bildirgec.org

tatil hakkında tüm yazılar

Fidel Castro ölmeden evvel…

jungle | 21 April 2006 10:58

Bundan bir süre önce Küba’ya gittim. Bu, farklı ve ilginç ülkeyi size biraz anlatmak istiyorum.

İsterseniz en sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Birgün mutlaka Küba’ya gidin, gezin. Mümkünse Fidel Castro ölmeden evvel 🙂 Hele dans etme meraklıları herkesten önce koşsun. Millet salsa için deliriyor. Küba’lıların bu kalça sallama kapasitesi karşısında saygı duymamak ve ezik hissetmemek mümkün değil.

Küba 11 milyon nüfuslu bir ülke, bunun 2 milyonu Havana’da yaşıyor. Nüfusun yarısı beyaz, üçte biri zenci ve melez, geri kalanı değişik kökenlerden geliyor. %1 Çinli bile var (Bunlar Amerika’ya göçecekken dedeleri yolu şaşıranlar herhalde 🙂 Şehir epeyce büyük, öyle yürüye yürüye dolaşılabilecek gibi değil. Ama her köşe başında envai çeşit taksi var. Bunun yanında bir de gözle görülür boyutta bir hava kirliliği. Bunun en önemli sebebi otomobil sayısının fazlalığı ve kullanılan kalitesiz yakıt. Castro’nun bu konuda yaptığı icraatlardan biri halka bisikleti sevdirmek olmuş. Ancak Küba’nın en turistik özelliklerinden biri sokaklarda gördüğünüz eski Amerikan arabaları. Bir zamanlar bu arabalar sayıca çok daha fazlaymış. Castro burada bir gelir kapısı görmüş ve Nissan’la bir anlaşma yapmış. Antika araba sahiplerine yeni bir araba verip eski arabaları da dünyadaki çeşitli koleksiyonerlere satmışlar. İyi para tabii…

mutlu tatiller

aftermath | 27 December 2005 23:15

bu sene amerika’ya ne olduysa hiç bir televizyon programında “marry christmas” (mutlu noeller) demiyorlar. yeni cümle “happy holidays”. dikkat edin google da böyle yazıyor.

bir programda ellen (degeneres) yanlışlıkla “mutlu noeller” dedi de hemen gülerek düzeltti. kendisi yahudi olduğu halde comedy central kanalında yaptığı gece komedi haber şovunda jon stewart‘ın ısrarla mutlu noeller demesi o’reilly tarafından tepkiyle (tanrısız kanalda yayın yapan jon sıfatıyla.. tıpkı gavur izmir gibi yani.) karşılandı ve kınandı.

nasıl valiz hazırlanır?

azurenus | 23 August 2005 11:38

[tatil]e gitmek üzere olabilirsiniz. ihtiyacınız kadar eşya almayı becerebilmek ve bunları doğru bir şekilde valizleyebilmek size 3 avantaj kazandırır diyorlar. bir, daha az eşya alarak valizin başına gelebilecek bir tehlikede kaybınız daha az olur. iki, ekstra taşıma ücreti ödemek veya taşıyıcı el arabasına para vermek zorunda kalmazsınız. üç, az valizle çok daha kolay hareket edebilirsiniz.

sırf bu konu için bir site yapmışlar: [onebag.com]

ütopia

mishkin | 05 August 2005 11:45

bunaldım be sevgili günlük…hani şöyle ne zaman biteceğine kendim karar vereceğim bir tatile çıksam…sonra o tatili hiç bitirmesem…(ama birileri çalışırken benim tatil yapmam adil olmaz)…bütün insanlık ne zaman biteceğine kendileri karar verecekleri bir tatile çıksa ve beni germeden keyiflerine baksa(evet bu daha makul)…bankalarda kuyruklar oluşmasa ve numaratör diye bir mafhum hayatımızda hiç olmasa…bir zeytin tanesi inananlar için dünyaya bedel olsa…figo ortalasa hakan şükür altıpastan kafa golü atsa…her sabah uyandığımda angelina jolie bana günaydın dese…evden çıkarken anahtarlar içeride unutulmasa,pencere camları sökülmek suretiyle eve girilecek diye sefil durumlara düşülmese…kafka bir akşam yanına gregor samsa’yı alıp bana çay içmeye gelse…melih cevdet, polis olup “içerdekiler”i dışardakiler eylese…adam masaya hep biranın dökülüşünü koysa…konsolosluklar seyahat özgürlüğüne çelme takmasa…iki kere iki bazen de kafasına göre takılsa,hep dört etmese…ımf bundan sonraki hayatına hayır kurumu olarak devam etse…saddamlar,bushlar ve w’ler hayatımızda hiç olmasa…selim ışıkla turgut özben buluşup tavla oynasa…hem içinde olsak çemberin hem de büsbütüsün dışında tanpınarla otursak…sigara sağlığa zararlı olmasa…ayaklar terleyince güzel kokular saçsa…ilaç sektörü diye bir şey olmasa…”olursa tek şikayet ölümden olsa”…günlük yazarken insanın tepesine müdürler dikilmese…puffffffffffffff

