insan ilişkilerinde güleryüzlülük ve cana yakınlık, çoğunlukla duygusuz, işine ayarlanmış bir robot gibi görmeye alıştığımız diğer insanların da aslında birer hayatının olduğunu görmemizi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda o insanların hayataı nasıl gördüklerini de etkir ve yaşamlarını değiştirip çok güzel sonuçlara ulaşabilir. bu aslında şehirleşmiş insanın sadece resmi ilişkiler çerçevesiyle sınırlı kalan davranışının bir getirisidir. diğer bir deyişle, modernitenin ve para toplumunun zorunlu kldığı ve bireyde kimlik sorununun oluşumuna/artmasına neden olan hayat tarzının faturasıdır. köylü yahut kasabalı insanın yaşamında (yahut şehir insanının buna benzer ‘tanınmışlık’ havasının hakim olduğu özel ve görece küçük gruplarda -cemaat, cemiyet, kulüp, dost meclisleri, vs) birincil ilişkiler üstün olduğundan böyle bir parçalanmışlık orda söz konusu değildir. insanlar arasında ‘çıkar’, ‘kar’ ve ‘akıl’dan ziyade duygulara ve kişiye özel şartlara dayalı olan ilişkiler, doğasıyla bir güven ortamı ve sorunların birbiriyle karşılıklı paylaşılıp en azından psikolojik yükün hafifletildiği bir atmosfer yaratır. bu atmosfer içerisindeki insanlar dirim için gerkli işlerle bir taraftan uğraşırken, kendi ‘ben’leri (aile içerisindeki hayatları) ile bir uyuşmazlık ve çatışma yaşamazlar.. halbuki şehir insanının yaşadığı tam da budur.
sosyal ilimler hakkında tüm yazılar
ay ti sipeyşılist
redstar | 11 April 2002 15:24
bilgi teknolojileri eğitimleri veren bir firma için çalışıyorum Adana da işyerim. bi süre önce irandan adıma bir mektup geldi. bismillahirrahmanirrahim diye söze başlamış abiler. mektup aynen şöle ” biz burada … isimli bir teknik okuluz. ms in eğitimlerini veriyoruz. yaklaşık 2500 civarında öğrencimiz var fakat bu öğrencileri burada sınava girmeleri ve belge almaları yasak bu sınavları siz bize temin edebilirmisiniz etc…” mektubu alınca hemen bizim yetki alanmız nedir felan diye baktım. yurtdışı sınav verebiliosmu diye sordum ekibe..2500 kişinin sınav işi karlı bir proje olabilirdi. neyse sınav merkezini aradım. amcalar iran ırak suriye ye bu konuda iş yapamazsınız onlar terorist yetiştiriolar sınav verirseniz onlara, mahkemeye verilirsiniz diyerek olayı bitirdiler…
plastic börrek soruyor: ona bakarsan atları da vururlar, deel mi?
plastic-hafif | 06 April 2002 10:16
sevdiğiniz kişiyi gerçek anlamda tanıdığınızı nasıl anlarsınız ? (otbot deyip geçmeyin vallahbillah çok önemli mevzudur) bu mevzuyu ele alan birden fazla okul var; şöyle ki cosmo okuluna göre onun sevişirken söylediği ve söyleyebileceği ayıp şeyleri tahmin edebilmek size 4 puan kazandırır. bir diğer okul çok daha beheyvoralist bir tutum içinde: polis okuluna göre sevdiğiniz feci bir şekilde öldüğünde teşhis için morga çağrılıyorsanız onu tanıyorsunuz demektir. artık kuşkuya mahal yok, oku ve arın.
içinizde bir türlü dinmeyen korkunç şüpheler mi var. Kesin vardır. Benim var mesela. Herşeyden kıllanıyorum. Örneğin, telefon çaldığında telefonu alıp başka bir odaya gidiyorsa, telefonda konuşurken zırtpırt gülüyosa, 3.şahıslarla ortalama telefon konuşması sizinle bir hafta boyunca yaptığının kerrat katıysa, telefon mesajlarını ve tel defterini çaktırmadan kontrol ettiğinizde bisürü tanımadığınız herif ismi varsa, üstelik telefon iletişim cihazlarından sadece biriyse paranoyanın krallığına hoşgeldiniz. Bu bölgede hemen her taşın altında üzerinde tanımadığınız bir isim ve ilk kez gördüğünüz bir adres veya tel numarası olan yüzlerce binlerce küçük kağıt parçaları yaşar, ve sizinle alay edip kuşkularınızla beslenirler. Üstelik içlerinden bazılarının üzerinde hayra da şerre de yoramadığınız, türkçenin boşluklarından faydalanıp bünyenizi inceten esrarlı ifadeler yazılıdır: “hayhay”, “görüşelim”, “neden olmasın”, “öpüyorum”. aahhhh. ah ki ne ah. Tüm bu darbelerle sarsılan ruhhali telefonun diğer ucundan gelen ajda pekkan’ın açıklamarıyla ayak bileği seviyesine iner.
