bildirgec.org

seks hakkında tüm yazılar

Lanetlensem yeridir!

damned | 23 May 2003 21:59

Az once muhtesem bir hareket vardi, simdi ise hersey duragan. Dun gece az icseydim, gec yatmasaydim yada sabah ise gitmeseydim, bu guzel Cuma aksaminin belki tadina varabilirdim sehrin suslere burunmus sokaklarinda.

Aklima birseyler gelsin ben de yazayim diyorum, rahatlarim belki; ancak o kadar uc seyler aklima geliyor ki inanin desifre edilesi gibi degil. Belki de soylemek gerek, hadi bir cesaret…

Benim birden fazla sevgilim var, kimisi bu siteye geliyor, arada yazilanlari okuyor. Sizi sizinle aldatiyorum beyler, bunu duymak hosunuza gitti mi? Her biri de aslinda beni aldatiyor, komik degil mi? Ayri sevgililerdeniz biz, hani su cagdas modeller var ya, onlardan. Bana soruyor oldukca akli basinda, egitimli sevgililerimden biri: “Beni aldattin mi ben yurt disindayken?” Ben: “Sen buradayken aldatmistim, yurt disinda oldugun sureyi sorgulamayalim dilersen.” Cok uzuluyor, gururu inciliyor, Hulya Kocyigit gibi kosarak ortami terk ediyor. Aslinda o John Travolta gibi gitti de, ici Hulya Kocyigit. Ariyorum aksama: “Biliyorsun, biz hic soz vermedik birbirimize, lutfen sacmalama, kendine gel.” Vizil mizil birseyler mirildaniyor once, cok sarhos olmus, oysa ceylan gibi seke seke uzaklasmasinin uzerinden pek de cok zaman gecmedi, ne zaman sarhos oldun bre Travolta, siseyi mi diktin kafana? Sonra beni almaya gelmesini istiyorum; “gelmem” diyor. “Nasil yani?” diyorum, “ne zaman beni almayi reddedecek kadar beni unuttun?” Toparlaniyor haliye, sarhosmus araba kullanamazmis. Ben gidiyorum yanina bir aracla, hani o kadarini da hakketti. Yolda telefonumun neredeyse sarji bitecek, her 5 dakikada bir ariyor, yolun neresindeyim soruluyor. Taksi soforune telin verilmesi rica ediliyor, adam birazcik bahsis onerisi ile gaza geliyor, saygideger bacisini kukuma kusu gibi bekleyen sevgilisine teslim ediyor, korna calarak uzaklasiyor. Cikiliyor eve, saraplar tukenmis, sert ickilere gecilmis. Avutuluyor sevgili “baglanmaktan korkuyorum sana” diye. Opusuluyor, koklasiliyor, barisiliyor. Sevgili de mutlu, ben de.

Can-sız-

plumprune | 27 April 2003 01:23

Yavaş yavaş merdivenlerden çıktı, kararsız kalmış isyankar basamaklar arasında hiç bitmeyen bir tartışma söz konusuydu:

“aşağı mı iniyoruz, yukarı mı çıkıyoruz?”

En alt basamak ve onun takipçileri aşağı indiklerini, ulaşılacak en yüce mertebenin en alt basamak olduğunu iddia ederken, en üstteki ise göğe doğru ilerlemesinin onu yücelttiğini söylüyordu. En alt basamak ısrar etti:
“Hayır, ben olmazsam sen düşersin, demek ki temelin benim; ben, sen olmasan da ayakta kalabilirim.”

En üst basamak:
“Sen olmak kolay, yere en yakın olansın, önemli olan ben olmak, senin göremediklerini ben görebilmekteyim, beni yok etmek elinde olmadığına göre, boşuna kaderine direnme.”

AMAN! dedim

şopar A.Ş | 06 February 2003 11:47

Benim evimde televizyon yok. Olacağını da sanmıyorum. Büyük bir hata sonucu Digitürk çok kanallı oyalama makinasının bulunduğu bir yerde otururken, sabah sabah elim kumandaya gitti. “Nedir bu? bu düğme ne işe yarıyor?” falan filan derken, müzik kanallarının olduğu bir yere geldim ve hayatımın en kötü dakikaları olarak niteleyebileceğim şeyler yaşadım.

