bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

HER YÖNÜYLE, HER RENGİYLE DÜNYA SİNEMASI (1)

astral | 26 March 2010 13:42

www.ucandaire.org
www.ucandaire.org

SİNEMA YAZI DİZİSİ OKUYUCUSUNA GEREKLİ GENEL BİLGİ/ AÇIKLAMA:

Bu yazı dizisi bir sinema araştırmasıdır. Bu yazıda öncelikle küreselleşme ve sinema ilişkisini açıklamaya çalışacağım.

Ardından sinema tarihi, yönetmenler, kimi filmler ve yapı çözümü, alt metin okuma, post yapısal sinema, avangard sinema, sanat sineması ve Hollywood sineması, sinema kavramları, firmalar, kurumlar ve sinema tarihine yazılanlar gelecek…

YAZI DİZİSİNİN İÇERİĞİ:

Parça parça ve sırayla devam edebilecek bir sinema araştırma yazı dizisi. Tüm bunlarsa yıllarca, yüzlerce sinema makalesini okuyan bir sinema severin merakıdır ki; bu makale adlarını, yazarları da sizlerle paylaşacağım. Yazı dizisinde bu öğretileri öğrenmemi sağlayan her ismin emeği vardır: Yazarların, öğretmenlerimin, sinema düşkünü sohbetlerin, sinema teorilerinin tartışmalarının yapıldığı kamusal alanların ve tabii ki, sinema tutkumun…

HIZLI MI, YAVAŞ MI İLERLİYOR, YOKSA BEN Mİ ANLAMIYORUM?

Kuramsal sinema bilgileri çoğumuz için baştan katlanılmaz olabilir. Adı üzerinde bunlar kuramsal bilgilerdir. Bu alanda ciddi bir öğretiye sahip olmak istemeyenlerin hiç okumaya başlamaması gereken yazı dizisidir bu.

Kimi zaman kavramlar, isimler üzerinde çok durulmadan hızlıca geçildiğini düşünebileceğiniz yerler olacak. Bunun sebebi, genel hatları ile sinema tarihinde birçok kavrama değinilirken hiçbirini atlamadan ve hepsinden sırayla bahsetmek kaygısı taşımak, bir diğeri de kavramların bolluğudur.

Okuyucu ilk anda yazı çok hızlı ilerleniyor kaygısı taşısa da yazı dizisini tamamladığında ciddi bir sinema bilgisi tortusuna sahip olacaktır. Burada tortu dememin nedeni şu: Her ne kadar genel bir kanı ve bilgi edinilse de, bu yazı dizisini okuduğunuzda onlarca sinema kitabı okumuş gibi olunmayacaktır. Bu nedenle okuyucu ne az öğrendiğinden ne de hızlı akıştan dolayı ne yazarı ne kendini sorgulamamalıdır.

GÜZEL OLURDU…

il mare | 26 March 2010 12:45

göz alıcı;çünkü çok renkli
göz alıcı;çünkü çok renkli

Bir trenddir gidiyor,şimdi tüm dizilerde millet illa birbirini aldatıyor,bacısına bilmem nesine yan gözle bakıyor.

Aşkı Memnu ile başladı,Behlül amcasının karısına baktı,

Ondan önce Kavak Yelleri vardı, orda kim kiminle ne yaptı,zaten belli değil..

Yaprak Dökümü’nde Leyla ile Necla ortalarına tek bir adam aldı, yeri geldi Leyla sardı yeri geldi Necla bağrına bastı, ama Oğuz’a bir şey olmadı.

Yetişemediğim Hayal Gibisin

astral | 26 March 2010 11:22

Gündüz ofisine uğradığında, Elif zili çalıp da asistan açtığı andan itibaren, bu asistanın Elif’e aynı bakmadığını anlamıştı. Ki, asistanın hakkı yok denilirse yalan olurdu.

‘Elif Hanım hoş geldiniz’ dedi kadın başka biri gülümsemeyle. Bu gülümsemede ‘Şimdi Memet Bey’in sizi görünce nasıl gülümsediğini göreceğiz’ diyen ve bunu önceden, çok önceden bilen bir kadının bilmiş bakışları karşılıyordu her seferinde Elif’i.

Elif bu durumdan rahatsız olsa da elden ne gelirdi…

‘Memet Bey burada mı?’ der demez de, ‘Şu adam coşkusunu biraz gizlemeyi başarabilse’ diye geçiriyordu Elif.

Aralarında şimdilik çok önemli bir şey olmamasına rağmen tüm işini bırakan adam, coşkuyla karşılıyor ve o andan itibaren yüzünü kaplayan huzur muayenehaneyi de kaplıyordu.

