bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Fedakar mıyız?

bilisikbey | 19 July 2010 10:22

Askerden önceydi.Yolda gidiyorum , beynimde binbir düşünce.Yolda hızla gelen bir araba ve karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir kedi.Birden bir soru oluştu beynimde.Araba ya kediye çarpsaydı! ve benim onu kurtarma ihtimalim olsaydı! kurtarsaydım veya kurtarmasaydım.Bu davranışı neden ve niçin yapardım veya yapmazdım.İlginç sorum kafamı kurcalıyordu.Olayın başlangıç ve bitiş trafiğini çizdim beynimde.a) Araba hızla geliyor b) Bu sırada kedi karşı tarafa geçmeye çalışıyor c) Ben kurtarırsam kedi kurtulacak, kurtarmazsam ölecek.
d) 1. Kurtardım. Öyle ise ben kediyi kurtarmak adına kendi hayatımı tehlikeye atıp fedakarlık ettim.
d)2. Kurtarmadım. Fedakarlık yapmadım.

Şifalı Şeyler

buddhala | 19 July 2010 09:34

sizi çok eskilere götürmeyeceğim. fener iki dakikaklığına şampiyon olmadan önce, ece temelkuran terk-i kuzguncuk ettikten sonra, erk acarerin haberi olsa %100 İstanbul kitabında kuzguncuk kısmına muhakkak ekleyeceği bir yer. yolun sol tarafında, denize bilmem kaç metre mesafede ama yakın merak etmeyin efil efil esiyor rüzgar her saat, günün her saatinde sakin, kalabalık olsa bile sakinleşebileceğiniz özel iksirleriyle sizi bir anda ismini bilmediğiniz insanlar arasında muhabbet ederken bulabileceğiniz bir yer. çok uzağa gitmenize gerek yok bu yer için, en güzel tarafı bu. bir demirhindi şerbeti yok mu, beni benden aldı. arkada hindi zahra’ nın sesi… Şifalı Şeyler’ den bahsediyorum. Şifalı Şeyler ile -işte bunu seviyorum, demezsiniz, Şifalı Şeyler ile -ateş sizi çağırıyor, demezsiniz. Şifalı Şeyler, turkcell ya da herhangi bir gsm hattıyla anlaşmalı değildir. İçtiğiniz içeceklerin kapaklarında bedava yoktur, doğala özdeş şampuanlardan saç kremi hediyesi çıkmaz, üçü bir arada değildir, ikisi bir arada da değildir. İçeri girince, Koku filmindekine benzer bir mahzen değil ama, arada İstanbul’ un muhteşem altyapısına ait o önlenemez altyapı kokusunu geçiyorum, türlü baharatlarla şifayı bulursunuz efendicağızım. Önünde masaları vardır, biraz şerbetle, çayla, ne bilim içinizden gelirse mutfağına girer tost yapar, hatta bulaşık bile yıkayabilir, yorgunluk kahvesiyle türlü türlü masal anlatır ve masal dinlersiniz etrafınızdan. Şifalı Şeyler, Kuzguncuk’ ta, her türlü derdinize deva bulabileceğiniz ve İstanbul’ da Osmanlı’ dan kalma bir şerbet olan Demirhindi Şerbeti’ ni içebileceğiniz birkaç yerden biri. Sahibini bir görseniz zaten, konuştuktan sonra oranı sahibi de bir nevi sizsiniz.

KARANLIK KOYUN KANLI SULARI

firatocal | 18 July 2010 17:18

The Cove Belgeselinin Afişi
The Cove Belgeselinin Afişi

Son dönemlerin en etkileyici belgesellerinden biri olan The Cove ( KOY ) dün gece ( 16 Temmuz 2010 Cuma akşamı ) NTV ‘ nin Belgesel Kuşağı ‘ nda izleyicilerle buluştu… Daha önce NTV Belgesel Günleri ‘ nde sinemalarda beğeniyle takip edilen olay yaratan Oscarlık belgeseli , gündemde değilken çok önce gözyaşları içinde izlemiş , etkisinden uzun bir süre kurtulamamıştım…

Çocukluğumun Flipper dizisinin afişi
Çocukluğumun Flipper dizisinin afişi

Çocukluğumun en sevdiğim televizyon dizilerinden biri olan Yunus Flipper , beni o yaşlarda bile en ateşli hayvanseverlerden biri yapmıştı… Her yıl gittiğimiz Altınoluk ‘ taki yazlığımızda kah tekneyle açıldığımızda , kah sahildeyken rastlaştığımız yunusları , keyifle seyretmiş ve çocukluk yıllarımda masum gözlerimle beğenerek izlediğim Flipper ‘ ı çocukluk hatıralarıma dala çıka anmıştım…

