bildirgec.org

umut hakkında tüm yazılar

UMUDUMUZ KAYBOLMASIN

zeyynep | 31 August 2007 10:41

Hepimiz inişli çıkışlı hayatlar yaşıyoruz. Bu yolda dengeyi sağlayabilmektir yapmamız gereken. Hiç ayağınız takılıp düşmediniz mi ? Düşünce ne yaptınız? Kalkıp yola devam ettiniz. Önemli olan da kalkıp tekrar yürüyebilmek değil midir?
Umudumuzu kaybettiğimiz zamanlar da olmuştur mutlaka. Hayatı zor bulup birilerine güvenmek istersin. Güvendiklerinin de Brütüs’ün varisleri olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalırsın. Ama karanlıkta kaldığımızda yapmamız gereken vazgeçmek yerine ışığa ulaşmanın yollarını aramaktır. Kolay olmayacaktır. Işığa ulaşmak sabır ister.

Biz Kendimize Ettik

bestrafe mich | 08 August 2007 12:23

Hayaller kurduk.
Sonra o hayalleri kendimizden uzak kıldık.
Biz ne yaptıksak,
kendi kendimize ettik.

Yarın;
Tekrar bir hayal kuracağım.
Hayallerle umutları bağlayıp, kendime mutluluk tadında sahte uçurtmalar yapıp göğe salacağım.

Bugün;
Boşversene o da dün olmak üzere…

Dün;
Kendime acımıştım bir kez .
Ama doymadım.
Doyamadım…

Biz kendimize ettik…
Ne yaptıysak,
kendi kendimize…

Çizgiler (1)

plakton | 06 August 2007 15:08

Sevgi ile nefret arasında ince bir çizgi vardır. Bu çizgiyi geçmek çok kolaydır. Ya geçersiniz yâda birileri sizi iter geçmek zorunda kalırsınız. Kimseyi nefret etmek için sevmezsiniz. Ama nefret ettiğinizi aslında seversiniz…

Tutku ile aşk arasında, kalın bir çizgi vardır. Bu çizgi zamanla oluşur, zamanla kalınlaşır. Ne kadar çok isteseniz de bu çizgi düzgün çizilmediyse kalınlaştıramazsınız…

Umut ile isyan arasında, tutkulu bir aşk vardır. Aşkınızın tutkusu sizi ya mutsuz bir isyankâr yapar yâda mutluluk dağıtan, umut dağıtan bir âşık

çok özlüyorum

minegece | 02 August 2007 16:59

Evet belki hiçbir zaman ulaşamicağız içimizde kalacak.. Dokundugumuz hersey onu hatırlatacak, biz yine avutacağız kendimizi mutluyuz diye, bir bahar gibi gelen nefesini unuttuk diyeceğiz.. Nafile sarılınca içim titrerdi, ona bağlanmışım meger, söyleyemedim birşeyler eksik kaldı hep, bir seyler yarım…Sanki dönecekmişcesine hala bekliyorum seni…Biliyorum kendimi kandırıyorum; yoksa nasıl dayanırım ben sensizliğe.. Tam 1yıl oldu sensizim ben hala.. Hadi çal şu kapıyıda gir artk içeri… Hala seni bekliyorum, dısarı çıkmıyorum . Her an gelirsin dye.. Beklemek sorun değilde gelmiceğini bile bile beklemek zorr çok zorr…