Görebileceğiniz en temiz yüzün üzerinde hafiften kirli sakal(sanırım uhuyla yapıştırılmış) eklenerek romantik serseri çılgın rakçı imajı yapılmış. Bu yakışıklı arkada kadınsı bir sesle “auaa-u auaa-u” diyerek başladı. O ince sesle ne kadar kırılgan ve depresif olduğunu gösteriyordu sanırım. Sonra sokakta yürümeye başladı ve kameranın önünden 2 tane kaykaycı hareketlerini yaparak uçtu.(ne kadar daha çılgın olabilirsin?) Klip sarı bir filtreyle çekilip biraz da eski rakçı nostaljik havası yapılmaya çalışılmıştı sanki. Sonra yanlışlıkla sözleri duyuverdim… “Everytime I close my eyes” diyordu. Ben de senin…

porno aşkı öldürür mü?

ELOY | 25 January 2003 20:30


ilk görüşte aşka inanır mısınız? ben de inanmazdım. taa ki onu görene kadar… o nasıl desem benim için bir fotomodel değildi yalnızca ya da yalnız kaldığım gecelerde fantezilerimi süsleyen bir hatun bir playmatede değildi. gerçi playmate olduğunu öğrendiğimde yıkılmadım değil. gerçekten üzülmüştüm.

ToIP – touching over IP

tamilgerillası | 15 January 2003 12:42

UCL (university college of london) ve MIT (massachusettes institute of technology) elektronik departmanlarındaki bir grup öğretim görevlisi internette dokunmayı mümkün kılmışlar. nasıl peki? detayları buradanalabilirsiniz.

kısaca anlatmakta da fayda var. okyanusun iki ucundaki iki kullanıcı, geniş bant (ki bu genişlik ile ilgili bilgi verilmemiş) internet bağlantısı üzerinde 3D bir simülasyon ekranındaki bir kutuyu, birisi sol diğeri de sağ tarafından tutarak taşımış. buradaki önemli nokta bu taşıma işi sırasında kullanılan phantom isimli mouse/pointer benzeri cihazın, taşıma sırasında oluşan hareketleri ürettiği yüksek frekanslı küçük vuruşlarla birbirlerine iletmeyi başarması. yani hissiyat dediğimiz hadiseyi bu aletler aktarıyor. burda da onu satan firma var, fakat direkt satış yapıyorlar bilginiz olsun :))

belirtilen bir diğer nokta ise eğer internet üzerindeki gecikme, beyin ve organlar arasındaki gibi 30ms civarına inecek olursa bu hareketlerin normale yakın hale gelebileceği.

bundan sonra, el sıkışmayı nasıl yapacaklarını planlıyorlarmış. bu teknoloji ülkemize geldikten sonra, biz de onu kullanarak birbirini döven, öldüren ilk insanlar olarak sanırım bir başka blogun konusu olabiliriz. tabi bu arada hadisenin sanal seks olayına kazandıracağı boyutta dikkatle incelenmeli.

hagakureye yanlış yaptım

şopar A.Ş | 02 January 2003 14:57

bir arkadaşım vardı; ağlayıp duran. bütün problemlerinden, birilerini sorumlu tutan ve çözüm konusunda hiçbirşey yapmayan ve bu konuda şikayet edip duran biriydi. ben de dün yine mıy mıy mıy, vıdı vıdı vıdı diye başladığında dayanamadım; “başına gelenlerin en büyük sebebi sensin” dedim. oldukça sert söyledim bunu. ağlamaya başladı. bunu kaldırmaya hazır olmadığı belliydi. ama ben de, bunları dinlemektense, oturup film falan izlemek istiyordum. onunla birlikte olmanın hiçbir zevki kalmamıştı artık. hiçbir şekilde…

ağlamaya devam ettiğinde, “kes sesini, git içeride ağla dedim” çünkü ağlamaya hakkı yoktu. benim canımı sıktığı ölçüde, bir yandan da neşelendiriyor olsaydı, katlanabilirdim. ama, her zaman olumsuz olmasının, kendine acımasının yanısıra, hiçbir çözüm önerisi de kabul etmiyordu.

