C.Eren ÇELİKBir önceki yazımda yıllardır eleştitrilen CHP ve O’nun lideri Baykal’ın aslında seçim sonuçları 1992’den bu yana -yani CHP yeniden kurulmasından bu yana- istatiki bir biçimde incelendiğinde oylarını sürekli arttırdığını ve bunun aslında bir sorgulama gerekliliğini de beraberinde getirmesi gerektiğini yazmıştım…Öncelikle şunu belirtmek istiyorum CHP’nin 1992’den beri her seçimde oyunu artırması ile birlikte bir parti -daha doğrusu ekol- daha sürekli biçimde oylarını artırmaya devam etti.Bu parti önce Erbakan’ın Milli Görüş ekolünün partileri olan Refah ve Fazilet Partisi’ydi sonra bu partilerden ayrılanların kurduğu AK Parti iktidarını yaşadı Türkiye…Bunu şunun için söylüyorum…CHP yıllardır her genel seçimde oylarını artırırken aslında bunu daha sosyal demokratlaşarak, daha sol söylemlere sahip çıkarak, emekçinin, halkın yanına daha çok inerek veya halkın daha çok sosyal demokrasiyi özümsemesi nedeni ile başarmıyor…Bu başarının- ki bu başarı çok göreceli ve tartışmalıdır- ardında yatan en büyük sebep, CHP’nin savunduğunu iddia ettiği medeni değer yargılarının karşısına çıkan ve bu yargıların tersine bazı dinsel değer yargılarını ön plana çıkaran bir siyasi ekolün güçlenmesidir.Toplumda yaşam tarzının, güçlenen ve iktidara adım adım adım yürüyen bu islami değerler silsilesi ile yoğrulmuş siyasal yapı tarafından değiştirileceğinden, daha basitçe söylemek gerekirse rahatının bozulacağından korkan kesimler CHP’ye oy vermeye başladı…Özellikle 1999 yerel seçimlerinden itibaren ANAVATAN partisinin kentli oyları çoğunlukla CHP’ye kaydı…Zaten CHP’nin oy aldığı kesimlerin sosyo kültürel ve ekonomik yapısına bakıldığında, eğitimli ve belirli standartların üzerinde maddi güce sahip kesimlerden oy alması da bu korkunun sandıktaki tezahürüdür…Bu nedenledir ki CHP dincilikle, geri kafalılıkla, dini siyasete alet etmekle, türbanla, Atatürk düşmanlığı ile itham ettiği AK Parti’nin bu politikalarının değişmesini asla istemez…Çünkü o zaman vatandaşa sunacağı bir korku dağı kalmaz ve “Bakın ona oy verirseniz başınıza bunlar gelir” diyerek, toplum üzerinde yarattığı korkudan oy toplayamaz…Bu 1990 sonrası Türkiyesi için hazırlanan korku-gerilim-kutuplaştırma siyasetinin sonucudur.Partiler bu yolla çok fazla siyasete kafa yormadan sadece toplumu polarize ederek daha fazla oy alabildiklerinin farkına vardıklarında, bu yolun kullanılması da kaçımnılmaz oldu…CHP yıllardır hiç bir somut proje üretmeden yani halkıın umudu olmadan işte bu şekilde oylarını sürekli artırdı…Keza AK Parti ve ondan önceki Refah Partisi ve Fazilet Partisi de CHP üzerinden proje üretmeksizin, “Din elden gidiyor, biz adil bir düzen kuracağız” ana temasıyla, CHP’yi dinsizlikle suçlayarak, Başörtüsü sorununu dramatize edip suistimal ederek yıllarca oy toplamışlardır…Peki bugün gelinen nokta nedir ?Bugün gelinen noktada CHP üst kadrosu bu kutuplaşma politikası ile belki 1 seçim daha geçirebileceklerini ancak ondan sonra bu siyasetin artık tıkanacağını görmüştür…Bu düzenin en önemli “toplum mühendisi” Önder Sav pasifize edilmiş, Baykal’a da “ya yeni bir yol bul, ya yeni bir yol yap, ya önümüzden çekil” mesajı verilmiştir.Mesajı alan Baykal partinin orta vadedek,i politikalarını yolsuzluk ve işsizlik temel eksenine göre oluşturmuş, partinin orta vadedeki yönetici kadrosunun prototipini de Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin gibi hem halkla içiçe olabilen hem yolsuzlukların üzerine gidebilen hem de proje üretebilen kişiler olarak sahaya sürmüştür…İlerleyen süreçte CHP’de Hakkı Süha Okay,Tacidar Seyhan, Gökhan Durgun gibi isimlerin çok daha etkili roller üstlenmesi muhtemeldir…Yani aslında ne toplum tuhaftır ne de CHP…CHP yaklaşık 15 yıldır kurgulanan, özenle dizayn edilen bir siyaset zemininin şartlarına uymak durumunda kalmıştır, halk ise bu şartlara uydurulduğunun farkında bile olmamıştır…Devletin ve CHP’nin kurucu kadrosu olan asker ve bürokrat “seçkin elit” bu kutuplaşmacı siyaset sayesinde belirli bir oy oranına çekmeyi başardıkları CHP’nin bundan sonra strateji değiştirmesine karar vermiş ve bu stratejik değişiklik ile sağlanacak olası CHP iktidarı dönemi için ş,mdiden yeni bir devlet planlamasına başlamıştır…Bu planın tutup tutmayacağını, yeni bir siyasdet dizaynın mümkün olup olmayacağını, olursa devlet içerisinde ne gibi bir “reorganizasyona gidileceğini” görebilmek için biraz daha beklememeiz gerekecek…Bu noktada önümüzdeki yerel seçimler belirlenen yeni stratejinin nasıl sonuçlar vereceği yönünde ilk işaretleri sağlaması noktasında çok önemlidir…Bu seçimin sonuçlarını birileri gerçekten çok ama çok merak ediyor..Buna emin olun…