Notalar önünde udunu çalmaya koyuldu Memet. Elif gelmeden de keyiflice çaldığı belli oluyordu. Elif’e söylemek istedikleri ağır basmışcasına birden bırakıverdi masaya udunu.

Rahat, bordo, kocaman koltukta bacak bacak üstüne atmış ve yine siyah, fırfırlı bir şeyler giymiş olan Elif’i şöyle çaktırmadan süzdükten sonra;

‘Karmakarışığım. Aştan korkuyorum. Seni görmek istiyorum. Sen benim ilham kaynağımsın ama sende kaybolmaktan, sana aşık olmaktan; deri/ne düşmekten korkuyorum dedi Elif’in gözlerine bakarken.

Mırıl mırıl konuşuyordu, dudakları kıpırdamıyormuş gibi. Bu ona ayrı bir hal katıyordu. Mistikti, kesinlikle gizemli… Bunu ona söylesen, kesinlikle kabul etmezdi. Diline doladığı, ‘Ben kendi dünyasında yaşayan bir adamım’ derdi hep.

Dünyasından hep bir parça çıkmaya çalışan ama buna ne cesareti ne de düşleri yeterliydi. Belli ki, o dünyadan sıyrılırsa ‘Düşer kayar ruhum ellerimin arasından’ diye kaygılanıyordu. Bu yüzden de hep aynı arkadaşlarıyla hep aynı saatlerde, aynı mekânlarda, etrafta incelediği insanlar bile aynıyken; aynı içkiyi yudumluyordu bir yandan Elif’i düşünürken…

Osmanlı önemli kadınları –esma sultan

nazokiraze | 26 March 2010 10:13

Sultan 1. Abdülhamid‘in kızı olan Esma Sultan Osmanlı İmparatorluğu’nda tahta aday gösterilen tek kadındır.

Esma Sultan 3. Ahmet’in kızı Esmâ Sultan’la ismi karıştırılmasın diye Küçük Esma Sultan olarak çağırılırdı.

14 yaşındayken III. Selim‘in vasıtasıyla 36 yaşındaki Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa ile evlendirilen ve 25 yaşında dul kalan Esma Sultan bir daha evlenmemiştir. Kendisine ait pek çok yalısı, evi ,köşkleri olduğu için gençlik dönemini oldukça rahat geçirmiştir.

Abdülhamid öldüğü zaman veliaht Mustafa küçük olduğu için yerine geçen III. Selim de tahttan isyan sonrası indirilince saltanatın başına gelen IV. Mustafa Esma’nın kardeşiydi, ancak onun da bir yıl süren padişahlığı sonrası padişah bu kez yine Esma’nın kardeşi olan II. Mahmut oldu. Esma Sultan önceleri IV. Mustafa ‘nın padişahlığını desteklemiş hatta Alemdar Mustafa Paşa’nın intiharına sebep olan ayaklanma’da önemli rol üstlenmiştir.Ancak II. Mahmut tahta çıkar çıkmaz Mustafa’yı idam ettirerek bu duruma nokta koymuştur.

sayın profesyonel üstad

astral | 25 March 2010 18:39

‘Tam o anda düşündü, tam da bu nedenle sen bana kalmazsın. Hiç endişe etmedim. Hiç umut da etmedim. Hiç sen benim olursun diye de düşünmedim. Çünkü bana kalmayacak kadar güzel görünüyordun.

Ne biz masallardaydık ne de masalın kendisiydik. Ki, bunlar masallarda olurdu ancak. Burukluksa gerçeğe dair bir bulgu…’

(www.crazyangelyasmin.blogcu.com adresinden alınmıştır.)
(www.crazyangelyasmin.blogcu.com adresinden alınmıştır.)

Gördüğü bir rüyanın peşine gidiyordu. Laf değil gerçekten. Rüyasında uçakta şunları konuşan kişiyle konuş demişti ona meleği. Sırf ondan konuşmuştu.

Evim var benimm:))))

