bildirgec.org

toplum hakkında tüm yazılar

duyu

admin | 26 February 2009 11:43

Toplumsal ve gerici güçlerin, bu güçlerin günde on defa kafanıza vura vura sizi tutsak ettiği yapının dışına çıkma dürtüsü; söz konusu yapının kendisi kadar yapışkan, ve karakterde “fala inanmam, ama falsız da kalmam” şeklinde bir mezbelelik yaratan canayakın bir tepkidir. Bu tepkiye teslim olmak, doğduğuna pişman ettirir insanı. Doğmamış olmak ise, olabilecek en korkunç tutsaklıktır. Artık ölme özgürlüğünüz bile yoktur.

Konuşamamaya başladığında, önce kendisini ayakları dengesiz bir masa gibi hissetti. Cümle yapısı bozulmamıştı, ancak artık yeryüzüne denk düşmüyordu. Sinir bozucuydu. Sanki bundan sonrası insan eliyle kontrol edilebilir birşey değildi. Altındaki toprak kayarsa ne yapardı, ne olurdu bilemiyordu. Ve bu karanlık içinde yuvarlanmak istemiyordu. Daha detaylı düşününce; sadece hislerine aracı olan dili değil, beraberinde bir amacı olduğu hissini de kaybetmişti.

Bilim Kurguları – 2

emsvizyon | 29 January 2009 14:50

bir dönem etkisinde kaldığımız ve izlediğimizde bize görsellikte ilkleri yaşatan filmlerimize devam ediyorum… bu sefer görece biraz daha yeni yapımlar. hemen herbirinin mutlaka sıkı hayranları vardır diye tahmin ediyorum 🙂

Total Recall

bizi mars’a taşıyan, orda hayat kuramamızı sağlayan film… hatırlarım da trt haber’de bu filmde kullanılan efektlerden bahsetmişti, hatta o sahne şeydi hani arnold abimiz‘i kovalıyorlar ve bir dedektör gibi birşeyin içinden geçiyor… x-ray cihazı olan bu dedektörden geçenlerin kemikleri yansıyordu ve eğer bir yerinde silah taşıyorsa o bir uyarıyla renklendiriyordu… o sahneyi göstermişti haberde, hatta arnold abimiz o dedektörü parçalayıp içinden geçip kaçıyordu… sadece o mu? mars’ın görselliğinden bahsetmeme gerek bile yok, hani burnundan vericiyi çıkardığı sahne ya da robot sürücülü taksi şöförü… peki sanal tatil için gittiği recall firmasında olanlar vs baş döndürücü 🙂 hatta marsdaki insanların tipleri, bardaki o 3 memeli hatun.. ne detaylar öyle, 90’lar’ın o günkü acemileri olan bizler için en iyi efekt dalında oscar almış bu film bir başyapıtdı…

www.direnfilistin.com

qaswed | 11 January 2009 13:14

Savaşa Karşı atılmış bir taş

Bu bozuk düzene, Gazze’de yaşananlara, bir nebze olsun tepki koyabilmek adına bir web sitesi kurduklarını söyleyen öğrenciler tarafından kurulmuş bir tepki sitesi…

SOYKIRIMA belki bir ses belki de çogunlugun gücü olması maksadıyla kurulmuştur.

Sesinizi duyurmak,tepkinizi koymak için :
http://www.direnfilistin.com

Facebook Gurubu

Tanklara karşı ancak taş atan bir halka destek olmaktan zarar gelmez.

İNSAN BİLMECESİ…

| 19 December 2008 18:51

İnsan nasıl bir bilmecedir ki hala oluşumu net ve kesin olarak çözülememiştir. Yüzyıllardır hatta milyon yıldır çözüme kavuşamamış bir bilmecedir. Dünyadaki tüm canlılar içinde önemli ve ayrıcalıklı bir varlık olan insan, en büyük ayrıcalığı ile gelişmiş zihni, dil ayrıcalığı ile konuşma yeteneğinin oluşturduğu kültürü ve biyolojik özellikleriyle kendisini diğer canlılardan ayırır. ama en nihayetinde hayvanlar âleminin en üst üyesidir. Nitekim bilim adamları insanı, memeli hayvanların en gelişmiş grubu olan primatlar (Primates) takımı içinde maymunlarla birlikte eşleştirerek, sınıflandırmışlardır. dallara tutunarak ve ağaçtan ağaca atlayarak yaşayan bu hayvanlar, zamanla bir takım değişiklikler geçirmeye başlamış. bu hareketler esnasında uzaklığı daha iyi kestirebilmeleri için, gözler yüzün ön kısmına doğru yaklaşmış. İnsanın en yakın akrabası olan maymun, ağaçlardan iner ve birkaç adım atmasını öğrenir. derken bilim adamlarının teorileri ortaya çıkar. (BKZ. EVRİM)
Dryopithecus cinsi olarak adlandırılan 22 yıllık ilk insanımsı maymun fosilleri, Doğu Afrika’da bulunmuştur. Hindistan’da bulunan insana ait en eski fosil ise 16 milyon yıllıktır.

