Her bir parmağımı dikkat ve özenle ele alıp, inci taneleri gibi hassasca tutup, üzerlerinde ne hafif, ne de sertçe yaptığı sistemli hareketleriyle oturmuştu güncelime..Ayak parmaklarımın herbiri sırasını beklemeden ”beni de, beni de” der gibi oynamaya başlamışlardı..Çok utandım sinir sistem karışıklığımdan..Onlar ”Seni seviyorum” diye haykırmak istercesine çırpınıyor, birbirleriyle kavga ediyor, ayakkabılarımın içinde rahat durmuyor, iç sesimle verdiğim emir, istem dışı oynamalarına engel olamıyordu..Evimle 10 dakika mesafede aldığım yol, ayaklarımın isteği sayesinde 5 dakikaya düşmüştü..Bacağıma yaptığı masajla, bacağımı da kendine aşık etmiş, vücudumda bir ağırlaşma, yersiz masaj isteği, organsal bir karışıklık meydana gelmişti.Sarışın, at kuyruklu, mavi gözlü, yakışıklı fizyoterapistimi en olmadık yerlerde düşünmeye başlamıştım. Etkileşim, ayaktan bacağa, bacaktan yukarılara oradan göğüslere doğru ilerliyor, masajla verilen mesajı, dikkate değer bulmasam da bünyemi zorluyordu..”Uslu durun bakayım hepiniz, sakin olun” dedim, ”O bir görevli, görevi sizlere alıştırma yaptırıp, sadece masaj yapmak”..”Ama biz aşık oluyoruz” dediler, ayak parmaklarım..Biraz anlayışlı olmak gerekirdi..O sabah erken kalkmış 9.30 da olan randevüme koşuyordum..Olan oldu fizyoterapist ayağıma hamle yapar yapmaz, hayatımda hissetmediğim kadar ayak gıdıklanması hissedip, basıverdim kahkahayı. Bana tuhaf bir şekilde bakıyordu..Ama kendimi gülmekten alamadım. Her defasında özür diledim. Anlaşılan beynim de masaj istiyordu.Kendimi toparlayıp ona, yüksek topuklu ayakkabılarıma ne zaman dönüş yapabileceğimi sordum, beklediğim korkunç yanıt gelmedi. 3 ay spora, ve onun hünerli ellerine bırakmalıydım kendimi.Tam gitmeye hazırlanıyordum ki..Birden bir titreme başladı vücudumda, korkuyordum, yerinde duramayan vücudumun kalkıp bildiği bütün dansları yapmasından korkuyordum, kastım kendimi..Garip bir hareketlenmeydi bu. Ayağım tempo tutuyordu, hafif hafif gerdan kırmaya başladım..Hemen çıkıp gitmeli, ortamdan uzaklaşmalıydım..Arkadaki parka attım kendimi, bir yandan ıslık çalıyor, bir yandan sporla karışık dans ediyordum..İyileşmem zaman alacak, gitmem gereken yerlere bir müddet gecikecektim, ama akıl galip geldi, saati yarım saat öncesine aldım, böylelikle, ayaklarıma gitmek istemediği yerlere gecikme hakkı tanıdım, aşık acısı çekmek kolay değildi, onları anlıyorum, sahiplerine benzemişler.. 🙂
yorumlar
özne yüklem uygunsuzluğundan kaynaklanan anlatım bozukluğu oldukça rahatsız edici…randevüme değil randevuma diye yazılır.örnek:Semra ile randevum saat onda (kaynak:Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü)oldukça özgün bir yazı olmuş,kuralları size ait bir yazı, özgün oluyor anladığım kadarıyla…
çok hoş çok sevimli:)
Kavramlar yanlış kullanılmış,terminoloji hatalarıyla dolu kurgulama özentisi bir yazı olup çıkmış;Yazarın organlarına, iç sesi emirler yağdırıyor ise yeni bir biyolojik seksiyonla karşı karşıyayız demektir..
🙂 bu seferki yazın çok seksi.masaj yapmayi seven birisi olarak tutacağım
KOMİK.
