bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Ateş , Rüzgar ve Karanlılar Ülkesi Ruhum Üzerine…

firatocal | 02 August 2010 19:04

çok şükür normale döndük… ateş 36.1 – 36.2 giderek yükseldi ve 36.5 civarları seyretmeye başladı… bebeğiniz kötüyse siz de kötüsünüz hatta berbat…

tüm sevinçleriniz hüzünleriniz yavrunuza endeksleniyor… onun en ufak acısı canınızı en dayanılmaz acılar kadar acıtıyor , etinizi kemiriyor ve ruhunuzu çürütüyor…

bir bakmışsınız kan ter içindesiniz… oysa hava ne kadar da güzel terlemenin alemi yok… yada ne bileyim güneş tepede hava cayır cayır yanıyor , ama ateşler içinde yanan yavrunuzun yanında buz kesmişsiniz , kanınız donmuş… ancak yaşayan bilir frekansında harfi harfine doğrudur söylediklerim… pek tabiki Allah kimseye yaşatmasın…

Dertliyim; Ruhuma Hicranımı Sardım da…

Kuduz maymun | 02 August 2010 17:58

Vapur mu bu? Değil. Boğaz turu teknesi. Gümbür gümbür müzikle birlikte geçiyor. Güvertesinde sevgililer var. Boğazdan sıkılmış başörtüleri rüzgardan uçuşuyor; bellerinde de birer el. Bordası alçak oluyor bu teknelerin galiba. Hayri? ‘Evet bordası alçak oluyor abi’. Ha… Bir çay daha alayım. Ne yapacağım ben… Sanki yerim yok şu dünyada. Baksana, herkeslerin yeri var. ‘Yok be Hayri Abi. Kimbilir neler var, sen kendini görüyorsun’. Çay alabilir miyim? Gazete… Gazete var mı? Eski de olsa olur. Okumak için. Masada benden önce oturanlar yapışkan birşey dökmüşler. Çantamı az öteye koyuyorum. Yine de o şekerli şey yapışıyor. Bu kaçıncı çay… Sigara. Arkamda kel, çok iri bir gençten adam var. Sağ yandan, beni izlediğini farkedebiliyorum. Bir yat geçiyor. Borda diyorduk Hayri. Baksana, iki metreden fazla yüksekliği. Suyun üstünde dik duran bir kibrit kutusuna benziyor. Küçük bir Amerikan bayrağı var. Kederli bir güneşli gün ne kötü oluyor. Saçlarım yüzüme yapışıyor.Birilerini arıyorum. Birkaç kişiyle konuşuyorum. Başka biri hiç aramıyor beni. Kimbilir nerededir. Arkamda bir masada iki kişi var. Konuşmalarına kulak kabartıyorum. İki erkek. Ya da en azından biri. Şüpheli durumdaki konuşuyor boyuna, konuşuyor, konuşuyor… Felsefede okuyormuş. Bir annesi varmış. Annesi hep karışırmış. Bu yüzden hep odasında geçirirmiş vaktini. Bir rahat vermezmiş kadın. Ama Nietzche olsun, Dühring olsun… Bir kitap varmış evde o konuda. Çok okuyormuş çok. Öyle okuyormuş ki. Ha, o mu. Kız manyak yaaaa… Annem zaten sevmez öyle şeyleri. Babaannemle birlikte iziyor o diziyi. Babaannemin de hep gofretleri var. Bir kutusu var odanın şeyinde; içinde gofret çikolata. Yoo, ben izlemiyorum da, onlar diziyi şeyederken mecburen ben de yani… Yoksa izlemem ben dizi. Zaten geçen sene oldu öyle. Bir ay böyle odaya kapattım kendimi… (Duydun mu Hayri Abi, odasına kapatmış kendini. Niye acaba) Hiç gazete okumadım, televizyon izlemedim, internet-telefon da yok. Böyle inzivaya çekildim. Bir ay sonra ay baktım gazetede şehit haberleri. Ay vallahi moralim bozuldu. Hani o sıra Pkk şeyetmişti ya hani. Hıı. Hiç okumamak daha iyi. Yok yani tabii insan üzülüyor. Neyse ben felsefe…
Duydun mu Hayri… ‘Duydum Hayri Abi’.
Gitmek vakti gelmiş buradan Hayri. Haydi yürüyelim. ‘Nereye?’ Ne bileyim, Ortaköy’e yürüyelim. Yavaş, çok yavaş yürümeli. Meydanda iskelenin civarında sıcaktan bunalmış yığınla insan var. Banklardan birinde oturacak yer var. Ay şeklindeki bank.
Dört saat boyunca Hayri ile bankta denizi seyredip sohbet ediyoruz. ‘Kalkalım mı Hayri Abi’. Kalkalım Hayri. Gidelim.
Eve gidelim.