hoşgeldin tatil

morvedelisi | 12 July 2005 02:25

anlamsız, saçma sapan şeyler yazmak geliyor içimden. ne de olsa artık zaman kafa boşaltma zamanıdır.. kafa dinlemeyi bile unutmuşum.. çevikkuvvetle geçen haftalardan sonra, o kargaşa, o gerginlikten sonra sonunda bitti uzatmalı okulumuz. ve işte burdayım, geldim izmirime. bilgisayar başında geçen saatler, boş uğraşlarla vakit öldürme, aşırı sıcak yüzünden dışarıya çıkamama, çıkılsa bile kendine kendini sahile atma, gezme tozma kısacası işte tatil! daha 2 gün önce sınav stresi yaşarken şimdi vur patlasın, çal oynasın… ne güzel şey şu tatil…

yeni geldim

julian | 25 December 2003 00:10

Istanbul a kis tatili icin yeni geldim. Bu sehirde kis olmasina bayiliyorum ama hava cok cok kirli oluyo. Hava disinda her sey guzel. Evler sicak, white chocolate mocha lar yakinda. Sacimi da kestirdim, burada cok daha iyi kesiyolar. Havalar cok sogumamis. Sicak bi iklimden geldigim icin dort bin gozle kar bekliyorum, Strokes kulagimda karda yuricegim gunleri hayal ediyorum. Bi de wow dinlemek de guzel olur. Burda da cok guzel bi Cinerama konseri olmus, biraz icerledim ama daha cok wedding presnt calmis o yuzden napalim. Ben vaktinde gormustum, cok da uzulmedim. Onun disinda kisin gece hayati nasi olur, oyle bi sey var mi pek bilemiyorum. Simdilik dinleniyorum, hastalik gecsin diye bekliyorum, daha spora da devam edemedim 1-2 gundur, biraz dinlenim de. Daha once live journal a yazmistim bi seyler, sonra icimden gelmemistim pek yazmak, orda daha cok okumak zevkli oluyo, burasiyla ise paslasmaya devam edicegimi tahmin ediyorum. Cunku Amerika ya gidersem, burayi gene ozlicegimden kesin buraya yazmak yakinlastiricak. Bakalim simdilik basladik, simdi bi bardak su icicem, susadim. Bi de beni buraya yazmaya iten, karanlik, depresyon ve korkular hakkinda, gun isigini bekleme konusunda okdugum bi gunluktu. Amerika da cok cekiyorum karanliktan bu konularda, ama dogrusunu soylemek gerekirse bu kis tatiline kadar istanbul da da baya cekiyodum. Duygusal olaylar ve karmasalar disinda, sigarayi birakip, her gun spor yapmam ve kendim icin bi seyler yapip, beklemek yerine harekete gecip kendime guvenmeye calismak cok etkili oldu. Lutfen bir kizin sizi karanliktan kurtarmasi icin dua etmeyin. Cunku o kiz sizi kurtarinca sonra o gidince ya da gidicek gibi olunca daha fazla karanliga cokuyosunuz. Baskalarina baglanmadan once, kendinize baglanin. Kime hitap ettigimi bilmiyorum ama Amerika da karanlik cokmesi falan co kotuydu, ben de o yuzden tam karanlik cokerken 7 30 da falan kosuyodum disarda guzel oluyodu, sonra karanlik falan azaliyodu etkisi. Zaten geceleri yalniz olup, hem televziyon hem bilgisayar falan acik, evde bos bos gezinmekten yapicak o kadar sey var ki. Mesela en azindan kutuphaneye falan gitmek. Simdi araba da alicam, heralde daha da az gomulurum o karanliga. Hakkaten de yurt disinda tek olmak, cok cok cok cok zor ve her seyi o kadar karisik yapiyo ki, bu ana kadar bir cok seyin farkina varamamistim. Neyse, diger yurt disinda okuyanlarla paylasmak isterim. Istanbul rahat ama yukariya bi hissiyat koymak istesem huzurlu koyardim, ama bi sure sonra sikici olucak biliyorum, amerika dayken o hissiyat lar ise huzurlu ve sikicidan cok, neseli, sinirli, mutlu, heyecanli, uzgun, cok uzgun, bitmis, korkmus, kafasi karismis vs.. gibi degisiyo. Yani ozgurlugum oluyo ama elimden de huzur guven gidiyo, ama hayat boyle. Ozellikle ozgurluk icin her zaman bi sey odeniyo mutlaka. Kurtulmak icin gun saydiginiz aileniz ve ev ortami meger o kadar rahatlik veren bi yermis ki ve uzaklasmak da o kadar zorlastiriyomus ki hayati. ama tabi bunlari kabullenmek de o kadar vakit aliyomus ki. Ama getirdigi olgunluk hic bi seyle karsilastirilmaz. Uzuntu, karmasiklik olmadan zaten insan ilerliyemiyo, buyuyemiyo, kendini genisletmiyo. O yuzden artik eskisi gibi isyan etmiyorum dusunduklerime, hissettiklerime ya da basima gelenlere. Sonuna kadar savasmak en dogrusu. Evet su icicektim ben. iyi geceler.