Sincap’a, tereciye tere satma derim..:)Aşağıdaki durumlarda özne çoğul da olsa, yüklem tekil olur.Bitki ve hayvan adları* Ağaçlar yapraklarını döküyor.Organ adları***** Kulaklarım basınçtan tıkandı.* Gözlerim görmez oldu.Belgisizlik veya sayı anlamı taşıyan özneler* Birkaçı dışarıda bekliyor.* Üç kişi sınıfa girdiKaynak..:)Ama Randevu nün noktaları yok gerçekten, düzelteyim hemen..İvanoviç, senin iç sesin daima dışarıya çıkıyor sanırım..O kadar sözlük gibisin ki, ben ya da Morfik gibi, cümlelerle oynayan bu türde yazan birkaç yazarın yazılarına yorum yapınca komik oluyorsun. Siyah ve beyaz sen gibilerin olsun, ben grilerle ilgileniyorum..Ama eleştiri eleştiridir, yazı anlaşılmasa bile.Teşekkürler.Massay, Suiza Merri, ve Witamin e teşekkür ederim, beğenileri için.
”ivandenisovic DİYOR Kİ, (21 Nisan 2010 17:39)İç ses dediğimiz şey bizi o kadar iyi tanır ki, “kliniğimizdir” adeta !.”Yukarıda başka bir yazıda yapılmış yorum dolayısıyla, içsesin anlamı biliniyor, ve yazara gıcık olunuyor, anlaşılan..Yapmayın böyle şeyler, yemem..Mesala bir sorunun cevabını bildiğinde ”parmağımı kaldırsam mı” dersin içinden, bu ses iç ses tir, ya da doğruyu gözüne soksam anlamaz bu, dersin..
evet @pbk, profosyonel bir kişiye yaptırılan masaj insanı tepeden tırnağa ürpertiyor
Bence de Akoni, en şanslı insanlar, eşleri masaj bilenlerdir 🙂
cümlelerle nasıl oynanır yahu?Burda bile hata yapıyorsunuz.. Hazır cümleleriniz mi var?Hadi “kelimelerle” oynadığınızı sanmaya devam edin..oyun oyundur.. mutluysanız ne ala..Adımın doğru yazılmasını rica ederim.
Avanak Avni gibisin, kusura bakma..Düşünce tarzın son derece sığ..Ben bir ağaca bakar herbir dalıyla ilgili şiir ya da yazı yazarım, sen bakınca ağaç görürsün, ”Bu bir ağaç dersin” güzellikleri görmen, ifade etmen için cümlelere ihtiyacın vardır, bulamazsın..Benim şiir yazarken aldığım hazzı alman mümkün değil..Neler var şu dünyada, şükretmek lazım..Boş bir yorumlaşma..İvan işte her neyse, kolay gelsin..
ÜÇ DİLEn azından üç dil bileceksinEn azından üç dildeAna avrat dümdüz gideceksinEn azından üç dil bileceksinEn azından üç dilde düşünüp rüya göreceksinEn azından üç dilBirisi ana dilinElin ayağın kadar seninAna sütü gibi tatlıAna sütü gibi bedavaNenniler, masallar, küfürler de cabaÖtekiler yedi kat yabancıHer kelime arslan ağzındaHer kelimeyi bir bir dişinle tırnağınlaKök sökercesine söküp çıkartacaksınHer kelimede bir tuğla boyu yükselecekHer kelime bir kat daha artacaksınEn azından üç dil bileceksinEn azından üç dildeCanımın içi demesiniCanım ağzıma geldi demesiniKırmızı gülün alı var demesiniNerden ince ise ordan kopsun demesiniAtın ölümü arpadan olsun demesiniKeçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesiniİnsanın insanı sömürmesiRezilliğin dik alası demesiniNe demesi beGümbür gümbür gümbürdemesini becereceksinB.Rahmi Eyüpoğlu
KAĞIT GEMİKağıttan bir gemi yaptım küçücükYa 5 öpücük sığar içineYa 10 öpücük .Kız kardeşim10 öpücük batar bu gemi dedi.Sen misin15 öpücük.Anam sakın denize atma dedi,Doğru havuzaSen misinDoğru denize,Ama ıslanmasıyla batması bir oldu.Bir gemi daha yaparım ne çıkarHem bu sefer öpücük yerineSunturlu birkaç küfürDaha birkaç gemi yaparım,Çok şükür..B.Rahmi Eyüpoğluİç ses;Şiirle uyanmak, yüzünü yıkamak ne güzel..-Şiirle yüz yıkanır mı be..Tabii yıkanır, köpürtülür bile, insanoğlu..
