bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

mitomani/yalan söyleme hastalığı

mansonilized | 23 October 2007 09:22

Mitomani yalan söyleme hastalığı olarak tanımlanmıştır. Hastalık ciddi boyutlarda yalanlar uydurma, bu yalanlara inanma ve çevresindekileri olabildiğince inandırma ile karakterizedir.

Mitomani çoğunlukla hastanın dikkat çekip odak noktası haline gelmek adına yapmaya başladığı yalan söyleme alışkanlığının giderek hiçbir nedene gerek duyulmadan devam etmesi ve dozunun artmasıdır. Hastalık bazen diğer ruhsal hastalıklar ya da kişilik bozuklukları ile beraber geldiğinden ilk bakışta ayırdına varılamayabilir. Mitomaninin en çok eşlik ettiği hastalık histrionik kişilik bozukluğudur. Bu hastaların tek amacı vardır odak noktası olmak. Dikkatleri üzerine çekmek için yoğun bir istek ve arzu duyan kişi bunu başarabilmek adına olayları inanaılmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye başlar. Bunu sağlamak için de mecburen yalan söyler.

KUZEY IRAK’A OPERASYON BİR KOMPLO OLABİLİR Mİ?

iso1000 | 23 October 2007 09:10

Yüreklerimizin yandığı şu günlerde “Türkiye nereye doğru gidiyor?”

15 Haziran 2007 tarihli Milliyet Gazetesinde şöyle bir haber yer almıştı;
Washington’da tüyleri diken diken eden senaryo…

Haberi yazan Yasemin Çongar; ABD Husdson Enstitüsü‘nde bir toplantı yapıldığı ve toplantı da şu konunun tartışıldığını belirtmişti.

1. Anayasa Mahkemesi eski başkanlarından Tülay Tuğcu’nun bir süikastta öldürülmesi,
2. İstanbul’da PKK saldırısı sonucu 50 kişinin ölmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) bu gelişmeler üzerine Kuzey Irak’a girmesi.

An

| 23 October 2007 09:10

Önümde sarılmış çarşaflara bembeyaz,
Gece üşümüş, gün üşütmüş..
Çocukluğumun oyunları ezan nameleriyle,
Zati bir ben ölmüş, öldürmüş…

Kevin Costner Atatürk’ ü oynayacak

makaleci | 23 October 2007 01:28

Kevin Costner, Atatürk hayranıymış. Ata’nın hayatını canlandırmak konusunda aktöre teklif götürülmüş. Rock grubuyla birlikte ülkemizde bir konser verecek olan Costner, 29 Ekim’de Anıtkabir ziyaretinde de bulunacakmış.

AVARE ÇOCUK

uuuucar | 23 October 2007 00:53

Bir avare çocuk ağlıyordu sabahın kör karanlığında, Caddelerde robotlar işe gidiyorlardı.
Ne işi vardı o avare çocuğun
Robotların arasında…….
Eskilerden kalan kokular zihnini açıyordu
O kokular ki hiç değişmez miydi zamanla!
Bir çocuk ağlıyordu sessizce yatağında
Çığlık atmak için fırladı sokaklara,
Yapamadı istediğini robotların arasında!
İçinde ki sıkıntılar rahat bırakmıyorlardı onu.
Ve o yine de yaşama sevinciyle
Hıçkırıklar atıyordu rüyalarında ki kadınla.
O avare çocuğun yapacakları nelerdi,
Neler istiyordu bu hayattan
Yada hayat ona neler hazırlamıştı?
Bilinmez bir gelecek…
Özeniyordu ”Beat” leri.
Rahat bırakmıyorlardı onu robotlar
Sıkışmıştı köşeye,sinmişti iyice
Ve artık hayalleri çöp kutusunda
Çarçur edilmiş yılları sıkıyordu içini.
Bir avare çocuk vardı şimdi
Sessizce bakıyordu duvarlara
Odasından çıkmadan yaşayabilmek için
Kapısına kilit arıyordu artık.
Hiç kimsenin bilmediği bir şeyler biliyordu
Anlatmak çok zordu tüm bildiklerini
Anlatmamak için imha etti hepsini.
Ve bir çocuk vardı gerektiği kadar boştu
Yaşamak için,tutunmak için
Boş olmak gerekiyordu!
Bir çocuk ağlıyordu yorganın altında
O avare çocuk boş hayaller peşinde
Sanmayın sizin ki gibi zenginlik peşinde
Ne kariyer ne mal mülk onun umurunda!
Avare çocuk kendisinin peşinde
İstediği gibi durup yaşamak istiyor.
Bomboş bir hayalle bir kadını düşlüyor
O kadın ki çok uzak,imkansızdı artık.
Ama kadın düşleyenlere anlarlar ki o çocuğu
Hiç çıkmaz akıldan o “tek kadın”lar.
Tek bir kadın vardır her çocuğun aklında
Toprağa girmeden çıkmazlar akıllardan.
Şimdi artık avare çocuk
Koşuyordu durmadan
Bilmediği yada bilmek istemediği bir yere
Ve artık avare çocuk büyüyüp yok olmuştu.
Yaşlı bir çocuktu artık geçmişiyle yaşayan
Bolca pişmanlık,bolca kırgınlık hikayesi
O avare çocuğu yok etmeye yetmişti!

Kaz Dağlarını nasıl bilirsiniz?

ikonoklast | 23 October 2007 00:44

Kaz Dağlarından, Tahtakuşlar Köyü’nün (Türkiye’de ilk ve tek) özel etnografya müzesinden aldığım, zeytin çekirdekleri ve boncuklardan yapılmış kolye önümde duruyor. Kaz dağlarının havasından, suyundan, taşından toprağından, antik zaman güzellerinden, konar göçer Tahtacılardan, Homeros’tan bu zamana kadar, yörede yaşamış farklı inanışlara sahip insanların hepsinin kutsal saydığı Kaz Avlusunun manevi havasından bir şeyler taşıyan bu değerli mücevher, çoğu kişiye göre altın denen madenden daha değerli değil.

barış kolyesi
barış kolyesi