annem eve çağırana kadar…

karamel-hafif | 19 September 2003 10:21

Sen tatile giderken ben burada kaldım. Aklımda tek bir soruya bağlı binlerce soru ile… Belirsizlik belki de en kötü şeydi… Sanki hayat hem devam ediyor hem de bir yerinden durmadan sökülüyordu. Dikmeye çalıştıkça iğneyi parmağıma batırıp kanatıyordum ara sıra. Bazen eski yaraların üzerine denk geliyordu.

Mümkün olduğunca rahatsız etmemeye çalıştım seni. Seninkisi sadece bir tatil değildi çünkü bana göre… Bir çeşit kaçıştı. İstanbul’un, seni rahatsız edecek anıların ya da zor verilecek kararların şöyle ya da böyle bir parçasıydım ben. Çünkü ben buradaydım sen ise orada. Buradan gelecek her telefon İstanbul’du, anılardı, sıkıntılardı… Oysa orada deniz ve güneş striptiz yapıyordu karşında. Huzur, her gün masana gelen konsomatristti… Ben ise devrik cümleler gibiydim, melonkoli kokan… Söz vermiştim kendime, sıkıntılarımı sana yansıtmayacaktım.

artık zamanıdır

Chudo | 23 August 2002 03:56

Nihayet yarın akşam tatile gidiyorum. Son sekiz ay boyunca, günde minimum 14 saatim bilgisayar başında geçiyordu. Bu nedenledir ki mümkün mertebe internet cafenin önünden dahi geçmemeye çalışacağım. Bir de bugün websitesiyaptırıcısıdönenlogomanyağı müşterimin tepede logomuz hareket etsin/dönsün şeklindeki mailinden sonra koşarak uzaklaşmak geldi buralardan. (bu dönen logo sorunsalı ile ilgili ayrı bir blog yapmayı düşünüyorum. hayır yani bilmediğimiz bir mesaj mı veriyor o logo salak salak dönünce.)

Sonracıma bugün sigaraya bırakmayı düşünüyordum ama tatilde enberbats ahalisi ile zıvanadan çıkana kadar içip dağıtmak gibi masumane bir eylem öncesi uygun bir davranış olmaz diye düşündüm ve bu olayı tatil dönüşüne erteledim. Bu tatil bizim için bir buluşma olacak aynı zamanda. Pek sevgili yahudimiz garbo, süpermarket ve exparanoid ile buluştuktan sonra sevgili beatnick’in yolunu gözleyeceğiz.