bildirgec.org

seni seviyorum hakkında tüm yazılar

Aşkım

Chat Noir 1 | 17 February 2011 13:50

Gözlerindeki ışıltıyı dünyalara değişmem.
Yüzündeki gülüşü ömrüm yetse de düşlesem,
Kalbimdeki sevgiyi seninle paylaşabilsem,
İçimdeki sensizliği fısıldayabilsem,
Kirpiklerin bir ok gibi saplandı kalbime.
Sesin kulaklarımda hala benimle,
Sessizliğin dikkatimi çekti üstüne.
Bakışların aldı beni uçurdu gökyüzüne.
Kendine güvenen tavırların etkiledi beni.
Çocuksu gülüşün büyüledi beni.
O sıcacık bakışın birleştirdi bizi.
Anla artık, seviyorum seni.

Güliz Ardilli / İstanbul / 10 Mayıs 1998 Pazar

Werther ve Zalim Sevgili

karuma76 | 27 July 2010 10:26

Yalnızlık kokan saatler, keder dolu günler, karamsar düşünceleri besleyen geceler ve bunların ışığında:
– Yaşamak zor geliyor!
Bitirilmiş bir kitap ve tekrar yitirilmiş umutlar… Sen haklıydın Werther, baştan sona hep sen haklıydın. Seni savundum hep, senin yanındaydım. Düşüncelerimi okumaya başladığın anda ben de girdim kitabın içine. Ben de o gencin avukatlığını yapmak istedim. Ne diyor bu demeyin sakın. Bir kitap okudum ve bana aktarabildiklerini sizinle paylaşıyorum. Hey zalim sevgili! Orada mısın? Sen de dinle bunları olur mu? Sen de yaşa bu dramı.
Ah Werther, söylemediler mi sana: “O çok güzel bir bayan fakat nişanlı” Bunları bilerek atıldın bu maceraya. Ama haklısın, gönül ferman dinlemiyor. Sevdi mi bir kere, her türlü zorluğa meydan okuyabiliyor. Onu gördüğün ilk andan itibaren ben de sevmeye başladım Lotte’yi. Tabii sen benden şanslıydın. Sen onu gördün onunla yaşadın. Ben de hayallerimle sağlamaya çalıştım bu durumu. Biliyordun bu işin olmayacağını Werther, niye yaptın? Hatta Lotte ne demişti hatırlıyor musun?
“Niçin ben Werther? Niçin bir başkasına ait olan ben? Evet, korkarım ki, yalnızca bana sahip olabilmeniz imkansız olduğu için beni bu kadar arzuluyorsunuz.” Bu sözlere rağmen… Buna benzer kelimeleri ben de dinledim. Bana da “Benim neyimi seviyorsun, beni neden seviyorsun?” dediler. Bizi anlayamazlar Werther. Ne seni, ne beni, ne de bizim gibi sevenleri… Sakın Lotte’yi suçlama olur mu? Bu olayda en masumumuz o bence. Ben bile okuyucu olarak suçluyum. Okurken içimden ona kin besledim. Oysa onun yapabileceği hiçbir şey yoktu. O başkasına aitti ve bu da duygularına zincir vurmaya yetiyordu. Fakat… Fakat! Werther öldü, zalim sevgili! Genç Werther, Lotte’ye karşı beslediği yüce sevgiye yenilip öldü. Sevmeyi öğrendi, sevgi gibi yüce bir duyguyu kazandı, fakat onun haricindeki herşeyini kaybetti. Werther öldü!Duyuyor musun zalim sevgili, Werther öldü…
Uzun süredir suskunuz ve konuşmak yazmak içimden gelmiyor. Defalarca mektup yazmayı denedim. Olmuyor işte. Birşeyler yitip gitmiş anlaşılan. Yazıp da göndermek istemediğim mektuplar da var. Niye bu isteksizlik! Galiba dostluk yetmiyor bana. Daha fazlasını istiyorum. Yine Werther’e dönelim isterseniz. Hikayeyi kısaca anlatmak istiyorum:
Werther değişimi ve gezmeyi seven bir genç. Yaşadığı yerden uzaklaşmak için bir kasabaya gidiyor. Kitapta Werther ve Lotte’den başka önemli bir isim göremediğim için isim kullanmayacağım. Bu kasaba onu önce doğaya sonra yaşama bağlıyor. Bu arada kasaba sakinleriyle de sıkı ilişkiler kuruyor. Arkadaşına gönderdiği mektuplar ve yaşadıklarının kısa sentezi… Bazen yüksek zümre ve sosyete hayatıyla mücadele ediyor. Yine de doğanın ve yaşamanın zevkini çıkarıyor. Tabii güzeller güzeli Lotte ile tanışana kadar. Lotte kasabada iyilikten iyiliğe koşan, halk tarafından sevilen, çevresine neşe, mutluluk saçan fakat nişanlı genç bir bayan. Uyarılara rağmen başlayan bir gönül oyunu ve ölümle noktalanan kara sevda…
Ölüme ulaşmanın tek nedeni, karşılıksız verilen sevginin kontrolden çıkıp Werther’i esir alması. Yaşam bitiyor o anda. Artık Lotte başlıyor. Her yer, her şey, her saniye Lotte. Baştan beri zincire vurulmuş sevgiler ve ölümün soğuk yüzü…
Ölüm çizgisinde ayrıldım Werther’den, ona layık görmedim ölümü. Çünkü haketmemişti. Daha iyilerine layıktı. Fakat dedik ya, gönül ferman dinlemiyor. Lotte’nin elinden olacak herşeyi kabullenmişti Werther ve ölümü de Lotte’nin elinden oldu. Werther öldü, zalim sevgili, anlıyor musun, Werther öldü!.. Ben gidemedim onunla ölüme, ben beceremedim. Belki de korktum. Beni hayata bağlayan, beni Werther’den ayıran bir farklılık olmalı ki, yollarımız ayrıldı. Hangimiz kazandık acaba? Çektiği azabın ödülünü ölüm zanneden Werther mi? Yaşamayı seçip de azap çekmeye devam eden ben mi? Fakat herşeye rağmen olan oldu, Werther öldü zalim sevgili!
” Werther: Ne mutlu bana; senin uğruna ölüyorum, senin uğruna vazgeçiyorum kendimden.”

