bildirgec.org

roman hakkında tüm yazılar

Jane Eyre

pretoria | 27 October 2010 15:18

Çocukluğumda beni en çok etkileyen romandı Jane Eyre, belki de ilk defa beni ağlatan cinsten. Nedeni ise Jane’in mutsuzuğunu ve daha sonra aşkını fazlasıyla hissettirmiş olmasıdır, kitabın karamsar havası resmen ruhunuza işler, öyle bir his ki yıllar sonra bile hatırlanır.
Charlotte Bronte‘nin muhteşem kitabından uyarlanan 1983, 1996, 1997, 2006 yapımı filmlere bir yenisi de 2011’de ekleniyor. Bu bolluk filmlerin kitabı yansıtmadaki başarısızlığından kaynaklanıyor olabilir, en azından izlediğim 2006 yapımı öyleydi.

Filmin konusu; Jane adlı öksüz yetim bir kızın yengesinin yanından yatılı okula, oradan da mürebbiyelik yaptığı Thornfield’a uzanan, bununla da kalmayıp, yalnız başına çıktığı yolculuk ve sonunda geri dönüşünün, aslında Jane’in iç dünyasının hikayesidir.

Google Katil’in Peşinde

gokaytitrek | 15 September 2010 19:37

bugün google ingitere’nin doodle’ı herkesi merak için de bıraktı. Bügüne kadar yayınlanmış olan en güzel doodle’lardan birisi olsada pacman ve 12. yaşını kutladığında ki doodle kadar iyi hazırlanmamış.

Agatha Christie’nin 120. yaş gününü kutlamak için hazırlanmış olan doodle, Agatha Christie’nin unutulmaz romanlarını bize hatırlatıyor.

Polisiye türünde yazmış olduğu eserleriyle İngiliz edebiyatına büyük katkılar sağlamış olan yazar, Mary Westmacott takma ismiyle aşk romanları da yazmıştır.

Kırkikindi Yağmurları – Tolga Aydoğan

kahramancayirli | 24 August 2010 09:18

Daha Yalnızlık Mevsimi’nin mürekkebi kurumadan Kırkikindi Yağmurları ile kitapçı raflarına misafir olmaya hazırlanan Tolga Aydoğan ile görüştük. Edebiyat, her zaman..

Merhaba, Yalnızlık Mevsimi’nden sonra Kırkikindi Yağmurları’yla okuyucuyla buluşacaksınız. Yalnızlık Mevsimi beklentinizi karşıladı mı?
Yalnızlık Mevsimi iyi sattı, satmaya da devam ediyor. Bir film şirketi sinema filmini yapmak istiyor hatta. Görüşmelerimiz devam ediyor.

yazar olamamak ve kötü yazı yazabilmek üzerine…

firatocal | 13 August 2010 12:47

bugüne özel canım inanılmaz bir iştahla kötü yazar olmak istedi… öylesine kışkırtıcı döktürmüş ki arkadaşlarım.. dayanamadım ben de yazamamayı ve yazar olamamayı yazmak istedim… ama şimdiden söyleyeyim yazım gerçekten kötü olacak.. lütfen ” sen zaten öylesin eleştirileri ” düzülmesin…

birkaç gündür yaşadığım güçlükler sebebiyle günlük yazma alışkanlığımı kaybetme durumuyla karşı karşıya kaldım… hem hayatın hay huyu hem de yaşadığım teknik problemler beni neredeyse yazı yazma alışkanlığımdan uzaklaştıracaktı…

“Aldatmak gayet normaldir”

kahramancayirli | 07 July 2010 12:48

Bir önceki yazımda özellikle kurgusu ve akıcılığı bakımından beğendiğim Yalnızlık Mevsimi romanından söz etmiştim ve ne kadar şanslıyım ki Yalnızlık Mevsimi’nin genç yazarı Tolga Aydoğanla röportaj yapma fırsatını yakaladım. Gerçekten çok mutlu oldum, Türk Edebiyatı’nda sağlam genç yazarlar bulmak çok kolay değil, emin olun Tolga Aydoğan o zor bulunan sağlam yazarlardan biri, lafı fazla uzatmayalım, Tolga Aydoğan’a bırakalım…

Yazar olmayı ne zaman kafaya koydunuz?

