olduğunda bilinci bu canlıyla girişim yapacak, uykudaki donmuş algısı yeni bir bedende hayat bulacaktı.Tüm hazırlıklar tamamladıktan sonra bilincin elektromanyetik dalgalara dönüşeceği kabine girdi. Artık Pladeba’ya geri dönüş yoktu. Kafasındaki yüzlerce noktaya elektrotlar saplandı. Her şey bir anda olup bitecekti. Milyon veya milyar yıl farketmezdi. Seyahati ne kadar sürerse sürsün onun için her şey bir göz açıp kapama zamanı kadar sürecekti. Kabinin içine dolmaya başlayan suyun soğukluğu ve korku birleşince titrediğini hissetti. Bunun doğal bir tepki olduğu konusunda kendini ikna etmeye çalışırken vakum enerjisini toplayan cihazların gürültüsüyle ilk solucan deliğinin açıldığını anladı. Geri sayım sayacı 5 – 4 – 3 …rakamlarını gösterirken heyecandan nefesi durmuşu. Sonrasında müthiş bir acıyla tüm vücudu kaskatı kesildi. Kabindeki su aniden köpürüvermişti. Yaşadığı tarif edilemez acı yüzünden etrafı bembeyaz görmeye başladı. Sayaç sıfırı gösterdiğinde bilincini o solucan deliğinden içeri yollayacak tüm enerjinin kafasının içine dolduğunu hissetti. Son olarak yırtılma sesine benzer bir sesle beraber her şey karanlığa gömüldüğünde Brigen’in bilinmeyene yolculuğu başlamıştı.