bildirgec.org

toplum hakkında tüm yazılar

Tüm kuyular açılmalı!

kahramancayirli | 11 May 2009 14:01

Tüm kuyular açılmalı!
Kahraman Çayırlı

Kuyulardan çıkan ne? Kesif bir erkeklik, damıtılmış bir ikiyüzlülük, bilinçaltından kuyulara inmiş bir inkar. Sormaya utandığımız sorular, kaş-göz işareti yaparak kapatılan yanıtlar, kapatılan kapılar ve nihayet üzeri kapatılan kuyular…

Kuyulardan çıkan ne? Çocuklarını “aslan oğlum” diye seven, sırtlarını sıvazlayan anneler, oğullara zorla giydirilen “sert, ağlamaz, alınmaz, kırılmaz” gömlekleri, “hiçbir şekilde zayıf görünmeme” zırhlı elbiseleri… Erkeklik, erkek olmak resmen bir ateş bu topraklarda; kendisi yanıyor, toplumu da yakıyor. Erkeklik, ateşten bir çerçeve. Demirden çizgiler çiziyor hayatımızın her yerine. Gürültülü kahkahalar attırmıyor, kibarlıktan hazzetmiyor; hep tetikte, hep dikenler üstünde.

Benim fikrim senin fikrini döver.

aggali | 09 May 2009 19:09

Son zamanlarda dikkatimi çeken birşeyler var hafifte. Bir çeşit “benim fikrim senin fikrini döver” mantığı görüyorum. Açıkçası hiç hoşuma gitmemekle birlikte, bunu bir toplumsal yansıma olduğunu da bilmiyor değilim.

Ancak bu durumun; okuyup yazan kesimde olması (hafif yazarları bence toplumdaki çoğu insana göre eğitimli) ve eleştirilere tahammül sınırının epey aşağılarda bulunması sebebi ile bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Fikirler birbirleri ile çelişebilir, bundan daha doğal birşey yok. Ancak fikir sahipleri bunu anlayışla, hoşgörü ile kabul etmekten kaçınırlarsa, işte o zaman yanlış olan şeyler var demektir. Çağdaşlık bana göre hoşgörünün egemen olduğu toplumlarda ortaya çıkar.

Bir toplum nasıl okunur?

kahramancayirli | 05 May 2009 11:24

Bir toplum, diğer bir toplumdan hangi özellikleriyle ayrılır ve biz bunu nasıl ölçebiliriz? Maalesef bu soruya verilen en yaygın yanıt, yaklaşık 25 yıldır aynı ismi içeriyor: Geert Hofstede. Hofstede, dört kültürel boyut belirlemiş ve 1967 – 1973 yılları arasında 70 ülkeden topladığı verilerle bu dört boyutu rakamlarla ifade edip, ülkeleri birbirleriyle karşılaştırılabilir hale getirmiş. Dört boyutun birincisi, bireysellikkollektivizm, karar verme sürecinde bireyin kendi başına karar alabilirliği ve aile, akrabalar, arkadaşlar gibi referans gruplarının verilen kararı şekillendirişi arasında salınıyor. Türkiye’nin bu ölçüden aldığı skor 1980 yılı için 46’ymış. Yani kollektivizme bir parça daha yakın bir toplum.İkinci boyut, güç uzaklığı, toplumdaki hiyerarşiyi, merkezileşmeyi ve ast-üst arasındaki güç mesafesini ölçüyor. Ülkemiz bu kriterden 63 puan almış, yani güç uzaklığının biraz yüksek olduğu bulunmuş.Bir diğer boyut olan erkeksilik-dişilik ise erkeksi toplumların başarı ve sonuç odaklı, dişi toplumlarınsa, sonuç değil süreç odaklı olduğu öngörüsü üzerine kurulu. 1980 verilerine göre 44 rakamı çıkıyor karşımıza, bu da demek oluyor ki, Türkiye, dişi özellikler gösteren, süreçi biraz daha fazla önemseyen bir toplum.Belirsizlikten kaçma (.doc), bu yazıda üzerinde tartışılacak bir diğer boyut. Ülkemiz bu ölçüde 88 puan alıyor, yani harekete geçmek / yeni bir işe girişmek için çevreden bilgi toplama düzeyimiz çok yüksek. Hofstede, bu boyutlara daha sonra “kısa ya da uzun vadeye dönüklük”ü de ekledi, ancak bu boyut için Türkiye verisi mevcut değil.Bu uzun girizgahı yaptıktan sonra verilerin güvenilirliği, toplumumuzun heterojen yapısının ayrıca değerlendirilmesi gerektiği gibi noktaları da dışarıda bırakıyorum.

