bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Uslu durun..

pillibebekkuyuda | 23 April 2010 13:53

Her bir parmağımı dikkat ve özenle ele alıp, inci taneleri gibi hassasca tutup, üzerlerinde ne hafif, ne de sertçe yaptığı sistemli hareketleriyle oturmuştu güncelime..

Ayak parmaklarımın herbiri sırasını beklemeden ”beni de, beni de” der gibi oynamaya başlamışlardı..Çok utandım sinir sistem karışıklığımdan..Onlar ”Seni seviyorum” diye haykırmak istercesine çırpınıyor, birbirleriyle kavga ediyor, ayakkabılarımın içinde rahat durmuyor, iç sesimle verdiğim emir, istem dışı oynamalarına engel olamıyordu..Evimle 10 dakika mesafede aldığım yol, ayaklarımın isteği sayesinde 5 dakikaya düşmüştü..

I WANT…

simulten | 23 April 2010 10:59

http://www.greenpeace.org/turkey/get-involved/email-ueye-giri

Eski duygular

atakaan[pilli_silinen_hesap] | 23 April 2010 09:40

Yazacak o kadar çok şey var ki senin hakkında…

Duruşun,gülüşün,gözlerin,masumiyetin,fedakarlığın ve daha bir sürü şey…

İlk önce gözlerini gördüm hırçın,korkak ve öfkeliydiler ama tanımlayamayacağım renkte güzeldiler.Sonra suskunluğunla tanıştım…Herkese benziyordun ama hiç kimse değildin.Daha doğrusu tanıdığım hiç kimseye benzemiyordun.Sana bir ad veremiyordum çünkü seni tanımlayacak güzellikte bir isim bulamama acizliğimle yüzleşiyordum…Seni o kadar çok düşünmeye başlamıştım ki sanki nefes alış verişlerim sana endeksliydi,seni düşünmediğim an’larda nefessiz kalıyordum…Seninle olmak…Cennetten bir meleği ödünç almak gibi bir şeydi.Cehennemde yanarken…Evet çoğu ilklerimi senle yaşadım bir insanı gerçekten sevmek koşulsuz sevmek ne demekmiş senden öğrendim ve öğreneceğim daha çok şey var bunu biliyorum.Artık bu hayattan ne istediğimi çok iyi biliyorum…Ben seni istiyorum son nefesime kadar…

Dünyanın İlk Kadın Savaş Pilotu: Sabiha Gökçen

24black mamba24 | 22 April 2010 17:30

Sabiha Gökçen
Sabiha Gökçen

1913 yılında Bursa’da doğan Sabiha Gökçen, çok erken yaşlarda annesi ve babasını kaybetti. Okuma hayatını kardeşlerinin yardımlarıyla devam ettirdi. Atatürk‘ün 1925’deki Bursa gezisi Sabiha Gökçen için bir dönüm noktası oldu. Atatürk, Sabiha Gökçen’in içinde bulunduğu durumu öğrenince evlatlık edinme kararını aldı. Üsküdar Kız Lisesini bitiren Gökçen, Türk Hava Kurumu‘nun Havacılık Okulu’na girdi.

“Sir”: Anthony Hopkins

24black mamba24 | 22 April 2010 15:11

Anthony Hopkins
Anthony Hopkins

Babadan oğula, kuşaktan kuşağa geçen fırıncılık işini, bir gün sahip olmayı düşlediği oğluna devretmeyi planlıyordu Arthur Hopkins. Ancak bu düşleri hiçbir zaman gerçekleşmeyecek, yalnızca bir düş olarak kalacaktı. Çünkü Port Talbot’ta 31 Aralık 1937‘de dünyaya gelecek olan ilk ve tek oğlu Philip Anthony bu geleneği sürdürmeyecek, insanların damak zevkleri yerine gözlerine, yüreklerine seslenecek ve pırıltılı bir pencereden Hopkins adını tüm dünyaya duyuracaktı.

Anthony Hopkins bugünkü yaşamının biçimlenmeye başladığı çocukluk günlerine ilişkin anılarında, ailesini şu sözcüklerle anımsamakta: “Çocukken zamanımın büyük bir bölümünü piyano çalarak geçirirdim. Tüm yaşamını çalışarak geçiren fırıncı bir babanın tek oğluydum. Babamın hiçbir zaman benim için Beethoven ya da Chopin’den parçalar çalacak zamanı olmadı. Bana bir gün ‘O çaldığın da ne?’ diye sorduğunu anımsıyorum. Kendisini ‘Beethoven’ diye yanıtladığımda ‘Neden sağır olduğunu anlamak zor değil. Tanrı aşkına, hemen dışarı çık ve işe yarar birşeyler yap’ dedi.

