bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Onsuzluğun Ertesi…

pelitas | 15 November 2007 01:41

Duygusallığımdan arta kalan zamanımı katıp isyanlarıma sataşmak istedim yüreğimdeki çocuğu alanlara. Kimse bir şey sormadı horoz şekerimi alırken elimden ve yerine bıraktıkları diken tohumlarıyla yaralandı ellerimde; yüzüme değdirmeye utandım… Çocukluk günlerimde kurduğum ve toz pembe noktalarla bitirdiğim cümleler yerini; mutluluğun son harfinden bile geçmeye utanan ABC yığıntılarına bıraktı… Sahi, vakitte sonbahar değil mi? Sonra bir aşk aldı beni! Önce sımsıkı sardı da vurduğunu bile anlamadım sıcağı sıcağına… Bedel günü gelene kadar ne güzeldi aşk; GİZEM’liydi! O, bütün varlığımla yöneldiğim hayat kaynağıydı… Son kez bile olsa yüzünü görmek için ateşlere yürümeyi göze aldığımdı… Yeryüzünün en güzel yüzü, kalbimdeki büyüydü… Günü geldiğinde ana, baba, candı; bir gün sonra içimde saplı bıçaktı… Hayat, kalbimden dolup taşan bu aşkın karşılığını bulacağımı yalnızca 1 yıllık ekonomik paketle vaat etmişti bana… Bir süpermarket promosyonuydu geldi geçti işte… Artık her gün, bu oda içinde ki umutsuzluk çemberinde akrobatlık yaparak geçiyor… Aslına bakarsan işin; dört duvardan ibaret bu odanın zindan hayatından farkı yok artık. Bu oda ki onunla, uzakta olsa bile ne anlar yaşatmıştı… Bu oda ki onun sesiyle nice zamanlar bütünleşmiştim… Bu oda ki yitik bir aşktan geriye kalan kırık bir kalbi misafir ediyor şimdi… Duvardaki birkaç resmini seyredalarken gözlerimde anlık tebessümler yaşasam da içten yıkılmalarıma ne aynalar şahit ne insanlar. Az sonra kendime bir şölen hazırlayıp ona bir mesaj atmak istesemde; offf offf! Ben yinede HAFİF le paylaşayım anlamlarını yitiren hayatın isyanlarını…

salla gitsin………….

STRAWBERRY07 | 15 November 2007 01:21

“birden bire çıkıverip gel / şaşırsın kalbim sesimden önce”

Ayşegül söylüyor…Ben dinliyorum…Üzülüyorum…
Kuzenim susuyor, ben susuyorum…
Biliyoruz ikimiz de çünkü…
Biliyoruz ki herşeyi unutturur bu gelişler…
Biliyoruz ki sevgi özlemle harmanlanınca daha da bir büyür, nefes aldırmaz insana…
Gelişlere dair umuttur insanı ayakta tutan…
Yine puff olasım var…Yine kaybolası var yüreğimin ve bedenimin…
Hayata gülümsüyorum…Evet, gerçekten de hala gülümsüyorum…Azimle.
Peki o neden bu kadar sevimsiz?
Babam her zaman “mantıklı” davranmamı salık verdi bana…Mantıklı olursan hayat kolaylaşır, dedi bana…Ben beceremiyorum ki…Üzülüyor babam hep bu halime, belli etmemeye çalışarak…
“birden bire çıkıverip gel / şaşırsın kalbim sesimden önce / ne güzel olur bilsen ne güzel / çıldırırım ben seni görünce”
diyor Ayşegül…
çok saçma konuşuyor bazen bu şarkıcılar…
salla gitsin…

Park

pilli pati | 15 November 2007 00:59

.
.

.
‘Rüzgar şehri’nde, kafamda hüzün yüklü ayrıntılarla yaşadığım bir haftasonunun üzerinden henüz pek fazla zaman geçmiş değil ve ben şimdi baştan “Topu kim uzağa atarsa, gider o alır, tamam mı?” diye kararlar veren iki küçük çocuğun oradan oraya koşuşturdukları bir parkta, mavi bir çamın altında, boyaları dökülmüş bir bankta öğle tatilimi geçiriyorum.

