bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Virüslerin Evrimi ve Evrimsel Sınıflandırılması

majesty s infinity | 05 January 2010 12:49

virüs materyali
virüs materyali

Virüslerin evrimsel kökeni ayrı ve büyüleyici bir sorundur. Virüsler etrafındaki tartışmalar daha çok şu iki görüş üzerinden yapılmaktadır;

1) İstisnalar dışında virüslerin tüm ana sınıfları baz alındığında ökaryotik virüsler prokaryotik virüslere göre daha fazla çeşitlilik gösterir.

2) Bununla birlikte ökaryotik virüsler bakteriyofajlarla ve çıkarcı genetik materyallere sahip prokaryotik virüslerle önemli sayıda gen paylaşırlar.

Prokaryotik ve Ökaryotik virütik materyaller arasındaki ilişki her zaman komplekstir. Bu doğrultuda açıklama yapacak olursak, spesifik ökaryotik ve prokaryotik gruplar arasındaki direkt bağlantılar genellikle izlenebilir değildir. Bir saniyeliğine gelişmekte olan ökaryotik hücreleri daha sonra da ilkel gen havuzunu karşılaştırmaya tabi tutalım. Virüs potasıyla söz konusu ökaryotik hücre yapıları ve prokaryotik hücre yapıları arasında yapılacak geniş karşılaştırmalar aralarındaki mutualist ilişkiye dayalı anahtar-kilit ilişkisini ve virüslerin bu hücrelerle beraber evrimleşme sürecine dahil olduklarını gösterecektir.

SANIYORSUN Kİ…

sonbahar kizili | 05 January 2010 12:00

Sanıyorsun ki sen çıkıp gideceksin ve her şey kaldığı yerden devam edecek..sen kapıyı çarpmamışsın gibi ben başka bir pencerede menekşeleri sulayacağım..

Kaldığı yerden devam edecek hayat sanki hiç ikiye bölünmemiş gibi..sessizliğim çarpmayacak kulaklarına, gülüşümün asıldığı duvarlar gelmeyecek üstüne, çarşaflara dolanmayacak kederin…

Sabah kahvaltı hazırlarken seslenmeyeceksin içeri… Unutup iki bardak koymayacaksın masaya… İki kişilik demlemeyeceksin çayı… Ve tek başına içerken yine alacaksın aynı tadı…

cinsellik eserleri

taha3045 | 05 January 2010 10:11

Aralık ayında çıkan bir haber göre Ayşe Arman daha çok seks içerikli yazılar yazmak istiyormuş, ancak engellendigini söylemiş.

18. Yüzyılda yazılan 4 ciltlik Marifetname‘de pek çok cinsel bilgi mevcut.İbrahim Hakkı tarafından yazılan eserde erkeğin eşi ile eğlenip cinsel ilişkide bulunmasının usul ve yöntemleri ile ilgili yirmi adet öğüt vardır.Ayrıca kadın ve erkeğin cinsel organlarının yapısı da kitapta yer alan bilgiler arasında. (:Erkeklerin testis kaslarının dört tane oldugu bunların testisleri korumak ve uyarmak için yaratıldıgı, içlerindeki yumurtaların katı olduguve tabiatlarının sıcak oldugundan dolayı duman yayıp ,erkeklerin yüzlerinde tüy bitmesine sebep oldukları yazar )

YALAN

astral | 05 January 2010 09:38

Hiç yalan söylememişmiş.

– Sim kartımı değiştireceğim.
– Seni bırakmayacağım.
– Seni seviyorum ve aşığım.

Sim kartını zaten değiştirmedin, durum ortada. Mevzu yapmadım. Ama değiştireceğim dedin mi, dedin. Değiştirdin mi, hayır!

Beni zaten bir kez terk ettin. Bu da ikinci. Hani bırakmayacaktın? Yalan değil miymiş bu laf? ‘Seni bırakmayacağım.’

Seni seviyorum ve aşığım. Bu mudur sevginin ve aşkının kredisi? Aşk kavramın ve ‘seni seviyorum’un anlamı bu mu sende?

(Yazılar herhangi birine yazılmamış olup, hayal gücünün özgür uçuşlarıdır.)

sema’da bir siyah sevda-I

kharis | 04 January 2010 15:06

2 sene geçmişti son vedanın üzerinden.Terkedilmişti..ama.. Bitmek tükenmek bilmeyen, zamanı hiçe sayan, bir nevi katran gibi bedenini sarmıştı bu aşk…kurtulamıyordu..katran diyorum çünkü kız da biliyordu ne yaparlarsa yapsınlar asla pembe ol-a-mayacaktı bu aşk… Belki de en çok istediği arzuladığı şeye en yakınken, herşeyin boş yere olduğunu anladı o gün…

emre: öyle değill içimdeki yalnız adam bir sarılsa sımsıkı boğar sevdası,kımseye demedikleri var daha yanılmadı hiç kırılmışlıkları var hayata dair, elleri hala sıcak elleri hala çocuk, kirlenmiş gözlerde yok lekesi, şimdi kusursuz bir düş istiyor,uykusunda deil öyle deil, kuytusunda istiyor…………….
ela: o çocuksu kalp neden bazen saklanıp bazen görünüyor bana? bazen evet sıcacık hissediyorum ellerini bazense soğuk bir rüzgar gibi başımı döndürüyor her defasında ümitsizliklerii…
emre: ne bir yabancı nede yalancıyım, kimliksiz yanım kimsesiz tavrım kime ne savdalım……
ela: ne var ne yoksun hem yok hem de çoksun..
emre: çoğalırım ufkunda usul usul, sevda içimde en buyuk kusur……….
ela: ufkum uzakları göremiyor…göstermedin..
emre: kalp gözünü dene
ela : kalp gözüm çok üzdü beni..
emre:haklısın..
üzme bir daha onu
bakma
oradan. hoşçakal..

