bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

ALINYAZIMIZ

karuma76 | 16 July 2010 10:55

Sor bakalım gözlerime
Seni doyasıya seyretmiş mi?
Sor hadi ellerime
Ellerinin sıcaklığını hissetmiş mi?

Ne oldu?
Niye ağlıyorsun?
Ben mi istedim böle olmasını?
Ben mi aramadım bu sevginin arkasını?

Suçlusun, inkar etme!
Sen yaşattın bize bu ızdırabı
Hatta sen utandırdın karşımızda mehtabı.

Ağlama ne olur
Ağlama yeter
Suçlu da olsan
Yakışmıyor ağlamak sana
Sorun biz değiliz
Alınyazımız, anlasana…

SUSMUYOR KALBİM

mavilikler | 16 July 2010 09:08

Tamam, geleceğim seninle. Ama sadece birkaç gün daha istiyorum senden. İçimdeki o küçük kıza söylemeliyim bunu önce. Başta hemen itiraz edecek, biliyorum. “Gitme!” diye yapışacak ellerime. Bana olur olmaz onlarca neden sıralayacak kalmam için.

Gözleriyse bambaşka şeyler söyleyecek. Ben, dudaklarından çıkanlardan çok daha fazla dinleyeceğim onları. Esas onlar zorlayacak beni. Çünkü sıkı sıkı tıkamaya çalıştığım kulaklarıma değil kalbime seslenecekler.

“Beni düşünmüyor musun?!” diyecek gözleri. “Ben ne yaparım sensiz?! Eğer gidersen, ben hep burada böyle bir başına bekleyeceğim seni. Çünkü yeterince acıdı canım. Sayısız kez geldim peşinden. Aynı hataları defalarca tekrarlayışını izledim. Küçücük bir parıltı görmen yetiyordu bir yere yaklaşman için. Neşeli bir kahkaha, sıcak bir gülüş, yaşamında bir fark yaratacak küçücük bir şey çağırmaya yetiyordu seni.”

Mavi…Derin..Yangına Çalardı Gözlerin..

suleceizler | 15 July 2010 18:17

Aklıma geldikçe , o günkü gibi içimi yakan o deli yangınım.Sen unutamadığımsın ,sadece bende saklı adınAdını yalnızca içime haykırdığım ,mavi yangınımGözlerine her baktığımda ,o mavi yangında eriyip kaybolan ben ,sana hiç çaktırmadı ne yazıkki bu kadar yangın olduğunu, Söyleyemedim sana ,sen bana haykırırken gözlerinle aşkını ,ben kaçtım ,söylemekten korktum ,anlamandan korktum.Senin mavi yangınında beni yakmandan korktum.Oysa ki ben çoktan kapılmıştım o mavi yangına , farkında değildim.
Ve hayatımda hiç kimse senin gibi bakmadı bana.
Öyle derin mavi,yakıcı ,öyle iç ısıtan,içimi kaynatan,heyecandan kalbimi durduran ,İliklerime kadar işleyen ,bir okadar masum ,içten ,gözlerinle aşkını böylesine gözler önüne seren öyle bir bakışla bakardın ki bana öylece kalırdım karşında ,ne yapacağımı bilemeden.Sen beni yakardın ama ben donar kalırdım karşında büyülenmişcesine.Kaçmakta bulurdum çareyi..Kaçardım ki kalbimin gümbürtüsünü duyma diye utanırdım.İçimdeki sana yangınları görme diye kaçardım.Ama her kaçtığımda yine karşıma çıkardın.Aynı takip eder gibi.O koskocaman şehir,sanki küçücük kalmıştı ikimize.Her yerde sanki sen ve ben vardık. Otobüs durağını hatırla.Ayrı otobüslere binerken ,ayrı otobüslerden aynı pencerelere baktı bakışlarımız.Ve gene o aynı bakışla baktın bana o günde.Mavi ..Derin ve mavi bir yangına çalan gözlerinle.Yıllar sonra karşılaşmış olsakta,ben aynı yangınlarda yandım o an yine ve yine…Sen aynı duygularla ,aynı mavi yangınınla baktın bana.Gene konuşmadık.Aslında biz hiç konuşmadık.Bu aşk sadece senin derin mavi yangın gözlerinle,benim ela ya çalan sana yangın gözlerimde kaldı. İkimizde biribirimize seni seviyorum diyemeden geldi geçti yıllar. Hiç konuşmadan ,yalnız gözler aşkını yaşadı..Aşk sözleri hiç söylenmedi.Ama ben genede hiç unutmadım seni mavi yangınım..Hayatımda başkaları oldu ama ,hiç kimse senin gibi bakmadı bana..Mavi…Derin…Yangın gibi..

