bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Fair-Play Elvan …

macro | 20 January 2010 11:38

Elvan Abeylegesse
Elvan Abeylegesse

Uzun zamandır futbolumuzla arttıramadığımız fair-play puanlarımızı atletizm gururumuz Elvan yükseltti. Almanya‘nın Berlin şehrinde yapılan son Dünya Atletizm Şampiyonası‘nda ilginç bir olay yaşanmıştı. 15 Ağustos 2009 tarihinde koşulan bayanlar 10 bin metre yarışı olmuştu.

Elvan gibi yarışın favorilerinden olan Etiyopyalı atlet Meselech Melkamuayakkabılarını otelde unutuyor. Bunun üzerine Elvan Abeylegesse yedek ayakkabılarını Melkamu’ya veriyor yarışması için. İşin enteresan tarafı ayakkabı sponsorları farklı ve birbirlerine rakipler.

söz yangını

nazokiraze | 20 January 2010 10:29

Kimse hakkında konuşulmasını istemez, sevmez ama çogu kimse kendine yapılmasını istemedigi halde başkası hakkında konuşur, ille şu şununlaymış, bu böyle yapmış şeklinde dedikodu yapmasa da mutlaka o kişinin ayıbını , ettiği bir sözü, yaptıgı hareketi mutlaka eleştirir,dile getirir.

Başkası hakkında kötü söz etme, eleştiri, ayıbını dile getirme ,hoşlanmayacagı laflar etme, duydugu taktirde üzülecegi şekilde konuşma kısacası gıybet insana yapması en kolay ve tatlı gelen üzücü davranışların başında gelir. Birisi hakkında konuştuktan sonra, ne var olanı söylüyorum demek işin kötü yanını örtmez, zaten olanı söylemek dedikodu ve gıybettir, olmayanı söylemek iftira olur. (Her doğruyu söylemek bazen dogru değildir)

Host ve Domain İncelemesi

macro | 20 January 2010 09:33

Bloğumuönümüzdeki birkaç hafta içinde .com uzantılı bir adrese taşımayı düşünüyorum. Tabi bu fikirde pilli’den aldığım birikmiş ödemeleriminde payı var. Lafı geçmişken burdan pilli ekibine de teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Güvenilir domainve hostfirmalarını araştırayım dedim. Elde ettiğim sonuçları da sizlerle paylaşmak istedim.

Go Daddy

Go Daddyçoğu kişinin en güvenilir host ve domain sağlayıcılar listesinin ilk sırasında yer alır.
Domain’im için $10.69 fiyat biçerken, host için $4,99 – $9,99 – 19,99 gibi fiyatlara sahip paketler içeriyor. Üç pakette de $60’lık MySpace® myAds Credit ve $50’lık Facebook® Ad Credit mevcut . İlk paket 100 Gb, ikinci paket 300 Gb, üçüncü paket 500 Gb bant genişliği sunuyor. Paketler sırasıyla 1Gb , 5 Gb ve 10 Gb disk alanına sahip. En az 15,68 $ ile işimizi görebiliriz go daddy ile.

Türkticaret
Türkticaret alternatif olarak düşünülebilir. Yıllık .comuzantılı alan adına 20,99 tl istiyorlar.

bebegimin ilk yili 5-6-7 aylar

simsir tarak | 19 January 2010 17:56


5. ay dış dünya

Bacakların arasında bir hafta oturma egzersizi yetti ve desteksiz de oturabiliyor ancak güvenip bıkamadığımızdan yerdeki yorgana 5 adet yastık ilave oldu.
Şimdiki merakı oturmaktan çok dönerek yorganı geçip hatta kapı eşiğini de aşmak.
Yorganın üzerinde bir bakmışız oyuncağın birini eline geçirmiş kemirirken, bir bakmışız uçaktan serbest düşüş yapan sporcular gibi açmış kolu bacağı yere ha çakıldı, ha çakılacak bir heyecan bir heyecan.

El ayak sürekli koşu halinde .” Koş koş anca yetişirsin”

Yorganın üstündeki serbestlik bazen işime gelmiyor odadan ayrılınca ne yapacağını kestiremediğimde yatağına koyup birkaç sevdiği oyuncağı da yatağa serpiyorum. Her zaman hedef gidemese de hiç bıraktığım gibi bulmuyorum tuhaf sesler çıkararak gayretine gayret katıyor.

Egzersizlere hem emir hem de ben devam ediyoruz. Benim egzersizime sabah yürüyüşleri ilave oldu. Emir’inkine de sabah gezileri. Artık kanguruya sığmadı için bebek arabasıyla geziyoruz. Yürüyüş de emiri çevre ile tanıştırıyorum, bu güneş, bu rüzgâr, bu korna sesi, bu çiçek vb.

