bildirgec.org

sonbahar hakkında tüm yazılar

15. Altın Koza Film Festivali Sonuçlandı

yunusss | 16 June 2008 09:45

İlk kez 1969 yılında düzenlenen ve adını Çukurova’nın pamuğundan alan Altın Koza Film Festivalinde bu yıl Dünya Sineması, Akdeniz Sineması, Romy Schneider 70 Yaşında!, En İyi 10 Türk Filmi, Kıssadan Hisseye Dünya, Altın Koza Kısa Film Seçkisi, Belgesel Gösterimleri ve KısacaAdana bölümlerinin yanısıra, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması, Akdeniz Ülkeleri Uluslararası Kısa Film Yarışması, Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ile Onur Ödülleri ve Türk Sineması’nda Bir Usta Oyuncu bölümlerinde toplam 176 film gösterime sunuldu.

15.’si 2-8 Haziran 2008 tarihleri arasında gerçekleşen festivalin “Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması” dalında ön değerlendirmeyi geçen 12 Türk filmi yarıştı.

BIR SONBAHAR AKŞAMI

beyazvesen | 05 April 2008 23:52

Hafif bir ilkbahar yeli var dışarıda
Her akşamın bir sabahı
Her sabahın bir akşamı olduğu gibi
Yine akşamı oldu yağmur ile başlayan bir İstanbul sabahının.
Ve ben!
Her zamanki gibi evimde
Yalnızlığıma büründüm sarılar içindeki duvarlar arasında
Bir yanımda kendi kendine yanarak biten sigaram
Diğer yanımda hatıralarım boylu boyunca.
Yanık tütsü kokularıyla gömüldüm yalnızlığıma
Dirhem dirhem yaşadıklarımı, yakınmalarımı
Ve aştığım engelleri düşündüm
Göz pınarlarımda biriken damlacıkların
Yanaklarıma düştüğünü hissettim birden.
İrkildim!
Yanaklarımda hissettiğim ıslaklıkla
Kendime geldim.
Her cihete baktım; suskunluk…
İnadına konuştum
Ne yaptığımı sordum kendi kendime
Hatıralarımla kaybolacak kadar aciz miydim(?) Diye!
Ve toparlandım.
Bir sonbahar akşamı aldığım kararlar geldi aklıma
Doğru yapmışım diye hayıflandım usulca
Şükrettim Allah’ıma
Bana dayanma gücü verdiği için
Bana yaşamak istediğim hayatı sunduğu için

BEYAZVESEN

Aşkı bekleyiş

darjeeling | 07 November 2007 13:28

Sarı yapraklar ağaçların dallarından ayrılalı çok oldu. Hatta yağmurlar süpürdü onları caddelerden aşağı. Ondan sonra da çöpçüler koyuldular işe..
Şimdi aylardan Kasım.. Aralık var bir de..
Kaybetmeye alışık insanoğlunun bir parçasıyım ben de. Senin gidişinden belli değil mi bu?
Gittin gideli hava daha bir soğudu sanki. Kar da yağar yakında. Benim yine kulaklarım kızarır, burnum donar, incecik bedenimle rüzgarda savrulurum kesin. Bir rüzgarın beni uçurup götürebileceğini düşünüp korkarım. Bu soğuk hava da evimde olmayı, senin de yanımda olmanı isterim.
Zaman mevhumu içinde bir yerler de dururuz , anılarımız başka bir yerde.. Unutmayız , kavuşacağımız güne dek eminim onlar bize güç vereceklerdir.
Beni mutlu eden ise; yaprakların daha dallardan kopmadığı , hatta onun öncesinde sıcaklığın içimizi ısıttığı bir sonraki mevsimi birlikte görecek olmamız..
Hayal etmek güzeldir..

Belki

plakton | 17 October 2007 19:58

Tüm duvarlara rağmen.....
Tüm duvarlara rağmen…..

Akşamsefasının vakti çoktan geçti. Bir sonbahar akşamına puslu bir ikindi zamanı kaldı… Ağaçlar eski zamanlardan kalma anılarını döküyor üzgünce… Koyu bulutlardan yere düşmeye hazırlanan yağmur damlalarının kokusunu duyuyorum… Farkına bile varmadan bir nefes hızında ezgiler dökülüyor dudaklarımdan. Yalnızca biraz… Biraz üşüyorum.

Çarşının başından sonuna tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor bugün. İçim… İçim acıyor her nefesimde. Bulutlardan bana bakan damlalara inat parka oturuyorum. Çoğunu tanıyorum. Gözlerinden doğanlara çok benzeyenleri de. Birazdan inmeye başlarlar bulutlardan. Kokuları korkularımı bastırıyorken… Birazdan.
Bugünlerde gecelerin daha uzun olduğunu öğrendim. Bitmek bilmiyor artık karanlık. Bir de boş odalara daha çok üşündüğünü. Her şeyim aynıydı aslında. Sana anlatacaklarımı biriktiriyorum sadece içimde… Düz ve eğik ama hep sevdalı harflerle… Yazmakla bitiremediğim sessizliklerimi döküyordum kelimelere… Sensizken işte…