Gelinlerin En Güzeliyle Bin Kere Daha Evlenmek…

firatocal | 15 July 2010 17:35

” Şu tepedeki kutuda ne vardı , indir bakalım bi ” , cümlesinin bizi geçmişin en tatlı hatıralarına dalıp götüre ceğini kim tahmin ederdi ki … Yıl 2003 davullu zurnalı bir köy düğünü … Bende jilet gibi damat lıklar – şimdi lerde içine sığamadığımı belirtmeliyim , ahh kör olmayasıca yıllar – eşimde de yazımın konusu olan tarihi filimlerden fırlamış kıyafetleri andıran inanılmaz gösterişli ipekli tüllü gelinliği…

Clio Symbolümüzün Tamir Macerası ve Ciğeri Beş Para Etmez Ruhsuz Satıcı

firatocal | 15 July 2010 16:39

Aaah ah dostlar , dertliyim şu sıra… Bugün bir hesaplaşmayı kaleme aldım , bu seferlik mazur görün beni… Başlığım bile ne iç karartıcı öyle değil mi??? … Kim derdi ki 2007 model hiç tamirsiz diye satılan Clio ‘ nun bizi perişan edeceğini… Hiçkimse bilmese de bir kişi , o da hain ruhlu , ciğeri beş para etmez satıcı biliyormuş ve avını bekleyen vahşi barbar misali pusuda bekliyormuş bizi…

Tamirat yüzünden tatilimi 3 – 5 gün daha uzatmamız kötü olmadı tabiki … Ama keşke yüz güldüren sebeplerle bu uzatmaları oynasaydık… Gönül isterdiki bu şerefsizin ağına düşmeden yaşasaydık keyifli vakitleri… Beni asıl üzen şeyse telefonda bize söyledikleri… ” Arabayı alırken bana mı güvendiniz ” ile başlayan , tamirciye söylediği ” bir conta tak , sepetle yolla ” demeye kadar varan , duyanı insan olmaktan utandıracak sözler işitmek kahretti beni…

CESUR

super hero | 15 July 2010 15:28

Sanki hayvanlar bir şekilde konuşup kendilerine iyi davranan bu insanoğlunun adresini veriyorlardı birbirlerine. Kedisi, köpeği, hatta bir ara kargası, hiç eksik olmazdı. Bazısı gelir, kalıcı olurdu. Bazısı birkaç gün takılır, kendine geldikten sonra yoluna giderdi.

Her katında bir dairenin olduğu dört katlı eski bir apartmanın altındaki iki dükkandan biriydi babamınki. Arka tarafta, birkaç ağaç ve yıkılmaya terk edilmiş kömürlükten ibaret, neredeyse hiç kullanılmayan bir bahçe vardı. Tam karşıda, yıllarca bilmemne kurumunun kullanılmayan arsası olarak kaldıktan sonra bir şekilde belediyeye geçerek düzenlemesi yapılmış bir park vardı. O zamanlar şu spor yapma aletlerinden yoktu henüz. Onun yerine, bir kaydırak, birkaç tane de salıncak vardı. Biraz çimen, birkaç tane de ağaç dikmişlerdi. Bu yüzden de eski apartman birden kıymete binmişti; o iç içe mahallede karşısında park var diye.

resimler alıntıdır
resimler alıntıdır

Küçük esnaftı babam. Ne alıp sattığı mühim değil; büyümüş de küçülmüş, küçüldükçe de küçülen bir esnaftı. Eskiden beri hayvanlara düşkünlüğü vardı; ama işler giderek küçülürken insanlardan daha fazla kopup hayvanlara daha fazla bağlandığını da fark etmiyor değildim. Arada sırada dükkanın önünde oturup bir çayını içen birkaç mahalleliden başka kimseyle görüştüğü yoktu.

BAZEN

karuma76 | 15 July 2010 13:43

Yaşadıklarım boşunaymış gibi geliyor bazen
Ağladıklarım, güldüklerim boşuna
Çektiklerim boşunaymış gibi geliyor bazen
Haykırdıklarım, anlattıklarım boşuna.

Bazen düşünüyorum kara kara
Ben kimim, ben neyim, neredeyim?
Bazense anlıyorum. Galiba…
Ben boşum, ben hiçim, acınacak haldeyim.

Aklıma ölüm geliyor bazen
Bazense aklım duruyor, unutuyorum.
Tek kurtuluş ölüm diyorum bazen
Bazense yaşamak ağır geliyor, ağlıyorum.

