bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

İstanbul’da Yaşanmış Bir AŞK Hikayesi (Şaşıracaksınız!!!)

azturk | 01 September 2010 16:25

Aşk; sevgiliyle kol-kola dolaşmak, kendini sevgilinin önüne atıp her türlü fedakârlığı yapabileceğini söylemek ya da sabah akşam aralıksız mesaj göndermek değildir. Gerçek aşk hiç kimseye söylenemeyen, hiç kimseye söylenemediği için erişilmez olan bir duygudur. Âşık sevdiğinin ismini dillendirmemek için kimseye söylemez. Hayallerinin, üzüntülerini, sevinçlerini kendi iç dünyasında kendi ruhunda yaşar ve gerçek âşıklar – bugünün âşıklarının tersine – bu yüzden büyüktür.

Leyla’ya sorarlar “Sen mi Mecnunu daha çok sevdin yoksa Mecnun mu seni?”. Leyla der ki “Böyle bir soru sormanıza şaştım. Tabi ki ben o’nu daha çok sevdim.” “İyi de Leyla o senin için her şeyini feda etti. Aklından oldu. Şimdi ormanda vahşi hayvanlarla yaşıyor. Mecnunun yaptığı bunca şeye karşı senin delilin nedir ki ben o’nu daha çok sevdim dersin?” dediklerinde, Leyla “O benim aşkımı ona buna anlattı.( Leyla’nın ona buna dediği çölde yaşayan ağzı, dili, söyleyebilecek sözü olmayan hayvanlardır.) Dilden dile düşürdü. Bense o’nun aşkımı kalbime gömdüm ve kimseye söylemedim. Şimdi siz karar verin bakalım ben mi o’nu daha çok sevmişim yoksa o mu beni?” der.

Tarih Yazıcılığının Dönüm Noktası: ANNALES EKOLÜ

mucizemsin | 01 September 2010 10:12

Ünlü tarihci Peter Burke’nin, Fransız Tarih Devrimi diye adlandırdığı Annales Ekolü, tarihin disiplinlerarası karşılaştırmalı yazılması ve hatta bilim olarak kabul edilmesi iddiasıyla ortaya çıkmış olan bir tarih okuludur. “Annales d’Histoire Economique et Sociale” adlı dergiden adını almış olup, 20.yy ortalarına doğru tarih anlayışını ve yazımını baştan başa değiştirmeyi başaracaktır. İktisat tarihçilerinden Otto Hintze’nin “biz sadece sıradağları ve dorukları değil, dağların eteklerini de; yalnızca yüzeyin derinliklerini değil, bütün kıta ülkesini bilmek istiyoruz.” çağrılarını yapmaları da işte tam da bu döneme denk gelmektedir.

1929 yılında M.Bloch ve L. Fevre adlı iki Fransız tarihçi, ortak kurucu müdürlük görevlerini üstlenerek, 20yy’ın en büyük tarih okulu olacak olan Annales okulunun isimbabası olacak “Annales d’Histoire Economique et Sociale” (İktisadi ve Toplumsal Tarih Yıllığı) dergisini, “markçılığın önemle üzerinde durduğu toplumların yaşamlarının uzun süre gölgede kalmış olan çehrelerine ışık tutmayı” amaç edinerek çıkarmaya başlamışlardır.

Ekol, mümkün olan bütün disiplinleri (psikoloji, sosyoloji, yerbilim, edebiyat…) tarih biliminin içeriğine alarak, yüzyıllar boyunca hakim olmuş olan vakanüvist (olayanlatıcılık) tarih yazımını ve 19.yy’da hüküm sürmüş olan “olgucu ve deneyci tarih anlayışı”nı değiştirmeyi başarmıştır. Kurumsal ve yapısal tarih, ardından yerbilimsel, iklimsel, kırsal, hatta ve hatta düşünceler tarihi, ırkbilim, nüfus bilim tarihi gibi çeşitli dalları da içine alarak “bütünsel tarih anlayışı”na çevirmiştir.

Güzellik Yarışması – Miss Universe 2010

freeradical | 31 August 2010 20:20

Güzellik her zaman insanlar için önemli olmuştur.
Kadınların güzelliği ise çoğu şeyden önemli.

Her ne kadar, entellektüel bakış açısı çoğu zaman güzelliği ikincil bir erdem saysada, gündelik hayatta güzel olan çoğu zaman doğuştan avantajlıdır.

Erkekler güzel bir kadın karşısında acizleşirler. Varlıklarını, değer yargılarını,sorumluluklarını bir anda unutabilirler. Güzel bir kadın gördüklerinde gözlerini ayırmaları pek mümkün olmaz.
Sanırım kadın doğası da buna uygun yaratılmıştır.
Bir aşırılığa maruz kalmadıkça, çoğu kadın bakışlar altında hareket etmekte zorlanmaz. Güzelliğini sergilemekten imtina etmez.

Sanırım bunun en birebir örneği güzellik yarışmalarıdır. Kadınların milyonlarca insanın seyrettiği bir yarışmada güzelliklerinin yarıştırılması her ne kadar garip olsa da, seyre değer olduğu da tartışılmazdır.

İlk güzellik yarışmasının izleri, mitolojiye dayanır ve Tanrıçalar arasında yapıldığından bahsedilir.