Daha bireyci, erkeksi, belirsiz ve kısa vadeli bir toplum

Keşke bu boyutları değerlendiren ve güncel veriler üzerinden hesaplanan yeni çalışmalar yapılsa. O zaman rakamlar üzerinden karşılaştırma imkanımız olurdu ve görece daha somut tespitler yapabilirdik. Oysa ben burada daha farklı bir yönteme kalkışıp toplumumuzdaki 25 yıllık gelişimin bu rakamları hangi yönde ve ne derece değiştirebileceğini tartışmaya çabalayacağım.

İletişememe Çağı

pilli pati | 19 March 2009 09:32

Boş istasyon peronu önünden uzayıp giden raylara doğru bakıyorum. Nefes alıp verirken ağzımdan burnumdan havaya karışan buharlar, içinde bulunduğumuz ayın henüz ne baharı karşılayan türden ne de kıştan kopmuş olduğunu hatırlatıyor. Güneşin soğukla verdiği müthiş mücadele… Yüzüme vuran ışınlarda hissettiğim ısı ile aniden esen rüzgarın aynı bölgeyi buz kestirişi…

Aldanan ağaçlara bakıyorum sonra. “Bu soğukta ne demeye hemen açtınız?” diye konuşmaya başlayacakken, istasyona varan trenin beraberinde getirdiği toz bulutu arasından, aldanışlarına dair ağız tadıyla iki çift laf edemeden, göz ucuyla nisbeten boş bir vagon seçip, biniyorum hemen. Ortama uyum sağladıktan sonra vagondakilerle göz teması kurmaya çalışıyorum. Nafile bir iş bu!

Ekonlar

admin | 06 March 2009 09:43

Ekon
Ekon

Sevgili pilli network takipçileri; Sizlere yeni bir keşfimi açıklamaktan gurur duyuyorum. İşte karşınızda dünya üzerinde hiçkimsenin bilmediği yeni bir kavim: Ekonlar.

Ekonlar Muz Cumhuriyeti semalarında yaşayan (evet evet semada yani gökyüzünde) günümüze kadar keşfedilememiş bir kavim.
Efendim bu kavimin varlığından şüphelenmeye bundan 7 bilemedin 8 sene önce başladım. Ortalarda dolaşmayan insan içine karışmayı sevmeyen yani kısacası ayakları yere basmayan bir topluluk olarakta tanımlayabiliriz. Muz Cumhuriyetinin yerini soracak olursanız sizlere kesin bir şey söyleyemem ama Afrika’da olabilir herhalde oralarda muz bizde olduğunda daha fazladır diyebilirim.

Muz Cumhuriyeti
Muz Cumhuriyeti

ŞAK ŞAK ŞAK ŞAKKK!!!

admin | 06 March 2009 08:57

Seçim mi? Neyi?

