bildirgec.org

jungle

11 yıl önce üye olmuş, 4 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

Bir Dünya Kupası maçı ardından…

jungle | 15 June 2006 10:52

Dünyanın en büyük makinesiz endüstrisi futbolda temel amacın eğlenmek olduğunu, rekabetin ve mücadele etmenin birlikte eğlenmeye engel olmadığını ara sıra birilerinin veya bir şeylerin bize hatırlatması gerekiyor galiba. Türkiye’de bu fikirden öylesine uzaklaştık ki, sokaktaki vatandaşa futbol nedir diye sorsak aklına gelecek en son sıfat “eğlenceli” olacak neredeyse. “Futbol dediğin rakip taraftarı pataklamak, oyuncunun kafasına ne bulursan atmak, hakeme totoş diye bağırıp rahatlamaktır!” diye tarif etseler hiçbirimiz şaşırmayacağız.

Bu düşünceler, hayatında hiç maça gitmemiş benim, geçen Salı akşamı Dünya Kupası’nda Brezilya-Hırvatistan maçını izlemek üzere Berlin’de stattan içeri girdiğimde aklımdan geçti. Her iki takımın taraftarları tribünlerde iç içe oturuyordu.

Beyoğlu Beyoğlu olalı böyle koşuşturma görmedi

jungle | 03 May 2006 16:24

Geçtiğimiz Cumartesi günü (29 Nisan) Beyoğlu sokaklarında 300 kişinin katıldığı bir yarışma yapıldı. Belki televizyondan gazetelerden duydunuz, belki de haberiniz yok… Ben size biraz anlatayım.

Ben bu aktiviteden, birkaç hafta önce gelen bir e-posta sayesinde haberdar oldum. Beck’s’in sponsorluğunda Oyunevi tarafından define avı şeklinde düzenlenen bir organizasyondu. Daha önce küçük gruplar için düzenlenmiş benzer oyunlara katılıp süper vakit geçirmiştim. Dur bakalım, bu da iyi olursa çok eğleniriz, gidip bir görmek lazım diyerek katılmaya karar verdim. Yalnız kurallar var: 3 kişiden oluşan bir takım kurulacak, takım üyelerinden biri de karşı cinsten olacak. Takımı kurduk, kaydolduk. Kısa bir süre sonra internet üzerinde basit bir ön eleme yapıldı, sonra da telefon edip ilk 100 takıma kaldığımızı söylediler. Eyvallah.

“Küba” değil, “Kuba”

jungle | 25 April 2006 14:27

Sorular üzerine, bir parça daha Küba izlenimi…

Bizim Küba’ya gidiş kararını vermemiz biraz yumurta-kapı şeklinde oldu. Birkaç gün kala biletlerimizi alıp iki gün kala iptal edip, yeni bilet kestirerek kararlılıkla (!) yola koyulduk. Dört kişilik bir gruptuk ve naçizane tecrübem bu tip gezilerde ideal sayının 4 kişi olduğu yönündedir. Hem sıkılmayacak kadar kalabalıksınızdır, hem de tek taksiye sığabilecek kadar az.

Küba’ya gitmek için vize almanız gerekiyor, ancak bu bir laf olsun vizesi. Turizm acentası tarafından doldurulan bir kağıttan ibaret. Giriş mührü de pasaportunuza değil, bu kağıda basılıyor. Küba’dan çıkışta bu kağıt sizden alınıyor. Dolayısıyla siz boş bulunup söylemedikçe Küba’ya gitmişliğinizin kaydı kuydu yok. Bir daha ABD’yi rüyalarınızda görmeyesiniz diye.

Fidel Castro ölmeden evvel…

jungle | 21 April 2006 10:58

Bundan bir süre önce Küba’ya gittim. Bu, farklı ve ilginç ülkeyi size biraz anlatmak istiyorum.

İsterseniz en sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Birgün mutlaka Küba’ya gidin, gezin. Mümkünse Fidel Castro ölmeden evvel 🙂 Hele dans etme meraklıları herkesten önce koşsun. Millet salsa için deliriyor. Küba’lıların bu kalça sallama kapasitesi karşısında saygı duymamak ve ezik hissetmemek mümkün değil.

Küba 11 milyon nüfuslu bir ülke, bunun 2 milyonu Havana’da yaşıyor. Nüfusun yarısı beyaz, üçte biri zenci ve melez, geri kalanı değişik kökenlerden geliyor. %1 Çinli bile var (Bunlar Amerika’ya göçecekken dedeleri yolu şaşıranlar herhalde 🙂 Şehir epeyce büyük, öyle yürüye yürüye dolaşılabilecek gibi değil. Ama her köşe başında envai çeşit taksi var. Bunun yanında bir de gözle görülür boyutta bir hava kirliliği. Bunun en önemli sebebi otomobil sayısının fazlalığı ve kullanılan kalitesiz yakıt. Castro’nun bu konuda yaptığı icraatlardan biri halka bisikleti sevdirmek olmuş. Ancak Küba’nın en turistik özelliklerinden biri sokaklarda gördüğünüz eski Amerikan arabaları. Bir zamanlar bu arabalar sayıca çok daha fazlaymış. Castro burada bir gelir kapısı görmüş ve Nissan’la bir anlaşma yapmış. Antika araba sahiplerine yeni bir araba verip eski arabaları da dünyadaki çeşitli koleksiyonerlere satmışlar. İyi para tabii…