*LEZZETLİ SEVGİLER*

egomeltem | 02 August 2007 10:23

Bir yağmur tanesi düştü yanaklarıma,Ve onu tattım dudaklarımda. İstemeden oldu aniden inan bana… Sızdı masum bir sinsilikle çatlak dudaklarımın arasına.Tadı hoş biraz buruk sanki ama nedendir bilinmez güzel bir sızı bıraktı akıllarda…Düşünmeden oldu işte öylesine ,bilirim düşünmek yersizdir çoğu zaman gecede… ama bir düşünsene! çarpıntı yaptı ya yürekte… Hani yerli yersiz kontrole geçti sonra sessizce,belki de o bir sesti sessizliğin içinde…haklısın konuşmakta yersiz sence, ya beynim …durmaz işler gene de sonra vurur çeneme … ne yapayım ben böyleyim işte, istesem de istemesem de. Susmak yerine düşünmeyi seçtim yine… bilirim hayat acımasız bende hayata acımıyorum işte, öylesine yaşıyorum bazen çığlın bazen delice… Bazen duyarlı ve sinsi, çoğu zaman da bastırılmış duyguların esiri. Kim ne derse desin bana çelişkilerimle ben ; benim işte … Bir dahaki sefere kaçırılmış fırsatların eşiğinde ; tüm mutluluklar benim olmalı sorgusuz sualsiz ellerimin içinde…Hissedip karanlıktaki buruk gülüşü susmalıyım geceye… Sonu her neyse çıkarıp üstümdeki endişeyi koşmak çıplaklığın sesine… dizginlemeden yarı uysal dürtülerimi… şahlandırmalıyım gizemli düş bahçemde romantik düşlerimi. Ben bensem eğer ve kalmışsam kendimle, bir başka yalancı bahar yaşamak istemiyorum, koklamak istemiyorum sahteliği yapay çiçeklerde*** Sevginin nefesi vardır bilir misiniz? soluğunu keser pervansızca hani hani sadece yutkunu verirsin istemsizce ve midende uçuşan bir dolu kelebekler vardır çarpar yarı sarhoş yarı umarsız durdurumazsın , onlar kanat çırptıkça suratında ki güzel tebesüssüm baş köşeye kuluçlanır ve sen hiçbişey yapmazsın, ki zaten elinde de bir şey gelmez. Sahipsiz bir mutluluk sarar içini, niçin geldiğini asla sormazsın, gereksiz mi bilinmez ama huzurda yoldaş olur arsızca sokulu verir dokunulmaz yumuşaklığıyla… sonra zaman aşımından mı nedendir bilinmez yerini sahiplenme alır ve acı tebessümler başlar. Kelebekler her nasılsa yok olmuştur, artık karın boşluğunu sancılı öfke sarar, anlamsızlıkla beraber yayılır vücuduna, sarar sarmalar düğümlenir sayğısızca… Kişilik değişim sürecine girmeye başlamıştır salınımında…
Öfkeye karşı kazandığınız tek şey kişiliğimiz oluyor ne yazık ki bir müddet sonra. Sanki insanlar sevmeyi bilmiyor öfkeye ve şüpheye yenik düşüyor vee daha sonra sevilmek istiyor yani yanlışı bile yanlış yapıyor . Nedendir bilinmez ama yenik düşmeyi kâr sayıyor … Sevmek var olanı kabullenmek demektir olduğu gibi. Koşulsuzdur aslında ama etiketlenmiştir ne yazık ki … Sevinç giyinir, acı bürünür, karşılık bekler, yargılar, sorgular, değer biçer ve derken sevmek rafa kalkar ortada var olan etiketler dolaşır ve üstünde sevgi yazar… bu mu dur ? Ne yazık ki artık nerdeyse budur. Her şeye rağmen koşulsuz sevmek nerede ? kimin yüreğine kim dokunabilmiş incitmeden; hissetmek, düşünmek, özlemek hücrelerinde titremek umarsızca ve sadece var olduğunu bilmek, nerede? Soyutu somutlaştırmak için tezahür ettirirsin dokunursun okşarsın öpersin görürsün soyut somut ikilisini kardeş yaparsın koklarsın, bakarsın, duyarsın kısacası sadece var ettiğini seversin ama var olanı değil…işte bu yüzden beklentilerin başlar çoğalır çoğaldıkça hüsranında aynı paralelde artar kısır döngü döner durur. Beklemeden seversen sevmenin tadına varırsın, özümsersin, kalbinde beyninde yok olmayan tad olursa lezzetine varamazsın … Nice lezzeti sevgiler dilerim herkese…
—————————–

Arama bitti mi dersin ?