Tolga Aydoğan Yalnızlık Mevsimi

kahramancayirli | 28 June 2010 13:17

çok akıcı, kurgusu ile oldukça başarılı : yalnızlık mevsimi
çok akıcı, kurgusu ile oldukça başarılı : yalnızlık mevsimi

Hoşdere Caddesi, Cubana Bar (Konur Sokak’taki), Saman Pazarı, Kurtuluş Parkı, Sakarya, Cinnah Caddesi, Ayrancı, Bahçelievler’de buz pateni pistinin karşısındaki park, Tunalı, Sıhhiye Köprüsü … Karış karış, adım adım Ankara. Ankara’yı hiç özlemem diyordum. Tolga Aydoğan’ın Yalnızlık Mevsimi’ni okuyunca acayip Ankara’ya gidesim geldi, kitap boyunca 5 yıl yaşadığım Ankara’daki tüm hatıralarım canlandı. Yalnızlık Mevsimi kesinlikle çok akıcı, cumartesi akşamı İstiklal D&R’dan aldığım kitap, pazar günü öğleden sonraya varmadan bitti. Müthiş akıcı. Aydoğan’ın ilk romanı, bol diyaloglu ve akıllıca, sürprizli, yer yer eski Türk filmleri havasında bir kurgusu var. Kitabın hiçbir cümlesini kaçırmamak gerekiyor çünkü ikinci, üçüncü sayfada geçen bir mevzu, dörtyüz küsuruncu sayfada yeniden karşımıza çıkıyor, bütünlüklü bir kurgu velhasıl. Yasemin Kumral’ın Bim Bam Bom şarkısı, Uludağ gazozları, Omo’lar, Mintax’lar, Vita’lar, Mabel Sakızları, Edith Piaf’ın, Fikret Kızılok’un şarkıları, Metin Erksan’ın kült filmi Sevmek Zamanı, Yeni Hayat mecmuaları,… müthiş bir nostalji, yakın tarihimize ilişkin hoş noktalar akıyor hikayesinin gerisinde. İnsan duygudan duyguya koşuyor. Genel olarak da kitapta 70ler Türk Sineması melodramlarını andıran bir hava var. Hem günümüzde, hem otuz yıl önceden paralel iki zaman kurgusu ilerliyor, Yalnızlık Mevsimi’nde. Ayrıca yazar bu ilk kitabında kurgu içinde birbirini aynalayan kurgulara girişmiş, okuması çok hoş (kitabın sürprizlerini gün ışığına çıkarmamak adına bilerek buraları üstü kapalı geçiyorum). Kitabın günümüzde geçen kısımlarında, Deniz’in ağzından yazılan kısımları özellikle başarılı buldum, erkek yazarların kadın karakterleri hele ki 1.tekil şahısla anlatması aslında oldukça zor bir durumdur, ama Aydoğan gayet aksamadan, başarıyla bu kısımları ilerletmiş. Yönetmen Abdullah Oğuz, kitap kapağındaki yorumunda çok haklı, yer yer “film mi izliyorum kitap mı okuyorum” hissine ben de kapıldım. Tolga Aydoğan’ın Yalnızlık Mevsimi romanını özellikle öneriyorum, ve şartım geçerli yine, romanı beğenmeyen gelsin kafama atsın. Ankara’da görüşmek üzere… Eymir Gölü, Flamingo Pastanesi, Kavaklıdere Sineması, Zafer Çarşısı, Olgunlar, Bahçeli 7. Cadde, Güvenpark, Tunus Caddesi’nde…

Karakterinin adını alan kadın: Anna KAVAN

queennothing | 14 May 2010 11:29

Bencil, katı görünümlü; katı kalpli, tahammülsüz ve sevgisiz bir kadının ve 14 sene sonra hayata gözlerini yumacak bir adamın kızı olarak dünyaya gelen Helen Emily Woods, 10 Nisan 1901 tarihinde, Fransa’nın Güney kesiminde yer alan Cannes‘da dünyaya geldi. Aynı adı taşıdığı annesinin kendisini sevmediğini; dahası, içten içe nefret beslediğini ve kızı olarak görmediğini anlayan küçük Helen, 14 yaşına geldiğinde hayatın bambaşka bir yüzüyle tanıştı; babası Claude Charles Edward Woods ölmüştü. İlk ve tek sevdiği insan olarak gördüğü babasının ölümünün verdiği derin acıyı içinde saklayan Helen, annesinden çok amcasıyla vakit geçirmeye başladı. Bir kaç defa okul değiştirdikten sonra Avrupa’dan Amerika’ya; Kaliforniya’ya geldi. Daha sonra İngiltere’ye gidip, Oxford’a yazılan Helen, ne okuluna, ne de çok sevdiği İngiltere’ye alışabildi ve ‘genç kızlık’ bunalımına girdi.
Uyumsuz tavırları, çevresi tarafından iyi karşılanmıyordu; bu sebeple hep yalnız kaldı. Yalnızlığın üzerine, annesinin soğukluğu yüzünden olamadığı ‘rol modeli’ eksikliği çektiğinin farkında olmadan kadınlığa, büyütülmeye ve geleceğe erken den adım attı; amcasının sayesinde tanıştığı Donald Ferguson ile romantizm yaşamadan nikah masasına oturan genç Helen, Asya’nın Güneydoğusuna; Birmanya’ya taşındı. Oldukça soğuk ve Helen’e karşı kayıtsız davranan Donald ile sonu gelmeyen tartışmalar yaşayan genç Helen, hamile olduğunu öğrenince evliliğini kurtarmayı düşündü ve Donald için kendinden feragat etti.

