Ulusal güvenlik tehlikede. Dış siyaset geyik muhabbetine dönmüş. Sağlık ticaret haline gelmiş, içler acısı. Eğitim çürütme ve öğütüm görevini yerine getiriyor…Sorunlarımız saymakla bitmiyor. Hem çok, hem büyük, hem derin.Alışkanlığımızdır, kahvehanelerde oturup her sorun için bir suçlu buluruz. İki dakikada hem yargıla hem infaz ederiz. İşimiz bu kadar kolay. Aslında doğru, çoğu yanlış davranışın arkasında birinci dereceden sorumlu kişi – kişiler olagelmiştir.Peki a madalyonun öteki yüzü?Biz, birey olarak, toplum olarak ne kadar temiziz? Adalet istiyoruz, ama biz yaşamımız boyunca ne kadar adil olduk?Haksızlıklardan yakınıyoruz. Peki biz yaşamımız boyunca ne kadar haksızlıktan kaçındık?Suçlamak ve itham etmek kolaydır. Ama maalesef ki biz toplum olarak yukarıdaki birkaç kişiyi suçlama kolaylığına kaçıyoruz. iş kendi sorumluluklarımıza geldiğindeyse ir boşvermişlik, bir adam sendecilik içindeyiz.Hani derler ya “Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir.” İşte biz, bunlara layık olmak için elimizden geleni ypıyoruz. Sonra da herşeyi yukarıdakilerden bekliyoruz.Bugün çoğumuz, ülkeyi bir mesihin ya da Atatürk’ün kurtarabileceğini düşünüyoruz. Peki Atatürk veya bir mesih gelse ne olacak?Tarih boyunca ne olduysa o olacak! Onu kınayacağız, ona karşı çıkacağız. Çünkü, adaleti tam olarak tesis etmeye çalıştığımız zaman ucu hepimize dokunacak.Hırsızlık, fuhuş, rüşvet, torpil, tembellik. Bir memur evinde oturup maaşını almak duruken neden çalışsın ki? Bir işçi kaytarmak duruken neden çalışsın? İşadamı savurganlık yapacağı paradan neden işçisinin ve devletinin hakkını ödesin?Evet, adaletin uç noktası hepimize dokunuyor. Suçlu üretmekte üzerimize yok ama hepimiz biraz suç ortağıyız.Maalesef.