Bir önceki yazımda özellikle kurgusu ve akıcılığı bakımından beğendiğim Yalnızlık Mevsimi romanından söz etmiştim ve ne kadar şanslıyım ki Yalnızlık Mevsimi’nin genç yazarı Tolga Aydoğanla röportaj yapma fırsatını yakaladım. Gerçekten çok mutlu oldum, Türk Edebiyatı’nda sağlam genç yazarlar bulmak çok kolay değil, emin olun Tolga Aydoğan o zor bulunan sağlam yazarlardan biri, lafı fazla uzatmayalım, Tolga Aydoğan’a bırakalım…Yazar olmayı ne zaman kafaya koydunuz?
Günlük yazarak başladı yazı serüveni. Günlük çok farklı bir şeydir, hem iç dünyanı oraya yansıtıyorsun, hem mahremini bir şeye açıyorsun, kendinle konuşuyorsun ve yaza yaza kendini geliştiriyorsun. Yazmak bir hastalık yazmayınca kendini ifade edemiyorsun, bunalıyorsun. O yüzden de Sümerlere yatıp kalkıp dua ediyorum.Kitap çıkınca ne hissettiniz?
Aldığım gibi babamın mezarına götürdüm. Raflarda görünce tabi güzel bir duygu oluyor. Değişik…Günümüz Türk edebiyatını nasıl görüyorsunuz, kimleri okuyorsunuz? Beğendiğiniz yazarlar kimler?
Günümüzde edebiyat var mı? İki Türkiye’de okuma yazma oranı kaç? Türkiye’de bir kişi yılda kaç kitap okuyor? Bunların ışığında cevap vermek gerekir. Kitap okunmayan bir toplumda ne edebiyattan, ne yazardan, ne de okurdan söz edebilirsin. Hedef kitlen kadınlar olur ve şehir teması üzerine yalnızlık aldatmak/aldatılmak, çağdaş kadın dramları yazarak edebiyat yaptığını düşünürsün. Benim kitabım için de geçerli bu, edebiyat değil ki bunlar.. Gelecekte bahsi edilmeyecek kitaplar piyasaya sürülüyor. Tüketiliyor, unutuluyor. Yazar da kitabım satsın diye ucuza kaçıyor. Türkiye’deki şu anda raflarda bulunan bütün kitapları toplayın bir Suç ve Ceza etmez. Arkasında medya gücü olan yayınevleri “meta” olarak birini piyasaya sürüp tanıtımlarını yapıp paralar kazanıyor. Yazar da bunun farkında yayınevi de… Genç yazarlara ise hiç şans verilmiyor. Sanat toplum için mi toplum için mi sanat mı sorunsalını devam edip gider ondan sonra. Bundan sonra bir Attila İlhan daha gelmeyecek, Nazım Hikmet de, Aziz Nesin de…Unutamadığınız, sizi etkileyen roman karakteri var mı?
Elbette. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sındaki Raskolnikov. Eşi benzeri görülmemiş bir iç buhran, psikolojik derinlik ve dehşet bir anlatım. Bence dünya edebiyatının zirvesidir bu kitap ve bu karakter.Yalnızlık Mevsimi’ni okuyunca sinema ve müzikle de aranızın iyi olduğunu düşündüm, takibinde olduğunuz sanatçılar kimler müzik ve sinemada?
Sinema okuduk, kısa metraj da olsa filmler çektik. TV dizileri yazıyoruz. O yüzden merakımız gayet normal.. Sinemada Ferzan Özpetek, Semih Kaplanoğlu, Nuri Bilge Ceylan, Çağan Irmak… Bu adamlar gerçekten işini iyi yapıyor. Avrupa sinemasını severim haliyle. Hollywood filmleri neredeyse hiç seyretmem. İtalyan, İspanyol, Güney Amerika sineması daha sıcak gelir. Günümüzdeki müziklere hiç değinmeyeceğim. Takip ettiğim bir şarkıcı falan da yok. Aman bir albümü çıksın da dinleyim demiyorum. Duyduğum yerde radyoyu kapatan bir insanım. Şarkıcı kardeşlerimizin bundan alınacaklarını düşünmüyorum zaten o tip insanlar da benim kitabımı okumaz onu da biliyorum. Eski kırkbeşlikler, Fikret Kızıloklar, Tanju Okanlar, Müzeyyen Senarlar, Safiye Aylalar… Rakının yanında giden her türlü müziği severiz kısaca.Aldatmak üzerine ne düşünüyorsun? Romanda böyle bir durum vardı.
Aldatmak gayet normaldir. Anormal olan da aldatmamak. Arabam olsun dersin alırsın, sıkılırsan daha iyisini istersin. Örneğin kıyafet alırsın, daha iyisini istersin. Farklı şeyler giymek ister. Bu genlerde olan bir şeydir. Farklılık arayışı… O yüzden de farklı lezzetler ister insan, farklı beğeniler… Ama aldatma mevzunda şunu söyleyebilirim. Yavaş yavaş içine oturur. Hesaplaşırsın ve zamanla vicdanın yakana yapışır. Bir ömür de peşini bırakmaz. Aldatmak kötüdür aldatılmak da…Romandaki durumlardan biri de buydu, göreceli bir kavram, peki aldatıldınız diyelim affeder misiniz?
Romanı yazdım, kendimi yazmadım haliyle. Oradaki karakter affeder ya da affetmez. O karakterin sorunu. Hayatımda öyle bir şey olmaz. Olursa şayet asla affetmem. Ama kadınlar çok zeki yaratıklar olmalarına rağmen erkeğe göre daha kolay affedebilir ama asla unutmaz. Erkeğin aldatmasının “Çapkınlık” olarak nitelendirildiği bir toplumda yaşıyoruz düşünsenize. Kadın aldatırsa da orospu damgası yiyor. Kadınları çok seviyorum, çok değerli varlıklar, çok duygusallar. Onları üzmemek için asla aldatmam.Romana dayanarak konuşmak istiyorum, her şey iyi giderken de insan aldatır mı ve kadınların erkeklerden istedikleri şey nedir?
Her şey iyi giderken de aldatır insan. Bu gayet normal. Doyumsuzluktan söz etmiştik. Diğer konuda ise şunu söyleyebilirim kadınlar sadece güven ister. Ama erkek onlarca şey… Bu yüzden kadınları mutlu etmek çok kolaydır. Kadınlar azla yetinir. Sadece aldatılmamak, sahiplenilmek ister. Bu kadar.Genç yazarlara ne önerirsiniz?
Yazsınlar. Ümitlerini kaybetmesinler. Yayınevine bir dosya verdiklerinde %99,9 olumsuz cevap vereceklerini bilsinler. Hatta hiç okumayacaklarını da… Yayınevi bulmak çok zor. Bu yüzden Postiga Yayınları bana çok yardımcı oldu ve kitap iyi satıyor. Burada yayınevinin bana verdiği güveni karşılamış oluyorum. Genç bir yazar muhteşem bir eser çıkarmış olabilir. Ama şöyle bir gerçeklik var ki sahipsiz ormanın kralı çok olur.Tolga Aydoğan’a sorularımı tüm içtenliğiyle yanıtladığı için gerçekten çok teşekkür ederim..