bildirgec.org

roman hakkında tüm yazılar

Öyküler cümbüşü “Safran Sarı”

kahramancayirli | 14 March 2007 22:30

İnci Aral’ın “Ağda Zamanı” ile yola çıkmasının üzerinden tam otuz yıl geçti. Sonra “Kıran Resimleri”, “Uykusuzlar”, “Sevginin Eşsiz Kışı” derken seksenli yıllarda hep öyküyle var oldu, Aral. Doksanlı yıllardaysa hep romanlarla. Ödüllerinin arasına Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü de katan “Gölgede Kırk Derece”den yedi yıl sonra “Safran Sarı” ile karşımızda, yazar.Anlama bir şey katmayan, bir anlam bildirmeyen ama roman için gösterişli bir dili var Aral’ın. Gösterişli ama akmıyor. İletişim fakültelerinde okuyan son sınıf öğrencilerinin yazdığı senaryolar gibi betimlemelere, görsel detaylara boğuluyor kimi yerlerde. Yaşar Kemal’in onsayfalarca anlattığı Çukurova’yı, sarı sıcağı okumaya doyamayız ama Aral’ın üslubu ne yazık ki anlatımıyla bazı kısımlarda okuyucunun iştahını kesiyor.“Safran Sarı”nın öykü değil de roman olduğunu öğrenince, ihanete uğramış gibi hissettim kendimi. Özenli, somut karakterler, başarılı öykü evrenleri kurduğu “Ağda Zamanı”, “Kıran Resimleri” gibi çok nitelikli öykü kitaplarından tanıdığımız İnci Aral’ın her yeni romanı çıktığında aynı hisle donanıyorum. Ama “Safran Sarı”da durum farklı!Safran Sarı, romandan ziyade; öyküler cümbüşü, öyküler kesişmesi gibi aslında. Ayrıca Aral’ın edebi kariyerinde yeni bir yol ayrımında olduğunun göstergesi: Genç yaşta yükselmiş bir yatırım uzmanı, eski eser kaçakçısı bir kadın ve üniversite mezunu bir telekızın öyküleri “Safran Sarı”da kesişiyor.Son olarak “Ruhumu Öpmeyi Unuttun” adlı öykü kitabıyla kitabevlerindeki yerini alan Aral, bu kez “Safran Sarı” ile “Türk Edebiyatında ben de varım!” diyor…

Safran Sarı / İnci Aral / Mart 2007 / 311 sayfa / Merkez Kitapçılık

patrick süskind- koku

astral | 27 February 2007 13:21

Ey hat!Koku vizyona girmiş. Rahat bin kitap okumuşumdur. Klasiklerin çoğu hafızamdan silindi. Koku kaldı. Daha okurken görmüştüm her sahnesini.

Nefis bir dili vardı ve etkileyicilik. Kokunun duymanın etkileyiciliğine kapılmıştım iyi koku alan biri olarak…

‘Ey hat! Koku vizyonda’ dedim kardeşime. Acil gitmeliyiz!

Acaba kitabın tadını verir mi?
Veremez dedi içimde bir ses. Kitap o kadar güzeldi ki, o lezzet zor dedi. Oysa umarım o lezzeti verir diyerek tuttum sinemanın yolunu…
Romanın arasında kaybolduğum gibi kaybolacak mıydım, filmin arasında akıp gidecek miydim, dim, dim???….???
Çok sevdiğim bir adamı ilk defa koklarmış gibi tat aldım ilk iki saatten. Son yarım saati saymazsam romana yakın bir tat aldım. Son yarım saatte yönetmen saçmalamış, velakin romanın güzelliğini alamadı. Kafamda katilin kim olduğunu anladıklarında çıktım sinema salonundan ve film bozulmadan kaldı bende.

Mutsuz kraliçenin hikayesi – 2

darjeeling | 20 February 2007 17:15

Kız inanmaya devam etmiş aşkın gücüne. Aşk ona göre öyle yüce bir hissiyatmış ki sorunlar çözülebilirmiş. Bir şeye inanmak.. Bu en önemli kısımmış belkide..
Gel zaman git zaman kız ve çocuk eski mutlu günlerine dönmeye başlamışlar. Nasıl mı?
Kız çok yazı okumuş, çok nasihat almış, çok şey dinlemiş insanlardan. Aslında kızın yaşadığı bu gerilimlerin doğal olduğu ama bunun geçeceği söylenmiş ona hep, yeter ki çocuğun kendi mağarasına girmesine izin versin bir süre. Erkekler onun gibi değilmiş. Kendi gibi olmalarını isteyecek kadar dik kafalıymış ama bunun da büyük hata olduğunu anlamış.
Çocuk ve o artık birer bireymişler.
Ve bir başka birey dünyaya getirmeye karar vermişler.
(ya da galiba kız yine kendini hayal dünyasına kaptırmış)
🙂

kalabalık yazar topluluğundan hikayeler

bakiyyebemolu | 19 February 2007 15:59

sitenin işleyişi şu şekilde: ortada oluşturulacak hikayenin genel hatları var. daha sonra bu hikaye, kullanıcılar tarafından karekterler ve olay örgüsü ile şekillendiriliyor. bu işlemden sonra hikayenin ilk bölümü birkaç alternatif ile kaleme alınıyor. bu alternatifler arasından kullanıcı görüşleri ve oyları ile hikayeye uygun olanı seçiliyor. hikayenin geri kalan kısmı da yine bu şekilde oluşturuluyor.
romanlara katkıda bulunmak için üye olmak gerekiyor. buradan tüm hikayelere ulaşmak mümkün. sitede bilim-kurgu, mizah, dram gibi birçok tür seçeneği var. ayrıca sitede verilen puanlar ile bir de yarışma düzenlenmiş.