Nedense farkına vardığım tek şey; herşeyin geçmekte olduğu!

size tarhana çorbası yaptım

byrsim | 15 November 2007 00:38

Ben aslında insanlara inanmıyorum, Allah’la alıp veremediğim yok. Yaratıcıya inanmak konusunda insanların düşünme şekli şüphelerimin doğmasına neden olmuştu. Aksini idda edenlere kör gözüyle bakmata haklıyım.
Kendimden biliyorum olayları nasıl çarpıtığımı. Bence yaşamda
yorum ve durum var. Önce bir durum oluşur, arkasından bu durumla ilgili söylenen her şey yorumdur. Ne kadar pozitif olmaya çalışılırsa çalışılsın kişi. en küçük zerresine kadar tanık olsa bile, bir duruma, ancak yorumla izah edebiliyor. Bize ulaşan durumun yorumu oluyor. İnsan ancak bildiği kadarını görebiliyor.
Kendi işimden bir örnek vereyim
Animasyon izliyorsunuz, ekranda bir karakter var, mutlu bir küre olsun izlediğimiz.
Kürenin mutluluğunu nasıl anlayabiliriz . konuşmasından anlayabiliriz.
Eğer küre konuşmuyorsa ya da kürenin dilini de bilmiyorsak onun konuşma şeklinden yada yüz ifadelerinden anlayabiliriz.
Kürenin üzerinde kaş, göz, ağız yoksa hiçbir mimik belirtiside yoktur ve de kımıldamıyorsa bu küre için mutludur veya mutsuzdur diyebilirmiyiz?
Mutlulukla ilgili işaretleri bildiğimiz için o küre mutludur diyebiliyoruz. Bildiğimiz kadarını görürüz. Bir karınca gibiysek mutluluğun sembollerini bizim için bir anlam ifade etmiyorsa, Kürenin mutluluğunu göremeyiz.
Bütün hikaye böyle başladı. dünyada olanları insanlar bildikleri kadarıyla yorumladı
Yaratıcıyı insanların sözlerinde aramak bana güven verici gelmiyor.

Pascal ve Hz. Ali

akiladam | 14 November 2007 23:40

Blaise Pascal (1623 - 1662)

Hz.Ali’ye ait meşhur kıssayı çoğu kimse bilir. O yüzden kısaca özetleyeyim; İnançsız bir kişi gelerek Hz.Ali’ye ölümden sonra bir hayatın olmaması durumunda inanaların yaptıklarının hepsinin boş olduğu üzerine uzun bir söylev verir. Hz.Ali sessizce dinledikten sonra da o ünlü cevabını verir:

Ya varsa!

Hz.Ali gibi düşünen başkalarının da olduğunu biliyordum ama bunlardan birinin de kendi adı ile anılan Pascal Üçgeni’ni ve Olasılık Teorosi’ni (diğer adı Beklenen Değer Teorisi) bulan ve aritmetik işlemlerini mekanik olarak yapan bir hesap makinesini icat eden ünlü Fransız matematikçi Blaise Pascal olduğunu bilmiyordum. Üstelikte belki inanmayacaksınız ama inanma gerekliliğini matematiksel olarak kanıtlamış.
Son zamanların bestseller kitaplarından Olasılıksız’da yazar Adam FAWER roman kahramanı Caine’in ağzından bunu şöyle anlatır;

Kurdeleyi yut, kocayı kap!

| 14 November 2007 22:02

Toplumumuzda öyle adetler, gelenekler, görenekler var ki…
Evlilik süreciyle ilgili tuhaflıkları konu alan bir yazı yazmıştık daha önce.

Geçenlerde duyduğuma göre, Balıkesir yöresinde takıları
dostlar görsün de övüneyim diye gösteriş için takıyormuşlar.
Üstelik, takıyı takan kişiye sonradan geri veriyormuşsun.
Tabii ki düğünde takacakmışsın.
İyi de takıyı takan zaten evliyse?

Benim duyduğum olayda, bu yöreden gelin adayı kızcağız,
konu mankeni oğlumuza:
“Beni alıcaksan, bu adetlere uyacaksın!” diye ültimatom veriyor.
Tam bir geyik!