Tek bazeni olmayan sevgilim var.
Ona kurduğum cümleler bazenle başlamıyor.
Ona duyduğum sevgiler bazenle bitmiyor.
Tek bazeni olmayan sevgilim var, SENİ SEVİYORUM.

17 Ağustos 1999 saat:03:02 ve sonrasında kaybettiklerimiz..

suleceizler | 15 July 2010 11:54

Oya ve Cumhur’un anısına….İnanılmaz bir Ağustos sıcağı…Mudanya’nın Güzelyalı ilçesindeyim.Her gün rüzgarından duramadığımız sahil kenarında bile yaprak kıpırdamıyor.Yoğun sıcağın altında muhabbet etmeye çalışıyoruz arkadaşlarla.Nemin yoğunluğu o kadar hissedilir ki boğulmak üzeredeyim.Gece 00:30 a kadar sahilde sıcakla boğuşarak takıldıktan sonra eve geldim.Duş alıp rahatlarım diye düşünmüştüm ama ne gezer.Duştan çıkar çıkmaz gene aynısın. Evdekiler çoktan uyumuş ,ama içimde bir huzursuzluk kesinlikle uyuyamıyorum. Odamın tavanları sanki beni boğuyor. Balkonda oturayım biraz dedim ve yarım kalan kitabımı okumaya başladım. Saat 02:00 ye doğru biraz uykum geldi ve odama gidip yattım.Yattım yatmasına ama genede tam uyuyamıyorum, içimdeki sıkıntı beni boğuyor adeta.Tam uykuya daldığım sırada tak diye bi ses duydum.Umursamadım.Daha sonra yavaş yavaş yatağım sallanmaya başladı.Gene yarı uykuluyum anlayamadım.Ama daha sonra öyle bir ses ,öyle korkunç bir uğultu başladı ki inanılmazdı. Yattığım yatak beşik gibi sallanıyor,aynı zamanda duvarlar çatır çatırdıyordu.Gardolabım bana doğru gidip geliyordu.Hele o uğultu o kadar korkunçtu ki açıkçası ben kıyamet kopuyor sandım.İçimden de daha çok gencim ölmek istemiyorum diyordum. O anki korkumu hangi kelimeye döksem anlatamam. Annemin sesini duydum resmen salavat getiriyordu ,ben adeta donup kalmıştım.Annem hemen giyinmemizi ve evden çıkmamızı söyledi.Üstümüze ne bulduysak giyindik ve çıktık.

17 YAŞ SANCISI

il mare | 15 July 2010 10:58

Nasıl desem,
Sabundan sevdalarımı suyla terbiye edercesine,
Ateşten umutlarımı beyaz kağıtlara serercesine,
Seni 5 e katlayıp kendimi 55 e bölercesine,
Ya da ne bileyim;
Külotlu çorabımın üstüne yırtık pantolonumu geçirircesine,
Tabanları yıpranmış beyaz çoraplarımla,ökçeleri kahverengi siyah ayakkabılarımı buluştururcasına…
Bembeyaz bir dudak kaleminin çevrelediği dudağımı,siyaha boyarcasına…

Sanırım bu tür saçmalıklarla sevdalandım sana.
Ne yazdığımı bilmezcesine…
Çok susayınca bir kutu çikolata götürürcesine ya da okumak isteyince sayfalarca yazarcasına;
Yaşama sevinci kulağımı sağır ederken, bir idama hazırlanırcasına,
Avuçlarımı açıp ibadet ederken şeytanla dost olurcasına,
Yol almak isterken ,aldığım yolları da iade edercesine,
Tüm kapılarımı ardına dek açıp da ,her geleni geri çevirircesine,
Başım ağırmışken müziğin sesini açarcasına,
Bir fotoğraf çekilmek isterken, hep yere bakarcasına,
Bilinçli olmak isterken,bir damla senle sarhoş olurcasına,
Dengeyi felsefe edinmişken,bir bacağımı feda edercesine,
Zamanı unutmak isterken adını zaman koyarcasına,
Ve her hatırlamak istediğimde ölümü zamana yoldaş edercesine,
Mavi bir denize kucak açarken ,dirseklerimle onu, itercesine,
Farkında olmak istiyorken bir yandan,salağı oynarcasına,
Ve çok seviyorken aslında, nefrete bürünürcesine,
İşte böyle anlamsız hallerle, vuruldum sana. Demiş ya hani şair,
Ateşten bir nehri, mumdan bir kayıkla geçercesine…

Ben de öyle sevdim seni…
Çok haykırmak isteyip de hep lal e düşercesine…