NİYE

karuma76 | 18 July 2010 17:00

Bekledim hep gelirsin diye
Haftalar geçti gelmedin, niye?
Senden bana gözyaşın kaldı hediye
Ben de döküyorum şimi gözyaşı
GEL DİYE

Kıbrıs’ta Neler Oluyor-III

karuma76 | 18 July 2010 14:58

İşte son dakika haberi! artık KTHY Kıbrıs Türk Havayolları diye birşey yok. Herşeyiyle silindi. Fakat şu yapılalilirmiş. Öz Kıbrıs Türk Havayolları. Şey gibi: Hakiki Koç, Öz Hakiki Koç, En Öz Hakiki Koç…
Neyse biz konumuza devam edelim. Bu batma olayında ya da tam anlamıyla batırma olayında havayollarının yarısını satın alan şirketin parmağı olduğu çıktı ortaya. Kendileririni bataktan kurtarmak için Bizim havayollarını batırmışlar. Bu sayede KTHY’nin uçuş izinlerini de ele geçirmiş oldular. Bu arada ilgili şirketin birçok yere uçuş izninin olmadığını ve KTHY sayesinde bütün engelleri aştığını biliyor mudunuz? Anlayacağınız KKTC’nin milli bir kuruluşu olan KTHY üzerinde emelleri olan başka bir şirket tarafından batırıldı. Yine esas trajedi KTHY çalışanlarının bile şu an Rum tarafındaki Larnaka Havalimanından YUrt dışına uçması. Başkaları batırdı derken çalışanların hakkını yiyiyorum.Neyse batan battı. Gelelim diğer konuya.
Adanın Rumla birleşme çabaları. Malumunuz Rum tarafı AB üyesi oldu. Bizimkiler de Rumla birleştiklerinde AB’ye girme hayali kuruyorlar. Oysa Birleşme olduğunda Biz mi AB’ye gireceğiz yoksa Rum mu bize girecek bilmiyorlar. Tabii durum böyle olunca Ada ikiye bölünüyor. Birinci kısım Savaşı görmüş ve milliyetçiliğini kaybetmemiş sağcılar, ikinci kısım ise Türklerin adada işgalci olduğuna inanan, vatanı satmaya çalışan ve bunun için mitingler düzenleyen aşırı solcular. Tam solcu dememek lazım, Solculara ayıp olur. Menfaatçi desek daha iyi. Bu kesim genelde gençlerden özellikle de öğretmenler ve onların öne sürdüğü öğrencilerden oluşuyor. Okullarda Tarih kitapları bile değişti bir ara. Neredeyse Rum tarihine yakın bir tarih okutuldu.
Ve yeni hükümet. Top yine sağda. devletin başında sağ da olsa sol da golü yiyen hep halk oluyor ama bir türlü akıllanmıyor. Sonunda icraatler o kadar çok benziyor ki, sağımı solumu karıştırı oluyorum. Ada küçük olduğundan en göze çarpan şey Torpil. Her hükümet kendi yandaşlarını işe aldığı için (özellikle seçim dönemlerinde) kurumlar lüzumsuz işçi dolu. Sonra ağlayın Anavatan diye de gelsin paralar. Hatırlıyorum, Bir ay Türkiye para göndermedi ve maaşlar ödenmedi. Hayat felç oldu. Herkes ayağa kalktı. Bankalarda yığınlarca mevduat dururken herkes isyanı tercih etti. Grevler, mitingler, eylemler… Gören de paraları gasp edildi sanacak.
Yine bir dönem sırayla bir sürü banka battı. Bankayı batıran bir sürü kodaman paralarla birlikte sırra kadem bastı. Adaya bir bakın, göreceksiniz ki sadece 10 kişinin elinde. Zengin tabaka az ama malın büyüğü onlarda… Ve ben geçenlerde onların arasında Bir bankanıı seminerine katıldım. O bankalar dolusu paraya sahip zenginler Ekonomiyi düzeltmek için ellerini yine garibanın cebine attılar. Asgari ücret düşsün dediler. Oysa ceplerine giren paradan biraz kısmayı düşünseler. Adaya ilk geldiğim zaman alışverişe çıktığımda gelmeden önce aldığım kazağın aynısını burada da buldum ama küçük dilimi de yuttum. Tam 5 katı paraydı. Bir yuh çektim ki bağırmam Türkiye kıyılarına vurmuştur. Aynı kazak ve 5 katı para. Gümrük vergisini bahane olarak gösteren uyanık esnaf fiyatların üzerine koyuyor da koyuyor. Al alabilirsen. Bakın sonra ne oluyor? İnsanlar yaz tatilini fırsat bilerek alışverişlerini Türkiye’de yapıyor. Buraya kadar tamam. Bir de alışverişe Rum tarafına giden var. Onlar beni çileden çıkarıyor. Ekmeğini bile Rum tarafından alan vatan hainleri var. Ben de geçtim o tarafa ve geçer geçmez bir baş ağrısı başladı ve orada olduğum sürece devam etti. Anladım ki bu taraf bana göre değil. Zaten bizi orada hiç mi hiç sevmiyorlar…
Devam edecek.Çok yakında final var ve bitiyor.

ağustosa doğru haberler

nazokiraze | 18 July 2010 13:18

24.Uluslararası Kültür ve Sarımsak Festivali 5-8 Ağustos arasında Kastamonu Taşköprü’de yapılacak.Haberlere göre Tarkan’da festivalde yer alacakmış.