Ben Sevgimi Zirvede Bıraktım

karuma76 | 26 July 2010 15:35

Bu gece dağınık düşüncelerim arasında sen dolaştın durmadan. Sen takıldın göz kapaklarıma ve sen ıslattın kirpiklerimi. Ya sen? Sen ne kadar düşündün beni, sen ne kadar duyumsadın bensizliği? Sen ne kadar umursamaz olsan da ben yine sensizliğe karşı koyacağım. İçimde kabaran feryadı duymasan da, ben yine “Seni Seviyorum” diye haykıracağım.
Korkma! Artık yaşamayacaksın ızdırap zannettiğin o güzel günlerimizi. Tekrar dönemeyeceksin mutluluğuna inandığın o dakikalarımıza. Sevgim izin vermeyecek buna, yine sevgim hapsedecek seni dört duvar arasına. Arama sakın beni, bulduğun yalnızlıkta, karanlıkta arama beni. Ben inandım sevgime ve sevgimin yüceliğine. Şimdi bahardayım. Papatyalar arasında ufuklara uzanan yaylalardayım. Mutluluk bir esinti şimdi, sevgi bir kır çiçeği. Yüreğime çarpıyor esintiler ve yamacımda bitiyor uçsuz bucaksız sevgiler. Benden sevmemi bekleme artık. Çünkü BEN SEVGİMİ ZİRVEDE BIRAKTIM!