Mordolfikce’den- den…

Dolce Magico | 04 January 2010 14:11

img246.imageshack.us
img246.imageshack.us

Ses: Heybeli ada’nın fayton sesleri, kalbimin üç küspisli aort kapağı, tıngırdayan çaydanlığın buharı, gecenin rutin adımları, tanınmamışlığın izdüşümündeki yerin suskunluğu, tükenen yalnızlıkların iç gıdıklayıcı iticiliği, inanılmaz aşkın saçma mitingi, hayatın son deminin koyu lekesi, son dansların ayak sesi, enstrümanın tellerinin birbirine vurması dudaklarımla beraber, saklanan rüyaların macerası, yaşamı asmanın devamsızlığı, …

Bu noktada durdum, bir nebze duman çektim içime, bir yudum kadeh attım boğazıma. Şarkımı dinledim anılar orkestrasından, isyanım benim, … …

GÖZYAŞLARIMIN TANIĞI

mavilikler | 04 January 2010 13:36

Benim hiç ablam olmadı. Bu yüzden ablası olanları hep kıskandım.
Odama çekilip çaresizce ağlarken, kapımı aralayıp usulca içeri süzülen, neden ağladığımı soran bir ablam olsaydı…
O zaman gözyaşlarıma tanıklık eden biri olduğunu bilir ve odamdan çıktığımda, o ağlayan ben değilmişim gibi davranmazdım. Gözyaşlarının yerini çaresizliğin verdiği öfke doldurmazdı.
Ablam yanıma oturur ve elimi tutardı. Titreyen, tüm işlevini kaybetmiş elimi… Ona yeniden hayat verir, bir el olduğunu hatırlatırdı. Sonra da bana yapardı aynı şeyi. Sorular sorar, hıçkırıklarımın arasında ağzımdan dökülen bölükpörçük cümleleri dinler ve onlardan anlamlı, eksiksiz bir bütün yaratırdı. Sonra bu bütünü gözlerimin önüne sererdi.
Bense, onun bana gösterdiği şeyle anlattıklarım arasında bir bağlantı kuramazdım önce. Ablamın sevecen yüzüne bakar, bana olan sevgisinden, gerçeği göremediğini düşünürdüm. Ama o, konuşmasını sürdürüp ayrıntılara indikçe, canımı yakan şeyler artık acıtmaz olurdu. Çünkü resmi görmeye başlardım artık… Ve onun içinde de kendimi görürdüm. Ne olduğumu, kim olduğumu hatırlardım yeniden.

ÖLÜMÜN DOĞUM SANCISI VE DOĞMAMIŞ ÇAKIL TAŞLARI

il mare | 04 January 2010 12:00

Telaşlı bir geçmişi anımsamanın giderek sakinleştirdiği bir şimdinin kıyısından,hatırlıyorum.
Düşünmeye çalışırken hatırlıyor buldum gene kendimi, düşündüklerim hatırladıklarımdan ibaret adeta…

Ses tonumu hatırladım ve sana anlattıklarımı.Saçmalamalarımı sonra,saçmalamalarını…Gülüyordum o zaman ya hani sana da çaktırmadan,görmüyordun sen,şimdi de aynını yapıyorum.Gülüyorum ama daha çok şeye,en çok kendime..Ses tonuma,yüz ifademe,ufak bir kareye nasıl sığdırmayı becerdiğimi şimdi bir türlü anlayamadığım,istesem de artık yapamadığım o şapşal ifadeye fazlasıyla gülüyorum.Yanındaykenki eskime,çizgilerime gülüyor, ardından biraz ağlıyorum.Yaşsız ve içten,eğri biraz,kambur…Bir soru işareti gibi aynı.. Sonramı ve sonranı bir soru işaretine benzetiyorum;kibirli ve kendinden emin bir başa oturtuyor bütün lahzalarımızı ve saymaya başlıyorum geride kalan soruları…Eğri sorular ve nizamlı..

meditasyon

astral | 04 January 2010 11:11

www.loadtr.com87309-meditasyon.htm
www.loadtr.com87309-meditasyon.htm

Bundan yirmi yıl önceydi. Sıradandı. O zaman da hayatın yoruculuğu vardı. Dayanamayacağım zamanlar o zaman da üzerime geliyordu. Çare arıyordum. İlk çareyi/ kendi kimliğime yakın olan çareyi meditasyon yapmak da buldum. Nedir bu meditasyon şaşası?

Nefesini sayacaksın. Ona kadar sonra gene onakadar. Aylarca devam ettim. Kitaplarda böyle yapmam yazıyordu. Tabii ayrıntılar var ama bir süre sonra o ayrıntılar fani kalıyor. İşin özü kafayı dinlendirmek. Ayrıntılar: ışık uygun olmalı. Loşolursa iyi olur ya dakaranlık. Sessizlikde önemli. Oturuş da önemli ama dediğim gibi düzenliyapıldığında bunlar fani kalıyor. Olay bunlar değil. Ben bunlara ve her şeye uyup devam ettim. Bu mudur dedim, bir şeyiyanlış yapıyorolmalıyım.