güç dengeleri

| 30 November 2008 11:24

Sosyal birer varlık olan insanların hayatına düzen getirmek için çeşitli kuralar vardır. Din, yasalar, gelenekler, töreler vs… Bunlar insanların huzur içinde yaşamalarını sağlamak amacını taşır. Ama maalesef ki kimi zaman bunları görmezden geldiğimiz de olur. Adaletsizliği, zulmü, ahlaksızlığı görmezden geliriz. Kimi zaman da haksız yere insanların mağdur olmalarına seyirci kalırız. Hatta onları bizzat bizler ezeriz.
Bu dengesizliğin, bu adaletsizliğin sebebi güç dengeleridir.
Hayatımızın her anında güç dengelerinin etkisine şahit oluruz. Kimi zaman yapılan adaletsizliği kınarız, kim zaman görmezden geliriz, kimi zaman ise biz bir haksızlık yaparız veya onaylarız.

REGL PARTİSİ

BodrumSibel | 27 November 2008 17:32

Tabulara Son!
Tabulara Son!

Türkiye’de bir tabu halinde yaşanan reglin toplum tarafından ayıp, hala utanılacak bir konu olarak görülmesi beni çok sinirlendiriyor. Hatta utandırıyor!

Hep şunu merak etmişimdir; Erkek çocukları için, “oğlumuz artık erkek adam oldu” denip de sünnet düğünleri, davullu zurnalı kutlanıyorda, neden biz kızların kadınlığa ilk adım ve doğruganlığın başlaması anlamına gelen regl kutlanmıyor acaba?

Ha birde şu var: sünnet düğünlerinde cocukları hediyelere boğulup,bir ton altın takılıyor. Biz kızlara gelince koca bir tokat yiyoruz yahu…Neymiş adettenmiş. Regl olan bir kızın suratına bir tokat atılırmış…Hani bize hediye hani bize parti, kutlama vesaire..

Animaaal !!

pillibebekkuyuda | 20 November 2008 14:12

İsyan ediyorum..

İstanbul dan sıkılmış, biraz da yorulmuş, bir kadın, kafasını dinlemek üzere, alıp başını bir adaya gidiyor.
Adanın dinginliğini yaşamak üzere, küçük yürüyüşlere başlıyor..Kimbilir ne problemleri var boyunu aşmış, belki şiir yazacak, belki aşkını kaybetmiş, belki ağlayacak, her yer ona dar gelmiş, atıvermiş kendini uygun bulduğu bir yere..
Ve onyedi yaşlarında bir inşaat işçisi tarafından, kuytu bir köşede sıkıştırılıp, tecavüze uğruyor..

KIYAFETLERİM

oyuncuhandan | 28 October 2008 17:34

KIYAFETLERİM

“Hissettiklerim, sana verdiğim tepki, hayatına değil. Seçtiğin hayatı illa birilerinden saklama çabanadır” dedi. Doğru söylüyordu. Aslında hiçte istemediğim pantolonu ve gömleği sırf yaşamımı saklasın diye giyiyordum. Oysa arkadaşım “insan nasıl yaşadığını saklamak zorunda mı? Neyi istersen onu giy. Asıl o zaman kendini saklarsın dürüstçe” demişti hiddetli tartışmamızın sonunda. Çok kızmıştı, gözlerinden kan çıkacaktı neredeyse. Bende memnun değildim giydiklerimden ama öyle giymem “gerekiyormuş” olduğundan giyiyordum. “Aptal değilim ben. Anlıyorum bunların içinde mutlu olmadığını. Ama sen inatla mutlu olduğunu göstermeye çalışıyorsun yalan bir gülümsemeyle” dedi konuşmasının bir yerinde. Bedenimden ayrılıp arkadan kendime baktım. Gerçekten çok kötü görünüyordum. İstediğim bu değildi.

suçlu bulundu !

| 23 September 2008 17:20

Ulusal güvenlik tehlikede. Dış siyaset geyik muhabbetine dönmüş. Sağlık ticaret haline gelmiş, içler acısı. Eğitim çürütme ve öğütüm görevini yerine getiriyor…
Sorunlarımız saymakla bitmiyor. Hem çok, hem büyük, hem derin.

Alışkanlığımızdır, kahvehanelerde oturup her sorun için bir suçlu buluruz. İki dakikada hem yargıla hem infaz ederiz. İşimiz bu kadar kolay. Aslında doğru, çoğu yanlış davranışın arkasında birinci dereceden sorumlu kişi – kişiler olagelmiştir.

Peki a madalyonun öteki yüzü?

Biz, birey olarak, toplum olarak ne kadar temiziz? Adalet istiyoruz, ama biz yaşamımız boyunca ne kadar adil olduk?
Haksızlıklardan yakınıyoruz. Peki biz yaşamımız boyunca ne kadar haksızlıktan kaçındık?