bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Yabancı Değil

Bedrettin Dunkucocuk | 11 April 2010 17:23

“Hayır, ben yabancı değilim.” dedi Fransızca , herhangi bir Fransızın anlayamayacağı bir aksan ile.

Kanada?? Hayır, hayır…

Ayakları otobüsün tabanına yapışmıştı. Sabah oldu bu, sabah. Reçel orduları sevkıyatın ana hedefi bir dilim ekmek yerine, ayakkabının üstünü daha uygun bulmuşlardı. Ya da, yerçekiminin kendisinden daha aç olduğunu da düşünebilirdi.

Zeki olduğu için yaradana şükretti. “Dieu merci!” değil, bildiğin şükür. Yoksa, ayağının altındaki kauçuğun eridiğini dahi düşünebilirdi. Hava sıcak olsa korkutmazdı bu onu, ama böyle bir soğuktaki olası bir erimeyi sebeplere bağlayamazdı, cehenneme hükmederdi. Biliyordu ki, cehennemde kimse birbirinin dilini anlamayacak.

Aştan nefret edelim, hadi hep beraber!!

womaninred | 11 April 2010 15:44

çünkü:

  • beden kısmi felçe uğruyor, felç olan yer neresi mi? beynimiz (elden gidiyor), ondan başkasını düşünemiyoruz hatta onsuz başka hayatı düşünemiyoruz. insan sosyal bir hayvansa hayvanlıktan bile çıkıyoruz. insanlıktan çıkalı çok oldu o ayrı.
  • kısmi felç harici kalan yerlere de kendimiz zarar vermeye başlıyoruz. beden mahvında bir bonkörlük geliyor arkadaş, anlatamam! uykusuzluk, içki, fazla cep telefonu trafiğinden dolayı radyasyon mağduriyeti, ayakları paramparça edene kadar yürümek belki koşturmak (artık o an nerelere yetişiyosak), kilo alma-kaybetme (bünyeye göre değişiyor bu, çok yeme-hiç yememe gibi saçmalamaktan), gözlerin ferinin kaybı falan.
  • iş kaybı, dikkat eksikliği, iki de bir izin alma, patrona çemkirme, şuursuzluk sonucu parasızlık.

bunlar en önemli aşkı terk etme ondan nefret etme sebepleri.

AKORTSUZ BAŞIM

il mare | 10 April 2010 15:45

Bu, insanın yapısında mı var; yoksa bir tek ben mi böyleyim?
Ortada tek bir şey var, tek bir hedef. Hayatın geçirilmesi gereken diğer süreçlerine de bakıldığında, becerebilmesi oldukça kolay bir şey…
O tek bir şey üzerine, sanki aynı anda milyonlarca şeyin üstesinden geliyormuş gibi düşüyorsun ki, dünyada tek bir şey üstüne odaklanıp elde edilmiş başarıların en iyisi,en güzeli senin olsun diye, elinden gelenin en iyisini yapasın ,yapasın diye…
Zaman geçiyor, ilk başlarda her şey güzel gidiyor; mutlu ve umutluyuz derken,
Hünerleri gösterme zamanı artık iyice yaklaşıyor.
Artık yapılan yapılmıştır, artık istenilse de yaptıklarının üzerine çok bir şey katılamazdır.
Bunu beyninde o kadar çok tekrarlarsın ki sonra, gelinen en son aşamada,
Neredeyse beynin bu başıboşluk duygusundan,bu rahatlamadan sarhoş olur, bilinçsizleşir, kendini resetler, gider,dolanır,aylak adam olur,işsiz kalır,kalır,kalır derken…
Herşey bir anda, en son aşamada, tıkanırrrr kalır…
Azimli kulaçlarla yüzülüp varılan kuyruk, boynumuza dolanır,koca bir varoluşluktan, tekrar filizlenemez bir yokluk yaratır…

Kapitalizm ve Kaynanam

Bedrettin Dunkucocuk | 10 April 2010 11:02

Bir sofra-i kebir…Arzın bir ucunda başlıyor, aynı uçta bitiyor masası… Dünyayı kucaklıyor bizim de onu kucakladığımızı temsilen. Envâı çeşit taam ile bin bir membanın suyu konmuş masaya. Masanın örtüsü altın ile ziftlenmiş, sandalyelerin emniyet kemerleri var Masanın bir yanında oturanları ile diğer yanında oturanlarının sadece giyinişleri değişik ve yüzlerinde aynı huzur ama vahşet, dingin kaşlar ama keskin dişler, oturuyorlar. Aşağılarda bir yerlerde kan sızıyor.

Masa birilerinin üzerine mi kurulmuş ne?

“Ben geldim” diyor haram tolgalı. Tüm masa halkı dalgalanıyor. Masa homurdanıyor, şöyle bir silkinip adamı alaşağı ediyor. Sofra katillerinin en kudretlisi kemik kırılma seslerini bastırmaya çalışarak konuşuyor:

şimdi…

lavinya76 | 09 April 2010 11:51

Şimdi sana sürgün yüreğimi ve öykümü toplayıp gelsem o küçük kasabaya… Hani o ilk günkü coşkuyla karşılar mısın beni aynı peronda?

Sesine düşen türkülerimi yakalasan saçlarından, sürüyerek götürsen gözlerinin kıyısına, baksam uzun bir gecenin kollarından sana…
Yakacak ne varsa yakmış olsan çoktan, şömine de odun niyetine. Kırgınlıklarını biçsen ortadan, sal gibi. Uzansa düşlerim göl dinginliğine ve ben geldiğimde sen çoktan unutmuş olsan bir asır önce ayrıldığımızı…

kelimeler !!!

sptkburhan | 09 April 2010 09:29

Bazen sessizlikte nefes almak gibidir. Kimine göre anlamsızlık, kimine göre sükûnet. Her ne olursa olsun hayatımızın çok önemli bir yerinde soluk alıyor. Onsuz aslında çok da anlamlı sayılmayız.Kelimler; karmakarışık bir hayatın, tümevarım yolu olsa gerek. Aslında korkusuz olana yakışır onlar. Konuşmasını bilmeyene n hacet… Mesela ben. Hiç kullanamam onları. Hep bana kızmışlardır herhal. “Baksana bizi ne hale soktu” diye. Ne dünümde onları bir kenara bıraktım, ne de bugün onları aklımdan bir kenara fırlattım. Belki çoğu defa koskoca bir çığlıkta sessiz kaldım, onlar haykırmayı beklerken. Çoğu defa onlarda bana hak vermekten kendilerini alıkoyamadılar.Aşk, sevgi, korku, endişe, heyecan, anlam, anlamsızlık… Belki daha yüzlerce sayılabilir. Hayatımızın nefes alan kısmı…

Korkuyorum sessizliktenSonra nefes almaya başlıyorumAdım adım sen oluyorum, ürküyorumAnlatmanın ötesinde bir yerdeBir su gibiYoksula bir ekmek gibiBana aşk gibiDoymayana daha fazlası gibiDeliye tanrı gibi
Aslında sen her yerde bir ben gibisin..

Deccal Tabakta

deLe | 08 April 2010 13:05

http://www.gidahareketi.org/-Kemal-Ozer-in-Deccal-Tabakta-Kitabi-Cikti-687-haberi.aspx