Mış Gibi !!

Leb i Nar | 31 August 2010 19:56

Sevgiye inanç yokmuş kanıtlarmış önemli olan.
“Şunu yaparsan seni çok severim, eğer şöyle olursan seni çok severim” demekmiş sevgide ibaret olan. Öyle çok büyük kelimelerle ifade edilemeyecek bir aşkda yokmuş hani, ne parmakla gösterilen sevdalar ne de masallara konu olacak aşklar varmış. Hepsi yalanmış. Aslında bütün bunlarda bir masalın parçasıymış, sosyete sevdalara inat yazılmış.. Kara bir büyü imiş aslında hepsi, kara kuyuya dalan çıkamazmış. Kara kuyuyuda aşk sanırmış.. Sanrılardan ibaretmiş herşey, seni düşündüğünü, seninle olmak istediğini, senden başkasını gözü görmediğini sanmakmış. Aslında birde paranoyaklıkmış. nerdesin, neden aramadın, yanındaki kim?.. gibi saçma cümlelerden ibaretmiş.. İki kişinin yaşadığı değilmiş sevda, tek kişinin iki kişiye mal etmek istediği gösteriden ibaretmiş. Cambazlar meydandan çekilince sirk boşalmış..Canı yanan kim kalmış! Kara kuyu aydınlanmış! Ayrılıklarda sevdadanmış, ee buna kim inanmış! bu masalın sonu nereye varmış, diyecek son söz mış mış da mış mış …

Kocasını 300 Erkekle Aldatan Kadın

pacoz | 31 August 2010 18:31

Şebnem Berrak A.’nın kitabı kesinlikle hiçbir edebi değeri olmayan, fakat olaylara kadın perspektifiyle yaklaşan, toplumun kadın üzerinde bıraktığı seks intibahı nediri verebilen. Seksin bir kadın için ne ifade ettiğini birazda olsa anlatabiliyor bize bu kitap.

Plasebo etkisi

arke9 | 31 August 2010 17:14

Plasebo etkisi telkine dayalı bir iyileştirme yöntemidir. Hastanın hastalığını kendi kafasında yenmesinde etkilidir.Mesela aslında bir şekerin bir hastaya ilaç diye verilip içirilmesi . Hasta burada ilaç içtiğini ve iyileşeceğini düşünecek . İlacın rengi de önemli olabilir kırmızı canlandırır, mavi rahatlatır . İlacın iyi bir marka gibi gösterilmesi de etkiyi arttırabilir. Bu tedavinin cevap vermesi hastanın kendisine bağlıdır . Kafasında hastalığı yenmelidir .

Hiçbir risk içermeyen bu yöntemi bir doktor test amaçlı olarak ameliyatlarında bile kullanmış , hastalarına ameliyata girerlermiş gibi narkoz vermiş , iğne yapmış ve bunların sonucunda 1-2 yıl sonra bile hastalarının hiçbir şikayetinin olmadığını gözlemlemiş .Bu yöntemi klasik tıp kabullenmek istemese de sonuçlar ortada . Pozitif düşünce iyileşmede etkili . Demek ki insan vücuduna hakim olabilmekte.

Bu işlemi uygulayan doktorun rolü çok büyük.Hastaya güven verebilmesi lazım.Onu rahatlatması , sorunlarını dinlemesi , hastayı inandırması gerekiyor .
Özellikle çaresi olmayan kanser gibi hastalıkların en büyük ilacıdır plasebo. Doz aşımı , yan etkisi yok ve hiç para gerektirmiyor .Bunlar da cazip yanları.
Bu yönteme çok büyük umutlar bağlamamak veya yöntemi çok da küçümsememek gerektiğini düşünüyor bazı doktorlar da.

TARİHÇE-İ FUTBOL

azturk | 31 August 2010 16:16

Yapılan anketlere göre en çok takip edilen sporun futbol olduğu belirlenmiş. Futbol : beş yaşında belki daha küçük çocuklardan belki yetmiş beş belki sekesen beş yaşındaki ihtiyar delikanlılara kadar her yaş gurubundan insanının ilgisini çeken bir spor. Her ne kadar toplumumzda erkeklerin oynadığı ve erkeleri iligilendiren bir spor olsada sayı bakımndan azımsanmayacak kadar çok sayıda bayan izleyecininde iligisini çekmekte. Hatta bayanların kendi ligleri de var. ( İsteyenler TFF nin sitesine baklabilir) Hele bir de ortada ekabet varsa , hele bir de taraflar fanatikse işte o zaman kıyamet kopuyor. Arabaları yakmaktan dükkanların camlarının kırmaya stad da ki koltukları sökmekten- ki onları sökmek oldukça zordur ve büyük emek ister – stadı ateşe vermeye kadar bilimsel olarak Vandalizm olarak adlandırılan davranışları sergiler insanlar. Daha doğrusu kontrolden çıkarlar ve ne yaptığını bilmez yaratıklar haline gelirler.

Peki nedir insanlara bunları yaptıran. Kontrolden çıkaran cani ya da “holigan” haine getiren. Bu sorulara cevap bulabilmek için futbolun tarihine ink-mek gerekiyor bence.