deplase depresif-1

kemalcanizm | 02 August 2010 16:49

alkolde ve kötü günde
buhranda ve gurbette

alçak lisans sahibi
yalnız ruh
secde ile tövbe etmişse,

resmi mahrem tatili olur
kapanır o vakte
bütün fahişe evleri

vurulur kız kulesi
mermilerle yazılılır şiir
yani şehrin
alnının tam ortasında delik

kurtulur boğulmuş yaşamın şevk-i
kahpelerin, ihanetlerin dinsizliğinden
haklılığımız çığırtkan bir silah gibi
ne de iyi olurdu bu balçıkta
gırtlağımıza kadar batacağımız güzellik..

hem
paranoyam var çocuklar
‘ağlayamam’
diyebilmenin hayratıdır bu..

*damarlarımda akan-
kanın grubu-plasebo..*

Sevgiliye Sitem

karuma76 | 02 August 2010 14:23

Seni hayal edemediğin bir sevgiyle sevmiştim. Sana kucaklar dolusu mutluluk sunmak istemiştim. Ama tutmadın elimi, bir defacık olsun gülmedin yüzüme. Sakladın nurlar saçan gözlerini benden. Kilitli tuttun kalp kapılarını. İzin vermedin gönlünü fethetmeme. Yaşatmadın bana özlemini duyduğum hayallerimi. Ağlattın durmadan, için için ağlattın. “Daha erken.” dedin hep, büyüdüğümüzü görmedin.
Ama ben büyüdüm artık, hem de yalnızlığımı, acılarımı katık ederek büyüdüm. Anlıyor musun büyüdüm! Büyüdüm!

Rumeli’ye Geçiş

hnzl01 | 02 August 2010 13:13

Selçuklu Devleti’nin bir uç beyi olan Ertuğrul Gazi Bizans’a bağlı Rum beyliklerinin
topraklarını kendi topraklarına katarak meskun bulundukları alanı genişletmesini bilmişti.Kayı’ya, Selçuklu Sultanı tarafından “Beylik” ünvanı verilirken, beyliğin başına da Osman Bey geçmişti.Osmanlı Beyliği kök salıp genişlemeye başladığı bu dönemde, Anadolu’da
siyasî birlik parçalanmış, kendi başına hareket eden beylikler ortaya çıkmıştı.

Soğuk Servis

faraza | 02 August 2010 13:06

hani herkesin yaşadığı bir an vardır eski sevgili belirir,belirme nedeni belirsiz bir şekilde çalar kapını bir anlık da kalbini yine…
her neyse diye cümleler kurar.
kendine iyi bak, tamam mı?lı ilkokulda yazılan bir mektup gibi bir çocuğun masumluğunu ödev için kağıda dökmesi gibi bir yazı yada sözdür bu hani neredeyse konuşmasının ya da yazısının başına sevgili … diye ekleyecektir.
dilim ne hayra dönüyor şu an ne de bir okkalı küfür edebilmiş değilim.üzgünmüş, sorun da bu işte ben de üzgün.beklenmedik bir dolu gibi yağıverdin bütün ekinlerin içine ettin diyesin gelir.beş dakika sonrasında belki eriyip gitcektir.onun için kasıla kasıla ivedi bir biçimde yazdım bunu.bu anları hatırladığımda ne yazık ki soğuk biri oluyorum.hayat bana kendini soğuk servis et diyor.