Camel

kaptanhayal | 13 December 2002 22:32

Öyle yürürken, uzaktan bir bağırtı işittim bugün: “Bilader, kısa Kamel’inden bi tane alabilir miyim?”

Döndüm, baktım, yıllardır görmediğim bir arkadaş. Bir an boş bulundum, “Tabii” dedim, elimi cebime uzatırken ve kısa Kamel’imi çıkartırken; ama o an işte anladım ki, bu aslında bir espridir. Çünkü yıllar önce, ben demek kısa Kamel demekti, Kısa Kamel var mı, diye soran ya da sorulan adam demekti. “Şaka olsun diye sormuştum” dedi arkadaşım, “Ama nasıl bi keyiftir bu, 10 yıldır değişmeden gelen?”

10 yıldır bu sigarayla yaşıyorum; yaşıyormuşum daha doğrusu farkında değildim; üniversitede, askerde, kitap okurken, deniz kıyısında, Almanya yolunda, işe girerken, işten çıkarken, bakkalda, eylemde, iş toplantısında, her şey değişti, bu deve hep yanımdaydı.

başlık girmekten yana değilim!

ae31 | 11 December 2002 19:48

ama cinsel çeşitliliğin ufkunu görebilmek için öyle bilim kurguya falan gerek yok. bir balık türü var. parmak kadar balıklar.erkek balık sürekli haremiyle birlikte yüzüyor. haremde herkesin yeri belli. dişi balıklardan bir ölünce sırada bir altta olan onun yerine terfi ediyor. ya erkek balık ölünce. işte o zaman bir numaralı dişi cinsiyet değiştirip haremin erkeği oluyor, iki numaralı dişi de onun bir numaralı gözdesi. melanocetus türü balıkta ise dişi- erkek oranı, 5 e 1. dişisine göre mini minnacık, narin yapılı, kendini korumak ve beslenmekte aciz olan erkekler, kurtuluşu güçlü ve daha uzun ömürlü olan dişilere kenetlenmekte buluyor. olgun dişi, genç erkeklerin hepsiyle cinsel ilişkide.onlar ölünce yerini yenileri alıyor..

başlık girmekten yana değilim!

ae31 | 11 December 2002 16:38

ama cinsel çeşitliliğin ufkunu görebilmek için öyle bilim kurguya falan gerek yok. bir balık türü var. parmak kadar balıklar.erkek balık sürekli haremiyle birlikte yüzüyor. haremde herkesin yeri belli. dişi balıklardan bir ölünce sırada bir altta olan onun yerine terfi ediyor. ya erkek balık ölünce. işte o zaman bir numaralı dişi cinsiyet değiştirip haremin erkeği oluyor, iki numaralı dişi de onun bir numaralı gözdesi. melanocetus türü balıkta ise dişi- erkek oranı, 5 e 1. dişisine göre mini minnacık, narin yapılı, kendini korumak ve beslenmekte aciz olan erkekler, kurtuluşu güçlü ve daha uzun ömürlü olan dişilere kenetlenmekte buluyor. olgun dişi, genç erkeklerin hepsiyle cinsel ilişkide.onlar ölünce yerini yenileri alıyor..

Deniz

ae31 | 03 December 2002 00:12

Nasıl oldu bilmiyorum ama bana doğru gelirken hatta yanımdan geçerken elimle nefis götüne dokundum.

Bunu neden yaptığımı sordu. Ellerim titredi yüzüm soldu. Hiçbir açıklama yapmadan benimle gelmesini söyledim.

Karanlık ağaçlıklı bu zengin yolda yürüyorum. Yanımda gerçekten olacakları bilmediğim bir göt var. Söze; Hareketimin çok aptalca olduğunu söyleyerek başlıyor. Onunla bu düzlemde yürümek bile bir güç benim için. Siyah pantolonuna bakıp kıvrılan yoldan banka oturuyoruz. Ona bazı sorular soruyorum. Bazen gülerek bazen ilgisiz cevaplar veriyor.