Kapağında ismini gördüğüm şiir dergisini büyük bir heyecanla aldığım iki genç şairden biriyle röportaj yapmanın mutluluğu var üzerimde. Büyük bir gurur ve sevinçle tanışıyoruz… Karşınızda Kaan KoçŞiirin nelerden beslenir?
Şiiri her şey besler dünyada. İstisnasız her şey. Ama temelinde coşku ve sitem vardır şiirimin. Coşku nelere mi gebedir? Öfkem ondan doğuyor benim, saldırganlığım ondan… Ya da kısacası kavgam coşkumla iç içe. Sitem deyince ise, kısa ve net, onda kırgınlıklarım var. Hayatta insanı her saniye kırabilecek kadar çok şey var. Bu açıdan zengin bir dünyada yaşıyoruz. Hele bir de sert ve bükülmeye, baş eğmeye müsait olmayanların daha çok kırıldıklarını düşünürsek… Sana değen her şeyin şiire dokunduğunu, ona dönüşmek için can attığını görebiliyorsun ister istemez. Yani benim şiirim, benim hayatımdan besleniyor. Hayat çantamda ne varsa; insanlar, sözler, dövüşler, öpüşler ya da terk edişler… Hepsi.Kimlerin şiirlerini beğeniyorsun?
Bu tür sorulara çok net cevaplar vermek istemedim hiçbir zaman. Çünkü şiirdeki “beğeni” durumu çok görecelidir kişiye göre. Ve bir şairin şiirlerini seven ya da sevmeyen insanlar bu duygularını çok sahiplenirler. “Şiir” iyidir kısacası. Ama yine de öznel beğenilerimden bahsetmem gerekirse Cemal Süreya en başta gelir bende. Farklıdır yeri. Ardından da Edip Cansever, Turgut Uyar, Nazım Hikmet, İsmet Özel, Birhan Keskin, Ahmet Telli, Aragon, Yesenin, Ömer Hayyam diye uzar gider liste.Bir eseri okuyup, dinleyip ya da izleyip ondan ilham almak çok önemli bir şeydir üretmeye çalışan insanlar için. Benim de gözlemledikten sonra ilham aldığım şairlere günümüzden birkaç örnek daha vermek gerekirse bu isimler de Altay Öktem, İzzet Yasar, Ahmet Erhan, Deniz Durukan ve Hüseyin Alemdar başta gelir diyebilirim.E-kitap hakkında ne düşünüyorsun?
E-kitap kavramı özünde kolaycılığın ürünü. Kitap okumayı kolaylaştıran, raf sorununu ortadan kaldıran, her yerde istediğin an dilediğin kitaba ulaşabilme şansını veren bir şey… Fakat kağıt faktörünü de kaldırıyor ortadan. Kağıt çok önemlidir. İnsan’ın kağıt ve ateşe içgüdüsel olarak bağlı olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden e-kitap dediğimiz “şey” bir devirdir. Belli oranda tutulur ama kitap kurtlarının kimyasına uyuşabileceğini sanmıyorum. Çünkü ben bir kitabı okurken onu hissetmek kokusunu duymak isterim. Ve “okuma arzusu” e-kitap kavramının getirdiği o “kolaycılığı” kabul etmez. Okumak zahmet ister, o zahmeti göstermeyene de yüz vermez bence.Çok Tanrılı Sular’ın devamı gelecek mi, yoksa şiirin komple yol mu değiştiriyor? (Koridor’daki şiirin önceki şiirlerinden apayrıydı mesela)
Çok Tanrılı Sular’daki şiirlerim yıllar öncesinin çalışmalarıydı. O günlerden bu zamana kadar şiirimde -kendi içimde- çok fazla değişim ve devrimler oldu. Evrim de diyebiliriz, tarih yargılar artık bunu. Ama özellikle son 2 yılda -ki kitabım 1 yıl önce çıktı- dergilerde yayınlanan şiirlerime bakanlar, kitaptaki ürünlerimden daha farklı olduklarını gözlemliyordu. Haklılar. Dosyalarımın kronolojik sıralamasını bozmak istemiyorum yayınlarken. Birikmiş dosyalarım var, o yüzden 2 dosyayı tek kitap olarak yayınlayacağım sanırım önümüzdeki aylarda. Şiirim komple yol değiştiriyor diyemeyiz. Sadece şiirimin dişleri çıkıyor şu sıra. Daha da uzun bir süreç var önümde; o dişler dökülecek, yenileri çıkacak, yeni çıkanlar çürüyecek, başkaları gelecek. Belki de boşluklar kalacak ağzımda. O boşluklardan da farklı ıslıklar ve rüzgarlar çıkar ortaya. Bu işleyişte elimden gelen tek şey yazmak. Okumak bile yardımcı olmaz şiirin gittiği asfaltta insana. Çünkü yazmak her şeyden ayrı yollarda gezinir. Yalnızdır.