üstelik söz konusu bildirgeyi okuyan kişi bir reklamda kendisini umutsuzca arayan erkekle aynı metni şinascanbaz bir şekilde telaffuz ederek dalga dahi geçmektedir. iirenç. elinizden bişey gelmez o anda 3 boyutlu evrende bir yanda siz, bir yanda ajda, bir yanda umutsuzluk vardır, sevdiğiniz kişi ise ancak dördüncü boyut olma olasılığı kadar yakındır.
aha işte o zaman düşünürsünüz ben seni tanıyor muyum gerçekten diye. (ya da seni tanıma hakkını neden ve nasıl kendimde buldum ki şimdi üzülme ve kıskanma hakkına sahip olmam gerektiğini düşünüyorum diye :!)Neyse mevzu çok uzadı bi ara yine uğrayıp kapatıcam bu dağınıklığı, o zamana kadar size emanet
çünkü?
futur | 05 April 2002 01:39
tanrı var çünkü: tanrı yok çünkü: bilemiyorum çünkü:
tanrı var çünkü: tanrı yok çünkü: bilemiyorum çünkü:
bu blogu ve tartışma alanını oluşturmak istiyorum.. herkesin ne düşündüğünü bilmek; ama ne kadar iddialı olduğunu ve düşüncelerini ne kadar iyi savunacağını bilmek istemiyorum. tabi ki burası özgür bir ortam ama dalaşmalar olmasın… sizden sadece tanrının varlığı yokluğu ya da bilinemezliği üzerine yazılar bekliyorum.. ikna etmeye çalışmayalım, bundan önceki bloglarda anlayamadım çünkü inançlarımızın nasıl olduğunu… sadece ne düşündüğümüzü öğrenmek istiyorum bu konuda; belki de yersiz bazılarınız için. ben bu siteye başkalarının ne düşündüğünü bilmek için geliyorum… bence bu net olmalı yani var olması ya da olmaması koşullarının neler olduğu… böylelikle nasıl bir varoluş ya da yanılgı olduğunu anlayabiliriz tanrının… ve belkide birbirimizi daha iyi anlayabiliriz…. bakın tertemiz bir sayfa açtım.. sakin olalım..::)))
özel testler
redstar | 31 March 2002 15:28
burada oldukça başarılı testler var. (sağ alt köşede)gerçekleri görmemizin vakti geldi artık. ben direk gay testyaptım . sonuçlar şöle You are 38% GAY! That’s less gay than average for someone of your gender and supposed orientation. The typical straight guy is 39% gay! Here’s how you compare:people less gay than you (75%)people just as gay as you (2%)people gayer than you (22%)
salvo ve punksurf nolur saldırmayın bu bir test 🙂
sauna muhabbetleri
redstar | 30 March 2002 15:50
perşembe günü öğleden sonra uygun bir anımız ayarlayıp müdürümle saunaya gitmeye karar verdik. beyaz zımbırtıları kıçımıza başımıza doladıktan sonra terlemek üzere üst sıralarda konuşlandık. karşımızda tv de kiss tv vardı. bi tane de güzelce hatun pop-fantezi felan oldugunu tahmin ettiğim tarzda aşkını anlatıordu. içeride bizden baska 50 yaşlarında bir tane iş adamı kılıklı biri vardı. o anda 4 kişi daha geldiler bunların arkadaş oldukları hemen “lan anasını bilmemnaaptıgım , nasılsın” muhabbeti ile ortaya çıktı. elemanlardan biri oturur oturmaz “kim lan bu karı sezen aksu mu” dedi, dieri “yok olm bak bu genç, tay gibi” dedi. olm bu varya adamı öbür tarafa götürür getirir dedi. o andan itibaren ipler koptu. hande ataizinin “vermek” üzere afrikalı getirttiğini, ajdanın da zamanında güney amerikalı getirttiğini, zerrin özerin zenci “sevgilisi” oldugunu, bu adamların kadınlarının canına okuyabilecek kadar “yetenekli” olduklarını ama hiç birisininkinin türkünki gibi olmadıgını, içlerinden bazılarının hala o kadar iyi oldugunu, bazılarının viagra kullanarak bu işi yaptıklarını ve normalden daha iyi hissettiklerini, ajda ve emel sayın ın yaş tespitinin “olm biz çocukken onlar londra da vuruşuyordu” şeklinde yapılabileceğini, kadın her gece kocası tarafından becerilirse kocasından erken öleceğini, “boru diil olm bıcak gibi bişi iç organlara zara verior” lafını, çevredeki dul adamlara bakılırsa “iyi vurucu” olduklarını, ama aslında kadına bişi olmadıgını erkeğin ömründen kaybettiğini (sadece 1 kişi bu antiztezi ileri sürdü,1/5 oran, haliyle ilgi çekti ama kabul görmedi ) öğrendim, sizlerle paylaşmak istedim..