3mmigros | 02 July 2007 13:39

Sahte uykularımdan yine kan ter içinde bir kabusumdan daha uyanıyorum. Ne zaman bitecek bunlar, soru işaretsiz, vicdanım rahat en son ne zaman daldım rüyalarıma ? Aranan huzura yaklaştığımı hissettikçe hissizliğe kapılıp uzaklaşıyorum. Hiç bitmeyeceğini bildiğim yolda koşuyorum sanki.Yeni günü karşılıyorum elimde hiç eksik olmayan sigara ve kahve bir de yalnızlığım. En son ne zaman renkliydi rüyalarım, hayallerim ve dünyam. O günlerden kalan kayıp, yırtılmış, bulanıklaşmış anılar.Belki de benim bullanıklaştırdığım belki de başkalarının, ama bulanıklığı kesin. Eskilerde arıyorum ışığı, geri döner belki kaybettiğim renk paletini ve boyalarımı bulurum, çizerim yine bulutları, çiçekleri, dağları, ortasında akan dereyi sonra da boyarım onları. Belki saçma bir arayış ama karamsarlıktansa biraz umut beslemek arada eskilere ait güzel bir kelime duymak, bir gülümseme belki bir kahkaha duymak bu zamanlarda mutlu ediyor. Belki aranan mutluluk budur, eğer öyleyse kaybetmemek için çabalamam boşa gitmeyecek değil mi ? Eğer yanılıyorsam da geçirdiğim zamanın mutluluğu ve yalnızlığa sarılırım yine. Belki birgün o güzel uykuya beraber dalıp aynı hayallerle süslü rüyayı paylaşırız yanyana birisiyle.
05:57 28.06.07

Umut’un Hikayesi

| 11 June 2007 01:25

Zaman geçiyor, bir şekilde insanlar girip çıkıyor hayatına; kimisi ölüyor, kimisi evleniyor, kimisi değişiyor. Unutuyorsun seneler sayesinde hayatında bir dönem önem verdiğin kişileri. İşte ben size 10 sene öncesinde vefat eden bir arkadaşımdan bahsetmek istiyorum. Evet, belki her daim aklıma gelmiyor ama unuttuğumu da söyleyemem. Bir isim koyalım ilk önce bu arkadaşa, sanırım umut ismi uygun. Umut sıradan biri; hayat hikayesini yazsanız, kimsenin okumayacağı biri, ben seviyorum böyle hikayeleri. Bir kasapın hayatı, bir bakkalın hayatı. Neyse umut öğrencidir ve Van’dan çok çalışıp İstanbul Üniversitesini kazanmıştır. Zeki çocuktur. Bizim tanışmamız ise 3. bir şahıs sayesinde olmuştur. İkimizde ev arkadaşı aramaktaydık o dönem. O dönem bende istanbulda çalışmaktayım cafelerde, barlarda neresi olursa. Ev arkadaşı olduk umutla; Umut, pek hüzünlü bir çocuk, pek konuşmaz, duygusal -slow diye tabir edilebilecek- şarkılar dinler. Genelde eve geç geldiğimden hemen uykuya geçtiğimden, hasbihal etmeye pek zamanımız olmuyordu. Umut, Van’da bir almancı kızla tanışmıştı ve ona aşıktı. Almanya’yı araması gerektiğinde benden rica ediyor bende ikisini konuşturuyordum. Bir gün kızın annesi-kendisi alman- bana kızının bir daha umutla görüşmeyeceğini söyledi. Bunu umuta ilettim ama içim bir garip oldu. Umut yıkıldı. Aradan günler geçiyor, Umut her gün bana ölmek istediğini ve tanrıya dua ettiğini söylüyordu. Sene sonunda ailesinin yanına gitti umut. 1 hafta sonrada arkadaşlarıyla beraber araba kazası yapıp öldüğü haberini aldım. Gidemedim cenazesine. Görseydim belki inanırdım öldüğünü. Öyle işte, anlatayım dedim; size, umut’un hikayesini…

neden ölür bu gençler

maleee | 24 May 2007 11:24

Binlerce emsalim genç insanlar, türlü değişik ümitler, dertler sıkıntılar sevdalar aşklar amaçlar… herkes her şey yolunda gibi. ama eve dönerken şu geldi aklıma yakın zamanda bir arkadaşını kaybetmiş biri olarak;

Neden ölür bu gençler…

Daha 24’ünde kalp kirizi mi geçirilir kardeşim nasıl adalettir bu nasıl yazgıdır… bu bir isyan değildir bir başkaldırı hiç değildir sadece bir sorudur bir sitemdir…

Neden düşüncelerinden ötürü kıyılmıştır bu ülkede onca gence onca yaş temiz beyne… kuracakları onca okul, yazacakları onca kitap, yetiştirecekleri onca genç, yaşayacakları onca aşk, gülecekleri onca hatıra, ağlayacakları onca üzüntü varken….