YARADANA MEKTUPLARYıldızların, çivilediğin yerdeler,Bulutların, eksik olmasınlar,Hep ayni minval üzere, senden gelip sana giderler.Güneşin böler günlerimiziBir portakal gibi ortasından ikiyeYarısını kulların yer, yarısını geceler.Denizlerin senin elinle doldurduğun kasede çalkalanmaktadırlarNe bir damla artmış, ne bir damla eksilmişlerdir.Dağların bizim ayağımıza çok bol geldi;Onları bir defa bile giyen olmadı.Daha dün elinden çıkmış gibi hepsi yepyeniŞimdilik eskiyen bir şey varsa ömrümüzdür!Sorup duruyoruz:Niçin nüfus kütüklerinde her gün yeni bir isim,Kitaplarda yeni bir kahraman?Biz ölen ağaçları yontupGemilerimize direk yapıyoruzBizim canlarımızı alan acep onlarla ne yapar?Saksılarda hep aynı karanfiller açıyor Tanrım.Niçin, biz bir defa doğuyoruz?B.Rahmi Eyüpoğlu
dünya edebiyatının herhalde yarısından fazlası aşkla ilgili bir şeyler anlatır. belli bir yaşa gelmiş, biraz da okumaya meraklı bir insan aşka dair milyonlarca kelime okumuştur herhalde.buna rağmen, bana bir milyon birinci kelimeyi de okutturmayı naşardın pbk. ne diyeyim, eline sağlık.
Süper Hero, her insan farklı bir dünyadır..Ezberlemedikçe derim..Ben kendi ezberlerimi unuttum artık..Her insan farklı aşk yaşar, kalıplara oturtmak zorunda değiliz değil mi..Çok naziksin..
Bu yazar müthiş bu yazar çok biliyor bu yazar aşmış taşmış bu yazarın kullandığı kelimeler,kafiyeler,betimler eşine az ratlanır bir ustalığa sahip!Anlaşılması emek isteyen bu elitist yazarla, polemik yapmak, yürek ister bilgi ister en azından ustalık ister!polemikten kaçmanın en iyi yolunu deneyeceğim;Umurumda değil hangi suratların ortasındaTutsak bir aslan gibi kaldığımVe hangi cins insanların her defasında beniFırlatıp attığı kendime..Kendi ana dilim de çekmiyor beni artık,Çekmiyor o süt dolu çağrısı kelimelerimin.Umurumda bile değil anlaşılmadığım,Hangisinde olursa olsun dillerin!
Bir günlük polemiğim sizi şair yaptı, sevgi ve nefretimi düşünün bir de..:)
düşünmez miyim?nobeli alırım..
Benim aşk tanımıma uymuyor. Onun dışında sadeliği olumlu.
Bu yazı, aşık olan ayaklar üzerine..Siz kendi üzerinize alınmayın..
mesela ben alınabilirim gönül rahatlığıyla..
Bu kadar alçakgönüllü olunmaz ki..
fizyoterapist ne ?
Ağrılı bölgeye uyguladığı dokunuşlarla kişiyi bağırtan, sağlık elemanı..
atakaan DİYOR Kİ, (09 Mayıs 2010 19:34) DuvarLar RenkLi oLsada KaranLıkta Ne GörebiLirsin ki? Bir Köre Rengi NasıL AnLatabiLirsin ki..?Rengin tarifi yok, çok düşündüm bir ara..Sarı ne demek, güneşin doğuşu desek, görmemiş ki nereden bilecek, en iyisi şarkı söylemek..