GÜZ

pelitas | 08 October 2007 19:34

Vakit sonbahardır! Güz; güneşin hakim olduğu yaz mevsimine nazire yaparcasına zafer, ay ışığınındır dedi. Bulutların masmavi gökyüzünü bizden saklama vakti geldi artık. Şairler davul zurna eşliğinde karşılarken bu şöleni; kuşların, böceklerin, ağaçların, okul çocuklarının, evi olmayanların sitemlerini duyar gibi oluyorum. Şair nasıl sevinmesin ki rüzgardan, yağmurdan, bulutlardan alacağı ilham için? Peki, kuşlar nasıl üzülmesin ki kaç kanat çırparımda göç ederim sıcaklara kaygısıyla? Yaz sıcaklarını fırsat bilip, sık sık insan içine karışan böcekler nasıl üzülmesin? Ya ağaçlar! Hani şu doğa dediğimiz portreyi hiçbir ressam kullanmadan, bize yeşil bir görsel şölen tadında hazırlayan oksijen kaynaklarımız; sararıp solacaklar! Okulların açılmasına ramak kalan bugünlerde ailesinden ayrılacağını endişe eden bebelerinde kabusu güz! Yaz boyu kafasını koyduğu yerde uyuyakalan bir evsizin daha bulutları gördüğü anda “nerede yatarım ben” kaygısını yaşadığı güz! Cami cemaatinin ezanı beklerken; “havalarda serinledi mübarek” demelerinde ki ilahi serzeniş ya da odaların penceresini ısrarla yoklayan yağmur tanelerinin hırslanışlarıdır güz. Küresel kuraklığa yağmurlarıyla nokta koyacağını sandığımız; aslında iklimlerin değişti gerçeğine inanmak istemediğimiz güz. Mübarek Ramazan ayının bereketine nail olacağımız, bayram sevincini amatör duygularımızla çocukluğumuza çevireceğimiz güz. Hani şu yaz ayının arkasında ki kışın önündeki güz! Evlerde yazlık kışlık takası; sabah trafiğine yağmur eklendiğinde işe geç kalmanın telaşı. Bunca telaşın arasında mutlulukta ver bari “GÜZ”…

Sonbahara Hüzün yakışır…

plakton | 08 October 2007 13:20

El kaldırmadığım taksi, binmediğim otobüs kalmadı bu şehirde.
Ama gidemedim şehrin bir ötesine.
Sebebim sendin…
Sebepsizdim…

Hava pusluydu, hava soğuktu.
Köşedeki lale ağacı yapraklarını sarartıp döküyordu…
Hazinliydi, Hüzünlüydü.
Yüzündü….

Sende döktün gittin ya. Yüzünü….
Tam tamına sekiz mevsim geçirdim bu şehirde.Sensiz…
Tam tamına dört bahar geçti…
Sevgisiz…
İki tanesi yalancı “ilk”lerdendi…
Gerisi hüzün bozgunu sarı….

Bakma ne olur öyle

plakton | 03 September 2007 15:56

alt=”” border=”0″ />

Küçüğüm;
Gönlüm katlanmıyor, bu oyunda daha çok yenisin. Tek yapabildiğim yazmak olduğundan, yine yazıyorum işte. Neler yazmak istiyorum sana bir bilsen. Mesela o kara gözlerinden akmak için tutunmuştum. Oysa o kocaman kara gözlerinin hatırına.

Bilmezler benim seni ne kadar sevdiğimi. Bilmesinler de zaten, boş ver. Eğer bilirlerse onu da tüketirler. Sana da, bana da hiç bir şey kalmaz. Çünkü bizler her şeyi tüketerek gösteririz. Sevgilerimizi bile, kendimizi bitirerek.

Yoksa dayanamıyor bu yürek seni bırakıp gitmeye, gönlüm katlanmıyor ki. Ne olur bakma bana öyle. Bak dönüşümde gözlerinden o sonbahar hüznünü alıp, yerine ilkbaharı müjdeleyeceğim sana. Ama ne olur akmasın gözünden o sinsi yağmurlar. Islatmasın yüreğimi. Yoksa nasıl bırakıp giderim ki seni. Sana söz veriyorum. Gidişimle bütün güz yağmurlarını götüreceğim yanımda. Aslında sensiz gidemiyorum ki hiçbir yere. Bakma, bakma ne olur öyle…

sonbahar

lucy in the sky with diamonds | 27 July 2007 15:14

sarhoş gibiyim…
hayır hayır,(inanmayacaksın ama) içmedim
sarhoşum işte hiç olmadığım kadar…
tüm benliğim içki kokuyor;
kendimden daha bir sarhoş oldum,ayılsam ayılamıyorum…
Sanırım “yorgunum” diyebileceğim artık.hayıflanma bu defa bu sözüme…yaz da yerini kışa bıraktı bu yıl..koca,bitmek bilmeyen bir kış geçti üzerimden…
Tüm bu yorgunluğumu bir gecede göğsünde atabilirim bu bahar…
yağmurlu bir gecenin sabahını güneşli kılabilirim.bu yarı donuk rengimi sonbahara inat açabilirim…