Odadaki dolap aynasında bir birimize dil çıkarmaya başladık. Bir yerde okumuştum 5 aylık bebeğin aynalı oyuncağı olmalı diye.
Aldık bir tane renkli, kolunda bacağında değişik ses çıkaranlardan. İlgi süper ancak her başım sıkıştığında onu önerdiğim için sinir oldu. Artık oynamıyor. Biz yine dolap aynasında çeşitli maymunluklar yapıyoruz.
Oyuncu bebek günleri oluştu. Bazı sabahlar dikkatimi üzerinde tutmak için değişik sesler, mimikler yapıyor ve birden ayağını birden ağzına alıyor. Gel de dayan gidip yiyorum onu.
Oyunların en yaratıcıları tanıştırma seansların da artıyor. Tükürmeler, kaşığı yakalamalar.
Bir de önlük işi var. Salyalar maksimum seviyeye geldiği için farklı farklı önlükler alıyorum. En sonun da tişört gibi giyilen penye yakası olanlarla rahat ediyor çekiştirmekten vazgeçiyor.

Hayalperestin Günlüğü

Galanthus | 19 January 2010 12:55

İflah olmaz bir romantik var karşınızda şu anda.

Kendisi bir otobüste, hatta kendi standartlarına göre oldukça lüks sayılabilecek bir otobüste seyahat ediyor üstelik tek başına. Kimse de yok yanındaki koltukta. Bu yüzden istediği kadar yazabilir ve de yayabilir. Önünde topu topu üç saatlik bir yolculuk kaldı ve okuduğu kitabı da bu süre içinde bitirebilecek.

Yolculukta geçtiği duraklardan hiç biri gelecek kadar onun içini acıtmadı, hiç birinde kendini bu kadar yalnız hissetmedi. Bir sonraki durak sevdiğinin memleketinin durağı, onu göremeden buralardan öylesine geçip gitmek acı verici. Bir yolu olsa keşke inse şu otobüsten hemen bir sonraki durakta ve gitse sevdiğinin kapısına, çalsa o kapıyı, sevdiği açsa ve nutku tutulsa, kısa bir şaşkınlıktan sonra onu belinden kavrayıp sıkı sıkı sarılsa… sonra sonra yine gitmesi gereken o yere gitmek için bir otobüse binse, ilk otobüse. Gittiği yerde yalanlar uydursa otobüs arıza yaptı, yollarda rezil rüsva oldum dese. Yok, hepsi bir hayalden ibaret, ne sevdiğinin kapısına gidebilir ne de sevdiği onun bu durağında onu görebilmek için çabalayabilir.

Tüm Zamanların En Büyük Sanatçısı: Victor Hugo

24black mamba24 | 19 January 2010 11:29

Ünlü Fransız yazar Andre Gide kendisine yıllar önce sorulan “En büyük Fransız şairi kimdir?” sorusunu şöyle yanıtlamıştı:
“Ne yazık ki, Hugo! Victor Hugo!”

Victor Hugo
Victor Hugo

Hugo bugün, Fransız olmanın ötesinde insanlığın evrensel duygularını dile getiren sayılı yazarlar arasında yer alıyor. Yaşarken söylediği şu sözlerle de, bulundu çoğrafyayı ve zamanı aşarak bütün dünyayı kucaklıyor:

“Ben şimdiye kadar mevcut olmayan bir partiyi temsil ediyorum: Uygarlık partisi. Bu parti yirminci yüzyılın partisi olacaktır. İlk önce Avrupa Birleşmiş Milletlerini meydana getirecek, ondan sonra da Dünya Birleşmiş Milletleri’ni.”

Victor Hugo 28 Şubat 1802 günü üçüncü erkek çocuk olarak dünyaya geldiğinde o kadar cılızdı ki, onun değil yazar olmak, yaşayacağına kimse inanmıyordu. Aile ortamı da Hugo için oldukça sağlıksızdı. O daha doğmadan önce anne baba arasındaki ilişki neredeyse bozuktu.
Babası Leopold Hugo, Napoleon‘un ordusunda önce binbaşı, sonra general olmuş, imparatorluğun ordusuyla ülke ülke dolaşıyordu. Küçük Victor zaman zaman, annesi ve kardeşleri ile Paris’ten ayrılarak babasının peşinden gidiyordu. Ama anne ve babanın bitmek bilmeyen kavgaları sanki onlarla birlikte yolculuk ediyor, bu renkli geziler kavgalarla son buluyor ve Paris’e dönüyorlardı.