BİR SANİYE

karuma76 | 16 July 2010 13:02

Ansızın uyandı. Ter içinde kalmıştı. Kötü bir rüya görmüştü herhalde. Ama bir türlü hatırlayamadı. Susamıştı. Yataktan kalkıp ışığı yaktı. Gözleri rahatsız olmuştu. Saate baktı. Geceyarısını biraz geçiyordu. Mutfağa gitmek istedi. Geçerken gözüne bir zarf takıldı. Anlaşılan biri gelmiş ve kapının altından mektup bırakıp gitmişti. Peki neden hiç zil sesi falan duymamıştı. Belki de zil hiç çalmamıştı. Zarfın üzeri boştu. İçini açtı. “Sevgilim,…” diye başlıyordu. Bir çırpıda mektubu okudu. Yüzü kızarmış ve titremeye başlamıştı. Hemen üzerini değişip evden çıktı. Merdivenleri uçarcasına iniyor, gözyaşlarına engel olamıyor, bağırmamak içinse kendini zor tutuyordu. Hemen ilk bulduğu taksiye atladı. Yüzü cama yapışmış öylece duruyordu. Telaşla taksiden inip kordon boyunca koştu. Tam da o tenha köşede, her zaman buluştukları köşede durdu. Etraf kalabalıktı. Çığlıklar atılıyor, insanlar anlamsız hareketlerle sağa sola savruluyordu. Hemen kalabalığın içine daldı ve onu yerde yatarken gördü. Etrafta savrulan barut kokusu, kan kokusu ve bir de sevgilinin güzel kokusuydu. Gelmeden bir saniye önce ölmüştü. Yıkıldı… Elinde sıkı sıkı tuttuğu mektubu buruşturuyordu. Avazı çıktığı kadar bağırmak istiyor ama sesi çıkmıyordu. Nefes almak istiyor, boğazı düğümleniyordu. Uzandı, yerde kanlar içinde yatan o güzellik abidesinin elini tuttu ve kendini bıraktı. Ağlıyordu…Gözlerini açık göremediği o son “bir saniye”ye ağlıyordu…
“Sevgilim,
Seni sevdiğimi ne zaman anladım biliyor musun? Seni ilk gördüğümde bir saniye olsun gözgöze geldiğimiz an. Beni sevdiğini ne zaman anladım biliyor musun? Her ayrılışımda elimi çekine çekine utanarak bir saniye olsun tuttuğun an!
Ama ben sonsuzluğu seçiyorum, sensizliği, yalnızlığı… Seni ilk buluştuğumuz yerde son “bir saniye” gözgöze gelmek için bekliyorum… ELVEDA…”

BAZEN

karuma76 | 15 July 2010 13:43

Yaşadıklarım boşunaymış gibi geliyor bazen
Ağladıklarım, güldüklerim boşuna
Çektiklerim boşunaymış gibi geliyor bazen
Haykırdıklarım, anlattıklarım boşuna.

Bazen düşünüyorum kara kara
Ben kimim, ben neyim, neredeyim?
Bazense anlıyorum. Galiba…
Ben boşum, ben hiçim, acınacak haldeyim.

Aklıma ölüm geliyor bazen
Bazense aklım duruyor, unutuyorum.
Tek kurtuluş ölüm diyorum bazen
Bazense yaşamak ağır geliyor, ağlıyorum.

Tek bazeni olmayan sevgilim var.
Ona kurduğum cümleler bazenle başlamıyor.
Ona duyduğum sevgiler bazenle bitmiyor.
Tek bazeni olmayan sevgilim var, SENİ SEVİYORUM.

Aşkın -i Hali

pilla | 30 March 2010 09:44

Seni seviyorum.
Gözbebeklerine konmuş mavi kelebekleri ve kanatlarındaki parıltıyı. Ve saçların dalgalansın diye gelen ılık rüzgarın kollarındaki umutları.