Stanford Encyclopedia of Philosophy
caelum | 21 March 2002 23:07
Stanford Universitesinin muthis bir hizmeti. Stanford Encyclopedia of Philosophy. birçok konuda oldukça detaylı bilgiye ulaşmanız mümkün.
tipi tip insanlar
duy | 06 March 2002 10:19
bazı insanlar vardırki onları klasik kalıpların içine koyman kolaydır. her sınıfta yada her iş yerinde bir barby bir espirili yada bir öylesine yaşayan insan tipi bulman mümkündür. yalnız her bir karakterden de nedense çoğunlukla bir tane vardır, oralarda. onları çözmüşsündür ve ona göre davranırsın: ya uzak durursun sevmediğin bir tipse..yada arkadaşın olurlar. zaten hayatta bir şekilde devam eder bir kıyıdan. fakat gün gelir nadir de olsa basma kalıplara uymayan insanlar çıkar karşına. bunların içinden canını sıkanları bir kenara itersek ; ilgini çeken ve konuştukça konuşmak istediğin insan tiplerini de hayat karşına çıkarır ,kıyak babında. ki bunlara hergün rastlayamazsın , zaten rastlasaydın bu düzen bu düzen olmazdı da ya…sohbet edersin sorularına, diyaloguna beklemediğin açıdan bir yanıt verir , bu hoşuna gider, çünkü yeni bir pencere açılmıştır sana ve yeni güzel huzur verici malzemeler elde etmişsindir, kafanı kurcalayacak. farklı bir elektiriği vardır onun senin için. uzun sohbetler etmek sana bir nevi terapi gibi gelir ve rahatlatır seni. benim böyle bir arkadışım var odtü madenden , stajda tanışmıştık ve gerçekten onunla bu dediğim ince elektiriği yakalayabiliyorum.bu iplerden birini oluşturuyor. neyin ipi diye sorarsan birçok şeyin olabilir mesela, tutunmanın..
Mini öykü
ingilizanahtari | 06 March 2002 10:19
Hepimizin zaman zaman çok beğendiği karşı cinsler (ya da hemcinsler) olur di mi? Bir de fiziksel olarak olsun, beyinsel ya da sosyo-kültürel açıdan olsun, onların kendimizden çok düşük seviyede olduğunu düşündüğümüz sevgilileri, flörtleri, eşleri, konuştukları çocuklar olur bazen. İşte bu durum üzerine gerçek bir öykü:
C bir gün arkadaş toplantısında tanışmış olduğu A’dan çok hoşlanmıştır. A da A dır hani. Masmavi gözler, lepiska saçlar, bebek gibi bir yüz, şeker gibi birşey, bir sevimlilik ve sıcakkanlılık abidesidir adeta. Tanışmalarına vesile olan D’ye sorar kimdir, neyin nesidir diye. Beklendiği üzre “Bana ayarlasana” şeklinde sözlerine devam eder. D de kısaca A’dan bahseder. Sevgilisinden henüz ayrılmış olduğunu, dolayısıyla onun da bu işe muhtemelen sıcak bakacağını anlatınca gözleri parlar C’nin. Hemen daha derinleştir muhabbeti. Sohbet A’nın eski sevgilisine kadar gelir. B inanılmaz itici, antipatik, çirkin hatta angut bir adamdır. A’nın B’yle olan ilişkisine, etrafındaki ahali yıllar yılı anlam verememiştir. Pek de sık rastlanmayan bir isme sahip olan B hakkında birkaç soru sorduktan sonra bir zamanlar aynı üniversitenin aynı yurdunda kalmış olduklarını farkeder C. Yalnız B sıradan bir yurt arkadaşı ya da tanıdığı olmaktan öte efsanevi bir karakterdir. Kendisinin okula ilk geldiği zamanlarda duşta hemen dikkati çekmiş olan bir özelliği vardır: cinsel organı o kadar büyük, o kadar büyüktür ki, rivayete göre duşa girdiğinde kilometrelerce ötedeki diğer üniversitenin yurtlarından gözükebilmektedir. B’nin o B olduğunu anladığı anda C, A’nın kendisine ayarlanması konusundaki isteğinden vazgeçer, A ile B arasındaki ilişkiye sebep bulamamış olan arkadaşları (D,E,F,G,H,….) konuya daha bir anlayışla yaklaşmaya başlarlar.
başlık
duy | 06 March 2002 10:19
Bugün yolda yürürkene çok ilginç bi olay vuku buldu. Önümde yürüyen amcanın ceb tilifonu elinden kaydı ve yere düşmek üzere havadaki dikey ama kısa yolculuğuna başladı. Ancak bu düşüş benim sıradaki adımımla o kadar senkronize gerçekleşmişti ki, tilifon henüz yerle buluşmadan, içimden gelen müthiş bir istekle gelişine bi vole çaktım zavallıya. Doğal olarak yükseklere doğru fırlama yaptı ve bilumum parçaları gövdesinden ayrıldı. Zavallı adamcaaz üzerime doğru yürümeye başlamıştı. Kendisine olayın gelişimini aynen yukarıda yazdığım gibi anlatınca ve benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapacaana ikna olunca bana hak verdi ve üzerime yürüdüğü için özür diledi. Ben de kendisine “önemli diğil bi daha olmasın!” tarzında biraz öğüt verdikten sonra ayrıldık.