İletişim araçlarının olmadığı bir çağda, bu geziler Victor için büyük bir sanştı. İleride yazacağı ölümsüz yapıtların oluşumunda bu geziler de etkili olacaktı. Beş yaşında İtalya‘yı gördü. Onu asıl etkileyen, 1811’de gittiği İspanya‘ydı. Madrid‘de Prens Masserano’nun sarayına yerleştiklerinde küçük Victor büyülendi. Gelecekteki yapıtlarından biri olan “Hernani” dramının ilk tohumları düşüncelerine orada yerleşmeye başladı. Burada babası onu soyluların gittiği yatılı bir okula gönderdi. Okulun hademesi, kamburdu. “Notre Dame’ın Kamburu” romanındaki Quasimodo karakterinin oluşumunda bu hademe Victor Hugo için bir ilham kaynağı oldu.

GÖLGE

mavilikler | 19 January 2010 10:59

Yorgundum. Açtım. Üşüyordum. Bir an önce eve atmak istiyordum kendimi. Kapıdan içeri dalmak, sıcağa kavuşmak… Hem dışsal, hem içsel olarak doya doya ısınmak istiyordum.

Mutfaktan gelen hoş kokuları derin derin içime çekerek salondaki koltuğa uzanmak ve yarı baygın bir halde kumandayı elime alıp TV kanalları arasında dolanmak istiyordum.

Mutfaktan bana yöneltilen sorulara, bu yarı uyur vaziyette, bulutların üzerindeymişçesine çok uzaklardan yarımyamalak karşılıklar vermek; mutfaktaki kadının cevaplarla çok da ilgilenmediğini, esas maksadının mutfakla salon arasındaki mesafeden bana ulaşmak olduğunu bilmenin rahatlığıyla, kelimelere önem vermeden, öylesine, sadece konuşmuş olmak için konuşmak istiyordum onunla.

Büyük Lokma Ye, Büyük Konuşma!

24black mamba24 | 19 January 2010 09:48

Büyük lokma ye, büyük konuşmademişler. Kesinlikle. Bende büyük konuşmama taraftarıyım fakat arada sırada oluyor. Ama en pis noktalarda ağzımdan çıkıveriyor. Şimdiye kadar fazla dikkat etmesemde bundan sonra ağzımdan çıkacak her kelimenin bir sınırı olacak(inşallah).

Büyük konuşmak benim hayatımda ki önemli noktaları belirledi diyebilirim. İlköğretime giderken üniversitede bile ailemin yanından ayrılmayacağım diyordum, ki lisede ayrıldım. Mesela bu ayrılma, benim ileriki yaşamımda bazı olaylara karşı davranışlarımı değiştirecek(olumlu veya olumsuz).

safiye Ali–ilk kadın hekimimiz

nazokiraze | 18 January 2010 16:18

İstanbul’da 1891 (1894 yazar bazı kaynaklar) yılında dünyaya gelen Safiye Ali Osmanlı İmparatorluğun’a çeşitli hizmetlerde bulunmuş bir ailenin kızıdır.Babası Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid’in yaverliğini yapmış olan Ali Kırat Paşa annesi ise Mekke Muhafızı Müşir Hacı Emin Paşa’nın kızı Hasene Hanım’dır.(kendisi de Bülent Ecevit’in annesinin teyzesidir)

İlk olarak özel başlayan eğitimi Üsküdar Amerikan Kız Koleji ile devam eden Safiye Balkan Savaşı’nda gördüğü yaralılardan çok etkilenir ve kendine tek bir hedef belirler doktor olmak.

Yaşadığı yıllarda elbette bir kadının tıp fakültesinde okuması ve hekim olması ancak hayal edilebilecek bir fantezidir, çünkü Darülfünun Tıp Fakültesi bayan öğrenci kabul etmemektedir.Belki de Maarif Vekili Şükrü Bey destek olmasa hiçbir zaman Almanya’ya gidip Würzburg Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptıramayacaktı. Safiye Ali başarıyla bitirir okulunu , kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yapar. Kurtuluş Savaşı sona ererken o yurduna dönmüş ve işe başlamış olur.

Prof. Dr. İlber Ortaylı

24black mamba24 | 18 January 2010 15:16


İlber Ortaylı

1947 yılında Avusturya‘nın Bregenz kentinde doğdu. Kırım Tatarı bir ailenin çoçuğu olan İlber Ortaylı, ilk ve orta öğretiminin büyük bir bölümünü Ankara’da tamamladı.

Lise öğrenimini ise 1965 yılında Atatürk Lisesi‘nden mezun olarak tamamladı. Üniversite öğrenimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi – Tarih bölümünü başarı ile bitirdi. Viyana Üviversitesi‘nde Slavistik ve Orientalistik bölümünü okudu.