Çok küçük yaşlarda zamanının büyük bölümünü ya yalnız başına ya da piyano çalarak geçiren Tony’nin okul ya da arkadaşları hiç ilgisini çekmemekteydi. Öğrenme zorluğu yaşayan Tony “Berbat bir öğrenciydim. Son derece anti-sosyaldim. Bu nedenle de oyuncu oldum” tümceleriyle tanımlıyordu okuldaki günlerini.

FİRAVUNLARIN BUĞDAYI

resolete123 | 22 April 2010 13:29

FİRAVUNLARIN BUĞDAYIMısır’da binlerce yıldır uyuyan bu tahıl türü bir tesadüf eseri yeniden keşfedildi. Kamut adı verilen bu ilkel buğday türü, besin maddeleri açısından zengin olup, cilt için gerçek bir enerji kaynağıdırEski dönemlerdeki bakım ritüellerinde olağan üstü doğal maddeler kullanıldığı anlaşılıyor. Bilimsel analiz yöntemleri sayesinde yapılan araştırmalarla bu maddelerin tesadüfen kullanılmadıkları ve eski yöntemlerin şaşırtıcı sonuçları olduğu kanıtılanmış bulunuyor.

Bilim insanları bu “firavunların altın tahılı” ile birçok deneyim yaşamışlar. Söz konusu olan ürünün adı kamut’tur (latincesi tiriticum turgidum polonicum) ve çok eski bir buğday olup, eski çağlarda firavunlar tarafından çok takdir edilen bir tahıl türüydğ ve çeşitli amaçlarla kullanılıyordu. Bu tahıl türü yeniden keşfedilmesinin hikayesi oldukça ilginç. Bir Amerikan pilotu ikinci dünya şavaşından sonra bu ilkel buğday türünü bir firavunun mezarında bulur. Tahıl taneleri yaklaşık 8.000 tıllık bir taş sandıkta saklanıyordu. Tahıl taneleri Amerikalının merakınnı uyandırır ve bir avuç dolusu tahıl tohumunu Bob Quinin adındaki babasına yollar. Bu kişi tohumları eker ve filizlenmelerini sağlar. Ancak bu filizlerden elde edilenyeni tohumlar yeniden unutulmaya mahkum olur. 1977 yılında bunlar yeniden keşfedilir. Quinin bu buğday türüne Mısır’da buğday anlamına geliyor.

Kamu çalışanları ve işçilerin lehine olacağı söylenen anayasa değişikliklerinin hepsi yalan!!!

| 22 April 2010 11:06

Yalan, çünkü Yüksek Hakem Kurulu denen bir kurum var.
Yüksek Hakem Kurulu, Kenan Evren’in ve 12 Eylü’lü tezgahlayanların, Türkiye’de işçi hakları ve sendikacılığı bitirdikleri noktadır.
Bu kurum Uzlaştırma Kurulu adı altında devam ettirilecek.
Kurulun verdiği tüm kararlar kesin.
8 üyesinden ikisi işçi sendikalarından, altısı hükümet ve işveren kanadından.
12 Eylül’den bu yana tüm siyasi partiler ve liderleri, demokrasi ve insan hakları konusunda mangalda kül bırakmamış, ancak hiç birisi de bu antidemokratik kuruma dokunmayı aklından bile geçirmemiştir.
Şu anki partiler de bu durumu değiştirmek niyetinde değildir.
İşçilere ve kamu çalışanlarına dünya üzerindeki verilebilecek en ileri haklar verilse bile, bu pratikte anlamsızdır. Çünkü bu kurul toplu sözleşme ve grev haklarının kullanılmasında son söz sahibidir.
Her türlü toplu sözleşme uyuşmazlığında son sözü söyleme, grev erteleme ve yasaklama yetkisine sahiptir.
İnsanlara kullanamayacakları hakları vermek, onları kandırmak, aşağılamak ve onlarla alay etmektir.

