Atlas Jet tarafından World Focus şirketinden kiralanan bir MD-83 tipi yolcu uçağı ISPARTA da yer alan Süleyman Demirel havaalanına inmek üzere iken düştü.
Hepimiz bu haberle sarsıldık. Ölenlere hepimiz elbette çok üzüldük ve yürekten başsağlığı diledik. Birçok bilen ve bilmeyen olayla ilgili yorumlar yaptı.
Nasıl olması gerekiyordu ?
Nasıl oldu ?
Atlasjet mi suçlu ? World Focus mu ?
Pilot Muhammet Ferhat Özdemir in pilotaj hatası mı var ?
Bir çok saygı değer emekli ve halan görev de olan pilot ağabeylerimizin yanı sıra şirketle ilgili bilgi sahibi Uğur DÜNDARgibi araştırmacı gazeteciler de konuyla ilgili fikir beyanında bulundu.
Ortak payda da buluştukları en önemli noktalardan birisi ATLASJET in üzerine fazla gidilmemesi gerektiğiydi.
Bu da o kadar önemli değil benim için. Pilotaj hatası ya da teknik hata… Bunlar bizim kolay ikna olabileceğimiz noktalar. Hatta bunları tartıştırılarak uzun süre kafamızın meşgul edilebileceği konular. Dikkatimizin çok rahat bir şekilde dağıtılıp esas noktadan uzaklaştırılabileceği noktalar.
Bu uçak kazasında (Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Dr. Engin Arık, Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek Lisans Öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesinden Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan ) Altı Nükleer fizik mühendisimiz ÖLDÜRÜLDÜ.
Bunlar normal insanlar değildi. Az sayıda yetişen ve ATLAS PROJESİ gibi yüksek düzeyde fizik araştırmalarında bulunan her biri ayrı bir otorite olmuş bilim adamlarıdır. Ve Türkiye nin geleceği ile ilgili çok ciddi bilimsel gerçeklerin peşinde koşmakta iken böyle bir sözde kaza sonu Altısı birden yaşamını yitiriyor. Bence Isparta daki kongreye katılmak için davet edilen diğer bilim adamlarımız derhal gözlem altına alınmalı ve güvenlikleri sağlanmalıdır. Bakalım onların başına neler gelecek. Odaklanılması gereken nokta budur.
uncategorized hakkında tüm yazılar
Kan Sıcak
mengu yincge | 01 December 2007 18:13
“Sanat da yalnızca bir çeşit yaşamaktır. İnsan herhangi bir tarzda yaşayarak, bilmeden, buna hazırlanabilir. Gerçek olan her şeyde insan sanata, gerçek olmayan, yarı artistik mesleklerde olduğundan daha yakın ve onunla ilgilidir; çünkü yarı artistik meslekler, sanata yakın olacağız diye, her türlü sanat varlığını, gazeteciliğin, hemen hemen bütün eleştirmeciliğin ve yazın denen, ya da denmek istenen şeyin dörtte üçünün yaptığı gibi, doğrudan doğruya inkar ederek üstüne yürürler. Sizin bu duruma düşmenizi atlattığınıza ve kaba gerçeğin herhangi bir yerinde, yürekli ve yalnız kaldığınıza seviniyorum.”
Ölümün ve Acının Reytingi Yüksektir
neoturk | 01 December 2007 17:48
ısparta uçak kazası
Allah bu son uçak kazasında ölen 57 vatandaşımızın taksiratını affetsin , kendinelerine gani gani rahmet ve yakınlarına teselli versin. O uçakta bir yakınım yoktu ancak olduğunu varsayarak ve de bu iki gün içindeki tv , gazete ve özellikle internet haberlerini takip ederken. Olayın kazadan , bir acı olmaktan çıkıp , habercilikle alakası olmayan bir reyting malzemesi haline dönüşmesini büyük bir teessüfle izledim. Sanki bir film seyrediyorduk , aslında ölen kimse de yoktu çünkü acı bizim ocağımıza düşmemişti. Bizler tv mizin , bilgisayar ekranımızın başında oturmuş , editörlerce düzenlemiş haber süslü bir senaryoyu izliyorduk. Komplo teorilerinden, Dan Brown a kadar bu habere olan ilgiyi arttırmak için neler yapılmadı ki. İnternette bile uğrayanları siteye bağlamak için “AZ SONRA” kalıpları kullanıldı.
Kendinizi bu ölen vatandaşlarımızın akrabaları , yakın dostları yerine koyun bu haberler sizi nasıl etkilerdi ?
Acıyı ve ölümü reytingleştirmenin önüne geçebilecek bir şey var mı ?