| 25 March 2010 16:16

Nihayet en çok istediğim şeye kavuşuyorum. Anlatamam o kadar çok sevinçliyimki. Yıllardır bizimkileri ikna edebilmek için didindim sonunda başardım. Sevgili babam yurt dışı görevini bitirip, istanbıla döner dönmez bana verdiği sözü tuttu canımın bebeği seni çok seviyorumm…
Bizim okulun mezunları genelde moda’da yerleşirler. uzun bir süredir oradaki eski “moda” evlerini kendi zevklerine göre restore ettirip martıların ve sanatçıların semti modaya akın ettiler…
Annemin suratı düşse de artık eşyalarımı yavaş yavaş taşıyorum, küçük bir çatı evim ama bana ait anahtarı bende ve kemanımı her istediğim vakit çalabileceğim ortamım… moda burnunu hatta koçonun meyhanesini bile az çok görebiliyorum burdan…
Caddebostan kültür merkezine ve haldun taner sahnelerine de çok yakın…
Okuldan bir dekaratör arkadaşıma evimizin içini design ettirdim. herkes herşeyi çok beğendi. Ama annem tavanları lacivert boyattığımı görünce kıyameti kopardı. sevgilim çok beğendi yeter bana…
Canımı sıkan tek şey sevgilimin bu semte olan gıcığı… Onu kesin alıştırıcağım buraya, şiirlerini yazılarını yazacak, kahvaltılarımızı,akşam yemeklerimizi minik balkonumuzda yapacağız ardından sürekli değişen estantenelerimizi yaşayacağız…
Çok heyecanlıyım, birazdan kadıköy çarşısına inip, alışveriş edeceğim ne alıcağımı bilmiyorum ona neler hazırlamam gerek onuda bilmiyorum, hepsini öğreneceğim önce buranın pazarcıları ile dostluklar kurmalıyım diye düşünüyorum. Annem de erenköyde böyle yapardı…
Hepsini aşarım sanıyorum burada bir sürü arkadaşım var öğrenecek çok şey var…
Tanrım güzel günler bizi beklesin nolurr…

Tutunamayanlar

illag | 25 March 2010 15:00

‘’Tutanamayan: Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır. Yalnız pençeleri ve özellikle tırnakları çok zayıftır. Dik arazide, yokuş yukarı hiç tutunamaz. Yokuş aşağı, kayarak iner. (Bu arada sık sık düşer.) Tüyleri yok denecek kadar azdır. Gözleri çok büyük olmakla birlikte, görme duygusu zayıftır. Bu nedenle tehlikeyi uzaktan göremez.’’

İşte bir Oğuz Atay’ın kahramanlarıyla özdeşleştirdiği “tutunamayan” tanımı. Hayata tutunamayan insanlarının ruhlarının iç çekişmelerini anlatan, düşüncede yaratılan bir dünya kuran tek ciltlik bir ansiklopedi “Tutunamayanlar”.

Arkadaşı Selim Işık’in intiharıyla sarsılan Turgut Özben arkadaşının intihar sebebini bulmak için başladığı araştırmalar sonucunda kendi kimliğini bulur ve bir ‘Tutunamayan’ olduğunu anlar ve Selim’in yazdığı “Tutunamayanlar Ansiklopedisi”nde ‘Turgut Özben’ maddesinin de bulunması gerektiğinin farkına varır. “Her zaman böyle değiliz. İlerisi için planlar kuruyoruz. Tutunamayanlar ansiklopedisine yeni bölümler yazmayı düşünüyoruz. Benim de girmem ihtimali kuvvetle belirdi. Olric öyle söylüyor.” Olric Turgut Özben’in iç benliğini temsil eder. Giderek bu dünyadan kopan ve kendi iç benliğine yaklaşan Turgut’un en yakın arkadaşı Olric’tir artık. Anlayamadığı ve anlaşılamadığı bu dünyada en yakını olmuştur Olric. “Sonra Olric’le beraber istediğimizi yapacağız. Romanlar yazacağız: Bitip tükenmeyen romanlar. “Tutunamayanların Sonu”, “Tutunamayanların Dönüşü” gibi. Tutunamayanların romanı biter mi?” Tutunamayanların romanı bitmez. Çünkü her insanın içinde bir ‘tutunamayan’ vardır. İnsanlık var olduğu sürece de tutunamayanların romanı bitmez. İnsanlar, hayata sımsıkı sarılmak için elinden geleni yaparlar, sabah kalkıp işine veya okuluna gider, akşam evine döner yemek yiyip yatar, hayat yolunu bu rutin çizgi üzerisinde yürür ve tamamlarlar. Böyle görünse de her insan zaman zaman durup hayata şöyle bir bakma ihtiyacı hisseder. Bütün yaşadıklarının ne anlamı olduğunu, diğer insanların ne yapmaya çalıştıklarını sorgular durur. Bir cevap bulamayınca da hayata aynı şekilde kaldığı yerden devam eder. Daha fazla sorgulamak, üzerinde düşünmek istemez. İşte bu sorulara cevap aramaktan bıkmayan, yorulmayan, hayatı anlamaya çalışmaktaki mücadelesini sonuna kadar sürdüren insana kendisi dışında her şey garip, anlaşılmaz ve sahte gelir. Böylece diğer insanlardan ve dünyadan ister istemez yabancılaşır. Bu da onu bir “tutunamayan” yapar. İçindeki tutunamayan taraf büyür büyür ve o kişinin ta kendisi olur.

Kure.tv yayında

deLe | 25 March 2010 11:36

http://timeturk.com/Kuretv-yayında_117802-haberi.html