Ey hat!Koku vizyona girmiş. Rahat bin kitap okumuşumdur. Klasiklerin çoğu hafızamdan silindi. Koku kaldı. Daha okurken görmüştüm her sahnesini.

Nefis bir dili vardı ve etkileyicilik. Kokunun duymanın etkileyiciliğine kapılmıştım iyi koku alan biri olarak…‘Ey hat! Koku vizyonda’ dedim kardeşime. Acil gitmeliyiz!Acaba kitabın tadını verir mi?Veremez dedi içimde bir ses. Kitap o kadar güzeldi ki, o lezzet zor dedi. Oysa umarım o lezzeti verir diyerek tuttum sinemanın yolunu…Romanın arasında kaybolduğum gibi kaybolacak mıydım, filmin arasında akıp gidecek miydim, dim, dim???….???Çok sevdiğim bir adamı ilk defa koklarmış gibi tat aldım ilk iki saatten. Son yarım saati saymazsam romana yakın bir tat aldım. Son yarım saatte yönetmen saçmalamış, velakin romanın güzelliğini alamadı. Kafamda katilin kim olduğunu anladıklarında çıktım sinema salonundan ve film bozulmadan kaldı bende.Ey hat! İşte bu zat-ı muhterem boşuna yaşamamış: Patrick Süskind

Filmin arasında dolaşırken ne geldi aklıma, bir işe sarılırken tam sarılmak lazım, onun için yaşamak , soyutlanmak, sıyrılmak, arınmak…Amaç başarı olmalı. Amaç kendini bulmak…Kendini ispat ettikçe ben ortaya çıkıyor, heykelin fazlalıkları yontuluyor, töz baki kalana ve birileri onu görene dek…Bilhassa, kimlik görüldüğünde ortaya çıkar. Senin kim olduğun kadar dışardan denildiğinin bileşkesisindir diyor Brian Fay.Bu anlamda oldukça olgunlaşmak uğruna vermek lazım sözün önüne geçmek var’olabilmek için.Köleydi, kahraman filmde. Asılda da farklı mı diye düşündüm. Köle değil miyiz tüketmek için yaşarken, karşılığında ruhumuzu verirken, vaz’geçerken…?Kölelikten kurtulmanın tek yolu ise, _asıl berbat olan- köle olduğumuzu kabul etmek. E ne demek bu, köle yapması gerekenleri yapmazsa ceza vardır. Şimdi de öyle olmadığını kim söyleyebilir? Sınavlar, görevler, roller, çalışmak, sorumluluk, zorunluluk… sistemin dışında dışında dış- lanırsın. Var- olmanın yolu yok olmaktan geçiyor. Ruhunu vermek pahasına, ruhunu satın almak için çalışmak.. Rezil, ama gerçek…