Dünü sen de gördüm, geleceği bilmesem ne çıkar. Ne çıkar bilmesem sensiz akşam üstlerinde köy evi damlarına dökülecek yağmur tanelerini. Beni bilmesem ne çıkar, biliyorken nefes gibi içime doldurduğum seni.

Ellerini bırak bana. Kokunu ve sessizliğini. Yanımda kitap okurken yorulmuş gözlerini. Gidersen mutluluğumu da al. Gülücüklerimi, sesimi, dünümü, yarınımı. Nefesimi al, ne kalır ki yoksan, ben nefes biliyorken her an içime doldurduğum seni.

gizli saklı

furkan iren | 22 June 2009 16:51

ve kendi cehennemimde yanarken vicdanım
beynim, düşüncelerim erirken anlamsızlıkların potasında
ben öylesine durağan ve durdurulmuş
geçmişe dair an’ları yeniden yaşamak çabasıyla bugünü, yarını elimde bir silgi
aldığım nefesleri silmeye çalışırken
herkese ibret bir delilik hali sayarken uzaktan izleyen yabancı gözlerin esaretinde
ben kendimi,
ben kendimden
olduğumdan uzak, olmak istediğimden ve senden uzak
kendime el olmuşluğumla, yüreksizliğimle
terk ediyorum bu şehri sana veda etmeye, seni son kez görmeye
cesaret edememişliğimle, sana söyleyemediğim hislerimle
gönülde özenle büyüttüğüm fakat o kadar çok kurgulamama rağmen karşına çıkıp dillendiremediğim
o kırık, o narin ve o söylenememiş tek kişilik yaşanmaya bağımlanmış ama bir türlü alışılamamış
bir sana dair; gizli gizli sevmek içimde hoyratça, asice, bildiğimce, hudutsuzca sevmek
bir sana adanmış, bir sana ait, bir tek sen diyen sevmek
ve sana bunu gizli gizli, suskunca
gözlerine her baktığımda her seferinde çekingen ve ürkekçe bir tutkuyla anlamanı dileyerek
tanrıdan, ağaçtan, ormandan, aldığın nefesten, yerdeki çiçekten, ondan bundan sebeple..
fakat kelimelere dökmeden sana söyleyemeden seni sevmek
belki bencilce, belki de çocukça, belki de.. belki de;
korkulardır bana suskunluk duvarlarını ördüren
senden adımlar beklerken gözlerim ve naif yürekteki sevdalık, tutku, hasret
belki gizli saklı seni sevmek istemek ve dahi sürekli bile bile acıların en beterini hissetmek
seni kaybetmekten korktuğumdandır belki de;
bu hodbinlik, bu anlamsız tecrit,
gözlerimdeki sevmek çoşkusunu saklambaç oynarmışcasına gözlerinden kaçırmaya çalışmam
belki de senin benden kaçıyor olmanın sebebidir benim tüm hatalarım
seni kaybetmemek uğrunda çektiğim acıya direnmem ve susmalarımdır
çünkü sen benden daha çok susuyorsun ve ben biliyorum ki
sen bana anlattıklarından daha fazlasısın, anlatacağın kısım anlattıklarından çok daha fazlası
senin suskunlukların, anlamayışların, gizemlerin, anlatmadıklarını bilmemi bekleyişin
yorgunluğumun senden değil hayattan olduğunu kabullenmeyişin
çekip gitmelerin ansızın anlamsız şeylere anlam katıp uzun uzun küsmecelerin
bunlar değil
seni benden uzaklaştıran
tamam diyorum her seferinde
anlatacaklarım bir kaç kelime, biraz daha varsa o anda cesaretim belki bir kaç cümle
ondan sonra bir ses derinden ya sonrası, ya sonrasında “ne olacak”?
işte bu his, bu düşünce senden kaçmak istememin
sana dair, sana ait sevmeyi dillendiremeyeşim, suskunluğum ve bir çok şeyin
nedeni, sebebi, anası, kaynağı