Son birkaç aydır birileri, birşeyler ,bir tonlar, bir sözler giriyor evlerimize,artık rahatsız da olmaz olduk hiçbirşeyden,herşeye alıştırılma süreci bu seçim süreci, güzel vaatlere,umutlu olmaya çalıştırılmaya,ondan da çok karamsarlıkların devam edeceğine inandırılmaya, yoldan geçen arabaların içerisinden yankılanan yüksek sesli şarkılardan şu sıralar daha az rahatsız olmaya, annelerin babaların o çok istediğimiz şey karşısında hep olumlu ama hep havada yaklaşımlarına,hoca öğretmen arasındaki,anne baba ya da abla kardeş arasındaki ağız dalaşlarına,saygısızlığa ve bunun alkışlanmasına,her gün daha normal görünmesine,tüm farklı renklerin oluşumundaki aslında aynı renk tonlarının görmezden gelinip, her bir rengin kendi başına bir farklılık olduğuna inandırılmaya çalışılmasına ve nihayetinde ya kırmızı ya pembe ya da mavinin seçilmeye zorlanmasına,ona,buna,şuna aa lışş tıı rıll dıkk… İkili harflerle uzattığım sözcüğün yıllarr yıılıı geçerliliğini koruyup hala devam eden sürecin elbet bir gün yok olacağını düşünme isteğinden doğan bir di li geçmiş zaman eki,…dık. Kendi alışkanlıklarımızı kendi kendimizin oluşturacağı ya da herhangi bir alışma sürecini gerektirecek farklılıklara doğru doğacak günü beklemek gene de zevkli,o güneşin sahiplendiği günün başlangıcında mevcut olamayabileceğimiz düşüncesine rağmen. Bundandır tüm çocukları sevmem…

Sanat ve Genç

admin | 02 March 2009 13:10

Belki bir hastane odası, belki bir ev. Ebeyle, doktorla; birileri bize söylemeden mümkün değil hatırlamak. Gözlerimizi açtık dünyaya…

İlk çığlığımızı o zaman attık, ilk defa o zaman gördük, dokunduk.
Sanki insan büyüdükçe her şey daha anlamsız geliyor. Blu çağına geldiği zaman zaten bir çile. Neticede her insan -genç yaşta vefat edenleri saymazsak- geçiyor bu dönemden.

Konuya girecek başka bir nokta bulamıyorum şu anda ama sanata ilgi duyan gençlerden biri de benim. Kelimelere dökemediğim şeyleri notalara ya da renklere belki de çizgilere dökerek somutlaştırma ihtiyacı hissediyorum. Tabi ki yazmak da bir sanattır, fakat insan sürekli yazınca sanki büyüsünü yitiriyor biraz.

CHP’Mİ GARİP YOKSA TOPLUM MU ?-2

admin | 02 March 2009 10:26

C.Eren ÇELİK

Bir önceki yazımda yıllardır eleştitrilen CHP ve O’nun lideri Baykal’ın aslında seçim sonuçları 1992’den bu yana -yani CHP yeniden kurulmasından bu yana- istatiki bir biçimde incelendiğinde oylarını sürekli arttırdığını ve bunun aslında bir sorgulama gerekliliğini de beraberinde getirmesi gerektiğini yazmıştım…

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum CHP’nin 1992’den beri her seçimde oyunu artırması ile birlikte bir parti -daha doğrusu ekol- daha sürekli biçimde oylarını artırmaya devam etti.

Bu parti önce Erbakan’ın Milli Görüş ekolünün partileri olan Refah ve Fazilet Partisi’ydi sonra bu partilerden ayrılanların kurduğu AK Parti iktidarını yaşadı Türkiye…

CHP’Mİ GARİP YOKSA TOPLUM MU ?-1

admin | 27 February 2009 10:21

C.EREN ÇELİK

Yıllardır bu ülkede CHP’nin politikaları ve Deniz Baykal eleştirilir durulur…

CHP’nin sol parti kimliğinden uzaklaştığı, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini uygulamadığı gibi pek çok nedenle eleştiri okları bu partiye yöneltilir…(Kİ bende bu eleştirilere canı yürekten katılırım)

Ancak işin ilginç tarafı 1980 askeri darbesinin ardından yeniden açıldığı 1992 yılından bu yana CHP’nin ilginç bir oy grafiğinin olması…

CHP 1992’de Deniz Baykal liderliğinde yeniden kurulduktan sonra ilk olarak 1994 yerel seçimlerine katıldı…