Andrapoza Girmiş Ağabeylerim
blackinwhite | 01 December 2007 17:47
http://www.koniks.com/topic.asp?TOPIC_ID=3679
COMPEX FUARINA BEDAVA BiLET
NLPMaster | 01 December 2007 17:44
http://manavgathaber.blogspot.com/2007/12/compex-fuarina-bedava-bilet.html
İçinde…
plakton | 01 December 2007 17:24
Hangi seviyedeyim bilmiyorum… Kaç seviyesi vardır bu işin onu da bilmiyorum… Hangi işin diyorsunuzdur… Mesela ayrılığın… Mesela terk edişin… Mesela terk edilişin… Bir kentten ayrılmanın… Mülteci olmanın… Sevdiğin birini kaybetmenin… Bir savaşı yitirmenin…
Acının…
Hep seviyeleri vardır. Her adımda… Her nefeste…
Artan…
Artık sen ile kurulan, senin ile başlayan, senin için olan cümlelerimi çıkardım hayatımdan. Yaşadıklarımdan ve yazdıklarımdan attım. Oysa hiçbir zaman “ben çizdim” dememiştim. Ama kesilen en ağır cezayı hep ben ödedim. Artık gülerek yüzleşiyorum olur olmaz cezalarla…
Dejavu
sahinden | 01 December 2007 17:18
http://www.dejavu.web.tr/
Save the World
emsvizyon | 01 December 2007 17:05
http://www.flickr.com/photo_zoom.gne?id=2065563537&size=o
BEDAVA 250 KAZIK KAZANMA FIRSATI !!!
results | 01 December 2007 17:00
Sonunda hafifi de eline geçirmiş durumda bu reklamlar. Maillerime yakın arkadaşlarımın hacklenmiş adreslerinden hergün bu mail geliyor, başlık kısmında önceden “Bedava 250 Kontör Kazanma Fırsatı” yazıyordu, şimdi uyanmışlar, “Naber, nasılsın, çok önemli şeyler oldu, hemen oku?” gibi şeyler yazmaya başlamışlar. Msn de de, link gönderiyor sevgili arkadaşınız !!!
Bedava ne var ki şu dünyada? 250 kontör olsun, çok matah birşeymiş gibi…
1dünya hastalıklı bir gezegendir çünkü üzerinde insanlar vardır!
uuuucar | 01 December 2007 16:59
bazen bir gökdelene çıkıyorum ve ayaklarımı sarkıtarak oturuyorum,bir sigara yakarak insanları izliyorum.Durmadan giden,hızlı hızlı giden insanları izliyorum ve kendi kendime soruyorum; “bu kadar insan nereye gidiyor?” diye.Herkes bu kadar haraket halindeyken ben niye hep sabit duruyorum ve bir fanusun ardındaymışım gibi insanları izliyorum!Hiçbirşeyin umurumda olmadığı düşüncesini tüm hücrelerime kanıksattırdım artık. Göketelenden insanlara bakıyorum ve buradan insanların birer karınca gibi çalışkan olduğunu düşünüyorum ama biraz daha yükseğe çıktığımda,uzaydan baktığımda , dünya dışında çevremdeki tüm gezegenlerin çok sağlıklı olduğunu görüyorum.Tüm gezegenler hep aynı dururken dünyadan dumanlar tütüyor,tüm organları acı çekerken o hayatta kalma çabası verirken biz onu yok etmek için bu kadar çaba sarf ediyoruz ama yine de o banamısın demiyordu şimdiye kadar.Artık onun da yok olmaya başladığını görüyorum,çünkü üzerinde mikroplar var ve onu her geçen saniye biraz daha tüketiyor.Günlük çıkarlarla boğuşurken biz,cebimizi doldurmaya çalışırken,aslında hem kendimizi hemde dünyayı yok ediyoruz.Artık bir insan öldüğünde,”bir mikrop daha azaldı” düşüncesiyle sevinir hale geldim ve bu düşünceyi sen,ben,biz,siz… hepimiz yarattık!dünyaya zarar veren ama cebini dolduran insanların iyi insan olarak saygı duyuluyor olmaları beni herzaman çıldırtmıştır.Ben kötü bir insan olmak için elimden geleni yapıyorum,çünkü dünyayı seviyorum,yada bana bir kötülüğü olmadığı için ona kötülük yapmamaya çalışıyorum ben, onun bana sunduğu çimlere uzanarak şarabımı içiyorum,bulutlarını çekerek bana sunduğu gün batımını izliyorum,ormana girdiğimde fazla oksijeni sayesinde kafamın güzel olmasını sağladığı için ona şükranlarımı sunuyorum ve insanlardan nefret ediyorum,çünkü hepsi; havuzlu evlerde oturmak,pahalı arabalara binmek gibi saçma hayallerin peşinde yok olmayı ve yok etmeyi tercih ediyor.oysa ben havuz yerine denize girerek,tuzlu suyun cildimi yenilemesinin tadını çıkartıyorum!!
dünyaya acıyorum çünkü üzerinde ki milyarlarca mikropla mücadele etmek zorunda!!!