ZÜLFÜ LİVANELİ’YE ÖDÜL

tenedian | 09 February 2007 23:03

ABD’de binin üzerinde kitabevinin sahibi olan Barnes&Noble’ın her yıl verdiği prestij ve para ödüllerinin roman dalındaki üç finalistinden biri Zülfü Livaneli oldu. Detay için buraya lütfen. Bu ödüle aday gösterilmesine vesile olan kitap ise ABD’de “Bliss” adı altında yayınlanan “Mutluluk” adlı romanı. Aynı kitap geçen sene de aylık edebiyat dergisi “Notes Bibliographiques” tarafından Fransa’da ayın kitabı seçilmişti. Detay için buraya lütfen.

”E” siz Potkal’da anakik cümle.

kopanisti | 04 February 2007 20:06

Anakik, tersten de okununca aynı anlamı veren cümleye denir.

Halk arasında bilinen en yagın örnek :
ANASTAS MUM SATSANA.

Rekorun 5 kelimelik bu cümlede :
EY EDİP ADANADA PİDE YE.
olduğu sanılırken……………

Ersin Tezcan’ın bu kitabındaki şu cümle oldukça usta işidir :
KIL ARAP İKİ NAMAZ AMA ZAMAN İKİ PARALIK.

Ersin Tezcan, alfabenin 29 harfinden biriini, e’yi kullanmadan bir yapıt ortaya koymuş. Dünya edebiyatında yalnızca Fransız yazar Georges Perec, Ernest Vincent Wright, İtalyan oyun yazarı Lope de Vega denemiş bunu daha önceeri. Türk edebiyatında ilk kez Ersin Tezcan başarmış. Kitabın türünü roman ya da öykü diye niteleyenler var. Ancak yazar, türü için “bulunç akışı yöntemiyle yazılmış iç çekmecelerim” diyor.

Urbis: yazan yazana

mstkurt | 18 January 2007 11:45

urbis amatör yazarların(belki profesyoneller de vardır :)) yazı yazabildikleri ve kullanıcıların da bunu eleştirdikleri bir sosyal ağ sitesi. yazdığınız her yazıdan 2 kelime başına 1 kredi, yazılara yaptığınız her eleştiriden de 20 kelime başına 1 kredi kazanıyorsunuz. daha fazla inceleme için judging books without covers yazısına zıplayalım.

Romanın İlk Cümlesi

RAKIrokaBALIK2 | 26 December 2006 11:07

Sitemizde bir hepsi bir birinden değerli ve çok farklı sosYo kültürel alt yapıya,dünya görüşüne sahip yüzlerce kişi yazı yazmakta.
Ancak benim burada merak ettiğim olay biraz farklı : sizden eğer bir roman yazmanız istenseydi ilk cümleniz ne olurdu?

Geçtiğimiz hafta sonu bir gazetenin verdiği ilavede ünlü bir yazarla yapılan bir söyleşiyi okudum ve üstadın bir romanını yazmak için 3 sene geçirdiğini ancak bunun ilk iki senesinin ilk cümleyi yazmak için kullanıldığını okuyunca bende bu bir saplantı haline geldi. Eminim ki hafif.org’da bu konuda çok değişik ve keyifli öneriler gelecek. Basit gibi görünen ama aslında çok çok zor olan bir “ilk cümle”… kolay gelsin

SİNEMAMIZA HAYAT VEREN ROMANLAR (3)

sinemasever | 22 December 2006 12:23

“ALLAHA ISMARLADIK” 1951

Sinemamıza hayat veren romanlar serisinden romancı Esat Mahmut Karakurt’un 1936 yılında yazdığı ve aynı yıl basılan üçüncü romanı “Allahaısmarladık” gene aynı isimle Sami Ayanoğlu tarafından senaryolaştırılmış ve yönetilmiştir. Filmin Müziklerini Şefik Sürmeriç yapmış, görüntü yönetmenliğini Kriton İlyadis üstlenmiş olup, yapımcı firma Lale film ve yapımcısı da Cemil Filmer’dir.

Oyuncular: Gülistan Güzey, Suavi Tedü, Hadi Hün, Reşit Gürzap, Samiye Hün, Sadri Alışık, Refik Kemal Arduman, İbrahim Delideniz, Rafet Gülerman, Perihan Altındağ Sözeri, Esen Görkmen, Neşet Berküren, Turhan Göker, Kemal Edige, Mümtaz Alpaslan, Müfit Kiper, Ferhan Tanseli, Zeki Alpan, Şükran Güngör