‘Brian’ adını verdiği bir oğlan çocuğu dünyaya getiren Helen, neredeyse hiç konuşmadığı kocasından gitgide uızaklaşıyor; ilk defa kendi dünyasını yaratıyordu. Yazmaya başlayan genç kadın, ilk kitabını 1929 senesinde “A Charmed Circle” adıyla çıkardı. 1930 senesinde “Let Me Alone” (Beni Rahat Bırak) ve “The Dark Sisters“ı (Esmer Kardeşler) çıkaran Helen, başkarakterlere hep kendi adını ve soyadını veriyordu. Aralarına derin bir uçurum giren kocası Donald’a da sık sık gönderme yapan genç kadın, 1935 senesinde “A Stranger Still“i, 1936 senesinde “Goose Cross” ve 1937 senesinde de “Rich Get Rich“i (Zengin Zengini Alsın) yayımlattı. “Rich Get Rich”ten sonra hem Donald’a, hem de onun soyadına veda ederek, tekrar Helen Woods ve özgür oldu.

Birhan Keskin Soğuk Kazı

kahramancayirli | 16 April 2010 13:18

ucankus.com adresinden alınmıştır
ucankus.com adresinden alınmıştır

Şarkı şiir kitap film önerileri. Yeşim Ustaoğlu’nun Pandora’nın Kutusu filmini izleme fırsatı yakaladım. Aldığı onca ödülü hak eden, eli yüzü düzgün, naif, sade ve etkili bir Türk filmi. Ne kadar gurur verici. 90lar Türk Sineması’nın çıkardığı iyi yeni yönetmenlerden biridir Ustaoğlu. Güneşe Yolculuk filmi de ayrıca dikkate değerdir.

Rasim Özdenören’in hikaye kitaplarını okudum. Çarpılmışlar ve Kuyu isimli kitaplarındaki üslubu takdire şayan. Yenilikçi ve dikkat çekici.
Fakir Baykurt’un Kaplumbağalar kitabı sahi on numara bir kitap. Köy romanlarını oldum olası sevmişimdir. Aramızda roman yazmaya cüret edenler varsa (mesela ben), başucu kitabı olabilir, yol gösterebilir.

romanlar gününüz kutlu olsun

taha3045 | 08 April 2010 11:07

Dünyada kutlanan 8 Nisan Dünya Romanlar günübu yıl ilk kez organize şekilde kutlanacak.Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme Derneği’nin düzenlediği organizasyon ile Balat Sahili’nde düzenlenecek kutlama programına Fatih Belediyesi katkıda bulundu.( program)

Dünya Romanlar Günü Festivali’ne pek çok sanatçı ve Roman dernekleri davet edildi.Festivalin sunucusu Romanların modacısı olarak bilinen Kobra Murat.

Kitap yazdım, yayınevi arıyorum

ServerOz | 04 April 2010 14:54

Yeni yazarlara kitaplarını bastırıp yayınlatma fırsatı sunan, iuniverse.com, lulu.com gibi yabancı yayınevlerinin Türkiye şubesi olduğu hissi uyandıran yayınevi. Destekli Kişisel Yayıncılık diyorlar bu hizmete (tahmin edeyim Supported Self Publishing’den geliyor). Lakin havaları, üslupları falan gayet hoş, profesyonel bir yayınevi belli ki. Roman dosyanız, şiirleriniz, denemeleriniz varsa ve bunları artık kitaplaştırayım, kitabım idefiks’de, netkitap’da ya da d&r, remzi gibi kitabevlerinde satılsın diyorsanız deneyebilirsiniz.

Cinius Yayınları
Cinius Yayınları