KAKTÜS OLABİLMEK

il mare | 22 April 2010 09:27

yalnız ama dimdik
yalnız ama dimdik

Bir gün daha bitmişti işte.
Aynaya baktı, kendinden önce, arkadaki masasının üzerinde duran kaktüsü gördü. Sonra bir daha kendine baktı. Galiba bir kaktüse benziyordu ve belki o kaktüsten bile daha kaktüstü.Çoğu zaman bir kaktüsten çok daha fazla kaktüs olabiliyordu. Çok daha fazla dikenli,çok daha fazla can acıtan,çok daha dayanıklı,daha çirkin ve daha…

Evet, dünyaya birdaha gelse,kesinlikle bir kaktüs olarak gelirdi.
Bir daha gözlerini dikti bilgisayarının yanına kondurulmuş minik sevimsiz bu bitkiye.Tesadüfi değildi konuşlandığı yer,şu, radyasyonu kendine çektiğine dair popüler bilgiye kulak asıp satın almıştı onu ve bu minik ve çirkin şeyin üzerine,aynı zamanda altından kalkamayacak kadar fazla sorumluluk da yüklediğini düşünerek,ve sürüye uyarak, tam da bilgisayarının yanına koymuştu onu.

Çağdaş Türk Tiyatrosu ve Ahmet Vefik Paşa

sinjob | 21 April 2010 14:38

1860 yılında yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu, Çağdaş Türk Tiyatrosu‘nun ilk adımı olarak görülür. Ancak genel itibari ile bu tiyatroda gayrimüslimler sahne almaktaydı.Şinasi‘nin 1860 yılında basılan ”Şair Evlenmesi” isimli eseri,batılı tarzda yazılan ilk Türk tiyatro eseri olarak kabul edilir ancak yazıldığı dönemdeki teknik yetersizliklerden dolayı sahnelenmemiştir.16 Nisan 1868 yılında ilk Türkçe oyun sahnelendi ve ertesi yıl Kayserili Mustafa Efendi’nin yazdığı ”Leyla ve Mecnun” isimli eser, ilk Türkçe telif oyunu oldu. Bu süre içerisinde müslüman tiyatro oyuncuları da yetişmeye başladı. Takip eden yıllarda karşımıza çıkan en önemli eser, Namık Kemal’in ”Vatan Yahut Silistre” isimli eseridir ve ilk kez 1 Nisan 1873 tarihinde sahnelenmiştir.Türk tiyatrosunda sahneye çıkan ilk müslüman Türk kadını Afife Jale‘dir.(D.1902-Ö.1941)

Çağdaş Türk Tiyatrosuna emek verenlerden biri de Ahmet Vefik Paşa‘dır. Bursa valiliği sırasında bu kentte bir tiyatro yaptırmakla ün kazanmış ve ismi Bursa ile özdeşleşmiştir. (kaynak)
Ahmet Vefik Paşa 3 Temmuz 1823 yılında İstanbul’da doğmuştur. Babası o dönem Dışişleri Bakanlığı’nda memurluk yapan, Tersane ve Serasker kapısı çevirmenliğinde ve Tercüme Odası’nda çalışan Ruhittin Efendi’dir. Dedesi, Divan-ı Hümayun’un ilk müslüman çevirmeni olan Yahya Naci Efendi’dir. Yabancı dilleri iyi bilen bir aileye mensup olmak onun için büyük bir avantaj olmuştur. Babasının görevi dolayısıyla Fransa’da yaşadığı dönemde Fransızcayı anadili gibi, Londra’da elçilik katibi olduğu dönemde İngilizceyi ve Tahran’a elçi olarak atandığı dönemde de Farsçayı çok iyi öğrenmiştir. Elçilik binasının Osmanlı toprağı olduğunu söyleyerek ilk defa elçilik binasına bayrak asan da Ahmet Vefik Paşa olmuştur.

Ahmet Vefik Paşa
Ahmet Vefik Paşa

Çok geniş yabancı dil bilgisi olan Ahmet Vefik Paşa, yabancı dillerdeki birçok eseri Türkçeye çevirmiştir ve bu eserleri dilimize kazandırmıştır. Bu eserler içerisinde Çağdaş Türk Tiyatrosu’nun gelişmesine hizmet eden; Moliere’in 16 eserini uyarladı, Victor Hugo ve Voltaire’in de eserlerini tercüme etti. Bursa valiliği döneminde memurları tiyatroya gitmeye mecbur etti. Bu tür hareketlerinden dolayı ona tuhaf adam ya da deli dedikleri de olmuştur.