“Hayatta insanı her saniye kırabilecek kadar çok şey var”

kahramancayirli | 02 August 2010 11:58

Kapağında ismini gördüğüm şiir dergisini büyük bir heyecanla aldığım iki genç şairden biriyle röportaj yapmanın mutluluğu var üzerimde. Büyük bir gurur ve sevinçle tanışıyoruz… Karşınızda Kaan Koç

Şiirin nelerden beslenir?

Şiiri her şey besler dünyada. İstisnasız her şey. Ama temelinde coşku ve sitem vardır şiirimin. Coşku nelere mi gebedir? Öfkem ondan doğuyor benim, saldırganlığım ondan… Ya da kısacası kavgam coşkumla iç içe. Sitem deyince ise, kısa ve net, onda kırgınlıklarım var. Hayatta insanı her saniye kırabilecek kadar çok şey var. Bu açıdan zengin bir dünyada yaşıyoruz. Hele bir de sert ve bükülmeye, baş eğmeye müsait olmayanların daha çok kırıldıklarını düşünürsek… Sana değen her şeyin şiire dokunduğunu, ona dönüşmek için can attığını görebiliyorsun ister istemez. Yani benim şiirim, benim hayatımdan besleniyor. Hayat çantamda ne varsa; insanlar, sözler, dövüşler, öpüşler ya da terk edişler… Hepsi.

Rüzgarlı bir Gece Mesaisi…

firatocal | 02 August 2010 11:01

vallahi nazar değdirdim … billahi nazar değdirdim … olmaz böyle bir durum … düne kadar her şey yolundaydı… ne oldu da oğlumun ateşi 33.5 lara düştü…

şu an gecenin 2 buçuğu ve hala ayaktayız 15-20 dakikada bir ateşini ölçüyoruz… herkes yüksek ateş probleminden bahseder , bizi düşük ateş buldu…

normalde düşük ateş yeni doğmuş yada premetüre bebeklerde görülüyor… bazen de yüksek ateş gibi bir enfeksiyonun da belirtisi olabiliyor… bizi korkutan aşırı düşmelerde nefes durmasına sebep olabiliyor olması…

sabaha kadar uyku yok… yeter ki iyi olsun canım oğlum.. haftalarca uyumayayım hiç sorun değil… ama onu bu halde görmek koyuyor bana…

Ben böyleyim amirim..

| 02 August 2010 10:03

Ben böyleyim amirim.
Ben böyleyim;
Hep bir yerlere giderim,
bir yerlerden gelirim..

Sayması uzun be amirim,
ben böyleyim;
Yüreğim burkulsa da,
koşarım aşkın davetine..
Katlanmak gerekse de bir kadının azametine,
hayat dalgalarının fırtınalarını ,
gene de ben mühürlerim..

Sorma amirim sorma.
Seni bilmem ama ben böyleyim;
Varsayalım,
Aynı kaderin iki suçlu okundan,
ya da aynı çarmıhın iki kanadından,
aynı mezarın iki gövdesinden biriyim..
Neticede,
uyumsuz, asi, saygısız bir mahsül,
hüzünlü bir hasat gibi beklerim..

olmazsa,
uyurum, dağılır içimdeki sis, bir güneş doğar,
unuturum, tükenirim!

Neredesin Ey Yarın? Kaçıncı Vuslatta… Kaçıncı Ayrılıkta…

HBOZTOPRAK | 01 August 2010 17:56

Kaçıncı geri dönüşünde,

Gidenlere elveda türküleri mırıldanan martıların…

Kaçıncı yeni dövüşünde,

Farklı dünyalarda yaşayan akıl ile duyguların…

Kaçıncı acı deminde,

Yudum yudum içtiğim bu yalnızlığın…

Kaçıncı son çekiminde,

Yüreğimden ciğerime, bir alışkanlığın…

Kaçıncı yaprak döküşünde,

Gözlerime astığım takvim-i hayallerin…

Kaçıncı üzerime çöküşünde,

Bu aşkın sonundaki onulmaz hallerin…

Kaçıncı bendesinde,