8. Bodrum Uluslararası Bale Festivali başlangıçtarihi 14 Ağustos , festival Eylül başına kadar sürecek.

İlgi gören savunma sanatı Capoeira ile ilgili yapılan etkinlik Capoeira Festivaliülkemizde 31 Temmuz tarihinde başlayacak, organizasyon 7 Ağustosa kadar sürecek.

Kırmızı Kurdela…

witamin | 18 July 2010 12:15

Selam söyle o küçük kız için,
Giritli dondurmacı teyzeye
Unutma sakın!
Dondurmalara yalanarak bakan örümceklere de,
Sonra o yoldaki mürver ağaçlarına,böğürtlenlere,
Gelirken göreceksin; sağdaki hayaletli eve,
Tatlı su çeşmesine,
Mutlu günlerine,
Ona selam söylemeseler de
ve
Selamını istemeseler de…
Babasına,annesine,kardeşlerine…
Kırmızı kurdelaya ve gelinliğine…

************************
Dur orada ,o sokağa girme!
Sakın selam söyleme,
7 yaşındayken kadın olduğu eve,
O “abi” ye,
O sokağa,
Ne olduğunu anlamadan oturup ağladığı o tarlaya,
Toprağa düşen göz yaşıyla beslenmiş otlara,
Yaklaşma,
Geç git bunları duymamış,görmemiş sokaklara…
Onun yaptığını yapmaya…
Unutmaya…

BİR SANİYE

karuma76 | 16 July 2010 13:02

Ansızın uyandı. Ter içinde kalmıştı. Kötü bir rüya görmüştü herhalde. Ama bir türlü hatırlayamadı. Susamıştı. Yataktan kalkıp ışığı yaktı. Gözleri rahatsız olmuştu. Saate baktı. Geceyarısını biraz geçiyordu. Mutfağa gitmek istedi. Geçerken gözüne bir zarf takıldı. Anlaşılan biri gelmiş ve kapının altından mektup bırakıp gitmişti. Peki neden hiç zil sesi falan duymamıştı. Belki de zil hiç çalmamıştı. Zarfın üzeri boştu. İçini açtı. “Sevgilim,…” diye başlıyordu. Bir çırpıda mektubu okudu. Yüzü kızarmış ve titremeye başlamıştı. Hemen üzerini değişip evden çıktı. Merdivenleri uçarcasına iniyor, gözyaşlarına engel olamıyor, bağırmamak içinse kendini zor tutuyordu. Hemen ilk bulduğu taksiye atladı. Yüzü cama yapışmış öylece duruyordu. Telaşla taksiden inip kordon boyunca koştu. Tam da o tenha köşede, her zaman buluştukları köşede durdu. Etraf kalabalıktı. Çığlıklar atılıyor, insanlar anlamsız hareketlerle sağa sola savruluyordu. Hemen kalabalığın içine daldı ve onu yerde yatarken gördü. Etrafta savrulan barut kokusu, kan kokusu ve bir de sevgilinin güzel kokusuydu. Gelmeden bir saniye önce ölmüştü. Yıkıldı… Elinde sıkı sıkı tuttuğu mektubu buruşturuyordu. Avazı çıktığı kadar bağırmak istiyor ama sesi çıkmıyordu. Nefes almak istiyor, boğazı düğümleniyordu. Uzandı, yerde kanlar içinde yatan o güzellik abidesinin elini tuttu ve kendini bıraktı. Ağlıyordu…Gözlerini açık göremediği o son “bir saniye”ye ağlıyordu…
“Sevgilim,
Seni sevdiğimi ne zaman anladım biliyor musun? Seni ilk gördüğümde bir saniye olsun gözgöze geldiğimiz an. Beni sevdiğini ne zaman anladım biliyor musun? Her ayrılışımda elimi çekine çekine utanarak bir saniye olsun tuttuğun an!
Ama ben sonsuzluğu seçiyorum, sensizliği, yalnızlığı… Seni ilk buluştuğumuz yerde son “bir saniye” gözgöze gelmek için bekliyorum… ELVEDA…”